CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu 11 Ağustos 2016 Mecliste konuştu

- "(Yenikapı'daki miting sonunda selamlamada bulunmaması) Bize önceden, daha sonra konuşmalar bittikten sonra lider sahneye alınacak diye hatırlatılsaydı, söylenseydi biz giderdik, niye gitmeyelim. Oraya çıkıp bir konuşma yaptığımıza göre bir sebebi yok ki" - "Eğer siyaset girmezse camiye, kışlaya ve adliyeye siyasetçi olarak biz görevimizi yapmış oluruz" - "Sayın Başbakanın eşi ve çocuklarıyla ilgili de bizim halkın deyimiyle "bel altı vuruşlara" karşıyım. Bunlar doğru değil. Eleştirmelik yönü varsa, siyasetle ilişkili bir alana giriyorsa, bizim eleştiri alanımıza girer. Siyasetle ilişkili bir alana girmiyorsa bizim ilgi alanımıza girmez"

Google Haberlere Abone ol
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu 11 Ağustos 2016 Mecliste konuştu

İZMİR (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yenikapı'daki "Demokrasi ve Şehitler Mitingi"nin sonundaki selamla kısmında neden yer almadığına ilişkin, "Bize önceden, daha sonra konuşmalar bittikten sonra lider sahneye alınacak diye hatırlatılsaydı, söylenseydi biz giderdik, niye gitmeyelim. Oraya çıkıp bir konuşma yaptığımıza göre bir sebebi yok ki." dedi.

Çeşitli programlara katılmak üzere geldiği İzmir'de, TRT Haber'de canlı yayınlanan "Anadolu Soruyor" programına katılan Kılıçdaroğlu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Yenikapı'da düzenlenen "Demokrasi ve Şehitler Mitingi"ne her ilden katılım olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, mitingin cumhuriyet tarihinin en büyük mitingi olduğunun ifade edildiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, meydanda siyasi parti genel başkanlarının konuştuğunu, kitleye mesaj vermek için 12 maddelik bir manifesto hazırladığını aktararak, bunlardan birincisinin "camiye, kışlaya ve adliyeye siyaset girmesin" olduğunu kaydetti. Yaşanılan tablonun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ifade ettiği gibi "Allah diyorlardı, alnı secdeye değiyordu, meğer bunlar bizi kandırmışlar" olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, camiye siyaset sokulduğunda toplumun ayrışacağını dile getirdi.

Kılıçdaroğlu, ibadetin Allah için yapıldığını, camide her siyasi görüşten kişinin ibadetini yaptığını belirterek, şöyle konuştu:

"Eğer camiye siyaseti sokarsanız cemaati ayrıştırırsanız, toplumu ayrıştırırsınız. Hiç buna gerek yok. Birinci çıkaracağımız ders budur. İkinci ders nedir, adliyeye siyaseti sokmayacaksınız. Hepimizin adalete ihtiyacı var. Bir haksızlığa uğradığınız zaman ne yaparsınız, gider dava açarsınız, adalet istersiniz. Hatta zaman zaman söyleniyor, "nerede devlet, nerede adalet" diye. O halde adalete siyaset sokmayacağız. Adalete siyaset soktuğumuz zaman hakim bizim partidense, benim görüşümdense, bizim cemaattense, bizim tarikattansa benim lehime karar verir gibi yanlış bir algı çıkar. Oysa hakim vicdanına göre, hukuka göre karar verir. Buraya da siyasetin girmemesi lazım. Üçüncü olarak kışlaya siyasetin girmemesi lazım. Kışlaya siyaset girdi mi darbe olur. Mustafa Kemal, ta cumhuriyeti kurarken bile bazı komutanlar gelmiş "Biz de milletvekili olmak istiyoruz" demişler. Hem komutan olalım, hem milletvekili olalım... Açık ve net tavrını koymuş, "Kardeşim ya siyasete gireceksin ya da orduda kalacaksın, ben orduya siyaseti sokmam" demiş. Bizim geleneğimizde ordu peygamber ocağıdır. Oraya siyaset girmez. Eğer siyaset girmezse camiye, kışlaya ve adliyeye, siyasetçi olarak biz görevimizi yapmış oluruz."

Kılıçdaroğlu, 150 yıllık parlamenter geleneğe sahip olunduğunu belirterek, parlamentonun önemli sınavlar verdiğini kaydetti.

TBMM'nin tarihte "Gazi Meclis" özelliği bulunduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, "Gazi Meclisin özelliği nedir? Kurtuluş Savaşını yönetmiş bir Meclistir. Eğer Kurtuluş Savaşı'nı yönetiyorsa bu Meclis rüştünü ispat etmiş bir Meclistir. Darbe gecesi Meclis bombalanırken, kurşunlar sıkılırken TBMM sabaha kadar darbeye karşı mücadele etmiş ve açık tutulmuştur. Bu çok önemlidir. Darbeye direnen bir Meclis algısını toplumun belleğine yerleştirmiştir. Bu Meclis darbeye karşı direnmiştir. O halde parlamentoya ve Meclise, parlamenter sistemimize sahip çıkmamız gerekiyor. Cumhuriyet tarihinde ilk kez TBMM bombalanıyor. Yoktur başka bir örneği. Dolayısıyla parlamenter sistemimizi güçlendirelim." ifadeleri kullandı.

- "Uzlaşmaya ihtiyacımız var"

Uzlaşmaya ihtiyaç duyulduğunu, siyasi partilerin uzlaşma kültürünü geliştirmek zorunda olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, "Elbetteki görüşlerimiz farklı ama bizim bir ortak payda oluşturmamız lazım. Milletin lehine neyse, ülkenin çıkarı neyi gerektiriyorsa bir ortak paydada buluşmamız lazım. Nedir ortak paydanın ana unsuru, ortak aklı siyasette egemen kılmaktır." dedi.

Kılıçdaroğlu, geçmişten ders çıkarmak gerektiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tarihi tekerrür ettiriyorsa siyasetçi, o zaman ülke iyi yönetilmiyor demektir. Geçmiş, iyi analiz etmek geçmişte yapılan hatalardan ders çıkarmak demektir. Siyasetçi hatalardan ders çıkarırsa, geçmişi iyi analiz ederse, geleceği daha iyi inşa eder. Aynı hataya toplumu bir daha sürüklemez. Bunun yapılması lazım. Eğer biz bunları yapabilirsek çok önemli bir uzlaşma kültürünün altına siyasi partiler olarak imza atmış oluruz.

Bizim inancımız öngörür, "işi ehline vereceksin" diyor. İşi ehline vermek ne demek? O kişinin kimliğine, inancına, yaşam tarzına bakmayacaksın, bu işi en iyi kim yapar, x yapar, Ali yapar, Veli yapar, Muhammed yapar, Osman yapar... En iyi bunlar mı yapıyor, "sana bu işi teslim ediyorum" diyeceksin. Devlette liyakat dediğimiz sistem önemlidir. Çünkü devletle hükümet farklı şeylerdir. Hükümet nedir, bir siyasi parti gelir devleti yönetir. Siyasette devletteki liyakatin benzeri yoktur. Devlette şef olmak için üniversite mezunu olmanız lazım. Ama başbakan olmanız için üniversite mezunu olmanız şart değil. İlkokul diplomanız yeterlidir bakan olmanız için. Ama devlette genel müdür olmanız için sadece üniversite diplomasına sahip olmanız yetmez. En az 12 yıl devlette çalışmanız lazım."

- "Özel hayata giren alanlara gazetecinin girmemesi lazım"

Kılıçdaroğlu, siyasette aileler üzerinden eleştiri yapılmasıyla ilgili soru üzerine, siyasetçinin toplumun önünde olduğunu, gittiği lokanta, giyilen elbisenin ayakkabısının, yurt dışı gezilerinin medyanın denetiminde olduğunu ifade etti.

Siyasetçiyi eleştirilirken toplumun geleneksel kurallarına saygı gösterilmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Örneğin benim ailemle ya da bir başkasının ailesiyle ilgili yayınlarda çok dikkatli olmak lazım. Özel hayata giren alanlara gazetecinin girmemesi lazım. Mesela bir gazete yayınladı, Binali Bey'in oğlunu bir mekanda fotoğrafladı, hayatımda ağzıma dahi almadım. Neden, o onun özel hayatı. Bana ne, ne yaparsa yapar. Benim kızım avukat. 78 metrekare bir yer aldı diye kıyamet koptu. Bir evimizi sattık. Sanki milyonlarca dolar para ödedik. Günlerce yazıldı, çizildi. Ses çıkarmadım. Sayın Başbakan'ın eşi ve çocuklarıyla ilgili de bizim halkın deyimiyle "bel altı vuruşlara" karşıyım. Bunlar doğru değil. Eleştirmelik yönü varsa, siyasetle ilişkili bir alana giriyorsa, bizim eleştiri alanımıza girer. Siyasetle ilişkili bir alana girmiyorsa bizim ilgi alanımıza girmez. Doğru değildir. Bu benim gözlemim. Bu aşağı yukarı bütün dünyada kabul edilen bir kriterdir. Bu kriterin artık Türkiye'de de olması lazım."

- Miting sonrası selamlama

Kılıçdaroğlu, Yenikapı'daki mitingin sonunda selamlama faslında olmamasının nedenine ilişkin soruyla ilgili de miting öncesi kendi özel kalemi ile cumhurbaşkanlığının özel kalemi arasında haberleşme olduğunu, programın aktarıldığını, hatta kendisinin "kravat takılıyor mu, takılmıyor mu?" diye sorduğunu ifade etti.

Kendilerine verilen programa uyduklarını kaydeden Kılıçdaroğlu, "Önce çadıra gittik, tek tek anons edildik. Her birimiz oturacağımız alana gittik sonra. Konuşmalar verildi sırayla. Bu arada Sayın Bahçeli konuşurken Binali Bey Genelkurmay Başkanının da konuşmak istediğini söyledi. Biz "Sakıncası yok, Genelkurmay başkanımız arzu ediyorsa konuşsun, çünkü bu demokrasi mitingi, kendisi de demokrasiyi savunuyorsa ki savunmak zorunda, bizim açımızdan sakıncası yok" dedik. Benden sonra da Genelkurmay Başkanı konuştu. Hatta ben protokole uygun olmasını söyledim ona göre yapıldı protokol. Konuşmalar bittikten sonra biz ayrıldık. Biz de konuşmayı 21.40 uçağına yetişebilir miyiz diye ayarlamışız. Biz ayrıldık. Bahçeli ile Allahaısmarladık dedik. Bize önceden, daha sonra konuşmalar bittikten sonra lider sahneye alınacak diye hatırlatılsaydı, söylenseydi biz giderdik, niye gitmeyelim. Oraya çıkıp bir konuşma yaptığımıza göre bir sebebi yok ki. Olay tamamen bundan kaynaklanıyor." diye konuştu.

(Sürecek)

Yorumlar