Başbakan Yıldırım: (4)

- "Bütün bu eleştirileri saygıyla karşılıyoruz. Gerekirse burada düzeltmeler de yapılabilir. Yani bu Allah emri değil, nihayet yapılan bir kanundur. Neticede bakarız ederiz, uygulamada eksik yanlış varsa bütün bu değerlendirmeleri de dikkate alırız. Bunda bir problem yok" - "Yapılan işlerle Silahlı Kuvvetler zafiyete uğratılmamıştır, aksine Silahlı Kuvvetlerin asli görevlerinde daha etkin çalışmasına zemin hazırlanmıştır" - "Sistem konusunda CHP ile AK Parti farklı düşünüyor. Onlar 'Parlamenter sistem devam etsin.' diyor, AK Parti de 'Başkanlık sistemi devam etsin.' diyor. Bizim gerekçemiz, istikrar, güçlü siyasi iktidar. Onların gerekçesi de 'Parlamenter sistem Türkiye'nin şartlarına, toplumsal kompozisyonumuza daha uygundur"

Google Haberlere Abone ol
Başbakan Yıldırım: (4)

ANKARA (AA) - Başbakan Binali Yıldırım, çıkarılan kanun hükmünde kararnamelere ilişkin eleştirilere yönelik, "Bütün bu eleştirileri saygıyla karşılıyoruz. Gerekirse burada düzeltmeler de yapılabilir. Yani bu Allah emri değil, nihayet yapılan bir kanundur. Neticede bakarız ederiz, uygulamada eksik yanlış varsa bütün bu değerlendirmeleri de dikkate alırız. Bunda bir problem yok." dedi.

Yıldırım, CNN Türk-Kanal D ortak yayınındaki "Gündem Özel" programında açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki (TSK) yeniden yapılanmaya işaret edilerek, "Hem darbeler önlensin hem de terör örgütü, cemaat de temizlensin gibi bir hareket mi bu?" sorusuna Yıldırım, "Doğru, aynen öyle. Sadece cemaat değil, TSK'nın yapısını, savunma ve caydırıcılık kabiliyetini azaltacak her türlü tehdide karşı her türlü yapılanma ihtiyacı var. Bu ihtiyaç bugün çıkmış değil, bu ihtiyaç yıllardan beri var ama maalesef bunu yapmak mümkün olmadı. Keşke böyle bir olay arkasında olmasaydı." karşılığını verdi.

Yıldırım, Milli Savunma Bakanlığının durumu, Jandarma Genel Komutanlığının İçişleri Bakanlığı ile ilişkisi ve buna benzer konuların yıllardır konuşulduğunu belirterek, "Silahlı Kuvvetler içindeki hantal yapı, bürokrasi, asli görevleri dışında Genelkurmayın birçok işle uğraşması. İşte hastane işletmesi, fabrika, tersane, atölye... Bunların harbe hazırlıkla, ülke savunmasıyla doğrudan bir işi yok. Bunlar da ihtiyaçtır, bunlar da yapılacak ama bunları Milli Savunma Bakanlığı rahat yapar." ifadelerini kullandı.

- "Biz bir icat yapmadık"

Bu hain darbe teşebbüsü sonucu, TSK'nın yıllardan beri yapmak istediği reformların yapıldığına işaret eden Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu şartlarda kim garanti edebilir, darbecilerin bu işi tekrarlamayacağını? Garantisi yok. Çünkü bakıyorsunuz okullarda okuyanların yüzde 95'i, albay ve altındaki subay ve astsubayların yüzde 50'den fazlası. General seviyesinde 149. Daha sonra Jandarma'dan gelenlerle 170'in üzerinde general. Yani toplam 358 general var. Neredeyse yarısı atılma mecburiyetinde kalmış. Dolayısıyla yaptığımız şey şudur, biz bir buluş yapmadık, bir icat yapmadık. Dünyanın gelişmiş, demokratik ülkelerinde ordunun nasıl bir fonksiyonu, nasıl bir görevi var, o görevi esas alarak bu yapılandırmayı gerçekleştirdik. İkincisi de bu terör örgütünün bundan sonra ordu içinde tahribatının olmaması veya buna benzer darbe kalkışmasının meydana gelmemesi için yapılması gereken işler var. O işleri yaptık."

- "Eleştirileri saygıyla karşılıyoruz"

Başbakan Yıldırım, muhalefetten ve eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'dan gelen "Kararnameler fazla acele oldu. Kanun hükmünde kararnameyle olmasaydı, kanunla olsaydı." yönünde eleştirilerin hatırlatılması üzerine, "Bütün bu eleştirileri saygıyla karşılıyoruz. Gerekirse burada düzeltmeler de yapılabilir. Yani bu Allah emri değil, nihayet yapılan bir kanundur. Neticede bakarız ederiz, uygulamada eksik yanlış varsa bütün bu değerlendirmeleri de dikkate alırız. Bunda bir problem yok." değerlendirmesini yaptı.

"Yapılan işlerle Silahlı Kuvvetler zafiyete uğratılmamıştır aksine Silahlı Kuvvetlerin asli görevlerinde daha etkin çalışmasına zemin hazırlanmıştır." diyen Yıldırım, "Genelkurmaydan tersaneleri, GATA'yı, diğer atölyeleri ve bakım tesislerini aldık. Dolayısıyla Genelkurmay artık harekat, harbe hazırlık gibi kendi asli konularına daha çok zaman ayıracak. Kuvvet komutanlarını ayırdık, bakana bağladık. Niye? Milli Savunma Bakanı şey olarak kuvvet komutanlarının üstünde gözüküyor ama kuvvet komutanlarına bir şey yaptıramıyor. Bir şey söylüyor 'Yapın.' diye, onlar dönüyorlar Genelkurmaya. Genelkurmay izin veriyor ona göre yapıyor, zaman kaybı. Yani bazen aniden bir karar almanız gerekiyor, o kararı alamıyorsunuz. Bunun örnekleri dünyanın her tarafında var." ifadelerini kullandı.

- "Gecikmeyi yaşamasaydık belki bu kadar şehidimiz de olmayacaktı"

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimini yaşandığı 15 Temmuz gecesi yaşadığı bir durumu paylaşan Yıldırım, şöyle devam etti:

"Size kendi yaşadığım bir şeyi söyleyeyim. Diyelim ki bir darbe teşebbüsü var. Siz de siyasi irade olarak sistemin hiçbir yerinde yoksunuz, müdahale edeceksiniz. Nasıl edeceksiniz? Ben o gece Eskişehir'i arıyorum, 'Kardeşim bak uçaklar Ankara ve İstanbul'da halkın üzerine bomba atıyorlar, helikopterler insanları tarıyor. Bir şey yapın. Ne yapacaksınız?' Şöyle böyle bir sürü mazeret. Ben diyorum ki yapacağınız iş bir yerden uçak, helikopter kaldıracaksınız, burada insanları kalleşçe öldürenlerin üzerine de siz gideceksiniz, onları püskürteceksiniz. Bunu benim mi söylemem lazım.

Onların söylemesi lazım ama ben bu aklı da veriyorum. Buna rağmen bu sefer diyorlar ki 'Efendim bizim uçaklarımız yüklü değil, bunların yüklü hale getirilmesi...' Onlarınki nasıl yüklü kardeşim. 'Yüklü hale getirilmesi için iki saate ihtiyaç var. Falanca üsten gelecek, bir saat de oradan sürer.' gibi bir sürü mazeret. Üzerine gidince 'Yazılı emir verin.' Gecenin yarısında adamlar çatır çatır insanları öldürüyor ne yazılı emri? Sonunda tehdit ederek, 'Kardeşim yazılı emir bu telefon konuşmasıdır, buna göre yap.' dedik. Ondan sonra yaptırabildik. O gecikmeyi yaşamasaydık belki bu kadar şehidimiz de olmayacaktı. Burada şunu söylemek istiyorum, öyle bir hal olur ki öyle bir ihtiyaç doğar ki siz siyasi irade olarak Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanı dışında birine de emir verebilirsiniz. Bu emrin derhal yerine getirilmesi lazım. Başka bir makamdan onay ve olur alınmadan yerine getirilmelidir. Bu, darbeyi engellemek için gelişmiş ülkelerde uygulanan bir metot."

- "Bundan kimsenin rahatsız olmaması lazım"

Başbakan Yıldırım, "Bu durum emir komuta sisteminde sorun yaratır mı? Şayet cumhurbaşkanı ve başbakan iki ayrı siyasi partiden olursa ve hiçbir şey yolunda gitmezse ne olur?" sorusu üzerine, ihtimaller üzerinden değerlendirme yapmanın yanlış olacağını belirtti.

"Ülke bir krizdeyse, bir darbe tehdidiyle karşı karşıyaysa, ister o partiden olsun ister bu partiden olsun, orada bir duruş farkı olmaz. Nitekim 15 Temmuz'da oldu mu?" ifadesini kullanan Yıldırım, "Yani Cumhuriyet Halk Partisi de Milliyetçi Hareket Partisi de bir gün sonra darbenin kınanması konusunda HDP de hep aynı görüşte birleştik. Milli iradede, 'Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu' noktasında bir araya geldik." dedi.

Yıldırım, "Onun için öyle bu. Her gün 'Canım sıkıldı, ben işte şuradaki komutana bir emir vereyim, uçakları kaldırsın, bir dolandırsın.' denecek bir şey değil ki. Bu, belki hiç ihtiyaç olmayacak ama ihtiyaç olması halinde de yasa dışı, milli iradeye, mevcut meşru hükümeti yok etmeye yönelik bir girişimi önlemek için bir tedbirdir. Bundan kimsenin rahatsız olmaması lazım. Millet rahatsız değil bundan. Bundan rahatsız olacak varsa kafasında darbe yapma fikri olanlar rahatsız olur." değerlendirmesini yaptı.

- "AK Parti olarak bizim sayımız yetmiyor"

Genelkurmay Başkanlığının Cumhurbaşkanlığına bağlanacağına yönelik açıklamaların hatırlatılması üzerine Yıldırım, "Bu, bizim tezimiz. Bu, yalnız anayasa değişikliği yani biz başkanlık sistemiyle beraber tabii ki eğer anayasa değişikliğini başarabilirsek, referandumdan sonuç alabilirsek. Önce tabii Meclis'ten 330'la geçmesi lazım. Ondan sonra referanduma. Sadece bu madde değil, kapsamlı bir anayasa değişikliği. Bunun için AK Parti olarak bizim sayımız yetmiyor. Diğer siyasi partilerle bunları konuşacağız. CHP açıkça bunu uygun görmediğini zaten beyan etti." karşılığını verdi.

Muhalefetin, "Genelkurmay Başkanlığının Cumhurbaşkanlığına bağlanmasını, anayasaya aykırı bulduğuna" ilişkin eleştirilerinin hatırlatılması üzerine Yıldırım, şu yanıtı verdi:

"Zaten anayasayı değiştiriyoruz, anayasaya aykırı olmaz zaten. Yani anayasa değişikliği gerektiren bir husus. Değiştirdiğiniz zaman değişen madde ne ise artık anayasa o olur. O, sistemle ilgili temel bir ayrılıktır. Sistem konusunda CHP ile AK Parti farklı düşünüyor. Onlar 'Parlamenter sistem devam etsin.' diyor, AK Parti de 'Başkanlık sistemi devam etsin.' diyor. Bizim gerekçemiz, istikrar, güçlü siyasi iktidar. Onların gerekçesi de 'Parlamenter sistem Türkiye'nin şartlarına, toplumsal kompozisyonumuza daha uygundur.' Onların da öyle tezi var. Ama şu da olabilir, yani her iki sistemde halka sorulabilir. Bu da bir yol. Neticede her şeyin kararını millet veriyorsa millete sorarız, millet hangisini tercih ediyorsa... Yeter ki millete soracak noktaya getirelim. En azından orada birlikte çalışalım. Bizim teklifimiz o."

Binali Yıldırım, yeni anayasa paketi konusunda nasıl bir yöntem izleneceği sorusuna da "Bu iş, teklif şeklinde Meclis'e gelecek. Meclis'te oylanacak. 330'un üzerinde kabul olursa onun bir sefer oylanıyor, bir daha oylanıyor. Onun bir süreci var. Diyelim ki 330 ve üzerinde bir sayıyla referanduma gidiyor. Referandumda vatandaş ya kabul ediyor ya reddediyor." cevabını verdi.

- "Çok güzel ve verimli bir toplantı yaptık"

"Bugün için bir takvimlendirmeniz var mı?" sorusunu yanıtlarken ise Yıldırım, şunları kaydetti:

"Hayır. Bunlar sadece sürecin nasıl işleyeceğini söylüyorum. Ama şöyle bir takvimimiz olabilir. Biliyorsunuz genel başkanlarla dün bir görüşme yaptık. Bu görüşmenin amacı şuydu, olağanüstü hal sürecine ilişkin açıklamada bulunmak, bilgi vermek ve kafalarında sualler varsa bunları cevaplandırmak. Çok güzel, çok verimli görüşme yaptık her iki parti başkanıyla. Gerek Sayın Kılıçdaroğlu ile gerek Sayın Bahçeli ile konuştuk. Burada onlar son kanun hükmünde kararname ile ilgili endişelerini dile getirdiler. Biz de bunları dikkatlice not ettik. Gereken bir düzeltme ihtiyacı varsa bunu her zaman yapabiliriz dedik. Ve orada da bir anlayış birliğine vardığımızı düşünüyorum. Ayrıca o görüşmede büyük anayasa uzlaşmasını beklemeden daha önce başlattığımız bir süreç var. 60 maddeye kadar geldi. Ona devam etmekle birlikte öncelikli ve acil ihtiyaç olarak daha az maddeyi içeren bir değişiklik konusunda da birlikte çalışma kararı aldık."

(Sürecek)

Yorumlar