Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul pişmanlığı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'a ihanet edildiğini bundan kendisinin de sorumlu olduğunu söyledi.

Google Haberlere Abone ol
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul pişmanlığı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı himayelerinde Esenler Belediyesi'nin ev sahipliğinde Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Davutpaşa Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Uluslararası Şehir ve Sivil Toplum Kuruluşları Zirvesi"nde konuştu.

Zirvenin düzenlenmesinde emeği geçen, programa katkı sunan tüm bakanlıklara, kurumlara, üniversitelere, danışma ve bilim kurulunda görev alanlara teşekkür eden Erdoğan, dünyanın 60 farklı ülkesinden zirveye katılan misafirlerin katkı, öneri ve eleştirilenin kendileri için son derece kıymetli olduğunun altını çizdi.

Bu tarz toplantılarda farklı kesimleri, fikir ve tecrübeleri bir araya getirmenin, onlardan istifade etmenin yollarını aramanın asıl olduğunu belirten Erdoğan, zirvenin, hem sivil toplumu hem akademiyi hem de ana vazifesi doğrudan vatandaşa hizmet olan belediyeleri aynı zeminde buluşturduğunu, birleştirdiğini söyledi. 

"İstanbul'un her sokağında da saklı bir tarih, asırlık bir tecrübe vardır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Kadim şehirlerin en önemli güzelliği, ana karakterini kaybetmeden, yeniyi bünyelerinde eritmesi, özlerinden katarak yeniden yoğurmasıdır. İstanbul bu açıdan gerçekten müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hala da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum. İstanbul'da tüm ihtişamıyla Batı Roma'nın, Bizans'ın izlerini görürken, aynı zamanda Medine'nin tevazuna ve manevi derinliğine de şahitlik edersiniz. Bu dikey mimariyle olanları kastetmiyorum, ondan öncesini kastediyorum. Yani ben çocukluğumu arıyorum İstanbul'da. Bu kutlu şehrin her bir köşesinde, Allah rahmet etsin merhum Turgut Cansever'in şu ifadesi çok anlamlıdır, belediye başkanlığımda zaman zaman bana danışmanlık da yapmıştı, Turgut Hocamız derdi ki 'Ecdat tüm ruhunu taşa ve ahşaba nakşetmiş.' Böyle bir inceliğe ve estetiğe şahit olursunuz. Hani bazı şehirler vardır iyi yazılmış kitap gibidir. Okumaya, anlamaya, onu yaşamaya doyamazsınız. Başlar ve o kitabı bitirirsiniz. Nasıl bir kitap, sayfalarına, satır aralarına gizlenmiş bilgi hazineleriyle doluysa, İstanbul'un her sokağında da saklı bir tarih, asırlık bir tecrübe vardır."

'Elimizdekinin kıymetini ancak onu kaybedince anlıyoruz'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'un Fatih Sultan Mehmet'ten bu yana ilmin, kültürün, siyasetin, sanatın ve ticaretin "payitahtı" olduğunu söyledi.

İstanbul'un bugün tüm yaşadıklarına rağmen halen ayakta olduğunu ve Türk-İslam medeniyetinin kalelerinden biri olmayı sürdürdüğünü ifade eden Erdoğan, "İşte belediye başkanı olduğum zaman 8 milyon nüfus, şimdi 15 milyon nüfus... Böyle bir şehir. Dünyada eşi benzeri olmayan, nadide şehirlerden bir tanesi." diye konuştu.

Çoğu zaman elde olanın kıymetinin kaybedilince anlaşıldığının altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bizler çoğu zaman elimizdekinin kıymetini ancak onu kaybedince anlıyoruz. Ecdadımızdan tevarüs ettiğimiz her biri başlı başına bir hazine olan emsalsiz değerlerin hakkını yeterince veremiyoruz. Bunun en bariz görüldüğü alanların başında şehirleşme ve mimari geliyor. Son yıllarda şehirleşme noktasında ciddi sorunlarımızın olduğunu, eksiklerimizin, hatalarımızın olduğunu daha önce defaatle birçok toplantıda ifade ettim. Estetikten, incelikten ve köklü medeniyet değerlerimizden yoksun tekdüze bir mimari anlayışının giderek yaygınlık kazandığını görmekten üzüntü duyuyorum. Adeta kibrit kutularının ölçülerini aşacak şekilde benzer taş yığınlarının olduğu bir şehir, bu bizim medeniyetimizde yok. Şehirleri birbirinden farklı kılan, ayıran, bu ayrılıklardan güzellikler çıkaran ayrıntılar birer birer yok oluyor. Maalesef maddi kaygılar birçok hassasiyetin önüne geçiyor. İnsan ile şehir, şehir ile tabiat, geçmiş, bugün ve gelecek arasındaki hassas denge yeterince gözetilmiyor."

Dünyada üç kez Ağa Han Mimarlık Ödülü almış tek mimar olan merhum Turgut Cansever'ın "Şehir insanı terbiye ettiği gibi kötü şehir de insanı ahlaksızlaştırır." sözünü hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: 

"Bunu derken yansımalarının sadece maddi olmayacağını, insana da sirayet edeceğini ifade etmiştir. Bizim evlerimiz genişlese de ne söyleyeceğim biliyor musunuz, gönüllerimiz daralıyor. Bu çok önemli. Binalarımız yükseldikçe ufkumuz kararıyor. Şehirlerimiz giderek milyonlarca insanın hep birlikte yalnız olduğu yerlere dönüşüyor. Eşyanın hakimiyet kurduğu, bencilliğin arttığı, gösteriş, şatafat ve hamiyetsizliğin yaygınlaştığı bir dönemde yaşıyoruz. Ne yazık ki böyle bir şehir atmosferinde sevgi de merhamet de hoşgörü ve tahammül de giderek azalıyor, adeta insanın kimyası bozuluyor. İnsanı ve tabiatı merkeze almayan hiçbir projenin ne kadar albenili olursa olsun benim gözümde hiçbir değeri yoktur."

"Şehirler onu yönetenlerin ve sakinlerinin aynası"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, her şehrin bir karakteri, şahsiyeti ve ruhu olduğunu, bu ruhla şehrin sakinlerini olgunlaştırdığını ve medenileştirdiğini ifade etti.

Her şehrin, onu kuranların, yönetenlerin ve sakinlerinin adeta aynası olduğuna işaret eden Erdoğan, bu sabah bir programa katıldığı İbn Haldun Üniversitesi'nin yapılacak yeni binasının mimarisinin İstanbul'a örnek olacağını dile getirdi.

"Vahşi kapitalizmin hırslarına asla kapılmamalıyız." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu konuda AK Parti olarak hamdolsun pak bir sicile, çok ciddi bir birikime sahibiz. Bizler mahalli idarelerdeki başarılarımızla milletimizin teveccühünü kazanmış, ibra olmuş, akabinde iktidara gelmiş bir partiyiz. Bu hareketin kuruluşunun üzerinden 1,5 yıl bile geçmeden iktidar olması, öncelikle Türkiye'nin yerel yönetim anlayışında gerçekleştirdiği köklü devrimin sonucudur. Türkiye'de belediyeler iktidar olmanın ve iktidarda kalmanın kilididir. Çünkü demokrasi, yerel yönetimlerde, belediyelerde başlar. Yerel yönetim eğer bu yanıyla güçlü değilse hiçbir partinin iktidarda başarı şansı yoktur. 2019 yılı için de bu durum aynı olacaktır. Mart ve kasım ayları... 2019 yılındaki diğer seçimlerin anahtarı mart ayındaki mahalli idareler seçimidir. Biz hazırlıklarımızı bu anlayışla yürütüyoruz. Milletimizin bizden beklentilerinin farkındayız. Bugüne kadar daima milletimizin verdiği mesajları doğru okuyan, yorumlayan ve buna göre adımlarını atan bir parti olduk. Kuruluşundan bu yana kendisiyle yarışan, başarı çıtasını sürekli yükselten bir hareket olarak, bir dava olarak bizim bırakın geriye gitmeye, yerinde saymaya dahi tahammülümüz yoktur."

'Zekata muhtaç olanların olmadığı bir toplumu inşa etmemiz lazım'

Belediyelerden temel hizmetlerin yanı sıra vatandaşın derdiyle dertlenmesini, kapısını çalmasını, halini hatırını sormasını, iyi ve kötü gününde yanında olmasını beklediğini aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Artık ileriye gideceğiz. Daha farklı olacağız. Yani o Medine'deki belediyecilik anlayışı var ya neydi o belediyecilik anlayışı? 'Kapıyı açık bırakmak, kilit vurmamak.' Yaşlılarımız bilir; eskiden bizim kapıyı kilitleme diye bir sorunumuz var mıydı? Kapıyı açık bırakır çıkardık. Niye? Güven vardı, güven. Kimsenin, birileri gelir de hırsız içeri girer diye bir endişesi yoktu. Böyle bir güvenin olduğu toplum gerçek manada Medine'dir. Bizim zekata muhtaç olanların olmadığı bir toplumu inşa etmemiz lazım. Sadakaya muhtaç olanın olmadığı bir toplum inşa etmeliyiz. Hatta hatta dünyanın değişik yerlerinde bunun olmadığı bir insanlığı, bir dünyayı inşa etmemiz lazım. Varsa da bugün olduğu gibi elimizin oralara uzandığı bir dünyayı inşa etmeliyiz. Kendine değer verildiğini hissetmek isteyen vatandaşlarımız, belediyesinin çocukları için park, torunları için kreşler kurmasını bekliyor. Nitelikli kültür, sanat, spor faaliyetleri, daha temiz, daha yeşil, daha huzurlu mekanlar şeklinde bu beklentileri saymaya devam etmek mümkün. Vatandaşlarımızın tüm bu taleplerini görmek, anlamak, kendimizi buna göre adapte etmek zorundayız. Bir belediye yönetimi ancak şehrinde yaşayanların ihtiyaçlarına cevap verebildiği ölçüde başarılı olur. Bu hakikati ıskaladığınız anda çözülme ve geriye gidiş de başlamış demektir."

Yorumlar