Arınç: Bağırmanın çağırmanın halk nezdinde hiçbir olumsuz etkisi yok

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçim meydanlarında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için kullandığı üslubu eleştirdi.

Google Haberlere Abone ol
Arınç: Bağırmanın çağırmanın halk nezdinde hiçbir olumsuz etkisi yok

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçim meydanlarında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için kullandığı üslubu eleştirdi. Türkiye'yi sarsan yolsuzluk ve rüşvet operasyonları sonrası gündeme gelen ses kayıtlarını de değerlendiren Arınç, "Bağırmanın çağırmanın halk nezdinde hiçbir olumsuz etkisi yok. Hiç olmazsa kendini küçük düşürme, böylesine çirkin, seviyesiz ithamlarla bir başbakana, bakana veya bir milletvekiline hitap etme. Bütün bunları gören millet hükümete güveniyor, yapılan hizmetlerin karşılığını vermek istiyor. Ama bir taraftan da bu kadar iddianın mutlaka soruşturulmasını, yargı süreci sonra da neyin ne olup olmadığının anlaşılmasını istiyor" dedi.

Seçim bölgesi Bursa’da, İnegöl ve Yenişehir’de seçim ofisi açılışlarına katılan Arınç, CNN Türk’te yayınlanan ‘Ankara Günlüğü’ programında gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Arınç, dershanelerin kapatılması konusunda ise Başbakan Erdoğan'ın 'bizi dershanelerle tehdit ettiler' açıklamasının detaylarını anlattı. Arınç, "Başbakanımız, 'ya bu dershaneden vazgeçersiniz veya biz sizi yıkarız.' Birileri dershaneler üzerinden tehdit ettiler. 'Şunları ortaya çıkartırız, bunların hazırlığını yaptık. Bunları piyasaya süreriz.' dediler. 'Ben de onların restine karşı restini gördüm' dedi. 'Elinizde ne varsa çıkarın, ne yapacaksanız yapın, ben sözümden dönmem. Sonunda bu alçaklığı da yapacak mısınız diye bunları söyledim dedim' dedi" diye konuştu

"SİYASET TERBİYE, SEVİYE İŞİDİR"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçim meydanrlarında Başbakan Erdoğan için kullandığı sözcüklerden yakınan Başbakan Yardımcısı Bülent arınç, "Dün Sayın Kılıçdaroğlu Bursa’daydı. Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Haydar Baş da miting yapsa tüm gücünü kullanır çünkü herkesin önüne çok güçlü şekilde çıkmak ister. Konuşmasının 55 dakikası Başbakan’a hakaretle geçiyor. Geri kalan 5 dakikasını da Eskişehir Belediyesi’ni övüyor. Genel başkan bunları mı konuşmalı. Halkın takdirine bırakayım. Yüzde 95 saatini af edersiniz, adi insanlara hitap eder gibi itham edercesine konuşması Bursalıları da üzdü beni de çok üzdü. Terbiye dışı olduğunu söyledim. Kimse başbakana ne kadar kızarsa kızsın, eleştirirse eleştirsin hakaret etme hakkına sahip değil. Bize avukatlık olarak onu öğrettiler; 'Hırsıza hırsız denmeyecek' 'yalan söyleyene 'yalan söylüyorsun denmeyecek' 'doğru söylemiyor' denilecek. Ağzını doldura doldura başbakana hakaret ediyor. Bu yanlış. Siyaset nezaket işidir. Siyaset terbiye, seviye işidir. Başkalarına hitap ederken en ağır eleştirileri yapabilirsiniz ama ismini değiştirerek hakaret yapma hakkına sahip değilsiniz. Sizin hakaret ettiğiniz sıfatını başka türlü koyduğunuz insan hakkında sadece telefon dinlemeleri var. Bu telefon dinlemeleri herkesin tüylerini diken diken edebilir, nefretle de karşılayabilir. Sadece kanunsuz dinlendiği çok açık olan, montaj dediler, bazı raporlardan bahsettiler. Birilerinin bir şey yapma isteğini anlıyoruz" dedi.

"ANA MUHALEFET PARTİSİ GENEL BAŞKANI BENDEN ÜST SEVİYEDİR, ONA SAYGI GÖSTERMEK ANAYASAL MECBURİYET"

Kılıçdaroğlu'nun ana muhalefet partisi genel başkanı olduğunu hatırlatan Arınç şöyle devam etti: "Naçizane genel başkanıdır, seviyesi benden çok daha yüksektedir ana muhelefet lideri olarak ona saygı duymak zorundayız. Bu anayasal bir mecburiyettir. Bir milletvekili hakkında 11 dosya var. Tamamı da dolandırıcılıktan. 48 vekil hakkında şu kadar itham var, fezleke tanzim edilmiş. Savcı diyor ki ‘Bu suçu işlediğine dair kanaat vardır ama milletvekili olarak yargılama yapamıyorum, dokunalmazlığını kaldır yargılama yapacağım'. Herhangi bir dosyası bulunan bir insanı, meclise kürsüye çıktığı zaman ‘ırz düşmanı, hırsız dolandırıcı’ diye mi bağırmalıyım? ‘Sahtekar’ diye bağırmalıyım? Kılıçdaroğlu’nun yaptığına bakarsanız böyle hakkımız var ama insan olarak böyle hakkımız yok. Bunların hepsi bir iddia, yargılaması yapılmamış. Nezaketen beni, bu aşamada bulunan insanı bu suçu yüzüne vurmak suretiyle hakaret etmeye hakkım yok. Başbakanın telefonla konuşması geçtiği için Kılıçdaroğlu’nun karşısında dünyanın en rezil adam haline geliyor, Bir genel başkan böyle yapmamalı. Siyaset seviye olarak düşerse bu halk nazarında da reddedilen birşey oluyor. Bunların o partiye faydası yok."

"İDDİLAARIN ARAŞTIRILMASI İSTENİYOR, BAŞBAKAN YÜZDE YÜZ SERT KONUŞUYOR"

Bağırmanın, çağırmanın halk nezdinde karşılığının olmadığını savunan Arınç, "Hiç olmazsa kendini küçük düşürme, böylesine çirkin, seviyesiz ithamlarla bir başbakana, bakana veya bir milletvekiline hitap etme. Bütün bunları gören millet hükümete güveniyor, yapılan hizmetlerin karşılığını vermek istiyor. Bir taraftan da bu kadar iddianın mutlaka soruşturulmasını, yargı süreci sonra da neyin ne olup olmadığının anlaşılmasını istiyor. Bu tür hitaplarda bulunması yanlış buluyorum. Devlet Bahçeli’ye bakarak Kılıçdaroğlu’nun yaptığı şeyi yapmadığı için onu tebrik etmek istiyorum. Üslup açısından, seviye bakımından çok pozitif davranıyor. Başbakan, yüzde yüz doğru, çok sert konuşuyor. Hiç bu kadar sertleşmemişti. Çok sert konuşuyor. Yanında yıllardır beri yanında bulunan bir insanım hiç bu kadar sertleşmemişti. Başbakanı şu açıdan inceliyorum, bu kadar sertliğin bu kadar olaylar karşısında onurlu bir insan. Bu kadar ithamlar kendi sahsıyla ilgili olsa bunları daha yumuşak üslupla karşılaya bilirdi. Ama bir insanın evladı, eşi, namusu ahlakı payimar ediliyorsa başbakan bunu hazmediyor. Bu onun için belki üslup açısından eksikliktir ama haysiyetli bir insanın buna karşı vereceği tepkiyi biraz anlayışla karşılıyorum keşke biraz daha üsluplu karşılayabilseydi" şeklinde konuştu.

"CEMAAT İÇİNDEN BİR TAKIM İNSANLAR TARAFINDAN YAYGIN ATEŞE UĞRATILMASI BENİ ŞAŞIRTTI"

Arınç, Başbakan Erdoğan'ın 'Bizi dershanelerle tehdit ettiler' sözüne açıklık getirdi. 17 Aralık operasyonunun bir telefon dinleme meselesi olmadığını belirten Arınç, şunları söyledi: "17 Aralık’ta başlayan ve 25 Aralık’ta biraz daha güçlenen, bugün de artık artçılarla arka arkaya gelen sanki bir savaşın içindeyiz. Ben böyle beklemiyordum ve hazırlıklı değildim. Böyle bir durum karşısında sizden daha çok şaşırdım ve endişeye düştüm. Bu cemaat ile benim yakın ilişkilerim, dostluğum ve arkadaşlığımız vardı. Fetullah Gülen Hocaefendi Manisa’ya 1975 veya 1976 yılında gelmişti. Siyaseti bir yere bırakılım, sözlerini iyi dinleyen, etkilenen ve daha sonra hizmetlerini takip eden bir insandım. Böyle bir olayın 'cemaat' denilen sosyolojik olgunun içinden bir takım insanlar tarafından hükümete karşı yaygın ataşene uğratılması beni şaşkınlığa uğrattı. Önce dershaneler konusu ile karşılaştık. 1 Ekim’de yeni yasama başlayınca başbakanımız, 'bu dershaneler bu dönem bitmeli' dedi. Onun üzerine yeni Milli Eğitim Bakanı Nabi bey olmuştu. Ona görev verdi. Bunun üzerine medya organlarında cemaatin üst mensuplarının üst noktadaki insanları kampanya başlattı; 'dershaneler kapanmamalı' diye. Hükümet bu konuda eleştirildi ve dozlar arttı. Adeta husumet noktasına gelindi. Biz de doğrusu meseleye rasyonel bakmak istedik. Hükümet toplantısından hemen sonra da açıklamalar yapıyorum. Dershaneler konusunda biz olumsuz düşünmüyoruz. Çünkü bizim çocuklarımız da dershanelere gitti. Burada bakanların içerisinde çocuğu dershaneye gitmeyen 5 tane adam çıkmaz. Biz de bu dershanelere çocuklarımızı dershanelere gönderdik. Üniversiteye girişi sınavlarında istifade ettiler, sosyalleştiler, iyi bir arkadaş çevresi buldular. Eğer bu dershaneler olmasaydı lise mezunları nereye gidecekti.? Çocuklar nasıl hazırlanacaktı. Ücretleri pahalı mı? Tek başına ders aldırsalardı daha pahalı olacaktı. Dershaneler bunu da paylaştırdılar. Üstelik bunların doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesinde huzura, güvene ve sukunete de faydaları var. Bu meseleye bu yönden bakalım dedik. Şahsen ben bunu savundum. Başbakanımız buna da 'hayır' demedi."

Dershanelerle ilgili çalışma kapsamında konunun bütün paydaşlarını topladıklarını anlatan Arınç, "Onları temsil eden bildiğim kadarıyla 8 tane örgüt var. İkincisi öğretmenler, öğrenciler ve aileleri var. Binlerce insan bu dershanelerden gelip geçiyor. Bugüne kadar da zararlı bir faaliyetleri görülmemiş. Deneyelim, bizim bu faaliyetimizi onlar nasıl görecekler. İkincisi rasyonel düşünelim. Biz bunları özel okul haline getirmek istiyoruz. Acaba hepsi bunu yapabilecek mi? Yapabilecekse ne kadar bir süre içinde yapabilecek. Bunları da düşünelim. Peki bunlar okula döndü. Bu okullar öğretmenlere görev vermediler. Bu öğretmenleri milli eğitime alabilecekmiyiz, onlara bakalım. Özel okulların kontenjan boşluğu var. Onları giderebilecek hangi tedbirleri alabiliriz. Başbakanımız Allah için çalışın dedi. Bütün bu konuları dikkate alın, çünkü ben 2008’den beri söz verdim’ dedi. Biz yetkiyi aldık. Milli eğitim bakanımız paydaşları topladı, düşünceleri aldı. Orada bir kümelenme oldu. Cemaat ve dershaneler bir tarafta, onun dışında ticari olarak bu meseleye bakanlar bir tarafta. Daha sonra ben yeterli değil dedim. Hepsiyle görüşeceksiniz. Bir bakanlar kurulu doğrultusunda karar aldık. Bir geçiş dönemi koyuyoruz 2015-2016’ya kadar. İkinci öncelikle okula geçmek isteyenlere avantaj sağlayacağız. Üçüncüsü öğretmelere iş bulacağız. Dördüncüsü bir açık lise haline getireceğiz ve istifade edeceğiz gibi. Basın toplantısını yaparken, arkadaşlarım bunları söyleyince telefonlar geldi. Beni ziyarete gelen 8 dershanenin yöneticileri teşekkür ettiler. Biz de bunu bekliyorduk. Ertesi gün ziyarete gelip beni ve Nabi beye teşekkür ettiler." diye konuştu.

"TEHDİT VAR, DERSHANELERLE İLGİLİ HERŞEYİN BİTTİĞİNİ DÜŞÜNÜRKEN BOMBALAR PATLAMAYA BAŞLADI"

Dershane meselesini bu kadar iyi niyetli bir meselenin sonunda çözüldüğünü düşündüklerini dile getiren Arınç, "Artık karşı gelmeyecekler, hükümeti yıpratmayacaklar. Bu konuşmaların başında 2-3 ay önce dershaneler konusu gündeme geldiğinde başbakanımıza şunu söyledik; 'Niye bu kadar ısrarcısınız? Siyaseten bakarsak, önümüz seçim. Seçime giderken bir oyun hesabını yapıyoruz. Neden bu kadar geniş kitleyi önümüze alacağız'. 'İkincisi bir geçiş dönemi gerekiyor. Özel teşebbüs bugün kapattık demekle bunu kapatamazsınız. Bu insanların hukukunu korumak zorundayız' dedik. Başbakanımız 'bunların hepsini biliyorum' dedi. 'Ama birileri bize iki şart ileri sürüyor; ya bu dershaneden vazgeçersiniz, veya biz sizi yıkarız. Birileri dershaneler üzerinden tehdit ettiler. Şunları ortaya çıkartırız, bunların hazırlığını yaptık. Bunları piyasaya süreriz. Bende onların restine karşı restini gördüm' dedi. 'Elinizde ne varsa çıkarın, ne yapacaksanız yapın, ben sözümden dönmem. Sonunda bu alçaklığı da yapacak mısınız diye bunları söyledim dedim.' dedi. Bunu söyleyince inanamadım. Ben dershaneler konusunda her şeyin bittiğini düşünürken, bombalar patlamaya başladı. Demek ki; başbakanımız haklı çıktı. Konu dershane, Gezi'deki gibi 3-5 ağaç meselesi değil, farklı bir şeymiş. Bize kimse 'bu dershane işinden vazgeçemezsiniz' diyemez. Bu bir siyasi karar, bazen doğru bazen yanlış olur. Yanlış olursa bunun sonucunu siyaseten görürüz. Ama doğru olursa gençlerimiz kazanır. Bunun karşılığı 'ben de seni yıkarım, ben de seni dinamitlerim, benimde elimde kasetler var, onları piyasaya sürerim' dediğiniz zaman bunlar dershanelerin üzerinden cemaate mensubiyetlerini iddia ettikleri kişilerdir. Başbakanın bizzat kendisine söylediler. Bizim başbakanımız yiğit adam, bu lafların altında kalacak değil. 'Elinizden gelenini ardınıza koymayın. Ben bu işi yapacağım. Siz de ne yapacaksanız yapın' dedi. Sonra onlar devam ettiler. Her akşam televizyonlarında 3-5 tane adam ağız dolusu bağırmalar çağırmalar 11 senedir gazetelerinde görmediğimiz başlıklar. Muhalefetin ne kadar adamı varsa onların ağzından hakaretler. Bunlar tutmadı. 17 Aralık’ta da bu kaset dolayısıyla bakan çocukları falan, bir baktık ki işin iki boyutu var. Bir soruşturma yapılacak, daha sonra insanlar gözaltına alınacak, ondan sonra belki tutuklanacak, sonra iddaname ile dava açılacak. Bizim bildiğimiz yargı süreci bu" dedi. CİHAN

Yorumlar