"'Ankara'nın karanlık dehlizlerinde unutulmayacak' diyen Başbakan ne diyecek?"
BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Askeri Savcılık'ın Uludere kararını eleştirerek "Bize Ankara'nın karanlık dehlizlerinde Roboski katliamının asla unutulmayacağını söyleyen Başbakan şimdi ne diyecek acaba?" diye sordu.
BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Askeri Savcılık'ın Uludere
kararını eleştirerek "Bize Ankara'nın karanlık dehlizlerinde
Roboski katliamının asla unutulmayacağını söyleyen Başbakan şimdi
ne diyecek acaba?" diye sordu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nun 7 Ocak 2014
Salı günlü 43. birleşimi saat 15.00'te yoklama ile açıldı.
Birleşimi TBMM Başkanvekili Meral Akşener yönetiyor. Akşener,
toplantı yeter sayısı olduğunu belirterek, gündeme geçilmeden önce
and içmemiş milletvekillerini kürsüye davet etti.
Kürsüye ilk olarak BDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım,
ardından Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan, Şırnak
milletvekilleri Selma Irmak ve Faysal Sarıyıldız ile Van Bağımsız
Milletvekili Kemal Aktaş kürsüye gelerek and içti.
Başkan, gündeme geçmeden önce üç milletvekiline gündem dışı konuşma
için söz verdi. Başkan Akşener, kısa bir söz talep eden
milletvekillerine yerlerinden bir dakikalık söz verdi. Başkanlığın
Genel Kurul'a sunuşları yapıldı. Üç adet Meclis Araştırması
önergesi bilgiye sunuldu.
BDP Grubu'nun 34 kişinin hayatını kaybettiği Uludere'de meydana
gelen hava harekatı olayının araştırılması önergesinin bugün
görüşülmesi önerisi görüşüldü. BDP Grubu önerisi kabul edilmedi.
MHP Grubu'nun Suriye'deki olayların bölge illerine etkilerinin
araştırılması önergesinin bugün görüşülmesine dair gündem önerisi
kabul edilmedi.
CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, "Bir ülkede eğer
demokrasiyi geliştirmek, güçlendirmek istiyorsanız hukuku
güçlendirmek zorundasınız. Demokrasiyi güçlendirirken hukuk da
güçlenmeli. Hukuk tükenirken demokrasi güçlenmez." dedi.
Çatışmadan sonra çıkan en önemli konunun burada gerçekten hukukun
bu iktidar tarafından nasıl katledildiğinin somut bir göstergesi
olduğuna dikkat çeken Öztürk, elindeki ayakkabı kutusunu göstererek
"Bu kutudan insan korkar mı? Bu kutu... Bu kutunun içinde demokrasi
ve hukuk olursa korkar. Aslında, diktatör anlayışa sahip insanlar
demokrasiden ve hukuktan korkarlar ama bu boş kutu, yani bunun
içerisinde dolar falan yok, bu boş kutu. Fakat Sayın Başbakan bu
kutudan korkuyor, balkonundan bu kutuyu gösteren insanlar apar
topar gözaltına alınıyor." diye konuştu.
"Türkiye yolsuzluğa boğazına kadar batmış, bu siyasi iktidar
yolsuzluğa boğazına kadar batmış." diyen Öztürk, "Sayın Başbakan
bundan önceki yargı sorunlarıyla ilgili konuşurken hep yargıya
övgüler düzüyordu. Nedense bu yolsuzluk soruşturmasının üzerine
giden hâkim ve savcıları, bu yolsuzluk soruşturmasını yürütmekle
görevli polisleri çete olarak tanımlamaya başladı. Şimdi, çete var
mıdır, yok mudur? Çete varsa bugün mü olmuştur? On iki yıldır
Adalet ve Kalkınma Partisi bu ülkeyi yönettiğine göre, çete ne
zamandan beri bu ülkede vardır? Çete kimlerdir? Sayın Başbakan
bunları açıklamalıdır. Çete edebiyatının arkasına sığınarak
yolsuzluğu örtme girişiminde bulunmamalıdır." ifadelerini
kullandı.
"Bırakın mahkemeler işini yapsın, bırakın savcılar işini yapsın."
diye çağrıda bulunan Öztürk, "Çeteleşmeyle hesaplaşacağım" adı
altında gerçekten yolsuzlukların bu ülkede örtülmemesi gerektiğini
vurguladı.
BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, 34 kişinin hayatını
kaybettiği Uludere olayını anlattı. Bu ülkede, kendi bayrağını
taşıyan F-16 uçaklarının tam bir saat, 4 ayrı defa, 4 ayrı emirle
kendi yurttaşlarını bombaladığını dile getiren Kaplan, "Takipsizlik
kararı, isteyen takip etmesin ama insan olup da 'Takip etmiyorum.'
diyenin vicdanı kurusun! Vicdanı kurusun! diyorum. Biz adalet için
sonuna kadar takip edeceğiz. Nasıl takip etmezsiniz? Sizin takip
etmediğiniz an bizim takibini yeniden başlattığımız andır. 34 can
için anaların yüreklerinin feryadını, adalet arayışlarını, Meclis'e
gelişlerini, Meclis heyetlerinin oraya gidişlerini ne çabuk
unutuverdik? Şimdi, sormak istiyorum: Bize Ankara'nın karanlık
dehlizlerinde Roboski katliamının asla unutulmayacağını söyleyen
Başbakan, şimdi ne diyecek acaba? Ankara'nın karanlık dehlizlerinde
değil, Meclis'in biraz ilerisinde, karanlık değil ışıklı
Genelkurmay Başkanlığ'ının askerî mahkemesinin ışıklı
koridorlarında adalet kaybediliyor. Hani Dicle'nin kenarında bir
kurt bir kuzuyu yese Allah hesabını Ömer'den sorardı? Hazreti
Ömer'in özdeyişini sık sık kullanırdınız. Kuzu değil, 34 can...
Size kolay geliyor değil mi? İnsanlığı, vicdanı, ahlakı, adaleti,
onuru, doğruluğu, hukuku, yasayı bir hatırlarınıza getirin bakayım.
Bu Meclisin en büyük ayıbı nedir biliyor musunuz bu kararda? "Bu
kararın en büyük dayanağı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin aldığı
karar… diyor. Savaş tezkeresine imza atan, oy verenlerin hepsi bu
kararın aynı zamanda sorumlusudur maalesef. Çünkü bu kararda öyle
yazıyor. Bu kararda bir şey daha söylüyor; Bakanlar Kurulunun
verdiği emirle… Bakanlar Kurulu'nun verdiği emir, F-16 bombardıman
uçakları… Ve sonuçta Meclis İnsan Hakları Komisyonu'nda iktidar
partisinin oylarıyla, 'bu kazaydı' diyor. Kazaysa beyler, trafik
kazasında bile kusurlu olana ceza verilmiyor mu bu ülkede? Hava
trafiğinde 34 can paramparça olurken, hava trafiğinde 34 can
paramparça olurken onun kusuru yok mu, ihmali yok mu, dikkatsizliği
yok mu, tedbirsizliği yok mu, ihmali yok mu? Adalet yok mu,
insanlık yok mu, onur yok mu, Allah yok mu, Allah korkusu yok mu
yüreklerinizde? Bu Meclis, nasıl böyle bir kararın payandası
olabilir? Bu Meclis, bu karara nasıl böyle bir imza atabilir? Bu
Meclis, böyle bir karara altında kalır, kalır. Takipsizlik
kararının arkasından Roboski anaları, simsiyah giysileri, başları
dik, alınları dik, onurlarıyla, ellerinde çocuklarının resimleriyle
dayanacaklar Strazburg'a, Cenevre'ye, Lahey'e, Uluslararası Ceza
Mahkemesi'ne. Brüksel'de, Lahey'de, Strazburg'da artık sizler
mahkeme ve Türkiye olarak yargılanacaksınız. Bunu mu istiyordunuz?
Barışa gitmek varken, çözüm istemek varken, onurlu bir şekilde
çözmek varken, adalet varken, hukuk varken gittiniz, kendinizi
başkalarının kucağına attınız. Bu ülkenin onurunu orada nasıl
temsil ettiğinizi, nasıl savunduğunuzu göreceğiz hepinizin. Orada
başı dik Roboskili analar olacak. Orada çocuklarının defterleriyle,
çocuklarının ayakkabılarıyla gelecek analar adalet! diye
çınlatacaklar o alanları. Siz ne yapacaksınız? Mahkûm olacaksınız.
Yaşam hakkından, adaleti sağlayamamaktan, adil yargıyı
sağlayamamaktan, 21'inci yüzyılda hâlâ kadıyı kadıya şikâyet
etmekten ve koskoca bir Meclis olarak, bu karanlığa, bu
adaletsizliğe taraf ve malzeme olmaktan utanacaksınız. İşte
bombalama saatleri: 21.39 ilk bomba, 21.43 ikinci bomba, 22.02
üçüncü bomba ve Allah bu bombaları zalimlerin beynine indirsin!
Zalimlerin beynine indirsin ki bir daha evlatlarını, çocuklar
ölürken adalet karşısında bu kadar suskun kalmasınlar! Bu kadar
vicdansız kalmasınlar! Bu kadar acımasız olmasınlar! Ve sonuna
kadar adalet diyeceğiz. Biz peşlerini bırakmayacağız, yakalarını da
asla bırakmayacağız."
Kaplan, kürsüden Uludere'de hayatını kaybedenlerin cenazelerinin
yer aldığı fotoğrafları Meclis Genel Kurulu'na gösterdi.
CHP Grubu'nun yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarına ilişkin araştırma
önergesinin bugün görüşülmesine dair gündem önerisi görüşülüyor.
CİHAN
Yorumlar