Arapça kitapların yasak olduğu günlerden Arapça Kitap Fuarı'na

Türkiye'nin 2. Arapça Kitap ve Kültür Günleri dün başladı. Prof. Dr. Gencer, "Yakın bir dönemde Türkiye'de Arapça kitap getirmek korkulan bir şeydi. Şimdi ise Arapça kitap fuarları yapılıyor" dedi

Google Haberlere Abone ol
Arapça kitapların yasak olduğu günlerden Arapça Kitap Fuarı'na

Sonhaberler | Haber Merkezi 

Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi, İstanbul Sultanahmet Vakfı (İSVA) ve Haşimi Yayınevinin ortaklaşa düzenlediği, "2. Türkiye Arapça Kitap ve Kültür Günleri", İslam dünyasından yüz alim ve 50 yayınevinin katılımıyla başladı.

Sultanahmet Medresesi'nde bu yıl ikincisi gerçekleştirilen "2. Türkiye Arapça Kitap ve Kültür Günleri" etkinliğine, 22 ülkeden 100 alim ve 50 yayınevi katılıyor.

Açılışta konuşan İstanbul Sultanahmet Vakfı Başkanı İsmail Hakkı Tavman, "Yaklaşık 100 yıl kapılarını İslami ilimlere kapatan müesseseler, son yıllarda tekrar bu hizmetlere açıldı. Biz de vakıf olarak, Allah'ın lutfuyla ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın desteği ve himayeleriyle tekrar bu hizmetleri başlattık. Medresemizde İslami ilimler alanında dersler okutuluyor. Bugün de bu medreseyi kitapla ve alimlerle bir araya getirmenin mutluluğunu yaşıyoruz." dedi.

Bu proje için uzun zaman çalıştıklarını ifade eden Tavman, İstanbul'da yüz alimi ve 50 yayınevini ağırlamaktan memnuniyet duyduklarını belirtti.

TYB İstanbul Şubesi Başkanı Mahmut Bıyıklı, "Bu topraklarda Arapça konuşanların soruşturmaya uğradığı zamanlardan bu günleri bizlere gösteren Allah'a hamdolsun. Bugün burada oluşan bu fotoğraf, 'Yeni Türkiye'nin mimarının eseridir. Kendilerine şükran borçluyuz." diye konuştu.

"Türkiye'ye Arapça kitap getirmek korkulan bir şeydi"

Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bedri Gencer, "Yakın bir dönemde Türkiye'de Arapça kitap getirmek korkulan bir şeydi. Şimdi ise Arapça kitap fuarları yapılıyor." dedi.

Gencer, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi, İstanbul Sultanahmet Vakfı (İSVA) ve Haşimi Yayınevi tarafından düzenlenen "2. Türkiye Arapça Kitap ve Kültür Günleri"ni AA muhabirine değerlendirdi.

Osmanlı döneminde yazışmaların çoğunun Arapça yapıldığını belirten Gencer, "Abdülhamid Han zamanında Arapçanın resmi dil olması gündeme gelmişti. Yakın bir dönemde Türkiye'ye Arapça kitap getirmek korkulan bir şeydi. Şimdi ise Arapça kitap fuarları yapılıyor. Eskiden kitap bulunamıyordu şimdi Arapça kitap okuyabilecek insan bulunamıyor. Dünyada yabancı dil krizini en derin yaşayan ülke Türkiye'dir." şeklinde konuştu.

Türkiye'de, Türkçeden İngilizceye çeviri yapabilecek insan sayısının az olduğunu savunan Gencer, şunları söyledi:

"Dünyada en yaygın dil İngilizce olmasına rağmen Türkçe klasikleri İngilizce'ye çevirebilecek insan bulmak zor. Yabancı dil krizi, bizim milli sorunumuz. Türkiye özüne dönecekse Arapça ile dönmeli. Bizim geleneğimizde Batı dilleri küçümsenmiştir ama Arapça kutsal dil olarak görülmüştür. Suriye'den Türkiye'ye gelen göçmenlerin en büyük sıkıntısı da bu. Türk halkıyla İngilizce bile anlaşamıyorlar."

Arap Baharı sonrası gelişen olayların Türkiye'deki yetersizlikleri ortaya çıkarttığını iddia eden Gecer, "Osmanlı, İslam dünyasının hem ilim hem kültür hem de siyasi lideriydi. Bugün Türkiye, İslam dünyasının bir nevi siyasi lideri konumunda ama kültürel liderlikten çok uzakta. Bu uçurumun giderilmesi gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Afganistan'dan Celalabad Üniversitesi Öğretim Üyesi Seyyid Ahmed Haşimi ise Osmanlı'nın bir dönem ilmin ve bilimin merkezi konumunda olduğunu, İslam dünyasına her şeyin buradan yayıldığını anlattı.

Arapçanın bugün 55 ülkede konuşulduğunu belirten Haşimi, "Yani Arapça bir dünya dili. Bu dilin sadece ilim alanında değil, kültür ve ticaret alanında da önemli olduğunu gösteriyor." vurgusunu yaptı.

Türk halkının ve yöneticilerinin İslam dünyasıyla bağlarının kopmadığını dile getiren Haşimi, fuarda karşılaştığı gençlerin Arapçayı öğrenerek İslam dünyasıyla daha güçlü ilişki kuracağına ve Türkiye'yi daha ileriye taşıyacağına inandığını aktardı.

Gazeteci yazar Turan Kışlakçı, İslam dünyasının en büyük sorununun okumamak olduğunu ifade ederek, "Ciltler dolusu kitaplar yazılmış ama okur bulamıyor." dedi. Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi, İstanbul Sultanahmet Vakfı (İSVA) ve Haşimi Yayınevi tarafından düzenlenen "2. Türkiye Arapça Kitap ve Kültür Günleri" kapsamında "15 Temmuz ve Benzeri Saldırılarla İslam Dünyasının İmtihanı" başlıklı panel gerçekleştirildi.

"Kitap çok okuyan yok"

Mustafa Yıldız'ın moderatörlüğünü yaptığı panele, Lübnanlı akademisyen Ali Cerati, gazeteci yazar Turan Kışlakçı, Lübnanlı araştırmacı yazar Ali Lagha ve araştırmacı yazar Müfid Yüksel katıldı. Turan Kışlakçı, panelde yaptığı konuşmada, İslam dünyasının en büyük sorununun okumamak olduğunu dile getirdi. Ciltler dolusu kitaplar yazıldığını ancak bu kitapların okuyucu bulamadığını anlatan Kışlakçı, "İbn-i Haldun'u bir gün Sicilya'dan bir heyet ziyarete geliyor. Heyet ona 'Endülüs çöktü ve Batılılar kitaba artık önem veriyorlar, üniversiteler kuruyorlar.' diyor. İbn-i Haldun dizlerine vurarak, 'Eyvah medeniyet Avrupa'ya kayacak.' diyor. Bunu 14. asırda söylüyor." diye konuştu.

İslam dünyasının 300 yıldır sömürge altında bulunduğunu ifade eden Kışlakçı, geçmişi, bütün hayatı boyunca kitap okuyan ve yazan bir nesil bulunduğunu ve bu neslin develer sırtında bir ülkeden diğerine kitap almaya gittiğini anlattı. Kışlakçı, bugün Mali'de, Irak'ta, İstanbul'da binlerce el yazması eserin okunmayı beklediğini söyledi.

Fas, Tunus, Mısır ve İstanbul'da çok sayıda kitap fuarlarının gerçekleştirilmesinin yeniden dönüşüme bir örnek olduğuna işaret eden Kışlakçı, "Medeniyet yeniden Batı'dan İslam dünyasına kayıyor. Yeniden bir medeniyet inşası ve İslam dünyasının sorunlarının çözümü için kitaplara yönelmek gerekiyor. Abbasiler döneminde Bağdat'ta yüzlerce kütüphane vardı. Bir kütüphanede 2 milyon kitap bulunuyordu." değerlendirmesinde bulundu.

"Kaynaklarımıza dönmeliyiz"

Lübnanlı araştırmacı yazar Ali Lagha, İslam dünyasının birbirine düşürüldüğünü savunarak, "Batılılar, İslam dünyasının geçmişte olduğu gibi öncü konuma yükselmesini istemiyorlar. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra büyük devletler arasında savaşlar olmadı. Hindistan ve Pakistan, İran ve Irak arasında ihtilaflı bölgeler oluşturarak silah sanayilerini buralara kaydırdılar." ifadelerini kullandı.

İslam dünyasında ırkçılığın yükseltilerek azınlıklar üzerinden bir baskının kurulduğunu ifade eden Lagha, aslında azınlıkların yüz yıllar boyunca en iyi muameleyi İslam dünyasında gördüğünü, barışçıl bir din olan İslam'ın terörden uzak olduğunu anlatma konusunda ise İslam alimlerine büyük görevler düştüğünün altını çizdi.

Lagha, "Türkiye'deki darbe teşebbüsü başta olmak üzere İslam dünyasında yaşananlara bakıldığında Müslümanların toplu intihar etmekte olduğunu görüyoruz. Kaynaklarımıza dönmeli ve bize güzel olan örnekler üzerinde durmalıyız. Maalesef Lübnan iç savaşında biz de elimize silah aldık ve şimdi çok pişmanız. Neden savaştığımızı hala anlamış değiliz. Savaşın bölgemizde daha yüz yıl devam edecek etkileri olacak. Türkiye'nin de böyle bir duruma düşmemesi temennisinde bulunuyorum." şeklinde konuştu.

Araştırmacı yazar Müfid Yüksel, İslam aleminin içinde bulunduğu duruma bakıldığında, her tarafta Müslümanların öldürüldüğünün ve birbirini öldürdüğünün görüldüğünü belirterek, "Irak'ta DEAŞ ve Yemen'de Husiler örneğinde olduğu gibi birçok felaketle karşı karşıyayız. Geçmişte de Moğol istilalarında da Moğolların bazı Müslüman kesimi Müslümanlara karşı kullandığını görüyoruz." dedi.

İslam dünyasının artık uyanma vaktinin geldiğini dile getiren Yüksel, İslam aleminin ihanetler tarihi ile karşı karşıya olduğunu, bunu değiştirmek için ilmin ve bilimin yükselişe geçmesi gerektiğini anlattı. Yüksel, İslam dünyasının birbiriyle doğru bir diyalog içerisinde olmasının önemine dikkati çekti.

Lübnanlı akademisyen Cerati, Türkiye'ye gelmekten mutluluk duyduğunu ifade ederek, "İstanbul'da tarihi mekanları gezdiğimde Müslümanların yükselişte olduğu dönemler aklıma geldi. Türklerin İslam'ın öncülüğünü yaptığı ve Avrupa'ya İslam'ı götürmeye çalıştığı dönemleri hatırladım." yorumunu yaptı.

Türkiye'nin İslam dünyasındaki konumunu koruması gerektiğini kaydeden Cerati, 15 Temmuz'da büyük bir badirenin atlatıldığını, bütün İslam dünyasında bu tür kötü olayların gerçekleşmemesi için kitapların önemli olduğunu vurguladı.

Yorumlar