Bir 'tık'a kurban edilen gazetecilik
Aslı Tunç “Bana hemen şöyle tıklatan bir ‘sür’ versenize, hadi ama!” diye bağırıyordu genç İnternet editörü. “Sür” diye kısalttığı sürmanşet yani logonun...
Aslı Tunç
“Bana hemen şöyle tıklatan bir ‘sür’ versenize, hadi ama!” diye
bağırıyordu genç İnternet editörü. “Sür” diye kısalttığı sürmanşet
yani logonun üstüne atılan büyük başlıktı. Kimsenin ona yardım
etmediğini görünce başka bir gazetenin aynı haberini başlığıyla
birlikte kendi sitesine kopyalayıp yapıştırıverdi. Olmuştu işte. Bu
yarı çıplak Rus model fotoğrafı bayağı tıklanırdı nasılsa.
Fotoğrafın haber içeriğiyle hiç ilgisi yoktu ama tıklandıktan sonra
kimin umurundaydı ki zaten?
Tüm bunlar ne yazık ki abartı ya da uydurma değil. Büyük
gazetelerin İnternet siteleri ya da çoğu “haber” portalı tam da
böyle çalışıyor. “Flaş gelişme! Şoke eden haber! O soruya ilginç
cevap! Dizi oyuncusu böyle yakalandı, İşte o kadın terörist,
İşte o görüntüler, Bu kasabada 300 kadın kocasını aldattı, Ünlüleri
hiç böyle görmediniz, Geçen cuma neredeyse yok oluyormuşuz” gibi
bol flaşlı, bol ünlemli, yanar dönerli son dakika görselleri ile
sunulan haberi tıkladığınızda çoğu zaman ilgisiz bir haberle
karşılaşıp aptal yerine konduğunuzu düşünmüyor musunuz?
Ne olursa olsun siteye trafik çekelim diyen medya kuruluşları,
okuru tık tuzaklarına düşürmekle hem haberciliği öldürdüklerini hem
de marka itibarlarına zarar verdiklerini umursamıyorlar bile.
Bunun nedeni internette reklam dışında para kazanmanın yönteminin
henüz bulunamaması. Siber âlemde bir türlü tutmayan pek çok iş
modelinin ardından her şey yine reklamveren baskısına geldi
dayandı. Sonuç olarak İnternet üzerinde verilen reklamların farklı
fiyatlandırma politikaları olmakla birlikte, gündelik hayatta
en çok uygulananı, "tıklama başına maliyet" üzerine kurulu.
Amaç okuru haber sitesinde olabildiğince uzun tutmak, oradan oraya
dolaştırmak çünkü İnternet üzerinde ziyaretçilerin sadece binde 5’i
reklamlara tıklıyor. Dolayısıyla bir reklamın tıklanma sayısını
artırabilmenin ve daha çok para kazanmanın bilinen en iyi yöntemi o
reklamı daha çok gösterebilmek. Bu mantıkla İnternet sitelerinin
editörleri ziyaretçilerini “okur” değil “tıklayıcı” olarak görüyor
ve buna göre içerik hazırlıyor. Bazı gazetelerin haber sitesi
boyama kitabı gibi, kimisi ise lunapark gibi baş döndürüyor,
dolaşırken karnınıza ağrılar giriyor. “Haber oku ev sahibi ol” ya
da “Tıkla netbook kazan” kampanyaları kimi zaman ziyaretçilere
haber tıklatarak puan bile toplatıyor.
Ancak bu işi daha farklı yöntemlerle yapanlar çoğunlukta. En
yaygını daha önce bahsettiğim gibi başlıkla konunun arasında hiçbir
ilişkisi bulunmayan haberleri vermek. Bu sansasyonel, bulvar basını
tavrı neredeyse tüm gazetelerin haber siteleri için geçerli. Bu
okuru aldatmaya yönelik metodun sanırım etik boyutunun
yoksunluğundan bahsetmeye gerek yok. Diğer bir yöntem aranan haberi
sürekli bir adım öteye taşımak. İstediğiniz maçın sonucunu gereksiz
biçimde üç, dört sayfa sonrasını tıklayarak anca öğrenebilmeniz
mesela. Böylece ziyaretçi başına 3-4 kat fazla reklam gösterilmiş
olunuyor. Sayfa görüntülenme (page view-PV) para kazanma kriteri
olduğunda ziyaretçi bu girdabın içine sokuluveriyor.
Son dönemin en büyük modası ise her konuda bir fotoğraf galerisi
oluşturmak. Cinayet ve cinsel şiddet konularında bile fotoğraf
galerisi bulunuyor ya da en basitinden “ünlüleri hiç böyle
görmediniz”, “günün çılgın fotoğrafları”, “bu kareler güldürüyor”
gibi galeriler en pahalı reklam segmentlerini içeriyor. Siz
tıkladıkça reklamcıların ağına düşüveriyorsunuz çünkü her tıklama
yeni bir fotoğraf ve yeni yüklenen bir reklam demek. Fotoğraflar
genellikle genç erkek ziyaretçinin bakışına sunulan kadın ve
dişilik imgesini de öne çıkarıyor. Mesela “Romen dövmeli güzeller”
başlığında gece klüplerinden çıkarken fotoğrafı çekilmiş kadınlar,
mayolu kadınlar tık üzerine tık alıyor.
Okurların İnternette tükettikleri içeriğe ücret ödemeye
yanaşmadıkları ya da gelir yaratabilecek farklı bir iş modelinin
bulunamadığı bir ortamda sitelerin ziyaretçi sayılarını korumaları
ya da artırmaları gazetecilik faaliyetlerinin önüne geçiyor. Ne
pahasına olursa olsun “tık alma” çabası zaten son nefesini veren
haberciliğimizin tabutuna son çiviyi çakıyor.
Kaynak: P24
Yorumlar