Arınç: Bir gazetenin satışında aracılık edilmesini doğru ve şık bulmam

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Sabah ve ATV'nin satışında kamu ihalesinde pay karşılığı bir havuz oluşturulduğu iddiaları doğruysa, bunu hoş bulmayacağını söyledi.

Google Haberlere Abone ol
Arınç: Bir gazetenin satışında aracılık edilmesini doğru ve şık bulmam

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Sabah ve ATV'nin satışında kamu ihalesinde pay karşılığı bir havuz oluşturulduğu iddiaları doğruysa, bunu hoş bulmayacağını söyledi. Arınç, "Ben doğrusu böyle bir şeyin olmasını, olabileceğini, bir kısım insanların yönlendirilmesini, bir gazetenin satışında veya alışverişinde birilerinin aracılık etmesini doğru bulmam, hoş karşılamam, şık bulmam." dedi.

Bakanlar Kurulu sonrasında gazetecilerin sorularını cevaplayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a, Sabah ve ATV'nin satışında kamu ihalelerinde pay karşılığı bir havuz kurulduğu şeklinde, ses kayıtları üzerinden medyaya yansıyan iddialar soruldu. Arınç, "Eğer yasal dinleme ise bunun belli bir süresi vardır, bu konuşmalardan suç teşkil eden bir eylem olursa, cürüm işlemek amacıyla çete oluşturmak veya çıkar amaçlı suç örgütü kurmak gibi konularda savcılık soruşturma açar. Soruşturmanın gizliliği esastır. Soruşturma devam ediyorken yasal dinleme olsa bile bunun ifşa ve ilan edilmesi de doğru değildir." şeklinde konuştu.

Soruşturma safhasının iddianameye dönüşüp dönüşmeyeceğini, bir dava açılıp açılmayacağını bilemeyeceklerinin altını çizen Bülent Arınç, "Eğer burada konuştuğu veya tapelerde bir şeyler söylediği iddia edilen insanlar, yarın suçsuz çıkabileceklerse, soruşturmada isimlerinin lekelenmesi ve bunlar üzerine bazı senaryolar kurulması çok yanlıştır. Bu tapeleri okudum tabii, biraz da dinledim. Burada bir gazete veya televizyonun satışıyla ilgili olarak Başbakan birileriyle konuşuyor ve onları yönlendiriyorsa, teşvik ediyorsa, bu alım satım bedelinin de bir şekilde bazılarından toplanması şeklinde eğer bir havuz oluşturmak veya bir fon oluşturulması düşünülmüşse, bunun hukuki tavsifinin nasıl yapılacağına savcılar karar verir. Suç vasfı veya suçun hukuki tavsifi mümkündür. Eğer burada sadece böyle bir konuşma geçti ve bu kanunlara göre de suç sayılmıyor, sadece etik bakımdan, ahlaki bakımdan hoş görülmüyorsa bunun da geleceği elbette hukuk içerisinde bulunulabilir." ifadelerini kullandı.

BEN ŞIK BULMAM DOĞRU KARŞILAMAM

Arınç, bu konudaki şahsi düşüncesini ise "Ben doğrusu böyle bir şeyin olmasını, olabileceğini, bir kısım insanların yönlendirilmesini, bir gazetenin satışında veya alışverişinde birilerinin aracılık etmesini doğru bulmam, hoş karşılamam, şık bulmam." diye açıkladı.

Arınç, şöyle devam etti: "Ama nedir, ne değildir, eğer bunlar bir soruşturmaya konu olacaksa gizlilik içinde yapılmalı ve sonucunda kamuoyu ya takipsizlik olarak ya da iddia edilen kişilerle ilgili bir suç varsa o suç kapsamında da bunun değerlendirildiğini hepimiz görmeliyiz. Her gün yeni tapeler yayınlanıyor. Bu gerçekten ortalığın aydınlanması, herkesin ne, nasıl, niçin yaptığı ortaya çıkacaksa siyaset adına bu bir arınma, durulanma olarak da görülebilir. Ama hukukun evrensel prensiplerine hepimiz azami uymalıyız. Bunların ifşa edilmesi, ilan edilmesi, savcının elindeki bir soruşturma konusunun alenen milyonlarca insana taraflı olarak duyurulması çok vicdani ve masumiyet karinesine de uygun değildir. Çünkü zannediyorum ki Türkiye’de eskiden bu yana gazetelerin alınıp satılması, bankaların alınıp satılması ANAP döneminde, DSP-MHP hükümeti döneminde, 2000, 2001 krizleri zamanında fazlasıyla tartışılmıştır. Türk Ticaret Bankası ile ilgili bir yolsuzluk iddiası bir hükümeti götürmüştür. 25 Aralık 1998’de oy kullandığım için biliyorum; yolsuzluk veya suistimal konusu sadece bugünün konusu değildir. Siyaset var olduğundan bu yana, iktidar var olduğundan bu yana, muhalefet hükümeti suçlamak için her zaman bu tür yöntemleri seçmiştir. Bazen yargılanan bakanlar olmuş, mahkumiyet giymiştir; İsmail Özdağlar gibi…Bazıları yargılanmış, beraat etmiştir. Ama bunların hiç birisinde de işin cılkı çıkmamış, herkes hakkında nasıl temin edildiği bilinmeyen ses kayıtları bu kadar yayınlanmamıştır. Demek ki 30 Mart’a giderken hükümetin itibarsızlaştırılması noktasında iyi bir tarih seçilmiş kendilerine göre ve ondan sonraki cumhurbaşkanlığı seçiminde yaralı bir iktidarla gitmek arzusu birilerinin gözünü karartmıştır. Ama boşuna yoruluyorlar. Anadolu’dan geliyoruz, halkın içinden geliyoruz. Bu saçmalıklara itibar edecek, prim verecek bir halk kitlesi de görünmüyor." CİHAN

Yorumlar