Hekimoğlu İsmail'den 'Genç Arkadaşıma Mektuplar'
Yazar Hekimoğlu İsmail, sosyal medyadan temasa geçtiği dört gençle mektuplaşmalarını kitaba dönüştürdü.
Yazar Hekimoğlu İsmail, sosyal medyadan temasa geçtiği dört
gençle mektuplaşmalarını kitaba dönüştürdü. Genç Arkadaşıma
Mektuplar adlı kitap, gençlerin sorunlarını, mutluluklarını,
hayattan beklentilerini içeren mektuplar üzerine kurgulanmış.
Eserin hikâyesi, Türkiye’nin ve Türkçe konuşulan ülkelerin pek çok
yerinden Hekimoğlu İsmail’e posta, e-posta ve sosyal medya kanalı
ile gelen mektuplar ile başlıyor. Bu mektupların her birini
cevaplayan Hekimoğlu İsmail, genç okurlarından Ayşe, Betül, Kamil
ve Ali ile daha sık yazışmaya başlar. Yazışmalarda bir yandan
sorunlar anlatılır, bir yandan mutluluklar paylaşılır, diğer yandan
hayata dair görüş alışverişinde bulunulur. Gençlerin hayatları her
bir mektupla adım adım değişir. Böylece bir yazar-okur buluşması
olan Genç Arkadaşıma Mektuplar ortaya çıkar.
Erzincan’dan Frankfurt’a, Bursa’dan İzmit’e, Londra’dan İstanbul’a
uzanan 180 mektup eşliğinde bir yolculuk kitapta detayları ile
sunuluyor. Genç Arkadaşıma Mektuplar’ın kahramanlarının kısa
hikayeleri şöyle:
Ayşe, İstanbul'da yaşamaktadır. İngiliz Dili ve Edebiyatı
bölümünden mezun olan Ayşe, lisansüstü eğitim almaktadır. Tez
konusuyla bağlantılı olarak şehir ya da ülke dışına yolculuk
yapmaktadır. Eğitimi için bir ara Londra’da kalmıştır. Ayrı
şehirleri ve insanları gözleyerek sorular sormaktadır.
Betül, Bursa'da yaşamaktadır. Tekstil mühendisi, planlama müdürü ve
babasından kalan fabrikanın ortağıdır. Ağabeyi diyaliz hastasıdır.
Betül, genç yaşta yüzleştiği sorunların altından kalkmaya
çalışmaktadır.
Kamil, lise sondadır. Denizli'de yaşamaktadır. Aklı fikri doktor
olmaktadır. Kıyasıya ders çalışırken kurduğu hayalleri Hekimoğlu
İsmail ile paylaşır.
Ali, üniversite okumamıştır. Almanya'da bulunmaktadır. Genç yaşta
okuldayken çıkmaya başladığı bir Türk kızla evlenmiştir. Evin tek
çocuğudur. Babası döner dükkânını ona devretmiştir. Ali hanımını
bir yandan çok sevmekte bir yandan ona tahammül edememektedir. 2
yaşında bir oğlu vardır.
Hikayenin kahramanlarından Ayşe başarı yolunda adım adım
ilerlerken, Betül genç yaşta karşılaştığı sorunlarla baş etmeye
çalışır. Kamil üniversite sınavına odaklanırken, Ali eşiyle geçinme
derdindedir. Hekimoğlu İsmail de mektuplarıyla onların yanı
başındadır.
Hekimoğlu İsmail, Genç Arkadaşıma Mektuplar ile ilgili yaptığı
açıklamada, şu ifadeleri kullandı:
"En dar zamanlarında mektup yazıp derdini anlatanların dertlerine
çare için dua ederken, dertlerimi unuttum. Mutlu günlerini
paylaşanların mutluluğuna ortak oldum. En dar zamanlarımda gurbette
hastalıkta yüzünü hiç görmediğim, sesini hiç duymadığım gençlerin
mektuplarıyla avundum, sevindim, huzur buldum. O mektuplar
sayesindedir ki her yerde anlatmaya, öğretmeye ve yol göstermeye
devam ettim. Şükür ki şu ana dek bana yazılan hiçbir mektubu
karşılıksız bırakmadım, zira her mektup bir selam ve her selam bir
hak. Betül, Kamil, Ayşe ve Ali’nin mektuplarını okurken gençlerin
sancılarını, kaygılarını, yakından gördüm. Ümitlerini, sevgilerini
yüreğimde hissettim. Kendi evlatlarıma seslenir gibi, yol gösterir
gibi konuştum onlarla. Şimdi mektuplarım sizin için."
HEKİMOĞLU İSMAİL’İN ÖZGEÇMİŞİ
Asıl adı Ömer Okçu olan Hekimoğlu İsmail, 1932’de Erzincan’da
dünyaya geldi. Müstear adını Hekimoğlu lakabıyla tanınan dedesi
İsmail Efendi’den aldı. Babası Fahri Efendi, Kazım Karabekir
Paşa’nın ordusunda görev alan İstiklal Madalyalı bir asker iken;
annesi Kemahlı Mahbube Hanım, zarif bir Osmanlı
hanımefendisiydi.
Ömer Okçu, ilkokul birinci sınıfa giderken, 12 Aralık 1939 gecesi
meydana gelen büyük Erzincan depreminde göçük altında kaldı ve
yaralı olarak kurtarıldı. Ağabeyi Hakkı ile kız kardeşi Bedriye’yi
bu depremde kaybetti, o kışı ailesi ile çadırda geçirmek durumunda
kaldı. Ancak bir senel sonra okuluna dönebilen Ömer Okçu, 1946’da
ilkokulu, 1950’de ortaokulu bitirebildi.
Ortaokuldan mezun olduğunda yerde bulduğu gazete parçasında bir
ilan gördü. Zırhlı Birlikler Okulu’na askeri öğrenci aranıyordu.
Depremden sonra maddi sıkıntı içinde olan ailesine yardım etmek
için astsubay olmaya karar verdi. Bir miktar harçlık ve tahta bavul
dolusu peksimetle yola çıktı. Bu yolculuk 22 senelik askerlik
hayatının da başlangıcıydı. Ankara’da girdiği imtihanlarda başarılı
oldu. Zırhlı Birlikler Okulu’ndan Haziran 1952’de derece ile mezun
oldu.
1952’de Nihal Atsız’ın teşvikiyle bir yandan milliyetçi kitap ve
dergileri, bir yandan da Batı eserlerinin büyük bölümünü okudu.
Sefiller ve Monte Cristo en çok etkilendiği kitaplar oldu. 1953’te
Serdengeçti ve Büyük Doğu dergileriyle tanıştı. O güne kadar hiçbir
dinî eğitim almayan ama dergilerde okuduğu İslami hayattan
etkilenen Ömer Okçu, bu konuda araştırmalar yaptı. İlk olarak Ömer
Nasuhi Bilmen’in ilmihalini okuyup namaza başladı. Bu dönemde sık
sık camilere gitti ve tanıştığı hocalara sorular sordu.
Yine aynı dönemde Said Nursi’nin dinî kitaplar yazdığını ve bu
nedenle hapiste olduğunu öğrendi. Bundan çok etkilenip Risale-i
Nurları okumaya ve anlamaya çalıştı. Büyük Doğu dergilerini satın
alıp otobüslere, vapurlara, trenlere bırakmaya başladı. 1954’te
kendi kendine Kur’an-ı Kerim okumayı, Osmanlı Türkçesini ve
yardımcı kitaplarla İngilizceyi öğrendi. Sık sık Sahaflar
Çarşısı’na uğramaya başladı. Zaman zaman Zeyrek Camii’nde Mehmed
Zahid Kotku Efendi’nin sohbetlerine katıldı.
1956 Ağustos’unda Erzurum-Kandilli 6. Zırhlı Tugay’a tayini çıktı.
Bu dönemde hafta sonları Mehmed Kırkıncı Hoca’nın, Erzurum Murat
Paşa Camii’nde verdiği sohbetlerine katıldı. 1958’in başlarında
Tarihçe-i Hayat’ın basıldığını öğrendi ve bir grup arkadaşıyla
birlikte Emirdağ’da Bediüzzaman’a gitti.
Tuzla Uçaksavar Okulu’nda katıldığı 6 aylık kursu başarıyla
tamamlayan Ömer Okçu, Amerika’ya füze eğitimi almaya
gitti.Amerika’dan Necip Fazıl’a yazdığı mektup, Büyük Doğu’da
yayınlandı, ardından dergide yazarlığa başladı.
Türkiye’ye döndükten sonra 1959’da Sermin Hanımla evlendi. 1960’ta
oğlu Osman ve 1965’te kızı Ayşenur dünyaya geldi. Ümraniye’de
bulunan evinde geceleri gizli gizli Minyeli Abdullah romanını
yazdı. Roman ilk defa 1965’te Babıali’de Sabah gazetesinde
neşredildi. 1967’de yayın hayatına başlayan İttihad gazetesinde
‘His ve Fikir’ başlığıyla 1971’e kadar köşe yazıları
yayımlandı.
Hekimoğlu İsmail imzasıyla yayımlanan Minyeli Abdullah romanından
dolayı evine defalarca baskın yapıldı, pek çok defa sorgulandı.
1970’te Yeni Asya gazetesinde makaleleri neşredildi.
1974’te İstanbul’da kurduğu Türdav Basım Yayın Ticaret Limited
Şirketi’nde genel müdürlük yaptı.
1976’nın Ocak ayında Sur Dergisi’ni çıkardı. Dergide on ayrı isimle
yazılar yazdı. Aynı sene Hizmet Vakfı’nın müdürlüğünü üstlendi;
Risale-i Nurlar’ı bastırmaya başladı. Böylece Sözler Yayınevi
kurulmuş oldu. Ardından 'Tevafuklu Kur’an'ın ilk basımını
yaptı.
1972 ‘de emekli oldu. 1982’de arkadaşlarıyla birlikte Timaş
Yayınevi’ni kurdu.
Minyeli Abdullah romanı 1989’da filme çekildi. Yücel Çakmaklı’nın
yönettiği ve iki bölümlük film gişe rekorları kırdı. Bu sırada
Zaman gazetesinde köşe yazıları yazmaya başladı.
1992’de Zaman gazetesinde yayımlanan 'Demek ki Öyle' başlıklı, imam
hatip lisesi öğrencilerinin harp okullarına alınmasını savunduğu
yazısından dolayı ağır ceza mahkemesinde yargılandı. Aynı sene
Bayrampaşa ve Şile Cezaevlerinde dört buçuk ay hapis yattı.
1994’te Harran Üniversitesi Fahri Edebiyat Doktorası unvanına layık
görüldü.
Hekimoğlu İsmail, 3 Şubat 2002 Pazar günü Eyüp Sultan camiinde
sabah namazı kılarken beyin kanaması geçirdi ve yoğun bakıma
alındı. Tedavisi devam ederken ikinci kez beyin kanaması geçirdi.
Dört buçuk ay sonra hastaneden evine taburcu edildi.
Hastalık sonrası sol kolunu ve bacağını kullanmakta güçlük çeken
Hekimoğlu İsmail, kitap çalışmalarına, köşe yazılarına ve
konferanslarına kaldığı yerden devam etti.
‘Menan Cinleri’ ismiyle yazdığı hikâye kitabı, tiyatroya uyarlandı
ve sahnelenmeye devam ediyor. Tercüman Çocuk Dergisi’nde yazdığı
yazıları daha sonra çocuk kitabı olarak yayımlandı.
Hekimoğlu İsmail okumaya, yazmaya ve konferanslarına devam
ediyor.
CİHAN
Yorumlar