Bahçeli: Sayın Başbakan, ses kayıtlarının içeriği özel değil, genel genel
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bugün gündeme sızan tape ve ses kayıtlarının mahkeme kararına binaen yapıldığını, bu nedenle özel hayatla ilgili olmayıp herkesi ilgilendirdiğini ifade ederek, "Şayet kamuoyuna servis edilen dinleme kayıtları, sızdırılan.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bugün gündeme sızan tape ve
ses kayıtlarının mahkeme kararına binaen yapıldığını, bu nedenle
özel hayatla ilgili olmayıp herkesi ilgilendirdiğini ifade ederek,
"Şayet kamuoyuna servis edilen dinleme kayıtları, sızdırılan
tapeler bizzat Başbakan’ın mahremiyetini ilgilendirmiş olsaydı,
buna en başta biz karşı çıkar ve kararlıkla da lanetlerdik. Fakat
kazın ayağı hiç de öyle değildir. Bu vesileyle Başbakan’a
kendisinin çok sevdiği, geçmişte de sıklıkla kullandığı sözleriyle
seslenmek istiyorum: Sayın Başbakan, şunu iyi anla ki; bu ses
kayıtlarının içeriği özel değil, genel genel. Genel ahlaksızlığın
daniskasıdır. Başbakan işi gücü bırakmış, Milliyetçi Hareket
Partisi’ni takibe girişmiştir." dedi.
Partisinin Meclis Grup toplantısında konuşan Bahçeli, AK Parti'nin
12 yıla giren iktidar döneminin; kurulan tuzakların, kapanmayan
yaraların, dinmeyen oyunların, kesilmeyen provokasyonların icazet
ve gölgesinde geçtiğini ifade etti. Başbakan'ın Türkiye’yi
gerçekten de harap ettiğini, milleti korkutarak, hayali düşmanlar
icat ederek siyasetini ikmal etmeye çalıştığını dile getiren
Bahçeli, yalancı, yüzsüz, riyakar, dedikoducu, karanlık suratlı bir
yığın adamın AK Parti’nin etrafında toplanmış, maneviyat
sömürüsüyle günahın ve şeytani heveslerin özel kuryeliğine
soyunduğunu kaydetti.
"Herhalde bu sözlerimize Başbakan yine dayanamayacak, yine tahammül
edemeyecek ve uzandığı ilk telefonla Fatihlerine emirler
yağdıracaktır." diyen Bahçeli, şöyle devam etti: "Anlaşılan,
Başbakan Erdoğan’ın paralı askerleri, yandaş lejyonerleri,
medyadaki soytarıları 24 saat eksiksiz hizmet vermektedir. Demek
ki, 'Alo Fatih' hattı biz konuşurken sürekli açık ve çalışır
vaziyettedir. Başbakan Erdoğan, dünyanın neresinde olursa olsun
aslan parçası fatihleri, kula kulluk eden iki ayaklı dama taşları
tetikte beklemişler, adeta amuda kalkarak, emre amade olduklarını
göstermişledir.
Şimdi de biz fatihciklere sesleniyoruz: 'Alo Fatih', haberiniz
olsun, tehlike büyük, çünkü MHP sel gibi, kurşun gibi, fırtına gibi
geliyor. Bu nedenle yayınımızı derhal kesin, durum raporunu da
sahibinize takla ata ata bildirin ve ezile büzüle en kısa yoldan
ulaştırın. Buradan Başbakan’a bir teklifte bulunuyorum: Madem
sözlerimizden çok alınıyorsun, üzüntüden fatihlerini iki de bir
azarlıyorsun, o halde gel bu işi çözelim, sonuca erdirelim.
Şahsımın; ne zaman, ne kadar süreyle, hangi sınırlarda, nerede ve
nasıl konuşması gerektiğini bildirirsen senin gönlünü kırmaz, deyim
yerindeyse sana bir güzellik yapmaktan çekinmeyiz. Sayın Başbakan
yeter ki sıkma canını, bu kadar çırpınma, bu kadar dert etme, her
şeyin orta yolu vardır ve bize bir 'Alo' demen kâfidir."
Özel hayatın mahkeme kararı olmaksızın dinlenmesi, kayda alınması
ve sonra da siyasi spekülasyona malzeme yapılmasını kesinlikle
maruz görmeyeceklerini, doğru bulmayacaklarını, bir ahlaki düşüklük
olduğunu dile getiren Bahçeli, kanunsuz şekilde kişilerin dinlenip
haklarında arşiv düzenlenmesinin büyük bir skandal, çok ciddi bir
handikap olduğunu söyledi. Bu şekildeki bir sapma hali insan hak ve
özgürlükleri açısından büyük bir tehdit, hak ve hukuk bakımından
endişe verici bir kayıp olduğunu belirten Bahçeli, insanın gündelik
hayatına böcek iliştirmek, en özelini deşmek ve bu yolla bilgi
istiflemek hepimizin ortak mücadele etmesi gereken bir düzeysizlik
ve seviyesizlik hali olduğunu kaydetti.
"Ne var ki, bir suçun tespiti, ülke ve millet aleyhine olacak bir
ilişki ağının teşhisi için yürürlükteki mevzuat gereğince teknik
takip ve dinleme makul ve meşru bir yoldur." diyen Bahçeli, "Bugün
gündeme sızan tape ve ses kayıtlarının da mahkeme kararına binaen
yapıldığı, özel hayatla ilgili olmayıp hepimizi ilgilendirdiği
ortadadır. Bu gelişmelerden Başbakan’ın sızlanmasına ve rahatsızlık
duymasına lüzum yoktur. Şayet kamuoyuna servis edilen dinleme
kayıtları, sızdırılan tapeler bizzat Başbakan’ın mahremiyetini
ilgilendirmiş olsaydı, buna en başta biz karşı çıkar ve kararlıkla
da lanetlerdik. Fakat kazın ayağı hiç de öyle değildir. Bu
vesileyle Başbakan’a kendisinin çok sevdiği, geçmişte de sıklıkla
kullandığı sözleriyle seslenmek istiyorum: Sayın Başbakan şunu iyi
anla ki, bu ses kayıtlarının içeriği özel değil, genel genel, genel
ahlaksızlığın daniskasıdır. Başbakan işi gücü bırakmış Milliyetçi
Hareket Partisi’ni takibe girişmiştir.
Bu elbette bizim için memnuniyet vericidir. Başbakan bizi ne kadar
izlerse, ne kadar dinlerse, ne kadar örnek alırsa o kadar çok şey
öğrenecek ve doğruyu görecektir. Ancak kendisi bizden istifade için
değil, sesimizi kısmak, ekranlardaki nefesimizi kesmek için
çırpınmıştır. Muhtemeldir ki, şu anda ekran karşısında başını iki
eli arasına alarak odasında terör estiriyor ve merhum Kemal
Sunal’ın bir filminde sürekli dayak yiyen mazlum karakterinin
kopyalarını yana döne arıyordur. Başbakan nereye gitse gözü
bizdedir. Başbakan ne yapsa bir kulağı bize çevrilidir. Başbakan ne
yöne dönse karşısında bizi veya hayalimizi görmektedir. Muhtemeldir
ki, geceleri bile adımızı sayıklamaktadır. 3 Haziran 2013 tarihinde
başlayan ve Fas, Cezayir ve Tunus’u kapsayan ziyareti esnasında
şahsımı ve partimizi hedef alan faşizan sözleri gündeme bomba gibi
düşmüştür. 4 Haziran 2013 tarihinde TBMM Grup toplantımızda
paylaştığımız görüşlerimizin Haberteyyo ekranlarında yayınlanması
Başbakan’ı çileden çıkarmıştır. Başbakan görüş ve düşüncelerimizin
ekranların altından verilmesine bile sinirlenmiş, Fas’tan Alo Fatih
hattını tuşlamıştır. Medyanın köçeğine dönen malum şahıs ise can
havliyle yayınımızı kesmiş ve haberimizi engellenmiştir. MHP’nin
görüş ve düşüncelerinin ekranlarda alt yazıyla geçmesine bile
tahammül edemeyen Başbakan Erdoğan, benzerlerine ancak kapalı devre
çalışan dikta yönetimlerinde rastlanacak bir hazımsızlıkla müdahale
etmiştir. AKP’nin Pravdası’na dönen medyanın Milliyetçi Hareket
Partisi’ne uyguladığı sansür, fikirlerinin kamuoyuna ulaşmasına
koyduğu şerh ileri otokrat Başbakan’ın gözetim ve denetiminde
tezahür etmiştir. Bu demokrasi cinayetidir. Bu bağımsız basın
anlayışının havaya uçmasıdır. Özgür, tarafsız ve objektif olması
gereken medya organları Başbakan’ın tahakkümü altına alınmış, çok
seslilik, farklı ses ve yorumlar ahlaksızca bastırılmıştır.
Başbakan’ın moralini bozan medya çalışanları maalesef işten
atılmış, ekmeğinden edilmiştir. Demokrasinin en önemli
unsurlarından olan haber alma özgürlüğünün kısılması; basın, yayın
kuruluşlarının Başbakan’ın keyfine ve kirli emellerine teslim
olması milli iradeye saygısızlık olduğu kadar, demokratik
teamüllere de tamamen aykırıdır. Başbakan kişi hak ve
hürriyetlerine ket vurmuştur. Başbakan Erdoğan manşetlerde neyin
verilip verilmeyeceğini, yandaş kalemlerin neleri yazıp
yazmayacağını tek elden tayin ve tespit eden çakma basın komiseri
olmuştur. Bizim anketlerdeki oy oranlarımızla da oynanmıştır. Anket
simsarları, anket yolsuzluğun failleri Başbakan’ı memnun ve mutlu
etmek için bizden almış BDP’ye ilave etmiştir. Biz katranı
kaynatmakla şeker olmayacağını bilmenin yanında, iki fatihten bir
insan sureti çıkmayacağını da bu kadar olaydan sonra anlamış
bulunuyoruz. Artık yandaş ekran bezirganları gerçekten 'teke tek'
kalmışlar, baltayı sert kayaya vurmuşlardır. Başbakan Erdoğan
Milliyetçi Hareket Partisi’nin her sözünü bastırmak, her beyanını
kundaklamak için ne gerekiyorsa yapmıştır." diye konuştu.
"Gazetelerdeki haberlere dahi karışan, mesela '24.sayfada niye
böyle haber yapıyorsunuz' diyerek fatihlerini paylayan bu Başbakan
bardağı taşırmıştır." diyen Bahçeli, gelinen bu aşamada, MHP niye
ekranlarda yok, neden basında yer almıyor diyerek kendilerini
eleştirenlerin her şeyi anlamış olduğunu ifade etti.
Kronik MHP alerjisinin aldığı boyutu herkesin görmesini isteyen
Bahçeli, şunları söyledi: "Kalem ve vicdan namusuna sahip, bağımsız
ve onurlu yazarlar, gazeteciler, televizyoncular mutlaka ki
aralarındaki ayrık otlarını söküp atmalıdırlar.
Henüz iktidara teslim olmamış televizyonlar, gazeteler ve medya
sahipleri bu kepazeliklere karşı taraflarını berraklaştırmalı ve
tavırlarını gösterebilmelidir. Ayan beyan ortadır ki, Başbakan
Erdoğan’ın MHP’den ödü kopmaktadır. Milliyetçi-Ülkücü Hareket
Başbakan’ı korkudan tir tir titretmektedir. Çünkü biz haklıyız,
çünkü biz doğruyuz, çünkü biz Türk milletinin hissiyat ve
düşüncelerinin yegâne tercümanı ve sözcüsüyüz. Hainlerin bizi
sevmemesi doğaldır.
Diktatörlerin bizden hoşlanmaması normaldir. Özgürlük ve demokrasi
vurguncularının, milli kimlik ve milli kültür düşmanlarının, bölücü
ve yıkıcı tüm unsurların bizim sözlerimizden,
değerlendirmelerimizden ürkmesi, kulaklarını tıkaması boşuna
değildir. Ancak unuttukları bir şey vardır. İster anketlerdeki oy
oranlarımızla oynasınlar, ister iktidar kahyası fatihler
ekranlardan, gazete sayfalarından bizleri mahrum bıraksınlar. Milli
irade hırsızları, medya zebanileri, ekran hafiyeleri,
istibdatçılar, medyayı istila eden çıkarcılar ister hiç haberimizi
vermesinler, ister bizi yok farz etmeye devam etsinler. Ne gam, ne
tasa. Gerekirse derdimizi tek tek 76,5 milyon vatandaşımıza
açıklarız. Gerekirse dağ bayır demez, gece gündüz dinlemez son
yurdumuzu baştanbaşa dolaşarak, Milliyetçi Hareket Partisi’nin
dimdik duruşunu, milli ve manevi değerlerle karılmış dosdoğru
politikalarını sular seller gibi anlatırız. Ve şunu herkes bilsin
ki bunları yapacağız. Satılmış ve yandaşlığın esaret tasmasını
boğazına geçirmiş, damatlara köşe vermiş medya organları bizi haber
yapmasınlar, bizden bahsetmesinler. Biz iradenin asıl ve muhteşem
sahibine koşacağız ve tüm haramzadeleri doğduklarına pişman etmek
için iktidar vizesini büyük Türk milletinden isteyecek ve alacağız.
O zaman göreceğiz Alo Fatihlerin nereye kaçacağını. O zaman
göreceğiz 'Yav Fatih' diyenlerin nereye saklanacağını. O zaman
göreceğiz vatan hainleriyle işbirliği yapanların vahim
akıbetlerini."
TÜRKİYE YOLSUZLUK KISKACINDA
"Türkiye akla, hayale sığmayacak rüşvet ve yolsuzluk kıskacında can
çekişmektedir." diyen Bahçeli, AKP iktidarı hem suçludur, hem de
suçluların güvencesidir. Başbakan yürütmenin başı olduğunu,
götürmede ustalaştığını, aşırmada ve indirmede beceri kazandığını,
vurgun ve talanda sivrildiğini iyice ispatlamıştır. Başbakan
Erdoğan hafta sonunda, İstanbul Alibeyköy Meydanı’nda bir konuşma
yapmış ve kendince evlere şenlik bir rüşvet tanımı icat
etmiştir.
Buna göre rüşveti; bir memurla sivilin iş tutması, onlar arasındaki
muamelenin adı olarak tasvir etmiş ve bu şekilde tanımlamıştır.
Kabineye yeni giren çiçeği burnunda bir Başbakan Yardımcısı da;
yaşanan rezaletleri, kamu malına yönelik olarak değil de, bir
şahsın menfaat elde etmesine dönük iddialar şeklinde yorumlamıştır.
Başbakan ve yardımcısının ifadeleri gerçekten de sabırları zorlayan
yorumlardır. Rüşvetçileri aklamak için bu kadar kavramlarla
oynamak, hırsızlığı ve soygunu kapatmak için bu kadar ipe sapa
gelmez sözler sarfetmek her şeyden önce milletimizin aklıyla ve
basiretiyle alay etmektir. Eğer rüşveti bir sivil ile memurun
arasındaki gayri meşru irtibat olarak görürsek, o zaman 29
yaşındaki İran’lının eline avucuna düşen, bol bol yemlenen ve
haramla cebi dolan bakanlar temize çıkacaktır. Başbakan’ın adaleti
bükerek, akılları çelerek, doğruyla yanlışı ters çevirerek ulaşmak
istediği amaç da budur. Bilindiği gibi rüşvet ve kara para aklama
suçunun ana aktörü olan sözde İranlı işadamının mal varlıkları
üstündeki tedbir geçtiğimiz ayın son günlerinde kaldırılmıştır.
Malum banka genel müdürünün de el çabukluğuyla aynı uygulamaya hak
kazandığı görülmektedir. Hukuk blokeli ve siyasi müdahale
altındadır. Başbakan’ın rüşvet tanımından sonra 17 Aralık
Operasyonun ibresi değişmeye meyyaldir. Halen 11 tutuklu ve 91
şüphelinin yer aldığı ‘Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması’na bakan
yeni savcı, tutuksuz olarak yargılananlara yönelik adli kontrol ve
yurtdışı yasağı tedbirlerini de kaldırmıştır. Anlaşılan Başbakan ve
hükümeti hazmettire hazmettire hırsız ve rüşvetçileri serbest
bıraktıracaktır.
Bize göre, Başbakan’ın hayırsever olarak takdim ettiği İranlı şahıs
iktidarın yasa dışı iş ve işlemlerinin kara kutusudur.
Bu kutunun şifreleri çözülür, bu karanlık kişi dili çözülür ne var
ne yok itiraf ederse bakanların ve Başbakan’ın foyası tümüyle
ortalığa dökülecektir. Başbakan gerçeklerin açığa çıkmaması için
ecel terleri dökmektedir. Millete en ağır küfreden, oluşturulan
rüşvet havuzuna aldıkları ihalelerden pay vererek medya şirketi
alımında kullanılmak üzere 630 milyon doların birikmesine çanak
tutan yamuk işadamları da Başbakan’ın koruması altındadır. Başbakan
Erdoğan’ın 8 Şubat 2014 günü Kartal’daki kavşak açılışındaki şu
sözlerini aziz milletimiz hayret ve kızgınlıkla duymuştur:
'Şimdi bu tür davalar açıldığı zaman bu insanların piyasadaki
itibarları, bunların finans örgütleri, kuruluşları nezdindeki
itibarı ne olur? Bu ülkeye ihanet değil de nedir, soruyorum
sizlere?' Başbakan Erdoğan kendisini ele verme ihtimallerinden
dolayı rüşvetçilerin itibarına kafa yormaktadır. Devletin
kaynaklarını vakum gibi cüzdanlarına çeken, hukuksuz ve haksız
şekilde ihale alan fesat yuvalarını eleştirmek Başbakan’a göre
ihanettir. Sayın Başbakan sorarım sana, haram yemek, haramzadelerle
dirsek temasında olmak, kara paracıların dizlerine kapanmak ihanet
değil midir?
Devleti sözüm ona casuslara, dış güçlere, kriz lobilerine, kan
baronlarına, ajanlara, paralel yapılara teslim etmek ihanet değil
midir? Türk milletine, AKP’ye oy vermiş kardeşlerime, tüm
vatandaşlarıma alenen küfür etmek ihanet değil midir?
Yolsuzlukların örtülmesi, hırsızların kollanması, hukuksuzluğun
hakim olması, rüşvetçi bakanlara ait fezlekelerin Meclis’ten
saklanması ihanet değil midir? Çalanlara, yiyenlere,
hortumlayanlara, soyanlara, arazileri kapatanlara, hazineyi
boşaltanlara mihmandarlık yapmak, ortakçı olmak, bunların hepsini
sevk ve idare etmek ihanetin en büyüğü değil midir?
Yazıktır bu millete, yazıktır Türkiye’ye. Önüne geleni kapan,
ardına geleni tepen, işine geleni aklayan, kızdığını haşlayan,
hırsızı ve rüşvetçiyi sımsıkı bağrına basan Başbakan’ın hukuken,
siyaseten ve ahlaken ömrü çoktan dolmuştur.
Son demokratik darbeyi bu zihniyete ve yandaşlarına indirmek AKP’ye
oy veren kardeşlerim başta olmak üzere herkes ve hepimiz için vatan
ve namus borcudur." şeklinde konuştu.
İNTERNET YASASI
İnternet yasasına da değinen Bahçeli, şöyle devam etti: 'Eğer
düzenleme Çankaya Köşkü’nden onay görürse Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı internet üzerinde vesayet kuracaktır. İnternet erişimini
baskı altına alan, sanal medyaya kelepçe vuran bu çağdışı kararın
kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur. Elbette internet yoluyla
işlenen suçların, yapılan hakaretlerin önüne geçmek önemli ve
zorunlu bir ihtiyaçtır. Ne var ki izlenen yöntem arızalı ve
kusurludur. Yasaların amacı, özgürlüğü kısmak veya kaldırmak değil,
korumak ve genişletmek olmalıdır. Şayet kişi hak ve hürriyetleri
güvencede değilse demokrasinin bırakınız yaşamasını isminden dahi
bahsetmek imkansızdır. Demokrasiden vazgeçmek, özgürlükten taviz
vermek insanlığı askıya almakla eşdeğerdir. Kamuoyu internete
getirilen sansüre karşı ortak bir tepkide buluşmuş ve toplumun her
kesimi bu yasakçı uygulamayı reddetmiştir. Ümit ederim ki
Başbakan’ın tahammül edemediği, haberlerinin verilmesine çok
kızdığı Sayın Cumhurbaşkanı taleplere duyarsız kalmaz, milletimizin
beklentisinin hilafına hareket etmez. Türk milletinin, hukuk ve
demokrasi cinayeti işleyen Başbakan ve hükümetinden kurtulması
artık kaçınılmaz bir amaç olmalıdır. İlke, ahlak, haya, heyecan ve
esasları kalmayan bir hükümetin çöküşü kaçınılmazdır. Bugünkü hazin
tablo hiçbir demokratik ülkede olmayan korkunç bir çürümenin ve
soysuzlaşmanın ihsas ve ilanıdır. Sizler kanalıyla aziz milletime
diyorum ki, yalanla ve cehaletle savaşmak için; gerçeği bilecek
kadar akıllı ve gerçeği söyleyecek kadar yürekli olmaktan başka
şansımız yoktur. Türk milletini demokrasi ve özgürlük pankartı
taşıyan paryalara kimse dönüştüremeyecektir. Umutlarımızı yakıp
yıkan Başbakan eğer ki nefsini ıslah etmezse sonu çok feci ve
acıklı olacaktır. Kırk tarakta bezi olan Başbakan’ın aklından zoru
yoksa milletin sabrını daha fazla zorlamamalı, hassasiyetiyle daha
çok oynanamamalıdır.'' CİHAN
Yorumlar