Arınç: HSYK üyelerinin AK Partili, CHP’li, MHP’li diye anılması fevkalâde yanlış

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TBMM’den HSYK’ya seçilecek üyeleri AK Partili, CHP’li, MHP'li üye olarak tanıtılmasının fevkalade yanlış olacağını söyledi.

Google Haberlere Abone ol
Arınç: HSYK üyelerinin AK Partili, CHP’li, MHP’li diye anılması fevkalâde yanlış

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TBMM’den HSYK’ya seçilecek üyeleri AK Partili, CHP’li, MHP'li üye olarak tanıtılmasının fevkalade yanlış olacağını söyledi. Arınç, "RTÜK'de, anayasa gereğince siyasi partilerin Meclis'teki oy oranlarına göre kendilerine tanınan kontenjanlar üzerinde bir seçim hakkı var. CHP’li, AK Partili, MHP’li RTÜK üyesi olarak anılsa bile bu yanlıştır. Aslında o partilerin kontenjanlarından seçilen üyelerdir. Bunlar kamuoyunda yazılırken AK Partili, CHP’li üyeler olarak yazılıyor ki fevkalade yanlıştır. Eğer bu yanlışlık belleklerden giderilemezse TBMM’den HSYK’ya seçilecek üyeleri AK Partili, CHP’li üye olarak tanıtılması, fevkalade yanlış olur." dedi.


Bülent Arınç, Ekonomi Bakanlığı’nda katıldığı Türkiye-Vietnam Karma Ekonomik ve Ticaret Komitesi (KEK) 5. Dönem Toplantısı çıkışında gazetecilerin gündemle ilgili sorularını cevapladı. HSYK’nın yapısının değişmesiyle RTÜK’e benzeyeceği eleştirilerinin sorulması üzerine Başbakan Yardımcısı Arınç, Başbakan’ın dünkü TBMM grup toplantısındaki konuşmasını hatırlatarak, “İşi bağlamından çıkartmamak lazım, bir. HSYK ile ilgili kanunda bir değişiklik yapılmak isteniyor. Benim de ifade ettiğim şekilde bu çalışma devam ediyor. Bildiğim kadarıyla yarısını geçtiler, 30 maddenin üzerine çıktı. Ancak Cumhurbaşkanımızın girişimiyle muhalefet liderleri ve Başbakanımız'la ayrı ayrı görüştüler. Başbakanımız da, bu görüşmelerle ilgili dün grup konuşmasında 'eğer bir anayasa değişikliği söz konusu olursa bunun önceliği vardır. Eğer bir anlaşma süratle yapılacak olursa bir metin üzerinde, bunu durdururuz, genel kurula indirmeyiz' demişti.” dedi.

“DURDURMA TEKLİFİ İLE GERİ ÇEKME ARASINDA ÇOK BÜYÜK FARK VAR”

Arınç, durdurma teklifi ile geri çekme arasında çok büyük fark olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti: “Dolayısıyla bazı haber sitelerinde benim ‘geri çekilmeyecektir’ şeklindeki sözlerimin tekrar Başbakan tarafından tekzip edildiği söyleniyor. Mesele durmadığı gibi çekilmemiştir de. Ancak, şüphesiz partiler üzerinde anlaşmaya varabileceği bir anayasa maddesinin kabulü halinde bu değişiklikle ilgili kanun teklifinin de bir noktada geçersiz olabileceğini, söyleyebiliriz. Şimdilik MHP hiçbir şekilde buna katılmayacağını ifade etmişse, geri kalan üç parti arasında süratle bir anayasa değişikliği yapılıp yapılmayacağı, noktasındadır. Bugün çarşambadır, herhalde hafta sonuna kadar bunun ne olduğunu göreceğiz. Hafta sonuna kadar da zaten, bu değişiklik teklifi Adalet Komisyonu'ndan da geçmiş olur. Bekler, öbürü sonuçsuz kalırsa bu devreye girer. Öbüründen sonuç alınacak olursa bu devreden çıkar. Anayasa değişikliği devreye girer. Formüllerden birisidir sizin sorduğunuz konu. “

CHP’Lİ AK PARTİLİ, MHP’Lİ ÜYESİ OLARAK ANILMASI FEVKALADE YANLIŞ

Sayıştay seçimlerinde üye seçimini TBMM’nin yaptığını hatırlatan Bülent Arınç, “Başka seçimlerinden de Meclisimiz'in yaptıkları var. Bunların içerisinde RTÜK de, anayasa gereğince siyasi partilerin Meclis'teki oy oranlarına göre kendilerine tanınan kontenjanlar üzerinde bir seçim hakkı var. CHP’li, AK Partili, MHP’li RTÜK üyesi olarak anılsa bile bu yanlıştır. Aslında o partilerin kontenjanlarından seçilen üyelerdir. Bunlar kamuoyunda yazılırken AK Partili, CHP’li üyeler olarak yazılıyor ki fevkalade yanlıştır. Eğer bu yanlışlık belleklerden giderilemezse TBMM’den HSYK’ya seçilecek üyeleri AK Partili, CHP’li üye olarak tanıtılması, fevkalade yanlış olur. Ancak partilerin kontenjanlarını tarafsız HSYK ile ilgili alanlardan, branşlardan seçilebilecek üyeler olarak anlamamı ve bunu büyük harflerle yazmamız gerekiyor. Ama Başbakan başka seçeneklere de açık olduğunu ifade etmişti. Bu çabalar grup başkanvekillerinin yapacağı belki de anayasa hukukçularının da içinde bulunduğu bir çalışmanın sonunda görmemiz lazım. “ açıklamasını yaptı.

İLKER BAŞBUĞ’UN YARGILANMASI

Bülent Arınç’a, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın Bakanlar Kurulu'nda imzaya açılan Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının Yüce Divan'da yargılanmasına yönelik kanun tasarısı hakkındaki sözleri hatırlatıldı. “Arkadaşlar ben ne söylediğimi biliyorum.” diyen Arınç, şöyle devam etti:“Bu aslında gecikmiş kanun tasarısıdır. 12 Eylül 2010 referandumunda alınan kararla zannediyorum 148. maddede belli görevlerde bulunan insanların Yüce Divan'da yargılanması yolu açılmıştır. Bu sadece kuvvet komutanları için değil, belli üst görevlerde bulunan kişiler için de geçerlidir. Bugün bunun gündeme geliyor olmasının zamanlama açısından manidar olduğunu kimse düşünmesin bu bir. İkincisi, Sayın İlker Başbuğ ile yargılama söz konusu edilerek, bu soru soruluyorsa, kendisinin yargılanması sırasında da bu iddia ortaya atıldı. Yani anayasada kabul edilen bu değişiklikle İlker Başbuğ’un bugün ki mahkemelerde mi yoksa, Yüce Divan'da mı yargılanması gerektiği. Ancak buna sivil mahkemelerde yargılanması gerekir diye karar verildi. Bunun da sebebi şuydu. Sayın İlker Başbuğ’a yüklenen suçlar görevleriyle ilgili suçlar cümlesinden değildir. Mesela; 'darbe yapmak, hükümeti etkisiz hale getirmek, bir görev suçu değil bir sivil suçtur' diye kabul edilmiştir. Dolayısıyla o günkü kabul bugün kanun değişikliğinin o günkü yargının kabulü karşısında bir anlam ifade etmeyeceğini ben şahsen söyleyebilirim. Milli Savunma Bakanımız, hukukçular arasında tartışmalı demiş. Neresi tartışılıyor, kanun çıktığı zaman bunu görürüz. Yargının veya yargının en üst kurumunun, farklı bir karara vermesi halinde şüphesiz gelişmeleri hep beraber görürüz. Benin hukuk mantığımla, bugün çıkarılabilecek bir kanunun geçmişe yürümemesinin daha doğru olacağını düşünüyorum. İkincisi önemli olan görev zamanında ve göreviyle ilgili suçlardan yargılamadır. Yüce Divan'a ancak bu sebeple gidilebilir. Görevle ilgili suç görev dışı suç kapsamının ben yargıçlar tarafından her zaman kolaylıkla belirlenebileceğini düşünüyor.”

İHH OFİSİNDEKİ EL KAİDE ARAMASI

İHH’nın ofisinde yapılan El Kaide örgütü aramasını ise ‘Çok ilginç buluyorum” diye yorumlayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Çünkü İHH legal bir kuruluştur. Bugüne kadar kanun dışı bilebildiğimiz kadar bir faaliyeti olmamıştır. Ve insani, barışçı amaçlarla bugüne kadar çalışmalarını yürütmüştür. Herhangi bir itham ve suçlama varsa şüphesiz bununla ilgili bilgi ve belgelerin de ortaya konması gerekir.
İkinci olarak adı El Kaide veya başka bir kuruluş, örgüt olsun Türkiye bunlarla mücadelesini geçmişten bu yana sürdürür. Bizim bunlara destek olmamız bir tarafa bunlarla her zamanda ve zeminde mücadele etmiş bir hükümetiz. Çünkü bu örgütlerin yapısını, faaliyet alanlarını ve eylemleri en iyi bilen bunlardan en çok zararı görmüş bir ülkeyiz. Çevremizde olan biten de bunu gösteriyor. İHH’nın El Kaide bağlantılı bir eylemde bulunduğu veya birlikte hareket ettikleri şeklindeki bir itham ve suçlamanın fevkalade yanlış olduğunu düşünüyorum. Ancak buna rağmen eldeki bilgi ve belgelerle bir soruşturma yapılacaksa bunun şüphesiz hukuki usuller içerisinde yapılması gerekir. Yoksa kamuoyunda İHH’nın bu örgütle işbirliği yaptığı şeklindeki bir algıya yol açabilir. Dün açıklama da yaptılar. Pek çok yanlışlığın arka arkaya sıralanması işin içerisinde bir yanlışlık olduğunu şahsen bana düşündürüyor.” dedi.

ALMANYA’DA TRT’NİN KABLOLU YAYINININ DURDURULMASI

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TRT’nin Almanya’daki kablolu yayınlarının durdurulmasını da , “Böyle bir haber var, kısmen doğru değil. Daha önce ücretsiz olarak yayınlara izin veriliyorken daha sonra iki şirket arasında ücret ödenmesi konusunda ihtilaf çıktı. Ücretin yüksek olduğunu düşünüyoruz.Uydu dolayısıyla bizim kanallarımız Almanya’da izlenmesi mümkün. Buna TRT Türk de dahil. Ancak kablolu yanına geçmek abonelik suretiyle 100 bin aliye ulaşmak mümkün oluyordu. Biz şüphesiz bu imkanı kullanmak isteriz. Almanya’da yaşayan 3 milyona yakın yurtdışımızın hem uydudan hem de kablo dolayısıyla TRT yayınlarını izlemesini biz arzu ediyoruz.” diye konuştu.

“CEZALANDIRMA OLMADIĞINA İNANMAK İSTERİZ”

Basında Hamburg’daki olaylar nedeniyle TRT’nin kablolu yayından çıkarıldığı iddiası olduğuna işaret eden Arınç, “Bu eğer şu açıdan söyleniyorsa biz bundan iftihar duyarız. Hamburg’da yaşanan bir ayrımcı olay var. Bu olayın üzerine Alman medyası gitmiyor olabilir. Ama biz habercilik anlayışını doğru ve objektif olarak yapmak istiyoruz. Kimsenin tasvip etmediği olayların sadece Türkiye’ye değil bütün dünyaya duyurulması lazım. TRT bu görevini fazlasıyla yerine getiriyor. Bundan dolayı bir cezalandırmanın söz konusu olmadığına inanmak isteriz. Biz meseleyi sadece bir ücret uyuşmazlığı olarak biliyoruz. Bunu da giderecek çabayı göstereceğiz.” ifadelerini kullandı.

CİHAN

Yorumlar