Prof. Örs: Hazreti Mevlana oryantalist bir çaba ile insanlara yanlış tanıtılıyor
Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs, 21'inci yüzyılda Hazreti Mevlana'nın oryantalist bir çaba ile insanlara yanlış tanıtıldığını söyledi.
Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr.
Derya Örs, 21'inci yüzyılda Hazreti Mevlana'nın oryantalist bir
çaba ile insanlara yanlış tanıtıldığını söyledi.
Prof. Örs, Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından düzenlenen
'Mevlana Öğretisi ve 21’inci Yüzyılda Mevlana’ya Olan İhtiyaç'
konulu konferansa katıldı. Derya Örs, bütün dünyada Hz Mevlana’ya
karşı bir ilgi ve sevgi olduğu yönündeki algının temelinde,
oryantalist bir çabanın bulunduğunu vurguladı. Bu çabanın altında,
İslam’ın kendi içinden bir değeri, İslam’a karşı alternatif bir
hukuk, fıkıh sistemi, alternatif bir yaşam biçimi olarak gösteren
bu yaklaşımın yattığına işaret eden Örs, "ABD’de, Kanada'da,
Norveç’te, İsveç’te Mevlevilik adı altında Mevleviliğin sadece
görsel öğelerini kullanarak, Mevlevi olduklarını iddia eden ve
bunları sanki Mevlana’nın öğretisiymiş gibi anlamaya ve anlatmaya
çalışan gruplar, insanlar vardır. Peki, Hz. Mevlana gibi bir
şahsiyeti, İslam dairesinin dışına çıkardığınızda geriye bir şey
kalır mı? Hiçbir şey kalmaz. Herhangi bir Müslüman için onun bir
daire içinde kalmasının ana koşulları vardır. Bu, tevhid inancıdır.
Tevhid inancının, Mevlana kadar sağlam olduğu pek az insan
bulunur." diye konuştu.
"MEVLANA'NIN SÖZLERİNDE HÜMANİZMA ARAYANLAR YANLIŞ YERDE
ARIYORLAR"
Örs, bazı insanların, Mevlana'yı törpüleyerek, bundan başka şeyler
çıkarma amacı taşıdıklarını dile getirdi: "Mesela, Mevlana’dan
hümanizma çıkarmak amaçlıyorlar. Mevlana’nın sözlerinde hümanizma
arayanlar, yanlış yerde arıyorlar. Hümanizmanın doğrudan kendisi
İslamiyet’in içerisinde cenabı Hakk'ın insan fıtratına koyduğu
işleyişte ve Hazreti Peygamber'in (sas) hayata koyduğu bütün
işleyişte vardır. Hümanizma bir Batı felsefesi olarak, insanı
Allah’ın yerine ikame etme felsefesidir. Pozitivizmin eseridir.
Hümanizma, zannedildiği gibi insanı sevmek değildir. İnsan aklını
Tanrı'nın yerine koyma felsefe biçimidir. Dolayısıyla Yunus Emre,
Hacı Bektaş ve Mevlana ile bize pazarlanmak istenen hümanizma,
İslamiyet’le alakalı olmayan bir şeydir. Herkesi sevmek,
'Yaradılanı Tanrı için sevmek felsefesi' kendi içerisinde olan bir
felsefedir. Felsefedir, ancak bu Batı’nın anladığı anlamda
hümanizma değildir. Batı’da aslında hümanizma yoktur. Batı,
Afrikalıyı, Hintliyi sevmez. Müslümanları sevmez. Çıkarları ve
ilişkileri doğrultusunda insanları sever. İkinci Dünya Savaşı’nı
çıkaranlar Müslümanlar değildir. Birbirlerini ırk nazarı üzerinden
öldüren, sosyolojik bir takım yaklaşımlarla öldüren Müslümanlar
değildir. Müslümanlar, yeryüzünde her zaman adaleti, barışı temsil
etmek için var olmuşlardır. Bugün, bazı İslami grupların çeşitli
şekillerde yanlış yapmaları da Müslümanlara değil, onlara mal
edilmelidir. Doğru, kendi yerinde ve içinde, 'Ben canım var olduğu
sürece, Kur'an'ın kölesiyim. Ben Muhammed Mustafa’nın yolunun
tozunun toprağıyım.' diyen bir insana, Batılı anlamda herkesi
sevdirmek. Hatta, Allah’ın ‘sevme’ dediğini sevdirmek gibi işleme
tabi tutmak ve onlardan kendi lehlerine bir şey çıkarmak, bizim de
onların da yapabileceği kötülükten ibarettir. Her şeyi sevmek başka
bir şeydir, aşkın da muhabbetin de kuralları ve çerçeveleri vardır.
Yeryüzünde sonsuz sevgi ve nefret insanlar arasında düşünülebilir
ama bu bakımdan baktığınızda hümanizma adı altında Mevlana’ya, Hacı
Bektaş’a, Yunus Emre’ye gösterilen şeyler, aslında toplumu
iyileştiriyormuş gibi gösteren, ayrıştıran ve ayrıştırma amacı
taşıyan şeylerdir. ‘Vay efendim siz ne söylüyorsunuz, bak Mevla’na
böyle söylüyor.’ Mevlana’nın da hiç kimsenin de Allah’ın
söylediğinin üstünde söz söyleme haddi ve imkânı yok. Dolayısıyla
Mevlana İslam âlimi ise doğru söyledi ise o doğru kaynağından ve
Peygamberin uygulanmasından oluşmuştur. Aksi takdirde Mevlana’nın
İslam’a mugayir görülen herhangi bir doğrusu doğru olamaz."
"MEVLANA İLE ALGININ 50 YILDIR DOĞRU YÖNETİLMEDİĞİNİ GÖRÜYORUZ"
"Ortadaki yanlışlık Mevlana’nın değil, Mevlana adına bunları
söyleyen insanların yanlışları olabilir." diyen Derya Örs, şöyle
konuştu: "Bu algının 50 yıldır doğru yönetilmediğini görüyoruz.
Mevlana’nın hızla ticari bir meta halinde, kültür ve turizmin
parçası olarak gösterilmeye çalışıldığını görüyoruz. Biz, bir şeyi
tüketirken, ne yazık ki cılkını çıkarmak da mahir bir toplumuz. Kim
olursa olsun bulduk mu onu, bozana, anlaşılmayıncaya kadar tüketen
bir toplumuz.”
“MEVLANA İKTİSADİ VE EKONOMİK DEĞERLERİN KURBANI OLDU”
Mevlana’nın, Türkiye’de çok anılan, çok konuşulan, bilinen biri
olduğunu, ancak az anlaşılan, hatta yanlış anlaşılan değerlerden
biri olduğunu söyleyen Prof. Örs, bu anlamda, toplumsal algıda
tashih edilmesi gereken pek çok unsurun bulunduğunu ifade etti.
Örs, “İlmi kitaplarda dahi menkıbelerin sisleri ve arkasında
kaybolmuş, gerek kendi ölümünden sonraki çağda yazılmış, bazen
gereksiz gayretlerle sevenlerinin büyütme çabalarından kaynaklanan
gereksiz gayretlerle, fikirlerini değil ama yaşadığı hayatı daha
efsanevi hale getirmek isteyen insanların çabaları ile ne yazık ki
bu büyük zevatı ne yazık ki fikirleri ve sözleri ile hayat tarzı
ile anlamaktan çok belli bir kısır döngü içerisinde sloganik sözler
etrafında ki bunlarda bir çoğu doğrudan doğruya kendisine ait
olmayan metinleri meşkuk, bazen de tamamen aslı faslı bulunmayan
sözlerle anlamaya anlatmaya çalışıyoruz. Zaman zaman Mevlana’nın,
Mevleviliğin ve benzeri büyük şahsiyetlerin modernitenin ve 20.
yüzyılın bir takım ekonomik iktisadi değerlerinin kurbanı
edildiğini üzülerek biliyoruz.“ diye ifade etti.
“MESNEVİLERİ ANLAMAK İÇİN BİRÇOK BİLGİYE VAKIF OLMAK GEREKİR”
Örs, Mevlana öğretisi ve 21'inci yüzyılda olan ihtiyacın geniş
ufuklarda konuşulması gerektiğini de ifade ederek, şöyle devam
etti: "14 yıldır Mesnevi okunan Yazarlar Birliği’nde beşinci cildin
sonlarındayız. Daha altıncı cilde gelmemiz için bir yıl daha
çalışacağız. 15 yılda 6 defterin derslerini bitirmiş olacağız.
Özellikle Mesnevi uçsuz bucaksız bir ilim denizidir. Bu denizden
yararlanmak isteyen insanların sadece yüzme bilmeleri yeterli
değildir. Yüzmenin yanında bazen dalgıçlık bilmeleri gerekmektedir.
Daha derinlerinde olan gerçekleri, zahirin dışında kalan, kabuğu
içinde olan özü, zahirin ardındaki batını görebilmek için de çaba
sarf etmeleri gerekir. Bunun için Mesnevi okuyan, çalışan,
araştıran insanların her şeyden önce, İslam dininin zahiri ile
ilgili bütün bilgilere, ilmihal adı verilen bilgilere, fıkıh,
akaid, kelam gibi ilim dallarına, nihayet bunlardan sonra ki bunlar
akli bilgilerdir, bunlardan sonra, hadis bilgisine ve onun da
ateşinde Kur'an’ı tefsir edecek dil bilgisine Arapça’ya ve sair
alet ilimlere sahip olmak gerekir. Aksi takdirde, evet yediden
yetmişe herkesin okuyacağı kitaptır. Fakat yedinin anlayacağı ile
yetmişin anlayacağı kendisini bilgi, görgü, beceri ve yeteneklerine
bağlıdır. Hz. Mevlana ile ilgili toplumsal algıda, bize önceden
söylenmiş, arz edilmiş ne yazık ki 30-40 yıldır söylenen şeyler
var. Bunlar, yanlış şeyler mi? Belki değil. Ama bunlar Mevlana’yı
bize tanıtacak doğru sözler de değil açıkçası. Çünkü, ‘Ne olursan
ol gel’, ‘Benim bir ayağım şeriatta bir ayağım pergel gibi ortada
bütün alemi dolaşıyorum’ sözlerinden başlayarak, eleştiriye tabi
tutulması gereken orijinal metinlerde karşılığı olmayan sözlerle
20’nci ve 21’inci yüzyılın milliyetçi, ulus devletçi, zaman zaman
ırkçı, pozitivist psikolojik ilimlerle üretilmiş; bilim dalları ve
disiplinlerle donanmış olarak gidip onların içerisinden bir Mevlana
çıkarmak, bir algı çıkarmak karşımıza yanlış tasvirler, boyutlar
ortaya koyabiliyor. Elbet bu ilimlerden de yararlanacağız, ancak
edebiyata, teşbihe, istiare ve kinaye, mecaza doğrudan ve dolaylı
anlatım ilmine sahip olmaksızın bu eserlerin bize hitap etmiyor
gibi durması, bizde yorgunluk uyandırması bu sebeplerdendir. Bazen
zımnında bilgilendirilmiş, içinde gizlenmiş kelimenin anlamını
bulmak onu önceden bilmeye ihtiyaç duyulmaktadır. Mevlana, pek çok
bahislerinde gerçekte açıkça ifade etmeden, bir ayeti, bir hadisi
teşrih etmektedir. Bunu yaparken de herkesin anlayacağı üslubu
kullanmaktadır.”
CİHAN
Yorumlar