Bahçeli: Yolsuzluğu örtmek ne zamandır istiklal savaşı olmuştur?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, çok acil bir şekilde tansiyon düşürmesi gerektiğini ve yolsuzluk soruşturmanın ucunun kendi ve çocuklarına dayansa bile hukuka saygı göstermesi gerektiğini söyledi.

Google Haberlere Abone ol
Bahçeli: Yolsuzluğu örtmek ne zamandır istiklal savaşı olmuştur?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, çok acil bir şekilde tansiyon düşürmesi gerektiğini ve yolsuzluk soruşturmanın ucunun kendi ve çocuklarına dayansa bile hukuka saygı göstermesi gerektiğini söyledi. İzmir Fuar alanı 3 Nolu Hol’de gerçekleşen belediye başkan adaylarının açıklanma toplantısında "Bakan Evlatları İçin Değil, Vatan Evlatları İçin çalışacağız "pankartı dikkat çekti.

Yeni Türkiye söylemlerine de tepki gösteren Bahçeli, Yeni Türkiye de çetelerin arttırıldığını, polisin yok edildiğini, rüşvetçi ve yabancı devletlerin adına çalışanların hayırsever olarak lanse edildiğini, bu şartlarda Başbakan’ın ya yargılamaların önünü açacağını ya da yüce divanda yargılanacağını söyledi.

30 MART, BÖLÜNME VE PARÇALANMA KATARININ DEVRİLECEĞİ TARİHTİR

Türkiye’nin MHP’ye ihtiyacı olduğunu söyleyen Bahçeli, Türkiye’nin düzlüğe çıkması, engellerden ve engebelerden sıyrılması için 30 Mart altın fırsat olduğu kaydetti. Tehlikelerin alt edilmesi için 30 Mart’ı milat olarak gören MHP Lideri, "AKP devranı yakında kapanacaktır. AKP kervanı yolda kalacaktır. AKP mumu sönecektir. Aldatma, kandırma ve palavra iktidarı kepengi indirecektir. AKP gemisi milli iradeye toslayacak ve siyasi tarihin dehlizlerine gömülecektir. Recep Tayyip Erdoğan sultası, hanedanın saltanatı, hukuksuzluğun egemenliği, küstahlığın hükümranlığı, şiddetin bilirkişiliği geri gelmemek üzere bitecektir. Türk milleti 30 Mart’ta huzura uyanacak, İzmir belaları def edecektir. Buna inancım tamdır. 30 Mart, ihanetin başına çuval geçirilecek tarihtir. 30 Mart, bölünme ve parçalanma katarının devrileceği tarihtir. 30 Mart Türklüğe biçilen kefenin, Türk milletine hazırlanan hain projelerin, vatana örtülen kapkara örtünün delik deşik edileceği tarihtir. 30 Mart kavgadan menfaat uman, çatışmadan beslenen, cepheleşmeden nemalanan tüm gruplara, tüm aktörlere, tüm işbirlikçilere milli iradenin tokadı olacaktır. Kaldı ki başka çare kalmamıştır. Parlak yarınlara bir ve beraberce ulaşmanın, milli ruh ve şuurla kavuşmanın başka bir yolu görülmemektedir." dedi.

"KUL HAKKINI GASP ETMEK İSTİKLALİN Mİ, YOKSA İFLAS ETMİŞ SİYASETİN Mİ ESERİDİR?"

"Başbakan için istiklal ne anlama gelmektedir?" sorusunu yönelten Bahçeli, "Yolsuzluğu örtmek ne zamandır istiklal savaşı olmuştur? Hırsızı kayırmak ne zamandır istiklal savaşı olarak formüle edilmiştir? Rüşvetçileri kollamak, kara paracıları temizlemek, yasa dışı bağlantıları kapatmak istiklal kavramıyla nasıl özdeşleştirilmektedir? Helale yüz çevirip haramın derin çukuruna düşmek istiklal mi, yoksa ikbal mücadelesi midir? Kul hakkını gasp etmek istiklalin mi, yoksa iflas etmiş siyasetin mi eseridir? Ayakkabı kutularının banka şubesi olması, kamu arazilerini usulsüz şekilde yönetiminde mahdum ve yandaşların yer aldığı vakıflara peşkeş çekilmesi istiklal midir? İhalelere fesat karıştırılması, altın kaçakçılığı, bakanlara kuryeler eşliğinde ve çantalar dolusu rüşvet dağıtılması istiklal olarak mı görülmektedir? Başbakan Erdoğan istiklali en son ağzına alması gereken kişidir. Çünkü istiklalimize kast eden bu şahıstır. İstiklalimizi gölgeleyen, yerli ve yabancı güç ve çevrelere devleti teslim eden bu kişidir. Türk milletinin istiklalini terör lobilerine, cinayet projelerine, illegal örgütlere, devlet içinde yuvalanan her neviden gruplara ikram eden bu gıybet ehli ve günahkâr yüzdür. Unutmayalım ki, nifak ve fesat saçan diller, bir yanda devamlı U dönüşü yaparken, diğer yanda O dönüşüyle tenakuzlarını otomatiğe bağlar, kendi eksenleri etrafında dolaştıkça da benliklerini tavaf ederler. Böylesi garabet kişilikler, dün lanetlediğini bugün kutsamaktan, kapalı kapılar arkasında veryansın ettiklerine de meydanlarda alkış tutmaktan asla kaçınmazlar. Başbakan Erdoğan da aynen böyle yapmaktadır. Milletimizi etnik temelde bölme teşebbüsü yetmemiş, bu kez de zihnen ve kalben parçalamayı amaçlamıştır. Başbakan Erdoğan ithamlardan ve suçlamalardan yakayı kurtarabilmek niyetiyle Türk milletini birbirine düşürmeye azmetmiştir. Türkiye Erdoğan’ın musibetiyle, savaş ve çatışma diliyle yüz yüzedir. Önlem alınmaz, demokrasi bu zihniyetin değişimine ve iktidardan gitmesine ortam açmazsa, önümüzde felaketle bile izah edilemeyecek, şimdiden öngörüsü bile tam yapılamayacak yıkımlar durmaktadır." ifadelerini kullandı.

"TÜRKİYE 17 ARALIKTAN BU YANA KAN KAYBEDİYOR"

Hukuka siyasi operasyon sürdüğü müddetçe Türkiye’nin sosyal, siyasal ve ekonomik güvenliğinden hiç kimse bahsedemeyeceğini belirten Bahçeli, "Türkiye 17 Aralık’tan beri kan kaybetmektedir. Başbakan Erdoğan ve hükümeti hukuk devleti prensibini rafa kaldırmak için her çirkefliğe meyletmektedir. İktidarla menfaat birliği kurmuş sahtekârlar, imtiyazlı zümre, yeni yetme elit taife tam korumaya alınmış, zırha büründürülmüştür. Bu ülkede kanun karşısında herkes eşittir. Şayet ‘Rüşvet ve Yolsuzluk’ iddialarında adı geçenler yargı önüne çıkarılmazsa hukukun vaaz ettiği eşitlik ilkesi zedelenecektir. Mahkemelere güven tamamen bitecektir. Hiç kimsesi olmayan, arkası ve dayanağı bulunmayan insanlarımızın devlete karşı itimat ve inançları eriyecektir. Bu durum bir devletin çökmesi, orman kanunlarının egemen olması için yeter sebeptir. Milli vicdan bu gelişmeler karşısında perişan olacak, toplumu bir arada tutan ahlaki ve hukuki normlar birer birer hükümsüz kalacaktır. Uyarıyorum, bu şartlar altında ekonomik kriz kaçınılmazdır. Dikkat edilsin, krizin tüm belirtileri görülmeye başlanmıştır. Türkiye bu doz ve ölçüde giderse, siyasetin hukuka duvar olması sürerse; Dövizdeki yükselme, borsadaki iniş daha da hızlanacak, Türkiye vahim bir ekonomik buhranla, reel krize kadar sıçrayacak panik haliyle karşılaşacaktır. Yerli veya yabancı yatırımcılar kaçacak, Türkiye’nin risk primi artacak, faizleri durdurmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Tarihe kayıt düşüyorum; bu kapsamda fren tutmayan yoksulluk ve işsizlik döngüsü, siyasi kaos demokrasi dışı müdahalelere açık davetiye çıkaracaktır. Hukukta başlayan çöküş hali dalga dalga büyüyerek güven duygusuna öldürücü bir darbe vuracak, birlikte yaşama idealini sarsacaktır." diye konuştu.

"BAŞBAKAN AKLI VARSA BİRAZ SUSMALI, GERİYE ÇEKİLMELİDİR"

Muhtemeldir ki, bölücüler bu sisli ve karanlık ortamdan istifade etmek isteyenlerin provokasyonlarını artıracakları söyleyen Bahçeli, “Yolsuzlukların üstüne kararlı ve sağlam gidilmedikçe, Türkiye üçüncü dünya ülkesi klasmanına gerileyecek, maalesef ki etnik, mezhep ve ideolojik bölünmeler keskinleşecektir. İhtimal dahilindeki tehlikeler bu kadar fazladır. Başbakan görmelidir ki, devlet kilitlenmiştir. Bu zihniyet çok acil şekilde tansiyonu düşürmelidir. Birinci olarak devleti tam olarak çalıştırmalı, Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturmasının ucu kendisine, çocuklarına bile dayanıyorsa, hukuka saygı gereğince lazım gelen özveriyi göstermelidir. İnkâr ederek ‘Rüşvet ve Yolsuzluk’ selinin önüne geçemeyecektir. İkinci olarak, devleti saran örgüt kimse, paralel yapılanma olarak lanse ettiği kimlerse ve eğer varsa, uluslararası komplonun arkasında kimleri tespit etmişse mutlaka üzerine gitmelidir. Başbakan Erdoğan, kendisini yanlış yönlendirenleri, kitleleri manipüle etmek amacıyla uyguladıkları algı yönetiminin mimarlarını ve çok bilmiş akıl hocalarını vakit geç olmadan başta ayağa gözden geçirmelidir. Gezi Parkı’nda kendisine tavsiye edilen redde dayalı siyaset stratejisi bu kez tutmayacaktır. Toplumu sakinleştirmeli, herkese güven vermeli, yapay topluluklarla gece yarısı mitingler düzenleyip öfke ve nefret pompalamamalıdır. Başbakan aklı varsa biraz susmalı, geriye çekilmelidir. Her önüne gelen yerde konuşmamalı, tehlikenin farkına varmalı, Türkiye’nin meşru zeminlerden kayıp gittiğini idrak etmelidir. Başbakan Erdoğan gerçekte istiklalimizle ve istikbalimizle oynamaktadır. Söz, eylem ve icraatlarıyla milli ahlaka, milli ruha, milli kimliğe ve milli varlığa açıktan ihanet etmektedir. Hukuka, hukukçulara ve yürüyen yargısal süreçlere meydan okuyarak, yönlendirmeye çalışarak ‘Anayasa Suçu’ işlemektedir. Başbakan Erdoğan demokrasiyi devre dışı bırakmak üzeredir. Toplumsal kamplaşmaları tırmandırmaktadır. Havaalanlarında, siyasi tarafgirlikten başka gözü bir şey görmeyen, gerçekte ise hakkını yediği, hukukunu çiğnediği kalabalıkların huzurunda şov yapmaktadır. Ve Türkiye Recep Tayyip Erdoğan kriziyle boğuşmaktadır."

"HİÇ KİMSE YARGIYA BASKI YAPMAMALIDIR"

AK Parti’ye oy veren vatandaşlara seslenen Bahçeli, "AKP’nin içindeki vatansever milletvekili arkadaşlarım yetti gayri diyerek devreye girmeli, daha fazla kendilerini göstermelidir. Artık Başbakan’ın önündeki yollar ikiye düşmüştür: Ya ‘Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması’nın önünü açacak, ya da kendi sonunu hazırlayacaktır. Ya Tunus’un devrik lideri Zeynel Abidin Bin Ali gibi ülkeden kaçacak, ya da yüce Divan’da yaptıklarının hesabını verecektir. Son kez herkesi ikaz ediyorum: Hiç kimse yargıya baskı yapmamalıdır. Adli kolluğun mahkeme kararlarını uygulaması ve bu çerçevede savcı tarafından verilmiş emirlerin yerine getirilmesi gecikmeksizin temin edilmelidir. Hukuk devletinde yürütme yargıya talimat veremez, veremeyecektir. Konumu, sıfatı ve mevkii ne olursa olsun, hiç kimsenin suç işleme özgürlüğü, özelliği, ayrıcalığı, yoktur ve olamayacaktır. Türk askerine güç gösterisi yapanlar, sıra kendilerine gelince çifte standartta tevessül etmemelidir. Hukukun egemen olduğu bir ülkede yolsuzlukların üstünü örtmeyi kimse aklından geçirmemelidir. Milli irade yolsuzluğun bahanesi, aklayıcısı olamayacaktır. Demokrasi kişisel çıkar ilişkilerinin kılıfı görülemeyecektir. Devlet gücünü arkasına alanlar yasanın suç saydığı, ahlakın reddettiği, vicdanın kabullenmediği hiçbir ilişkiye mazeret bulamayacaklardır. Yargısal denetimden kimse muaf değildir. Konusu suç teşkil eden emir ve talimatlar asla yerine getirilemeyecektir. Aksi durumda görevi ne olursa olsun, ilgililer sorumluluktan kurtulamayacaktır. Yargı da objektif olmalı, adalete uygun, hiç kimsenin ve hiçbir grubun menfaatini gözetmemelidir. Türkiye bugünkü devlet, hükümet, yargı ve siyaset krizinden acilen çıkmalı ve kurtarılmalıdır. Demokrasi işlemeli, iktidar demokratik vasıtalarla değişmeli ve AKP gitmelidir." CİHAN

Yorumlar