Torun Tuncel’den dede Tuncel Kurtiz’e konserli anma

Türk sinema ve tiyatrosunun unutulmaz oyuncusu Tuncel Kurtiz’in, önceki gün doğum günüydü.

Google Haberlere Abone ol
Torun Tuncel’den dede Tuncel Kurtiz’e konserli anma

Türk sinema ve tiyatrosunun unutulmaz oyuncusu Tuncel Kurtiz’in, önceki gün doğum günüydü. Canlandırdığı "Ramiz Dayı" karakterinin bir repliğinde, “Bir gün öleceğiz yeğen. Mesele, geride ne bıraktığın. Herkes ölür yeğen; kimi toprağa gömülür kimi yüreğe.” sözünde olduğu gibi eserleriyle hatırlanan Kurtiz için doğum gününde kendisiyle aynı adı taşıyan, Yaşar Üniversitesi Müzik Bölümü 3. sınıf öğrencisi torunu Tuncel Eylik, arkadaşları ve hocalarıyla bir anma konseri düzenledi.

Sahneye büyükbabasının gömleği, yaşamını yitirdiği gün başında olan yazması ve şapkasıyla çıkan torun Tuncel ve arkadaşları, Kurtiz’in sevdiği Neşet Ertaş, Astor Piazzolla ve Bach gibi unutulmaz müzisyenlerin eserlerini piyano, gitar ve çello için yapılan düzenlemeleriyle çaldı. Eylik, konserin son eseri olarak Piazzolla’nın “Elveda Büyükbaba” isimli eserini seslendirdi. Konser sırasında Kurtiz’in hayatını anlatan filmler de gösterildi. Konsere Tuncel Kurtiz’in kızı Aslı Eylik, damadı Talat Eylik, torunu Melis Eylik, tiyatrocu dostları Prof. Dr. Özdemir Nutku, Prof. Dr. Hülya Nutku, yakınları ve sevenleri katıldı. Büyük babasıyla aynı adı taşımaktan büyük gurur duyduğunu belirten Tuncel Eylik, “Edremit’teki otellerinde klasik müzik CD’lerini dinleyerek büyüdüm. Daha sonra klasik müzik okumalıyım, dedim. Onun ismini taşıyorum, onun ismini taşıyan birinin de sanatla ilgilenmesi lazım diye düşündüm. 'Bölük Pörçük' isimli kitabında da bahsettiği tango bestecisi Astor Piazzolla’yı çok severdi, fikren de çok beğenirdi. Bir gün otelde benden gitar çalmamı istedi, Piazzolla çaldım, aniden yerinden kalktı ve otel misafirlerinin önünde şiir okumaya başladı. O anı, benim için sonsuza kadar kalacak.” dedi. Büyükbabasının hayat dolu, her zaman hedefleri olan bir insan olduğunu belirten Eylik, “Ölmeden önceki sabah kafasında olan yazmayı takıyorum, birlikte Kazdağları’nda yürürken giydiği gömleği de üzerimde, onun kokusu hâlâ duruyor üzerlerinde. Ben doğduğumda, 1993 yılında Türkiye’ye geldi. O zaman taktığı şapka bende, onu da sahneye koyak istedim. Sanki bizimleymiş gibi. Ölümle değil, doğumla anılmayı isterdi. Hızına yetişemezdik, bitmeyen tükenmeyen bir enerjisi vardı. İstediği gibi yaşadı ama yapacak daha çok şeyi vardı. Bu nedenle onu, ona yakışır şekilde doğum gününde anmak istedik. Ona bu yakışır.” diye konuştu.

Aslı Eylik de babasının hayatında müziksiz bir an olmadığını, sabah müzikle uyanıp akşama kadar müzik dinlediğini anlattı. CİHAN

Yorumlar