AK Parti-MHP ittifakı Kürtleri nasıl etkiler? - DOSYA

AK Parti ile MHP arasında yapılan 2019 ve sonrasını kapsayacak ittifakın Kürt seçmenin üzerinde nasıl bir etki yapacağı merak ediliyor. Uzmanlar, Çözüm Süreci'ni başlatanın AK Parti olduğunu, terör örgütü PKK'nın ise barış istemeyen taraf olduğunun vatandaş tarafından bilindiğini belirterek, ittifakın oyları etkilemeyeceğini vurguluyor.

Google Haberlere Abone ol
AK Parti-MHP ittifakı Kürtleri nasıl etkiler? - DOSYA

Sonhaberler | Haber Merkezi

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin önerisiyle AK Parti-MHP arasında temelleri atılan 'Milli Mutabakat' ittifakının Kürt seçmenler üzerinde nasıl bir etki yapacağı merak ediliyor. Uzmanlar, AK Parti'nin Çözüm Süreci ile üzerine düşeni yaptığını, barışı istemeyen tarafından PKK olduğunu halkın da bildiğini belirterek, ittifakın Kürt seçmenleri üzerinde bir etki yapmayacağını değerlendiriyor.

SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran AK Parti – MHP ittifakının Kürt vatandaşların oylarına etkisi hakkında değerlendirmede bulundu.

AK Parti ile MHP arasındaki ittifakın Kürtlerin demokratik taleplerini dışlayan bir ittifak olmadığını belirten Duran, tüm Türkiye’nin menfaatini bir araya getirecek şekilde yerli ve millilik tanımlaması oluşturulduğunu ifade etti.

Hendekler kazarak halkın evine zarar veren PKK’nın barış istemediğinin halk tarafından görüldüğünün altını çizen Duran, şu ana kadar yapılan açıklamaların Kürtleri dışlayacak yönde olmadığını söyledi.

MEHMET ACET: İTTİFAK KÜTRLERİ AK PARTİ'DEN KOPARIR MI?

İttifak konusunun Kürt seçmeni nasıl etkileyeceği konusunda bir değerlendirme de Yeni Şafak Yazar Mehmet Acet'ten geldi. İşte Acet'in o değerlendirmesi: 

AK Parti- MHP ittifakı Kürtleri AK Parti’den koparır mı?

Şuradan başlayayım:

Şu an için elimizde, Ak Parti-MHP işbirliğinin seçim sonuçlarına etkisi ne olur, sorusuna cevap niteliği taşıyan, ete kemiğe bürünmüş haliyle tek bir veri var.

16 Nisan referandumu…

İki parti anayasa değişikliği teklifini birlikte yaptı, meclisten birlikte geçirdi, referandumda da birlikte “Evet” kampanyası yürüttü.

Oy verme yeterliliğine sahip bütün seçmenin net görüş mesafesinde gerçekleşen bu ittifakın halk oylaması sonuçlarına nasıl etki ettiğini biliyoruz.

16 Nisan akşamı Kanal 7’de referandum yayınını kendim yaptığım için, sonuçların hangi bölgelere nasıl yansıdığını yakından biliyorum.

Kürt kardeşlerimizin yoğun olarak yaşadığı Doğu/Güneydoğu illerinde “Kürt oyları nereye gitti” sorusunu tespit etmek için çok basit bir yöntem kullandım, o yöntem üzerinden giderek sandık sonuçlarını aktardım.

Şöyle ki:

Bu bölgelerde MHP’nin ölçülmeye değer bir varlığı olmadığı için, Ak Parti’nin 1 Kasım seçimlerinde aldığı oylarla referandumda çıkan evet oylarını karşılaştırıp sonuca öyle gittim.

Bu yöntemi izleyince, Doğu ve Güneydoğu’da evet oyu kullananların oranının 1 Kasım’da Ak Parti’nin aldığı oyların bir hayli üzerinde olduğu gibi bir gerçek karşımıza çıktı.

O halde:

-Demek ki, önceki seçimlerde iktidar partisine oy veren ‘Kürt seçmende’ bir fire olmadığı gibi, sandıktan daha fazlası da gelmişti.

-Demek ki, Kürtlerin çoğunluğu, bir AK Parti-MHP işbirliği ile referanduma gidilmesine bir rezerv koymamışlardı.

-Demek ki, referandumdan evet sonucu çıkması biraz da Kürtlerin sayesinde mümkün oldu.

Ki, o akşam zafer konuşmasının hemen başında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Güneydoğu’ya esaslı bir selam gönderdiğini de hatırlıyoruz.

Buna, “O referandumdu, seçimlerde aynısının olacağının bir garantisi yok” itirazının gelebileceğinin farkındayım.

Doğru, bu da yabana atılabilecek bir itiraz değil.

Sonuçta her seçim kendi dinamikleriyle yapılıyor ve Türkiye’de sandığın şakasının olmadığı tecrübeyle sabit.

Ama Ak Parti-MHP ittifakının sonuçlarına dair fikir yürütmek, analiz yapmak için elde daha sağlıklı başka bir veri henüz bulunmuyor.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AK Parti ile işbirliğinin çerçevesini üç başlık etrafında belirledi:

1. Anayasa değişikliği ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini inşa sürecinde birlikte hareket etmek,

2. Hükümetin dış politikasına aktif destek,

3. İktidarın terörle mücadele kararlılığının yanında, önünde, arkasında olmak.

Şimdi küçük bir nefes alıp şu soruyu soralım:

Bu üç başlıkta MHP’nin desteği olmasaydı, Ak Parti farklı bir politika ile mi hareket edecekti?

Başkanlık sisteminin Ak Parti’nin ‘çocukluk hayali’  olduğunu bilmeyen yok.

Dış politikada, ‘Değerli Yalnızlık’ şifresiyle başlatılan kuşatma ve Türkiye’yi içe kapatma girişimlerine karşı Erdoğan’ın gösterdiği direniş ortada.

Terörle mücadele bağlamında ise, PKK’nın barış masasını devirerek bağımsızlık hayallerine savrulmuş olmasının, devlete ve hükümete ikinci bir seçenek bırakmadığını biliyoruz.

Bu durumda geriye ne kalıyor?

Devlet Bahçeli’nin bu üç zorlu başlıkta hükümete omuz verip, sınırsız kredi açmış olması.

Her iki partide de bu yakınlaşmadan rahatsızlık duyanlar var mı, var.

Bu meseleyi bir tarafta, MHP’nin peşinden takılıp gitmek, öbür tarafta muhalefet kimliğinden uzaklaşıp Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ‘koltuk değneği’ olmak biçiminde okuyanlar olduğunu biliyoruz.

Eğer mesele, iki partinin ittifak yapması değil de bir diğerinin içinde ‘erimesi’ meselesi ise, böyle bir itiraza hak vermek mümkün.

Ama ortadaki teklif, duruş ve arayışı “iki partiden biri tabelasını indirsin” şeklinde okumak için mantıklı bir veri bulunmuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Güneydoğu’yu yanında tutmaya özen göstereceğini daha yenilerde bölgeye yaptığı ziyaretle ortaya koymuş durumda.

Kendisine yakın bir milletvekilinin dün bana söylediği gibi, ‘Kürt seçmeni tutmak’ konusunda Erdoğan, kendisine güveniyor.

Ayrıca bendeniz Bahçeli’nin, söylemese de, içten içe, Ak Parti’nin bölgedeki gücünü korumasının Türkiye’nin birliğine hizmet ettiğini düşündüğünü tahmin edebiliyorum.

AYDIN ÜNAL: ÖZGÜRLÜKLER, DEMOKRATİK STANDARTLARI YÜKSELTME KONUSUNDA AYRIŞABİLİRLER

Yeni Şafak Yazarı Aydın Ünal ise ittifakın iki parti için de oluşturacağı muhtemel riskler açısından baktığı yazısında Kürt meselesini de dahil ederek değerlendirmelerde bulundu. İşte Ünal'ın o yazısı: 

...

Seçimlere 22 ay varken yapılan bir ittifak açıklaması MHP için bağlayıcı olacaktır. Önümüzdeki 22 ay ittifakın ruhuna uygun şekilde idrak edilmek zorundadır. Bugün, Türkiye her yönden saldırı altındayken, olağanüstü hal yaşanırken kaçınılmaz olan ittifak, yarın, şartlar normalleşmeye başladığında da sürdürülmelidir. En az 22 ay boyunca, örneğin TBMM Genel Kurulu’nda, örneğin 2019 Mart ayında yapılacak yerel seçimlerde bu ittifak muhafaza edilmelidir. Devlet Bahçeli’nin dirayetli liderliği tabii ki bu ittifakı muhafaza edecektir, ancak uzun soluklu bir ittifakı tabana kabul ettirmek, MHP için, Devlet Bahçeli için zorlu bir süreç olacaktır.

MHP uzun süredir başta FETÖ ve FETÖ yandaşı oluşumlar olmak üzere çeşitli çevrelerin saldırısı altında. İttifak, bu saldırıların MHP tabanında mevzi kazanmasına fırsat sağlayacak bir zemini değil,  saldırıları bertaraf edecek bir zemini oluşturmalıdır.

AK Parti’nin bu ittifakta daha en başta dikkat etmesi gereken konu ise, “eylem” birliğinin, “söylem” birliğine kayması riskidir.

AK Parti ve MHP birbirine benzeyen partiler. İki partinin tabanı birbirine çok uzak değiller. Ancak bu, iki partinin de her konuda bire bir aynı düşündükleri anlamına gelmiyor. AK Parti ve MHP, ana omurgaları, dünya görüşleri, politikaları, sorunlara bakış ve sorunlara yönelik çözüm önerileri bakımından derin farklılıkları haizler.

Örneğin “millet”, “milliyet”, “milliyetçilik” gibi kavramlara MHP’nin yüklediği anlam ile AK Parti’nin yüklediği anlam farklı. MHP bu kavramları daha sınırlı bir çerçevede ele alırken, AK Parti çerçeveyi çok daha geniş tutuyor. Bu farklılık, Türkiye’nin en güncel meselesi olan “Kürt Meselesi” ya da “Kürtlerin Meselesi” konusunda iki partinin farklı düşünmelerine yol açıyor. Son yıllarda terör koalisyonunun her koldan saldırıları, AK Parti ve MHP’yi “terörle mücadele yöntemlerinde” ortak bir noktada buluşturuyor. Lakin olağanüstü süreç geçtiğinde, terörle mücadelede başarı sağlandığında, demokratik standartları yükseltme, özgürlükleri genişletme safhasına yeniden gelindiğinde, iki parti arasında geçmişte olduğu gibi gelecekte de bir ayrışma olabilir.

MHP de, AK Parti de, nerede durduklarını, ittifakın sınırlarının ne olduğunu elbette çok iyi biliyorlar. Ne MHP’nin AK Parti içinde, ne de AK Parti’nin MHP içinde erimesi söz konusu olamaz. Yine de riskleri göz ardı etmeyelim.

Bugün, Türkiye’ye yönelik ağır saldırılar varken, AK Parti ve MHP, ülkenin ve milletin bekası için işbirliği yapıyorlar. Bu işbirliği Türkiye’nin bağımsız bir ülke olarak, tek bir vatan olarak kalabilmesini temin ediyor.

Bu anlamlı ittifak eylemde kaldığı müddetçe değerlidir; söylem geçişkenliği ise, her iki parti için risktir. AK Parti’nin dilini kullanan MHP ya da MHP dilini kullanan AK Parti, tabanları rahatsız edebilir.

AK Parti ve MHP ittifakı, Türkiye’nin bekası adına sadece eylem planında kaldığı müddetçe, Türkiye’nin başta Kürt vatandaşları olmak üzere, diğer partinin fikirlerini benimsemeyen kesimleri, bu ittifaktan rahatsız olmayacaktır. Ancak, eylemle birlikte, söylem, dil, fikir, politikalar da ortaklaşırsa, o zaman iki parti tek parti olacaktır.

...

HALİME GÖKÇE:

Star Gazetesi'nden Halime Gökçe de konuyu irdeleyen yazarlar arasında. İşte Gökçe'nin yazısından ilgili kısım: 

AK Parti-MHP ittifakı bağlamına mevzu edilen başlıklardan biri de Kürt oylarıyla ilgili. "Kürtleri kim temsil edecek" diye bir soru soruluyor? Son derece saçma ve kafadan "etnik bölen" bir soru. PKK'nın ülkeyi kan gölüne çevirdiği bir vasattan geçti Türkiye ve MHP bu süreçte son derece sorumlu bir siyaset dili kullandı. HDP'li Hasip Kaplan'ınki gibi ırkçı bir yaklaşım sadır olmadı MHP'den. Kaldı ki AK Parti, Kürt-Türk-Laz-Çerkez ayrımı yapmadan Türkiye'nin her bölgesinde her ferdine ulaşmak iddiası olan bir parti.

PKK'ya karşı geliştirilen politikaların Kürt halkının temsilinde zaaf yaratacağını düşünmek zaten ülkeyi zihinde Türkler ve Kürtler diye bölmüş olmayı gerektirir.

BATUHAN YAŞAR:

İhlas Medya Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar, Türkiye gazetesinde kaleme aldığı yazıda 'AK Parti ile MHP ittifak yaparsa AK Parti'ye Kürtler'den oy gitmez' şeklindeki iddialar üzerinden değerlendirmelerde bulundu.

Birilerinin sürekli MHP ile yapılacak ittifakta Kürt oylarının AK Partiye gitmeyeceğini üflediğini söyleyen Batuhan Yaşar 'MHP'nin Kürt vatandaşlar için incitici veya kötü bir sözü mü oldu? Hayır. Peki kim çıkartıyor bunu? AK Parti ile MHP'nin iş birliği veya ittifak yapmasından rahatsız olanlar' ifadelerini kullandı. Yakında sırf bu başlıkla kamuoyu araştırmaları yapılacağını iddia eden Yaşar '15 Temmuz referandumunda Güneydoğu'dan gelen Kürt oylarına bakın, oyunu görürsünüz!' ifadelerini kullandı.

İşte Batuhan Yaşar'ın yazısındaki o bölüm; Birileri de bir taraftan MHP ile yapılacak ittifakta Kürt oylarının AK Partiye gitmeyeceğini üflüyor.. MHP'nin Kürt vatandaşlar için incitici veya kötü bir sözü mü oldu? -Hayır Peki kim çıkartıyor bunu? -AK Parti ile MHP'nin iş birliği veya ittifak yapmasından rahatsız olanlar.. Yakında sırf bu başlıkla  amuoyu araştırmaları yapıldığını da göreceğiz.. 15 Temmuz Referandumunda Güneydoğu'dan gelen Kürt oylarına bakın, oyunu görürsünüz!

İTTİFAKI AYLAR ÖNCESİNDEN TAHMİN EDEN ESKİ TARİHLİ DİKKAT ÇEKEN BİR DEĞERLENDİRME

Kemal Öztürk, AK Parti ile MHP arasındaki 2019 ittifakının açıklanmasından yaklaşık bir yıl önce iki parti arasında bu durumun yaşanabileceğini tahmin eden bir yazı kaleme almış. Öztürk'ün tahmin ettiği ancak isabet alan o yazısında, muhtemel bir ittifakta Kürt seçmenin durumu da irdelenmiş. İşte Kemal Öztürk'ün 22 Şubat 2017 tarihinde Yeni Şafak'ta yayınlana "AK Parti-MHP yakınlaşması, Kürtler ve ülkücüler" başlıklı o yazısı: 

Son derece ilginç bir siyasi süreç yaşanıyor aslında. MHP lideri Bahçeli, Anayasa değişikliğini gündeme getirerek, bir anda tüm gündemi değiştirdi, burası tamam. Gündemi değiştirdiği gibi, siyasette, tabanda çok ciddi değişimlere, dönüşümlere de etki edecek bir süreci başlattı. Bilmem farkında mısınız? Yeni sistemin getirdiği yeterli oyu bulma zorunluluğu nedeniyle, siyasi yelpazede yaşanacak ittifakları, birleşmeleri, geçişkenlikleri düşünelim. Bunun siyasetin sağını, solunu ve merkezini doğrudan etkileyeceği kesin. Ne kadar etkileyecek, ne yönde etkileyecek bu ayrı bir tartışma konusu.

- AK PARTİ-MHP YAKINLAŞMASININ NEDENİ

Sanırım en ilgi çekici ve en çok tartışılacak konulardan biri, AK Parti-MHP yakınlaşmasıdır. Şaşırtıcı biçimde bu yakınlaşma giderek artıyor. MHP il kongresinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın posterini, ve Başbakan Binali Yıldırım'ın grup konuşmasına katılan ülkücüleri bozkurt işaretiyle selamlamasını görünce artık yakınlaşmanın ötesinde, bir sevgi halesinin varlığını konuşmak gerek dedim.

Parti yöneticilerinin yakınlaşması bu düzeyde sürerken, AK Parti ve MHP tabanında, liderlere olan sevginin de tavan yaptığını söyleyebiliriz. Öyledir bu işler. İki karizmatik lider birbirine iltifatlar ederken, tabanlarının laf söylemesini kimse beklemiyor herhalde.
Ancak durum bundan daha öte bir yerde bence. Liderler istedi diye, tabanlar öteki lidere ilgi göstermiyor sadece. Gerçekten tabanların inandıkları şeyleri söylediği için o liderlere bir ilgi ve alaka var.

- İKİ PARTİNİN POLİTİKALARI BİRLEŞTİ

Uzun süredir kafamda dolaşan bir soruydu: MHP ve AK Parti arasında politik görüş olarak ne kadar fark var? Şu andaki duruma bakalım: Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın epey zamandan beri millilik ve yerlilik vurguları, teröre karşı amansız tavrı, milleti yücelten söylemi, milliyetçi duygulara yüklenmesi, sanırım MHP tabanının gönlünü fethetmeye yetmiştir.

Buna karşılık, Bahçeli'nin dış politika söylemi, teröre karşı tutumu, milli ve yerlilik vurgusu, AB ve ABD'ye karşı ifadeleri, son olarak da Erdoğan'a karşı gösterdiği sahiplenme, AK Partili tabanın ona da, “Devlet Reis” demesini haklı çıkarmıyor mu?
Yani iki liderin iç ve dış siyasetteki tutumu neredeyse aynı. İki lider de merkeze doğru kayıp, ortak bir yerde buluştular sanki. Bu yüzden tabanlar da kaynaşıyor. Şunu itiraf edeyim, Bahçeli ve Erdoğan'ın kavga ettiği dönemlerde hep şu soruyu sordum: Ülkücülerle, muhafazakarlar arasında çok mu fark var ki bu kadar ayrışıyorlar?Bu kavga ne kadar doğru? Eh, takdir edersiniz ki, bir danışman olarak bunu yüksek sesle dillendiremezdin o zaman!

- MHP-AK PARTİ YAKINLAŞMASINA KÜRTLERİN BAKIŞI

O gün soramadığım sorunun cevabını hepimiz görüyoruz şimdi. Aslında çok az fark var. Bu 'az farkın' adı da, Kürt etnik kimliğinin tanınması meselesidir. AK Parti ve MHP'nin ayrıştığı en önemli konu budur. MHP Türklüğü yüceltirken, Kürt etnisitesini görmezden gelen bir politika izledi şimdiye kadar. AK Parti ise Kürt sorunu konusunda Cumhuriyet tarihindeki en büyük reformları yaptı.

Peki dikkat ettiniz mi, uzun süreden beri Bahçeli'nin ağzından, ülkede yaşayan Kürtleri rahatsız edecek bir cümle çıkmadı. Hatta, terör en azgın dönemini yaşarken, Bahçeli ve MHP, Kürt kökenli insanlara karşı çok dikkatli bir dil kullandı. Demek ki, MHP Kürt meselesinde daha ayakları yere basan bir siyaset izlemeye başladı.

Bu durumda AK Parti ve MHP arasında neredeyse bir fark kalmamış oluyor. Bunu negatif olarak kullanacaklar var, biliyorum. Ancak, milli ve yerli duruşunu arttıran AK Parti için, “milliyetçiliğe, ırkçılığa kaydı” denemez. Aynı şekilde muhafazakar tonunu arttıran, Kürt meselesinde daha mantıklı davranan MHP'ye de 'davasından saptı' denemez.

Bunun sağlamasını Kürt kökenli vatandaşların tepkisiyle yapabilirsiniz. Şu anda bölgeden, her iki partinin tutum değiştirmesinden ve yakınlaşmasından rahatsızlık duyulduğuna dair bir işaret gelmiyor. Bilakis HDP'nin siyaseten iflası, teröre destek vermesi yüzünden, AK Parti'ye teveccüh daha da arttı.

- MHP-AK PARTİ BİRLEŞİR Mİ?

Sorum şu: MHP ve AK Parti gelecekte birleşebilir mi? Partilerden birinin kendisini feshetmesinden bahsetmiyorum. 2019'da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde durum ne olacak sizce? Bu kadar iltifat eden liderler, sevgi yumağı olan taban, o zaman rakip olup, yine kavga ederler mi? Sanmam.

Sanırım 2019'da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde MHP bu kez, AK Parti ile ittifak yapacak. E neden olmasın? Ekmeleddin İhsanoğlu için, CHP ve neredeyse 15 partiyle ittifak yaptı da, şimdi AK Parti ile neden yapmasın ki? Hele aralarından su sızmıyorken, neden Cumhurbaşkanlığında aynı, parlamentoda ayrı çalışma yapmasınlar?

- MUHAFAZAKARLAR-KÜRTLER- ÜLKÜCÜLER YAKINLAŞIYOR MU?

MHP içindeki muhaliflerin, “MHP, AK Parti tarafından yutulacak, eriyecek” dediklerini duyuyorum. Sanırım 2019'a kadar siyasetin nasıl büyük değişimler geçireceğini MHP muhalifleri de kestiremiyor. 'Halk oylamasında “hayır” çıksın, Bahçeli istifa etsin, partinin başına biz geçelim' temennisinden başka da politik vizyonları var mıdır, bilmiyorum?

Lakin, yeni Anayasa süreciyle beraber, Kürtlerin, ülkücülerin ve muhafazakarların yakınlaşması, bence kimsenin tahmin edemediği bir olaydır. Şu anda da bu gerçekleşiyor. Türkiye için bundan daha büyük siyasi değişim olamaz sanırım.

BAYRAM ZİLAN:

Bayram Zilan da Milat Gazetesi'ndeki köşesinde konuyu farklı boyutlarıyla ele aldı. İşte o yazı:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın büyük bir siyasi risk alarak başlattığı Çözüm Süreci, Kürt meselesinin çözümünü farklı bir kulvara çekti. Bugüne kadar devletin kadim refleksi “askeri çözümden” yanaydı. Fakat mesele ilk kez büyük bir kararlılıkla “demokratik paradigma” içerisinde çözülmek istendi. Meseleye temel haklar, özgürlükler ve demokrasi zaviyesinden yaklaşıldı. Bu bir kırılmaydı çünkü PKK ve HDP bugüne kadar söylemini devletin askeri yaklaşımı üzerine inşa etti ve demokratik çözümün olmayacağı yönünde propaganda yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öncülüğünde başlayan Çözüm Süreci PKK ve HDP’nin söylem gücünü yerle yeksan etti.

Bugüne kadar “devlet çözüm istemiyor” şeklinde formüle edilen ve Kürtlerin zihin altına enjekte edilen sorun, Çözüm Sürecinden sonra “PKK çözüm istemiyor” şekline dönüştü.

Kürtler, “Çözüm Sürecinin bitmesinin ve çatışmaların yeniden başlamasının sorumlusu PKK’dır” dedi.

Kürtler, PKK’yı “barışı istemeyen taraf” olarak ilan etti.

Çatışmaların yeniden başlaması, yoksul Kürtlerin yaşadığı yerlerde çukurların kazılması ve on binlerce insanın yaşadığı evin başına yıkılması ciddi bir kırılma yarattı.

Tüm bu olup bitenler Kürtleri PKK ve HDP çizgisinden uzaklaştırdı.

Uzaklaştırdı çünkü Kürtler Cumhurbaşkanlığı Sistemi referandumunda her zamanki orandan daha fazla bir oranda “evet” dedi.

Uzaklaştırdı çünkü Kürtler kendi oylarıyla seçtikleri belediye başkanlarının yerine kayyım atanmasına sessiz kaldı, tüm çağrılara rağmen sokaklara inmedi, kayyım atamalarını sessiz kalarak “zımnen” desteklemiş oldu.

Bütün bunlar, Kürt seçmende bir “temsil sorunu” da yarattı.

Kürtleri “sadece Doğu ve Güneydoğu’da yaşayanlar” olarak tanımlamamak gerekir. Zira bugün Türkiye’de en çok Kürdün yaşadığı kent İstanbul’dur. Batı’da yaşayan Kürt nüfusu, Doğu’da yaşayan Kürt nüfusundan fazladır.

Bu açıdan Kürtlerle ilgili bir analiz ya da tespit yaparken Türkiye’de yaşayan Kürtlerin tamamını dâhil ederek bir analiz ya da tespit yapmak gerekir. Sadece Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan Kürtleri referans alarak yapılan tüm analizler ve tespitler eksiktir, yarımdır!

Doğusuyla Batısıyla tüm Kürtlerin yaşadığı siyasi boşluğun doldurulmasında kilit parti AK Parti’dir.

Çünkü HDP’yle duygusal kopuş yaşayan Kürt seçmenin yeni tercihinin hangi siyasi parti olacağına dair henüz oluşmuş bir kanaat yok. Fakat bu boşluğu doldurmaya en müsait parti AK Parti’dir.

MHP ile yapılan ittifakı kaşımak isteyen ve kaybettiği seçmenleri yeniden kazanmak isteyen bir HDP var ortada.

Tüm Türkiye’de Kürtlere, “AK Parti MHP’lileşiyor, artık Kürtler AK Parti’nin gündeminde yok” şeklinde propaganda yapan ve kendi milliyetçiliğini halı altına süpürerek AK Parti’yi “milliyetçiliğe kaymakla” suçlayan bir HDP pratiği var.

Bu yeni propaganda ile mücadele etmek ve bu yanlış algının önüne geçmek AK Parti’nin en büyük sorumluluklarından birisi olmalı. Zira 2019 Yerel ve Genel Seçimleri AK Parti için oldukça önemli.

AK Parti’nin MHP ile olan ittifakı üzerinde sörf yapan ve buradan bir siyasi rant sağlamaya çalışan sadece HDP değil kuşkusuz.

Bu propagandayı yapan ve Kürt seçmeni öbek öbek AK Parti’den kopartmaya çalışan bazı sivil yapılar ve irili ufaklı siyasi partiler de var.

Fakat tüm bu propagandistlerin unuttuğu bir şey var!

AK Parti’nin MHP ile olan ittifakı ideolojik bir ittifak değil!

Hayatı ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele ile geçmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın milliyetçiliğe kayacağını, ideolojisini değiştireceğini ya da Kürtleri bir kenara bırakacağını düşünmek ya da iddia etmek siyaset bilmezlikten başka bir şey değil.

Ne AK Parti MHP’lileşiyor ne de MHP AK Parti’lileşiyor.

Her iki siyasi parti de kendi ideolojisini, kendi siyasi duruşunu ve kendi dünya görüşünü koruyarak bazı konularda birbiriyle ittifak yapıyor.

Bu hususların altının çizilmesinde fayda var.

AK Parti’nin Kürt seçmene yönelik özel çalışma yapmasında fayda var.

Propaganda yapanların söylemlerinin çürütülmesinde fayda var.

AK Parti’nin halen Kürtlerin sigortası olduğunun, barışın, özgürlüğün ve eşitliğin teminatı olduğunun yeniden hatırlatılmasında fayda var!

Yorumlar