TÜRKİYAT Müdürü Alyılmaz: 3 kümbetlere temsili mezarlar konulmalı
Atatürk Üniversitesi TÜRKİYAT Araştırmaları Enstitüsü Müdürü ve Türk Dil Kurumu Yazıt Bilimi Başkanı Prof.
Atatürk Üniversitesi TÜRKİYAT Araştırmaları Enstitüsü Müdürü ve
Türk Dil Kurumu Yazıt Bilimi Başkanı Prof. Dr. Cengiz Alyılmaz
Selçuklular döneminin en büyük mezarının Ahlat’tan sonra Erzurum
olduğunu belirterek, “3 kümbetlerin etrafı hep mezarlarla doluydu.
Maalesef bir el geldi ve buradaki yazıtları parçaladı ve yol
yapımında kullandı. Bu yüzden diyoruz bastığın yerleri toprak deyip
geçme diye. Buraya gittiğiniz zaman dikkatli yürüyün ve abdestsiz
girmeyin. Orada imanlı Kur’anlı ecdat yatıyor. Rica ediyorum oraya
temsili mezarlar koyun. Gelen misafirler el açsın Fatiha okusun.”
dedi.
“DAĞ KEÇİSİ ASALETİN VE CESARETİN SEMBOLÜDÜR”
Atatürk Üniversitesi (AÜ) TÜRKİYAT Araştırmaları Enstitüsü
tarafından düzenlenen Turfan Coğrafyasındaki Türk Kültür Varlığı
konulu konferans Kültür Merkezi Mavi Salon’da gerçekleştirildi.
Konferansta TÜRKİYAT Araştırmaları Enstitüsü Müdürü ve Türk Dil
Kurumu Yazıt Bilimi Başkanı Prof. Dr. Cengiz Alyılmaz konuşmacı
olarak yer aldı. Asaletin ve cesaretin sembolünün dağ keçisi
olduğunu ifade eden Prof. Dr. Alyılmaz, “Dağ keçisi hiçbir canlı
varlığın ulaşamadığı yerlere ulaşmıştır. Bunun için Türk kağan ve
komutanları kendilerine damga olarak dağ keçilerini seçmişlerdir.
Dağ keçileri öldürülmemiş kutsal sayılmıştır. Halen Anadolu’da
Alevi Bektaşi inancında öldürmek günahtır. Nerede dağ keçisi varsa
orada Türk vardır. Köl Tigin yazıtında dağ keçisini görüyoruz.
Yıllar önce söylediğimde kıyameti kopardılar. Vay nasıl söylersin
diye. Bu yüzden haklı olduğum bir davayı da kaybettim. Keçi çiftse
kağanı sembolize eder. Bir mühür üzerinde de görüyoruz. Erzurum’da
Yakutiye Medresesi üzerinde de yine rastlıyoruz. Her damga, her
yazıt bulunduğu yerin tapu senedidir. Dövmeler inancın bedenle
bütünleşmesidir. Ataların torunlarına mirasıdır. Bugün doğu ve
güneydoğu bölgelerindeki anaların üzerleri de dövmelerle dolu. Bu
dövmeler gördüğünüz gibi geçmişteki yazıtların üzerinde olanlarla
aynı. Bu insanları ayırmaya dışlamaya çalışıyorsunuz. Bu bölgede
Ermeniler var, Süryaniler var peki bunların yüzlerinde neden Türk
damgaları var. Çünkü bu insanlar kardeş, bu bir gerçek. Onun için
tarihin gerçek belgesi insanın kendisidir. Budizm kitaplarına
supara deniliyor. Kur’an cüzlerine de Erzurumlular supara diyor.
Çünkü burada Eretna Devleti kurulmuş. İmparatorluğun başkenti
Şiyan’da bir yazı bulundu. Bana nasip oldu. 2013 yılında Çinliler
bu yazıttan dolayı ödül verdiler.” diye konuştu.
“KIRIM’IN İŞGALİNİ KINIYORUZ”
Sadece Köktürk döneminde 78 şehir olduğunu hatırlatan Alyılmaz
şunları kaydetti: “Şehir kavram işaretini karşılayan balık, kent,
uluş var. Buradan açıkça söylüyoruz Kırım’ın işgalini kınıyoruz.
Kırım Türk yurdudur. Türk toprağıdır. Sibirya’ya sürgün edilen
Kırım tatarları eğer oraya dönmüş olsaydı. Bakın ihmal inkardan
kötüdür. Erzurum’da bir kale şehirdir; Kars kapı, Gürcü kapı,
Erzincan kapı gibi kapılı şehirlerimiz var. Biz Erzurum’un
kıymetini bilemedik. Evliya Çelebi buranın İpek Yolu'nun merkezi
olduğunu söylüyor. Erzurum’un her tarafı sırlarla çevriliydi. Gürcü
kapıdaki en büyük mahalle Uygurların mahallesiydi. Burası ahiliğin
merkeziydi diyor. Şimdi ne sur kaldı ne Uygur. En büyük sur olan
şehrimizin de Diyarbakır olduğunu hatırlatmak isterim. Nazım Hikmet
diyor ki bütün Türk eserlerini yok etseniz sadece Şeki Han Sarayı
kalsa, bu saray Türklerin göçebe barbar değil medeni millet
olduğunu ispat etmeye yeter. Azerbaycan’da bulunuyor ve UNESCO
tarafından koruma altındadır.”
“HAKKARİ’DE DE DAĞ KEÇİLERİNİN GÖRÜLMESİ KARDEŞLİĞİN
BELİRTİSİDİR”
Hakkari’deki dağ keçi figürleriyle Kırgızistan’daki taşların
üzerinde ki dağ keçisi figürlerinin aynı olmasının kardeşliğimizin
belirtisi olduğunu vurgulayan Alyılmaz, sinevizyon görüntüleriyle
sözlerini şöyle özetledi: "Beyaz piramitlerde ki fotoğraflara
bakın. Beyaz piramitlerin üstünde duaların yapıldığı yer vardı,
altında ise mezarlar bulunuyordu. Altın tabak, altın kaşık
kullanmışız. 8 kişilik sofra bakın. Ortaya yemek konuluyor herkes
alıp kendi önüne koyuyor. Bugün bile yok. Uygur dönemine ait
gördüğünüz gibi. Türkler tarım toplumu değil diyorlar. Peki bu ne
adam çit sürüyor. Kazılarda ortaya çıktı. Erkeklerin düğmeleri
heykellerde sağ tarafta kadınlarınki sol tarafta yer alıyor. Cücük
sakal görüyoruz bakın. Oysa şimdi gençle bırakınca kızıyoruz.
Kadınlarımıza çok değer vermişiz en güzel mezarları da onlar için
yapmışız. Bakın Hakkari’deki dağ keçileriyle başta gösterdiğimiz
dağ keçileri tamamen aynı. Kırgızistan’daki taşların üzerinde de
dağ keçisi var. Bu millet kardeş bu kardeşliğimizin belirtisidir.”
CİHAN
Yorumlar