Bahçeli: Hükümet dershaneleri camiayı cezalandırma fırsatı olarak görmektedir
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, hükümetin dershaneler bazında sürdürdüğü gerginlik politikasını, yıllarca beraber yürüdüğü ve işbirliği yaptığı Camia'yı cezalandırma fırsatı olarak gördüğünü belirterek "Bu bize göre oldukça sakıncalı ve yanlış bir tavı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, hükümetin dershaneler bazında
sürdürdüğü gerginlik politikasını, yıllarca beraber yürüdüğü ve
işbirliği yaptığı Camia'yı cezalandırma fırsatı olarak gördüğünü
belirterek "Bu bize göre oldukça sakıncalı ve yanlış bir tavırdır."
dedi.
Partisinin Meclis Grup toplantısında konuşan Bahçeli, Kıbrıs’ta
yeni bir müzakere süreci başladığını hatırlattı. BM'nin
öncülüğünde, ABD'nin denetim ve yönlendirmesi altında olduğu
anlaşılan müzakere sürecinin iki ayaklı bir kulvarda
ilerletileceğinin görüldüğünü dile getiren Bahçeli, ilk olarak
Kıbrıs sorununun mayıs ayındaki Avrupa Parlamentosu seçimlerine
kadar çözülmesinin planlandığını ifade etti.
'Bize göre Kıbrıs konusunun tekrar gündeme gelmesi oldukça ilginç
ve üzerinde durulması gereken bir zamana denk düşmüştür." diyen
Bahçeli, Doğu Akdeniz’deki enerji hesapları, İsrail, ABD ve Rum
yönetimi arasındaki paslaşmaların Kıbrıs’ı milli tezlerin aleyhine
olacak bir güzergâha soktuğunu vurguladı.
Atanamayan öğretmenler sorununu da değerlendiren Bahçeli, bazı
öğretmenlerin bu sebepten intihar ettiğini hatırlattı. Atamayı dört
gözle, sabırsızlıkla ve zorluklara katlanarak bekleyen
öğretmenlerin feryatlarının duyulması, bu sosyal kangrenin tedavi
edilmesi gerektiğini belirten Bahçeli, şöyle devam etti: "Sormak
istiyorum ki, Başbakan Erdoğan her tarafa harcayacak para bulmuştur
da, sıra öğretmenlere gelince mi, bütçe imkânlarını hatırlamıştır?
Suriyeli sığınmacılara 2,5 milyar doları yağmur gibi saçarken veren
el olmuştur da, konu öğretmenler olunca mı, anında araziye
uymuştur? Ayakkabı kutularına deste deste para dizen rüşvetçi
iktidar, emeklerinin karşılığını isteyen kardeşlerimize kalp gözünü
kapatmamalı, vicdanen duyarsız durmamalıdır. Sorgulamamız gereken
şu çelişkileri hepinizin takdirine sunuyorum:
Taktıkları kol saatinin fiyatı 700 bin lirayı bulan bakanlar her
şeye layıktır, fakat öğretmenlerimizin karın tokluğuna çalışmaya
talip olmaları bile çok görülmektedir. Para kasalarına tıkıştırılan
milyon dolarlarla azan bakan çocukları, iş takibi yapan,
işadamlarını markaja alan, kamu arazilerini zimmetine geçiren
Başbakan çocukları masumdur, komplo kurbanıdır; ancak hakkını
isteyen öğretmenler suçlu ve hadlerini aşmaktadır. Başbakan’ın
birinci derece sit alanlarına villa yapması, devlet hazinesini ona
buna peşkeş çekmesi normaldir, ama öğretmenlerimizin çalışmak
istemeleri, hakları olan siyasi tasarrufu talep etmeleri
anormaldir, falsolu davranışa girmektedir. Sayın Başbakan böylesi
vicdansızlık, böylesi adaletsizlik emin ol ki, ne Angola’da, ne
Zambia’da, ne Tanzaya’da, ne Uganda’da ne de Honduras’da
vardır.
Hükümet Türkiye’yi her zeminde küçük düşürmekle kalmamış,
milyonlarca Türk vatandaşını yokluğa, yoksulluğa, açlığa,
muhtaçlığa terk etmiştir. Nasılsa Başbakan’ın işleri tıkırındadır.
Nasılsa kurduğu soygun çarkının haram geliri kendisine akmaktadır.
Deve kuşunun başı nasıl kuma gömülüyse, bunların başı da kutulara
girmiştir. Şu anda atanamayan her mazlumun, ücretli köleliğe maruz
kalan her eğitim neferinin vebali Başbakan’ın omuzlarındadır."
Kendi iktidarları döneminde öğretmen açığının kapatılacağını,
atanamayan bir öğretmen dahi kalmayacağını dile getiren Bahçeli,
"Izdırap içindeki kardeşlerim merak etmesinler, kasalarını
dolduranların sandıkları boşalacak; milli irade kabarık faturayı
ilk olarak 30 Mart’ta bu sefalet yuvalarına kesecektir."
ifadelerini kullandı.
AK Parti iktidarının her alanda olduğu gibi milli eğitim sistemini
de yozlaştırdığını, yalana ve dolana mahkûm ettiğini anlatan
Bahçeli, dershaneler konusu üzerinde estirilen fırtınanın gittikçe
kuvvetlendiğini söyledi. "Başbakan’ın kin ve garaz dolu tutumu
dershanelerin siyasetin gündemine oturmasına neden olmuştur." diyen
Bahçeli, "TBMM’ne sevk edilen dershaneleri içine alan kanun
tasarısının kendi içinde birçok tutarsızlığı ve tartışılacak yönü
olduğu her türlü izahtan varestedir. Şunu hemen söylemek isterim
ki, bizim dershanelere bakışımız net, duruşumuz bellidir.
Hatırlarsanız, bu kapsamdaki yorum ve değerlendirmelerimizi en son
olarak 19 Kasım 2013 tarihli Meclis Grup toplantımızda
açıklamıştık. Hükümet dershaneler bazında sürdürdüğü gerginlik
politikasını, yıllarca beraber yürüdüğü ve işbirliği yaptığı
camiayı cezalandırma fırsatı olarak görmektedir. Bu bize göre
oldukça sakıncalı ve yanlış bir tavırdır.
Yani dershanelerin kapatılması bir ihtiyacın eseri değil de,
sürekli ivme ve mevzi kazanan sürtüşmenin cephanesi olarak telakki
edilmektedir. Başbakan Meclis’teki sayısal çoğunluğuna güvenerek,
mücadele ve kavga ettiği grubu sindirmek ve zorda bırakmak için her
yolu denemektedir. Bir defa böylesi akıl tutulması dershanelere
dürüstçe bakılmadığına, kapatılmayla ilgili hedefin hakikaten de
isabetli olmadığına delildir. Daha önce de dile getirdiğimiz gibi,
dershanelerin kapatılması ilkesel düzeyde benimsediğimiz bir
husustur. Fakat öncelikle dershanelerin ihtiyaç olmaktan
çıkarılması ve milli eğitim sisteminin beklentileri yeterince
karşılaması lazımdır. Evlatlarımızı dershanelere mahkûm eden
yürürlükteki bozuk ve bulanık sistem değişmeden yapılacak her
hamle, alınacak her karar boşlukta kalacak, bir ayağı sakat
olacaktır.
Öğrencilerimizi dershane kapısına mecbur eden sistem tüm yönleriyle
ele alınmadan, dershanelerin tedrici olarak kapanmasına dönük
gerekli planlama, hazırlık ve alt yapı oluşturulmadan, bu meyanda
sırf hesaplaşma adına öfke saçmak doğru ve insaflı mıdır? Yine
merak ediyoruz ki, Başbakan’ın dershaneleri kapatma inadında
Oslo’daki müzakerelerin de tesiri var mıdır? Ağzının perhizi
olmayan, dilinin ayarı kalmayan, zihninin dikişleri sökülen
Başbakan’ın şuursuzca davranması şüphesiz ki kendisine
kaybettirecektir. Dershane kapatma meselesini silah gibi kullanan,
eğitim hayatının dokusunu zedeleyen bu zihniyet dikkat etsin ki,
tuttuğu namlunun ters tepmesi direkt kendisini vuracaktır.
Bizi düşündüren bir başka mesele ise, dershanelerde görev yapan
öğretmenlerin KPSS şartı aranmadan, yalnızca sözlü sınavla Milli
Eğitim sistemine dahil edilmeleriyle ilgili hazırlıktır. Bu haksız,
ucube ve sorunlu kararın adaletsizliğin tescili olacağını şimdiden
söylemek ve bildirmek isterim. Dershane öğretmenlerini mülakatla
alma niyetinde olan hükümet, acaba atanamayan, yıllardır gözyaşı
döken kardeşlerimize ne diyecek, bahane olarak neyi gösterecektir?"
diye konuştu.
'Atanamama zulmüne uğrayan öğretmenlerin suçu ve günahı nedir?'
diye soran Bahçeli konuşmasını şöyle sürdürdü: "Burnu Kaf Dağı’nda
olan Başbakan söz konusu haksızlığın tarafı ve sahipleneni olmaktan
vazgeçmelidir. Ayrıca dershane kamuflajı altında ataması yapılan
öğretmenlere, en az bir yıl çalışmalarının hitamında şayet disiplin
cezası almamış ve belirlenen performans kriterlerine göre başarılı
olmuşlarsa yazılı ve sözlü imtihanlara tabi tutulmaları
getirilecektir. Anlaşılan memuriyete yeni başlayan öğretmenlerimiz
siyasi görüşlerine ve hükümete yakınlıklarına veya uzaklıklarına
göre değerlendirmeye alınacaklardır.
Kim ne derse desin bu fahiş hata yasalaşırsa, öğretmenlerimizin iş
güvencesi tehdit altına girecek, yandaşlık özendirilecek, AKP
öğretmenliği adı altında yeni bir kariyer grubu oluşturulacaktır.
Başbakan ve hükümetinin Milli Eğitim Bakanlığı’nda Müsteşar
dışındaki tüm üst düzey kadroları boşaltma, tüm makamları tasfiye
etme sinsiliği de yeni ve şiddetli bir kadrolaşmanın habercisi
olarak okunmalıdır. Dört yıl ve üzerindeki okul müdür ve
yardımcılarını bile hedef alan hükümet yangına adeta körükle
gitmektedir. İnancım odur ki, TBMM’nin saygın üyeleri Başbakan’ın
egolarına, akıl karı olmayan siyasi yanlışlarına ve nihayetinde
milli eğitim üzerindeki tahribatlara izin vermeyeceklerdir.
Aydınlık yarınlarımızın hazırlayıcısı, umutlarımızın kaynağı
muhterem öğretmenlerimiz Başbakan’ın ipini çekecek, kendilerine
reva görülen zorbalıkların, hukuksuzlukların bedelini inşallah
ödetecektir. Öğretmenlerimiz bugünleri unutmamalıdır. Günü saati
geldiğinde kalem tutan elleriyle Başbakan’ın üzerini çizmeli ve
demokratik güçlerini dosta, düşmana göstermelidirler." CİHAN
Yorumlar