Hilmi Özkök: 2004 MGK'da FETÖ hakkında konuştuk

Eski Genelkurmay Başkanı Özkök, "2004 MGK Toplantısı'nda, 'Bu örgüt (FETÖ) çok büyük bir imkan kabiliyetine kavuştu. Bir icra planı yapılsın, bu iş takip edilsin...' Hükümeti kesin olarak orada bilgilendirdik ve 'durum iyi değil' dedik. Orada bir karar alındı. Ona 'icra planı' deniliyordu. 'Ne yapılıyor' diye izledik. Açıkça söyleyeyim; pek fazla bir şey yapıldığını görmedik" dedi

Google Haberlere Abone ol
Hilmi Özkök: 2004 MGK'da FETÖ hakkında konuştuk
Eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral Hilmi Özkök, 2004 yılında MGK Toplantısı'nda FETÖ'ye ilişkin,"Bu örgüt çok büyük bir imkan kabiliyetine kavuştu. Bir icra planı yapılsın, bu iş takip edilsin.' dedik. Hükümeti orada bilgilendirdik ve 'durum iyi değil' dedik. Orada bir karar alındı. Ona 'icra planı' deniliyordu. 'Ne yapılıyor' diye izledik. Açıkça söyleyeyim; pek fazla bir şey yapıldığını görmedik." dedi.

Özkök, TBMM FETÖ Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'na bilgi verdi.

TSK'ya girişinden itibaren gözlemlerini anlatacaklarını belirterek sözlerine başlayan Özkök, 1954 yılında ortaokulu bitirdikten sonra Işıklar Askeri Lisesi'nde okuduğunu, orada kendilerini kötü yollara yönlendirecek girişimde bulunulmadığını, 1957 yılında Harp Okulu için Ankara’ya geldiğini anlattı.

Taşradan gelenler olarak "inançlı kişiler" olduklarını vurgulayan Özkök, şöyle konuştu:
"Namaz kılan arkadaşlarımız vardı. Bize bir salon tahsis edilmişti, orada namaz kılıyorduk. Kuleli Askeri Lisesi'nden gelen bir gurup da vardı, bize yaklaşmıyorlardı, diğer Işıklardan gelen veya sivillerden gelenlere. Tuhaf kitaplar okuyorlardı, aralarında konuşuyorlardı. İlk defa nurculukla böyle tanıştık. Ellerinde 'Saadeti Ebediye' diye bir kitap vardı, bize de bunları okumamızı öneriyorlardı. Öğrencilerin, Kuleli Askeri Lisesi'nden bir öğretmen tarafından bu şekilde etkilendiğini öğrenmiş olduk. İyi kitaplar olmadığını gördük. Dedem aydın bir kişiydi; öğretmen, hafız, imamlık yapmış çok aydın bir kişiydi. Dinimin ihtiyaç duyduğumuz kısmını öğrettiği için başkalarından öğrenme gayretinde olmadık. Onların çok farkı olduğunu gördük. Bir gün oraya kağıtlar getirdiler; '1937 CHP Kongresi'nde alınan kararlar' diye. Çok şaşırdık. 'Böyle şey yapmayın' dedik. O zaman nurculuğu bilmiyorduk, böyle öğrendik. Buna rağmen bu iş böyle devam etti. Sonradan o çocukların birçoğu ya kendileri ayrıldılar TSK'dan ya da çıkarıldılar."
Özkök, 1982 yılında harp okuluna öğrenci alay komutanı olarak atandığını, yanlış yere girenlerin her yerde olduğu gibi harp okulunda da olduğunu, bunların disiplin esasına alındığını ifade ederek, "Okulda disiplin kurulu vardı. Bu gibi öğrenciler askeri kişiliği kaybettiklerini hissedince okuldan çıkarıldılar. Genelkurmay'da Personel Daire Bakanlığı yaparken disiplinsizlik konuları orada da gündeme geldi. Çünkü işlem yapan daireydi. Burada işlemler sırasında bu işin yaygınlaşmaya başladığını hissettik. Silahlı kuvvetler olarak hedef alındığımızı hissettik. Yakalayabildiğimizi ordudan çıkardık. Ama bizim dışarıda istihbarat yapma imkanımız yok ancak devletin istihbarat kurumlarından bize bilgi gelir. Askeri mantık olarak kaynağa yönelirsiniz. Kaynağını keserse devlet, bu iş daha kolay olur. Biz dışarıdan bekledik. Bu düşüncelerimiz bütün şuralarda uzun uzun verdiğimiz brifinglerle anlatıldı." değerlendirmesinde bulundu.

Genelkurmay İkinci Başkanlığı görevini hatırlatan Özkök, sözlerine şöyle devam etti:
"Şura'lara getirdiğimiz en önemli konunu yine bu oldu. Askeri Şura'lara yine bunları getirdik. Hükümet unsurlarına, Milli Savunma Bakanı ve Başbakana anlatıldı. Daha sonra Birinci Ordu Komutanlığı'na gittim. Bazı askeri birlikler tarafından yürütülen istihbarat çalışmalarına şahit oldum. Kuvvet komutanlığından bazı unsurlar geliyordu, onlar dış kaynaklardan aldıkları bilgilerle bazı kişilerle görüşmek istiyorlardı. Bazı kişilerle görüşüyorlardı, sonra bunları kuvvete götürüyorlardı, bize o kişiler hakkında yapılacak işlemler bildiriliyordu. Bu işlem böyle devam ediyordu. 2000 senesinde Kara Kuvvetlerine atandım. Bu zamanda ilk defa Fetullah örgütünün ne şekilde bu işlere hız verdiğini, gizli örgüte dönüştüğünü gördüm. O meşhur konuşmasını dinlettiler bize; 'Gizlenin saklanın, günü gelince çıkacağız.' konuşmasını banttan dinlettiler. Emin olduk ki bu örgüt örgütleniyor ve iyi işler peşinde değil. O zamanda çeşit çeşit görüşler var. Siyasilerin tutumu ayrı, askeri olarak başka türlü düşünüyoruz biz. O seneden itibaren MGK'ya da üye oldum. MGK'da da bunlar gündeme getirilir oldu."

Özkök, 2002 yılında konunun üzerinde daha ciddiyetle durduğuna işaret ederek, "Ağustos 2004’te MGK toplantısında silahlı kuvvetler olarak dedik ki 'Bu örgüt çok büyük bir imkan kabiliyetine kavuştu. İmkan kabiliyeti yıllar içinde oluşur ama niyet bir gecede değişir.' Aynen böyle söyledik. Dedik ki 'bir icra planı yapılsın, bu iş takip edilsin.' O zaman kadar tehlikeli bir örgüt olarak görülmüyor, iyi niyetli deniyor, herkes bir şey söylüyor. Şiltler veriliyor, belli kişiler şiltleri alıyor. Bunların okullarına destek verilmesi isteniyor. Ama biz MGK'da bunu açıkça söyledik. Hükümeti kesin olarak orada bilgilendirdik ve 'durum iyi değil' dedik. Orada bir karar alındı. Ona 'icra planı' deniliyordu. Hükümete tavsiye ediyor MGK bunu. Ne yapılıyor diye izledik. Açıkça söyleyeyim; pek fazla bir şey yapıldığını görmedik. Biz gene her toplantıda irtica ve bu örgütlerin tehlikesine dikkati çeken konuşmaları MGK'da her zaman dile getirdik. Duyduklarımızı her zaman elimizden geldiği kadar yaptık. Ama kaynağa nüfuz etmemiz mümkün olmadı." diye konuştu.

Konuyu MGK'ya kimin getirdiği sorusuna Özkök, "Ben çok arzu ettim, kuvvet komutanları da beni kuvvetle destekledi. Hep aramızda konuştuğumuz şeydi. Yani damdan düşer gibi olmadı. Bir fikirbirliği yapılmış olarak gidiliyor MGK’ya. Sonrası da bizim elimizde olan bir şey değil. Sonra, 2006 yılında emekli oldum." karşılığını verdi.

"DİSİPLİNSİZLİKTEN ATILDILAR"

Özkök, TSK'dan ihraçların, "FETÖ'cü" olarak değil, "disiplinsizlik" kararıyla yapıldığına dikkati çekerek, "Hükümet üyeleri her zaman bizi saygıyla dinlediler, 'evet' dediler. Bizim yapabileceğimiz, yakaladığımızı atıyoruz. Fetullahçı diye atamıyorsunuz. Fetullahçılık suçtur diye kanun yok. Emir komuta zinciri dışındakilerden emir alıyor. Küçük yaşta kafalara konulan, özellikle dini konuları arıtmak çok zor. Bu konu aslında büyük sosyal ve psikolojik konudur. Bunlarla ilgili yargı karar verecektir. Disiplinsizlik diye atıyorduk bunları. Şura'da alınan kararlar idari yargıya götürülmediği için hükümet üyeleri bunlara şerh koyuyordu. Bu şerhlere rağmen biz gönderdik. Atmanın iki yolu var; biri normal kararla, biri de Şura kararıyla.... Bu temizlik hareketini TSK ihmal etmiş gibi algı yapılıyor. Oysa bunların çoğu disiplinsizlik diye atılmıştır. TSK'nın yapabildiği bu.. Kendi yapabildiğini yapmıştır, devleti uyarmıştır." açıklamasını yaptı.

TSK'nın bazı dönemlerde artan şekilde "dine karşı biraz soğuk davrandığını" ifade eden Özkök, dinden dolayı irticaya kayılacağı tehlikesini sezdiğini söyledi. CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu'nun "irticaya soğuk davranılmıştır." demesi üzerine, şunları söyledi:

"Tabii...İrticaya... Biz harp okulundayken namaz kılardık. Her terhis olan devrem mevlid okuturdu kışlada, şerbet dağıtırdı. Ama bu kullanıldı. Biz görevde iken dini konuların tamamen ayrı tutulmasını isterdik. Ben de inançlı bir insan olduğumu hiçbir zaman saklamadım; onun için de başıma çok sıkıntılar geldi. Ama bir defa makamımda namaz kılmamışımdır, kimse de görmemiştir. O ayrı, o ayrı. Belli hareketler belli düşünceleri sivrileştiriyor. 28 Şubat'ta böyle oldu, sonra bunu düzelttik. Genelkurmay Başkanı iken dedim ki 'bana başı böyle tam sıkı kapalı olmayacak saçlarını örtecek birini, yanında tam Cumhuriyetçi bir kız olacak.' Vermek istediğim mesaj; 'biz dine karşı değiliz, biz dinin kötü yollardan kullanılmasına karşıyız'dır. Planlı olarak TSK'ya nüfuz edilmesine uğraşıldı. Bunca bu işin üzerinde durmamamıza rağmen olan olaylara baktığımızda bunların bir kısmının yaş da olsa, kuruların çok da bildiklerimizin üstünde olduğunu görmüş bulunuyoruz."

ÇOK HAİN BİR GİRİŞİM

HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar'ın "Kamuoyunda, bu yapılanmanın en çok sizin döneminizde yerleştiği, sizin göz yumduğunuz algısı var. Ne diyorsunuz?" sorusuna, "Kesinlikle böyle bir şey yok. Güya Fetullah’a sormuşlar, ‘Ordunun demokratikleşmesi nasıl sağlanır?’ diye. O da ‘Hilmi Paşa Genelkurmay Başkanı olduğu zaman’ demiş. Bunun olduğu belirtilen toplantıda bulunan bir köşe yazarı öyle bir şey olmadığını söyledi. Bu çok kullanıldı. Bir de ben inançlıyım. Benim laik olduğumu emrimde çalışanlar bilir. Farklı düşünenler olabilir. Ben dedem Hilmi Özkök’ün öğrencisiyim. Tarikat marikat yoktur. Hiçbirine inanmam. Öyle bir yanaşma da olmadı bana. Herhangi bir kimse ‘Gel Fethullahçı ol’ demedi. Bir falsom olsa beni parça parça yaparlardı." yanıtını verdi.

"Ete soğan doğramak" açıklamasını niye yaptığı sorusu üzerine Hilmi Özkök, "Sayın Gül beni bir konuda davet etti, gittim. Çıkışta gazeteciler öyle bir şey sordular ki bana, olmamış bir şey olursa ne olur gibi… Ben de hele bir olsun ondan sonra anlamında söyledim. 2008 yılında oldu bu. Benim zamanımda kimse tutuklanmadı. Bunlar hep ben emekli olduktan sonra oldu. MGK’da söylenen sözden daha önemli bir söz olabilir mi? Bundan daha fazla ne olur? Ben kendimi ettiğim yemin gereği siyasi iradeye bağlı gördüm. Herkesin kendi görevini yaptığı bir Türkiye istedim." dedi.

Atilla Uğur'un kendisine FETÖ listesi getirdiği iddiasının doğru olmadığını belirten Özkök, darbe girişiminde adı geçen Mehmet Partigöç ve Mehmet Dişli ile ilgili bir işlem yapıp yapmadığı sorusuna, "Bilinmiyordu, bilinseydi mutlaka yapılırdı. Kara Kuvvetleri’nden ya da MİT’ten, Emniyet’ten istihbarat gelirdi. Gelmiyorsa, TSK dışarıda istihbarat yapamaz." karşılığını verdi.
Özkök, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili ne düşündüğü sorusu üzerine, "Çok hain bir girişim. Bu derece cüretli olduklarını, yapabileceklerini beklemiyorduk. Oğlum aradı, 'Baba uçaklar uçuyor' dedi. Ben inanamadım. Hiç beklemediğimiz bir şeydi. O gece de dedim, 'Hükümetleri değiştirmek seçmenin görevidir. Mefhum bir saldırıdır, hoş görülemez." değerlendirmesinde bulundu.

OLABİLECEK GİBİ GÖRÜNMEDİ

Eski Genelkurmay Başkanı Özkök, Ergenekon ve bazı davalara konu olaylarla ilgili bilgisi olup olmadığı sorusuna, "(Var da diyemem yok da diyemem) dedim, çok kullanıldı. Bir dava hakkında Genelkurmay Başkanı'nın fikir beyan etmesi yargıya büyük baskıdır. Var da diyemem yok da diyemem, çünkü ön soruşturma yürüyor anlamında söyledim. 'No comment'in başka türlü ifadesi. O anda soruşturma aşamasında söylediğim şeyin çok etkisi olabilirdi." cevabını verdi.

Genelkurmay Başkanlığı döneminde Ergenekon ile ilgili gelen MİT raporunu kendisinin de incelediğini anlatan Özkök, "Olabilecek gibi görünmedi bana. Hiçbir zaman da böyle bir şeyler olmadı. Ben bunu İstihbarat Başkanlığı’na göndermekle yetindim. Bana geldiği gibi devletin kademelerine de gitmiş. İnceledim, tutarlı gelmediği için gönderdim." diye konuştu.

Özkök, bir soru üzerine, "Bir sürü arkadaşımın okullara gittiğini, okullardan çok etkilendiklerini anladık. Bunların bu kadar yaygın olduklarını gördük. 1980’den 2004’e kadar bunun imkan ve kabiliyet kazandığını işittim. Çeşitli örgütlenmeler olduğunu duyduk. Ayrıca basında görüyoruz, gidiliyor geliniyor. Devlet erkanı ile paylaşmaları oluyor. Moğolistan dahil okulları vardı, iyi ki gitmemişim. Bir çok arkadaşım gitti ve bunları gördü. O zamanki anlayış iyi niyetli olduklarıydı." ifadesini kullandı.

Hilmi Özkök, başörtüsüyle ilgili sözlerini eleştiren AK Parti İstanbul Milletvekili Ravza Kan Kavakçı'ya "Teşekkür beklerdim. İyi avcı, vuracağı ördeği ürkütmez. Sözlerimi geri alıyorum. Özür dilerim. Bir şeyi yaparken yavaş, usulen uygun olarak yapmak lazım. Şehidimizin cenazesine gitmeye bile korkuyorduk. Ne söylenecek diye. Şimdi orduevlerine, Meclis'e başörtülü gelebiliyorsunuz. Dine, dini inançlara karşıtlığımız yok. Babaannem örtülüydü, önlüğü vardı, giyerdi. Annemin saçları gözüküyordu başını kapatırdı, gelinimin göbeği açık" karşılığını verdi.
CHP'li Erdoğdu, "ördek kim, avcı kim?" diye sordu.

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklanmasına ilişkin soruya karşı Özkök, "İlker Paşa iki sene kurmay başkanlığımı yaptı. Suçsuzluğuna yürekten inanıyordum ama davada onunla göz göze geldiğim an, en acı çektiğim andır. Ona kalbim sevgiyle dolu. Bence bir Genelkurmay Başkanı alarak şov yapmak istediler. İlker Paşa çok sağlam bir arkadaş. İrtica ile ilgili konularda çok sağlam bir arkadaş... Bir şeyi vesile yaptılar. Böyle bir acıyı yaşattılar." diye konuştu.

Özkök, "İşyerine sefer tası ile yemek getirttiği" iddiası ile ilgili bir soru üzerine, "sefer tası ile yemek getirme" konusunun yanlış olduğunu belirterek, "Öğle saati spor yapar, zeytinyağlı yerim, gelen odur." dedi.
 

Yorumlar

ihsan 2004 de güvenlik konseyinin başında cumhurbaşkanı kimdi işlere ket vuran o değilmiydi