“Baston kullanmıyorum, yolumu kitaplarla buluyorum”

- Yüzde doksan beş görme engelli müezzin hafız Bülent Acun, 20 yıldır kendisine kitap okutuyor. Günde en az 3 gazete, ayda ise en az 5 derginin evine girdiğini kaydeden Acun, yazdığı makalelerle ödüller aldığını ve engelleri okuyarak aştığını söyledi - Görme engelli hafız Bülent Acun: - "Bu vakte kadar bütün engelleri okuyarak aştım. Hedeflerime kitaplarımla ulaştım dolayısıyla okumak huzurun diğer adı. Anlatılmaz yaşanır denilen unsurlar arasında bence aşkın yanına okumayı da almak icap ediyor. Tıpkı aşk gibi okumak da anlatılmaz, yaşanır” - "Kitapsız olmaz. Kitap gibi bir aile hayatı, kitap gibi bir sosyal hayat, kitap gibi bir dünya hayatı, kitap gibi bir iki cihan hayatı sürmek istiyorsak, kitap gibi düzgün, kitap gibi asil, kitap gibi faziletli, kıymetli, kitap okumaya mecburuz. Kitabı okumak, anlamak, yaşamak ve anlatmak bizim en temel vazifelerimizden birisi"

Google Haberlere Abone ol
“Baston kullanmıyorum, yolumu kitaplarla buluyorum”

İSTANBUL (AA) - HÜSEYİN YAHYA ŞEKERCİ - Fatih’teki Akbaba Mehmet Efendi Camisinin müezzini, hafız Bülent Acun, görme engelli olmasına rağmen günde en az 3 gazete, ayda ise en az 5 dergiyi takip ettiğini ve engelleri okuyarak aştığını belirtti.

"Okumak benim için tarifsiz bir lezzet” diyen Bülent Acun, farklı türlerde eserler okuduğunu ifade ederek, şunları söyledi:

“37 yaşındayım. 20 yıldır sıkı bir okuyucuyum diyebilirim. Günlük en az üç gazete, aylık en az 5 dergi girer evimize hamd olsun. Biz son kitabın, ilk emrinin muhataplarıyız. Son kitap Kur'an, ilk emri 'oku'. Tabiatıyla okumak bir ibadet. Okumak tarifsiz bir lezzet. Okumak benim için hayata tutunmak demek. Ben baston kullanmıyorum, kitaplarımla yolumu buluyorum. Kitaplar bana yol gösteriyor, yön gösteriyor. En azından kalbimi, aklımı, gönlümü aydınlatıyor. Ben bu vakte kadar bütün engelleri okuyarak aştım. Hedeflerime kitaplarımla ulaştım, dolayısıyla okumak huzurun diğer adı. Anlatılmaz yaşanır denilen unsurlar arasında bence aşkın yanına okumayı da almak icap ediyor. Tıpkı aşk gibi okumak da anlatılmaz, yaşanır.”

-“Görmemek okumaya engel değil”

Kitaba ve okumaya düşkünlüğünün ilkokul 4'üncü sınıftan beri var olduğunu aktaran Acun, büyüklerinin kendisini Cemil Meriç’i örnek gösterip teşvik ettiğini belirterek, şöyle devam etti:

“Bir gün okulumuza ilçemizin kaymakamı ve müftüsü geldi. O yıllarda tabii engellilik bilinci tam manasıyla oluşmamıştı. Ben biraz mahcup durmuşum. Gelen zevattan, sanki engellilik bir suçmuş gibi biraz utandım. Bunu gören kaymakamımız yanıma geldi. Niçin kenarda durmak istediğimi sordu. Sebebi içimde belliydi ama onu söylem haline getiremiyordum. Kaymakam bey şöyle dedi: ‘Evladım bak; asla engelinden utanma. Engelli olduğun için yılma, yıkılma. Okumana devam et çünkü biz milyonlarca gören insanlarız, ama hepimiz görmeyen Cemil Meriç’i okuyoruz. Onu anlamaya gayret gösteriyoruz. Onun için görmemek engel değil.’ demişti.”

Her zaman kendisine kitap okuyacak insanların var olduğuna dikkati çeken Bülent Acun, çocukluk yıllarında ders konusunda arkadaşlarının kendisine yardımcı olduğuna değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ben kitapları hep insanlar aracılığıyla okudum. İlkokulda da arkadaşlarım bana kitap okurlardı. Derslerimizi birlikte yapardık. Ertesi gün anlatmamız gereken konuları, okurlardı bir gün önceden. Ben de onları ezberler, öğretmenime arkadaşlarımın okuduklarını aktarırdım.”

-“Dinleye dinleye hafız oldum”

Hafız Bülent Acun, çocukluk yıllarında yaşadığı köye gelen ilçe müftüsünün kendisine hafızlık yapması yönünde telkinde bulunduğunu, ilkokuldan hemen sonra da 2 buçuk yılda hafızlığını tamamladığını söyleyerek, şunları kaydetti:

“İlkokulu bitirdim. Köyümüze gelen müftümüzle bir daha görüştüm. ‘Evladım, görme engelliler çok iyi hafız olur’ dedi. Hafızlık benim hayalimde bile olmayan bir şeydi çünkü ben görme engelli bir insandım. Önümü zor görüyordum deyim yerindeyse. Hafızlık bahse konu olunca hakikaten heyecanlandım. ‘Nasıl hocam’ dedim ‘Dinleyerek hafız olacaksın inşallah evladım’ dedi. Ve ilk adımı Aydıncık ilçesinde atmış olduk. Dinleyerek hıfzımızı tamamladık.”

-“Allah iki gözümü almış ama bana iki yüz göz vermiş”

Yıllar içinde okuma konusunda etrafındakileri de gayrete getirdiğini aktaran Acun, gençlere harçlıklar vererek okuma alışkanlığı edinmelerini sağladığını şöyle anlattı:

“Mecburiyet ve mahrumiyetten doğan büyük bir mazhariyet oldu. Bazen latife yapıyorum ‘ben bir komutanım’ diyorum. ‘Nasıl yani’ dediklerinde ‘okuma ordusunun komutanıyım’ diyorum. Küçük yaştan bugüne mecburiyetten ve mahrumiyetten doğan bu çaba hakikaten etrafımızda yüzlerce okurun oluşmasına yol açtı. Bazen diyorum: “Rabbim iki gözümü almış ama bana iki yüz göz vermiş. Hepsinden Allah razı olsun. Bana okuma yapmak suretiyle çok iyi yerlere gelen gençler var. Mesela bir okuyucum uluslararası ilişkiler okudu. Başka bir okuyucum Ankara’da hukuk fakültesinde okumakta. Meslektaşlarım çok, imam, müezzin, vaiz. Hala yeni kitaplar ve yeni okuyucuların arayışı içerisindeyiz.”

-“Ödül almak için değil yol almak için okuyoruz”

Okuma alışkanlığının zamanla yazmaya da dönüştüğünün altını çizen Bülent Acun, şiirler ve makaleler yazdığını, girdiği yarışmalardan da mükafatlar aldığını ifade etti.

Acun şöyle konuştu:

“Şair ve yazarım hamd olsun. Okur ve yazar olmanın ikinci basamağı şair ve yazarlık diye düşünüyorum. İnşallah bu bizi 'okur-yaşarlığa' götürür. Bütün bunlar 'okur- yaşar' olmak için yapılır. Köşe yazıları yazıyorum. Başta Diyanet Dergisi olmak üzere, birçok dergide denemelerim, makalelerim yayınlandı. Birçok yarışmada ödüller aldım. Mesela Diyanet İşleri Başkanlığının 2006’da düzenlediği makale yarışmasında Türkiye ikinciliği, 2011 yılında da düzenlediği şiir yarışmasında da mansiyon ödülü aldım. Sadece kurumsal ödülleri bunlar. Başka ödüllerimiz de var ama ödül almak için değil, yol almak için okuyoruz.”

-“Okumak, olumsuz düşünceden alıkoyuyor”

Görme engelinin kitaplarla arasına hiçbir mesafe koyamadığını anlatan Bülent Acun, son nefesine kadar da okumak istediğini şöyle dile getirdi:

“Hocalarım, büyüklerim beni kitap okumaya alıştırmışlar. Bu beni hem motive ediyor hem de olumsuz düşünmekten alıkoyuyor. Aynı zamanda daha sonra da dert sahibi kılıyor. Tabii ki derdiniz olmazsa niçin okuyacaksınız, niçin yazacaksınız. Hakka hakikate ulaşmak, yeni bilgilere ulaşmanın, hikmete hakikate ulaşmanın tarifsiz hazzı bizi kitaplarla sıkı fıkı olmaya götürüyor. Kitaplarla aramızda bu zamana kadar hiçbir mesafe olmadı. Son nefese kadar da olmaz inşallah.”

Kızlarını da iyi birer okuyucu yaptığını belirten Bülent Acun, Cemil Meriç’in “Benim bir Ümit’im var” sözüne atıf yaparak, şunları kaydetti:

“Benim iki ümidim var: İkbal Sena ve Hatice Dilara. İkbal yaşı gereği daha profesyonel bir okuyucu. Hatice’m de ablasını koşar adım takip ediyor. Evimizin içindeki okuyucu kadromuz şimdilik bu." dedi.

-“Kendimi Abdullah Ümmü Mektum’a benzetiyorum”

Tarihi şahsiyetler içinde örnek aldığı isimlerden söz açan Bülent Acun, kendisi gibi görme engelli olan Hazreti Peygamber’in arkadaşı Abdullah Ümmü Mektum’un hayatına ilişkin özel bir ilgisi olduğunu kaydederek, “Abdullah Ümmü Mektum vahye muhatap olmuş, engellilerin ihmale gelmeyeceği vahiyle sabitlenmiş, buna vesile olmuş bir sahabedir. Hazreti Abdullah Ümmü Mektum görme engelliydi, müezzindi ben de görme engelliyim, müezzinim. Dolayısıyla onun yolunu takip ediyorum. Onun için kendimi Abdullah Ümmü Mektum’a biraz daha benzetmiş oluyorum." ifadelerini kullandı.

-“Cemil Meriç yolumuzu açan büyüklerimizden”

Aşık Veysel’den Cemil Meriç’e kadar çok sayıda ismin kendisiyle aynı kaderi paylaştığını hatırlatan Acun, birçok engellinin büyük hizmetler yaptığını vurgulayarak, şunları söyledi:

“Necip Fazıl Kısakürek’in şu tarifi beni çok derinden etkilemiştir, sarsmıştır. Cemil Meriç için şöyle der: “Gönül gözü görsün diye Allah’ın beden gözünü kapattığı sahici münevver.” Abdullah Ümmü Mektum, Muaz bin Cebel, Hazreti Yakup ve Şuayb Aleyhisselam. Aşık Veysel, Cemil Meriç. Bütün bunlar engellerimizi aşmada ve gayelerimize ulaşmada hakikaten yolumuzu açan büyüklerimiz.”

-“Kitap iman meselesidir, şakaya gelmez”

Hafız Bülent Acun, kitaplarıyla kurduğu duygusal bağa işaret ederek, kitap gibi bir hayat düşlediğini şu sözlerle anlattı:

“Kitap ve insan ayrılmaz ikili. Kitap bizim için iman meselesidir. Şakaya gelmez. Kitapsız olmaz. Kitap gibi bir aile hayatı, kitap gibi bir sosyal hayat, kitap gibi bir dünya hayatı, kitap gibi bir iki cihan hayatı sürmek istiyorsak, kitap gibi düzgün, kitap gibi asil, kitap gibi faziletli, kıymetli, kitap okumaya mecburuz. Kitabı okumak, anlamak, yaşamak ve anlatmak bizim en temel vazifelerimizden birisi. Şu dönmekte olan dünyamızda dönülmez gayretlerden birisi de kitapla olan ilişkimizdir, kitap aşkı ve kitap sevdasıdır.”

-“Hangi alana aç isem o alanda okuma yapıyorum”

Aklı mideye benzeterek tıptan iktisada, uluslararası ilişkilerden tarihe kadar pek çok farklı disipline dair eserler okuduğunun altını çizen Acun, sözlerini şöyle tamamladı:

“Nasıl ki midemiz bazen çorba çeker çorba içeriz, döner çeker döner yeriz, çay çeker çay içeriz. Aynen bunun gibi, okumayı tek bir alana hasretmek yerine, ruhum, aklım hangi alana aç ise o alanda okumalar gerçekleştiriyorum. Ve her alanın önemli isimlerini okumaya, takip etmeye gayret gösteriyorum."

Yorumlar