"TİM İhracat Haftası 2017"

- Başbakan Yardımcısı Akdağ: - "Geçtiğimiz sene ekim ayında yayınlanan İş Yapma Kolaylığı Endeksi'nde Türkiye 69. sırada. Bu sene biraz mesafe aldık. Zannediyorum dün yayınlandı. Bu sene 60. sıradayız. Peki çok daha iyisini yapabilir miyiz? Yapacağız Allah'ın izniyle" - "Gümrük mesai ücretleriyle ilgili mutlaka bir hal çaresini bulacağız. İkincisi, ordino diye ödenmek zorunda kalınan para, aslında hukuksuz bir şey. Yani mevzuatımızda bu paranın ödeneceğine dair hiçbir şey yok. Mecburiyetten ödüyor bunu ihracatçılar ya da ithalatçılar. Bu mecburiyeti ortadan kaldırmamız için bizim biraz sahaya inmemiz lazım. Bu parayı kim alıyor nasıl alıyor birkaç kişinin canını biraz yakarsak, herhalde bunu da çözeriz"

Google Haberlere Abone ol
"TİM İhracat Haftası 2017"

İSTANBUL (AA) - Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, "Geçtiğimiz sene ekim ayında yayınlanan İş Yapma Kolaylığı Endeksi'nde Türkiye 69. sırada. Bu sene biraz mesafe aldık. Zannediyorum dün yayınlandı. Bu sene 60. sıradayız. Peki çok daha iyisini yapabilir miyiz? Yapacağız Allah'ın izniyle." dedi.

Akdağ, İstanbul Kongre Merkezi'nde Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından düzenlenen "TİM İhracat Haftası 2017" etkinliğindeki konuşmasında, şirketlerle kurumların başarılı olmak, dönüşüm yapmak için yaptıkları ya da yapacaklarının birbirinden çok farklı olmadığını söyledi.

Kendisinin esnaf çocuğu olduğunu, babasının ölümünün ardından 1997'de onun mandıra işini devraldığını anlatan Akdağ, "İşlerimizi yürütecek başka kimse yoktu. O yüzden işlere bodoslamasına daldım. Üç sene çalıştım. Üç senede bir yıl iyi para kazandık, bir yıl başa baş gitti, bir yıl zarar ettik. Hepsini toplayınca gerçekten hayat dersi olarak çok önemli bir üç yıl geçirdiğimi geriye döndüğüm zaman hatırlıyorum." ifadelerini kullandı.

2002 ile 2013 yılları arasında, 10 yıl 3 ay kadar Sağlık Bakanlığı yaptığını hatırlatan Akdağ, bu süreçte Türkiye'nin bütün dünyanın takdir ettiği bir sağlıkta dönüşüm yaşadığının altını çizdi.

Bakanlıktan ayrıldıktan sonra davetli olarak gittiği Harvard Üniversitesi'nde 5 yıl boyunca sistem dönüştürme, dönüşüm işinin liderliği, performans geliştirme konularında dersler verdiğini anlattı. Başarılı dönüşümler gerçekleştirmiş, arasında politikacıların da olduğu 15 kişilik grupla yılda iki kez kurslar verdiklerini belirten Akdağ, bu süreçte özellikle Sağlık ve Maliye Bakanlarına tecrübelerini aktardıklarını dile getirdi.

- "Performans yönetimine geçmek gerekiyor"

Şirketlerin sahipleri ve yönetim kurullarının liderlik kabiliyetinin son derece önemli olduğuna değinen Akdağ, değişim yönetiminin de önemli hale geldiğinin altını çizerek, şöyle devam etti:

"Siz neyi yapmak isterseniz isteyin, eğer birlikte çalıştığınız kişilerde o değişime önce inanmayı, onu arzu etmeyi, onun nasıl yapılacağını bilmeyi, bilmenin yanına onun maharetini eklemedikçe, dönüşmek mümkün değil. Bunu biz kamuda da birçok kereler gördük. Bununla beraber, mutlaka performans yönetimine geçmek gerekiyor, verimliliği, etkinliği artırmak için. Sağlıkta çok şey konuşuluyor. Diyoruz ki 'Hastaneleri bir çatı altına topladık, aile hekimliği kurduk.' Ama bunlar teknik meseleler. Bizi ileriye taşımazdı bunlar tek başına. Biz o kötü işletmeler olan sağlık kuruluşlarını bir çatı altında toplayıp, işçilere ait olan SSK'nın hastaneleriyle Sağlık Bakanlığı'na ait hastaneleri bir araya toplayıp bir başarı hikayesi oluşturmak yerine büyük bir başarısızlık hikayesi de oluşturabilirdik. Aynı çatı altına toplamak başarılı olmak için tek başına bir gerekçe teşkil etmez. Ne yaptık? Personelimizin performansını artıracak birtakım teşvik unsurları getirdik kamuda pek de alışılmamış biçimde. Öyle ki birçok hastanede doktorların performansı üç katına, dört katına çıktı uyguladığımızı ücret politikalarıyla performans ek ödemeleri politikalarıyla ki bunlar kamu açısından pek kabul edilebilir alışkanlıklar da değildi."

- "Kamu sektörü güçlü olmalı"

Akdağ, bu değişimlerin ilk yıllarında Danıştay ve Anayasa Mahkemesi ile yaşadıkları zorluklar olduğunu, bu süreçte kamu özel ortaklığını da sıkça kullandıklarını ifade etti.

Sağlıkta kamu sektörünün hep güçlü olmasını istediğini belirten Akdağ, dünya örneklerinin de bunu gösterdiğinin altını çizerek, "Eğer kamu sektörü güçlü olursa özel sektörden de verimli, hesaplı hizmet alabilirsiniz. Aksi takdirde Şili'de, ABD'de, Güney Afrika'da olduğu gibi sağlık sistemleri çıkmaza da girebiliyor." dedi.

Devletin hastanelerinde hizmetin önemli bir kısmını özel sektörden edinmeye başladıklarını kaydeden Akdağ, şöyle devam etti:

"Bunu taçlandırdığımız son model şehir hastaneleridir. Şehir hastanelerinde şu anda 19 hizmeti özel sektör veriyor. Binaya ait 6 hizmet, ısınmasından tutun da binanın teknik idamesine varıncaya kadar... Bir de tıbbi destek hizmetleri dediğimiz 13 hizmet. Temizlik, yemek, bilgi işlem, oradan laboratuvar, görüntülemeye varıncaya kadar... Bu çalıştı, gerçekten çok da başarılı olduk. Bugün Türkiye'de kişi başına 550 dolarla bunun aşağı yukarı 400 dolarını kamu harcamaktadır, Amerika'da kişi başına 9 bin dolar harcamanın muadili olan ve bazen ondan daha iyi hizmet veriyoruz. Avrupa'da bu miktarlar kişi başına 3 bin, 5 bin dolar, biz sadece 550 dolar harcıyoruz."

- Kamudaki gereksiz bürokrasi

Akdağ, 3,5 ay önce Bakanlar Kurulu'nda yapılan görev değişikliğiyle Başbakan Yardımcısı olduğunu, yatırım ortamının iyileştirilmesinin de artık kendi sorumluluk alanlarında yer aldığını kaydetti. Bir ülkede yatırım yapılmasının teşvik edilmesi için ülkede önce ekonomik güven ortamının olması gerektiğini vurgulayan Akdağ, şöyle konuştu:

"Hukukun iyi, doğru çalışması, hızlı çalışması lazım. Ekonomik makro göstergelerin iyi olması lazım. Ekonomik makro göstergelerle ilgili çalışmaları hükümetimizde Mehmet Şimşek kardeşim takip ediyor, Başbakanımızın adına. İkinci konu teşvik mekanizmaları. Teşvik mekanizmalarıyla ilgili hususları da Hazine ve Ekonomi Bakanlığımız takip ediyor. Üçüncü konu da yatırım ortamıyla ilgili süreçlerin iyileştirilmesi. Bana verilen görev, bu konunun koordine edilmesi. Bu konu birçok bakanlığı ilgilendiriyor. Yani yatırımcı olarak sizin yeni bir fabrika kurarken belediyeye başvurduğunuz ilk andan itibaren karşınıza çıkan problemler, gereksiz bürokrasi, herkesi bıktıran süreçler, ta ki ruhsatınızı alıncaya kadarki süreçler... Hesap ediyoruz, 19 adımda iş yapmak lazım ve bu 19 adımdaki işten dolayı da Dünya Bankası'nın İş Yapma Kolaylığı Endeksi'nde bu açıdan Türkiye 100 bilmem kaçıncı sıraya geliyor. Aynı husus o iş yerine elektrik bağlatırken, tapuya gittiğinizde, verginizi ödemek istediğinizde karşınıza çıkıyor. Bir kalemde vergi ödeyebilecekken ya da beyannameyi doldurabilecekken, Sosyal Sigortalar ayrı bir beyanname istiyor, Maliye Bakanlığı ayrı bir beyanname istiyor. Bir emlak vergisini yatırmanız lazım bir de tabela vergisi yatırmanız lazım. Dolayısıyla hem yatırımcılarımızı, iş adamlarımızı bıktıran süreçler haline dönüşüyor hem de Dünya Bankası'nın Türkiye'de iş yapma kolaylığı sıralamasında bizi maalesef geriye düşürüyor."

Akdağ, Dünya Bankası'nın uzmanlarının her yıl mart-nisan aylarında Türkiye'ye geldiklerini ve mevzuata baktıklarını, uzmanların ellerinde çok iyi geliştirilmiş bir ölçüm mekanizması olduğunu kaydetti.

- "İflas hukuku istismar ediliyor"

Türkiye'de "iflas erteleme" diye bir hukuk olduğunu, bu mahkemelerin sonuçlanmasının ise ortalamada 5 yılı bulduğunu belirten Akdağ, "Sorduk Adalet Bakanlığımıza 'Bu kadar süren bir dava, demek ki çok önemli bir mesele. O zaman bu iflas ertelemelerinin iflasla sonuçlananların oranı kaç?' 'Yüzde 3.' Demek ki piyasada bu, istismar edilen kötü bir mekanizma. Bu birçok insanı da mağdur ediyor. Ben eğer iflas ertelemeye başvurmuşsam, siz de benden alacaklıysanız sizi mağdur etmiş oluyorum. O zaman bunu birlikte keşfedip birlikte düzeltmek gerekiyor." dedi.

Bu sebeple hükümetin Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu oluşturduğunu belirten Akdağ, bir Başbakan Yardımcısının sorumluluğunda, birçok bakanlık, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının her yıl bir araya gelerek adeta bir "sipariş listesi" verdiklerini anlattı.

Bu listenin ilgili Başbakan Yardımcısının koordinasyonunda çalışıldığını vurgulayan Akdağ, şöyle devam etti:

"Böylece bir taraftan özel sektörümüz, üretenler, yatırım yapanlar, satanlar, alanlar, ihraç edenler, öbür taraftan da kamu bir arada çalışarak bu sipariş listesinden belli birtakım kalemleri seçiyorlar. Genelde geçmiş yıllara baktığım zaman taleplerin üçte birinin 'Bunları gerçekleştiririz.' diye seçildiğini bunun da üçte birinin hayata geçirildiğini görüyoruz. Yani sipariş listesinde 100 kalem varsa bunun 35'i 'Tamam gerçekleştirelim.' diye kararlaştırılıyor, o 35'in de toplamda 100 üzerinden 12'si halledilmiş oluyor. Böylece biz yeterince mesafe alamıyoruz. Yeterince mesafe alamadığımızın göstergesi nedir? Geçtiğimiz sene ekim ayında yayınlanan İş Yapma Kolaylığı Endeksi'nde Türkiye 69. sırada. Bu sene biraz mesafe aldık. Zannediyorum dün yayınlandı. Bu sene 60. sıradayız. Peki çok daha iyisini yapabilir miyiz? Yapacağız Allah'ın izniyle. "

Türkiye'yi bu endekste üst sıralara taşımak için çalışma yöntemlerini değiştirdiklerini vurgulayan Akdağ, "Bu sene ben bakanlarımızla ayrı ayrı yaklaşık 10 toplantı yaptım. Daha da yapacağım. Bütün bunları bir ayda gerçekleştirdik. Teknisyenlerle de bir araya geldim. İşe göstergelerden başladık. Dedik ki 'Türkiye'yi bu sene 40'lı, 30'lu sıralara çekebilir miyiz?' Zaman az. Nisan'a kadar 5 ay var. Mevzuat değişecekse mevzuatı değiştireceğiz. Daha sonra uygulamaya sokacağız." ifadelerini kullandı.

- Gümrük mesai ücretleri

Başbakan Yardımcısı Akdağ, gümrük mesai ücretlerinin kaldırılması ve ordino kaynaklı ilave maliyetin kaldırılması yönündeki talepleri de bildiklerini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Benim üstünde çalıştığım iki konuydu bu. Gümrük mesai ücretleriyle ilgili mutlaka bir hal çaresini bulacağız. İkincisi, ordino diye ödenmek zorunda kalınan para, aslında hukuksuz bir şey. Yani mevzuatımızda bu paranın ödeneceğine dair hiçbir şey yok. Mecburiyetten ödüyor bunu ihracatçılar ya da ithalatçılar. Bu mecburiyeti ortadan kaldırmamız için bizim biraz sahaya inmemiz lazım. Bu parayı kim alıyor nasıl alıyor birkaç kişinin canını biraz yakarsak, herhalde bunu da çözeriz. İnşallah bu sene bunu da çözeceğiz Allah'ın izniyle."

Çağrı merkezleri açısından da Türkiye'nin önemli bir potansiyeli olduğuna değinen Akdağ, bu alanın "hizmet ihracatı" anlamına geldiğini dile getirdi. Türkiye'nin sahip olduğu genç nüfusu ve mükemmel telekomünikasyon altyapısıyla çok avantajlı olduğunu vurgulayan Akdağ, gençlere mutlaka lisan öğretmek gerektiğini söyledi.

TİM veya diğer meslek örgütlerinin bu işi ciddiyetle ele alması gerektiğini dile getiren Akdağ, "Biz Türk milli eğitim sisteminde çocuklarımıza bir yabancı lisan öğretmeyi henüz başarabilmiş değiliz. Bu bir gerçek. 'Bunu nasıl yaparız?' diye uğraşıyoruz, tartışıyoruz, konuşuyoruz, çözüm yolu bulmaya çalışıyoruz ama bunu sizin yapmanız mümkün." dedi.

Ar-Ge ve inovasyon konusunda da destek vermeye hazır olduklarını vurgulayan Akdağ, yükte hafif pahada ağır teknolojik ürünleri satma konusunda asıl görevin özel sektörde olduğunu belirtti.

Recep Akdağ, İflas Kanunu'nu da değiştirmek üzere hazırlıklarını yaptıklarını, bunları sektör temsilcileriyle görüşerek son halini vereceklerini kaydetti. Yapmaları gereken yeni kanun maddeleri varsa her bakanlığın kendi üzerine düşeni yapmasını beklediklerini, bunun da zor bir iş olduğunu belirten Akdağ, "Bunun yerine biz yatırım ortamını iyileştirmeyle ilgili paket yapacağız, kaç madde varsa hepsini içine koyacağız, bir seferde çıkaracağız, bitip gidecek. Bununla beraber yönetmelikleri ve ikincil düzenlemeleri de yanına koyacağız. Maksadımız bu yılın sonuna kadar, iki ayımız var ama yapabiliriz Allah'ın izniyle, iki ayda gerekli mevzuat değişikliklerini bitirmektir. Ondan sonraki üç, dört ay size düşen önemli bir husus, piyasada, şirketlerde bu değişikliklerin algılanmasını sağlamak için bize yardım etmenizdir. Nisan ayında yatırım ortamıyla ilgili raporu yazmak üzere Dünya Bankası uzmanları Türkiye'ye geliyorlar. Ocak, şubat, mart aylarını böyle geçirmek durumundayız." ifadelerini kullandı.

- KKTC ile ilişkiler

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi'den KKTC ve Türkiye arasındaki alışveriş noktasında neye ihtiyaçları olduğu konusunda bir rapor hazırlamasını isteyen Akdağ, KKTC'nin Türkiye için stratejik bir alan olduğunu vurguladı.

Akdağ, "Bundan çok daha önemlisi orada bizim kardeşlerimiz yaşıyor. Güney Kıbrıs'ı batının şımarık çocuğu haline getirdiler. Kasten bunu yaptı bunu Avrupa Birliği ve işleri çıkmaza soktular. Masaya oturduğumuz her seferinde çözümsüzlükle kalkıyorlar." dedi.

KKTC'nin ciddi bir potansiyeli olduğuna değinen Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şu anda kişi başına 13-14 bin dolar civarında kişi başına düşen gelirleri olduğu söyleniyor. Bunu 20-25 bin dolarlara çıkardığımız zaman adada sorun kendiliğinden biter. Oraya su götürdük, müthiş bir iş yapmışız. Allah razı olsun Cumhurbaşkanımızdan, Başbakanımızdan, Veysel Bey'den, değerli bakanımızdan... Denizin 250 metre altından oraya aşağı yukarı 75 milyon metreküp su götürüyoruz ve bu suyun 25-30 milyon metreküpü içme suyuna yetiyor, geriye kalan 40 milyon metreküpüyle Güzelyurt ve Mesarya ovalarını sulayabileceğiz. En azından iki ovanın birini tamamen sulayabileceğiz. Yollar iyi biçimde yapılmış. Şimdi elektrik götüreceğiz. Enerji Bakanlığımızla bu ekonomik program çerçevesinde görüşüldü. KKTC'de elektrik pahalı. Aşağı yukarı 50 kuruş civarında, bunu 20-25'lere çekmek mümkün olabilecek. Bir kabloyla elektrik götürüyoruz. Bir hastane yapacağız. Allah'ın izniyle öyle bir hastane inşa edeceğiz ki bunu da kamu-özel ortaklığıyla inşa etmeyi düşünüyoruz, Güney Kıbrıslı Rumlar buraya gelerek hizmet alma ihtiyacını duyacaklar. Çünkü bir adada sağlık hizmetine ihtiyacınız olduğu zaman başka bir yere gitmek çok zor."

Başbakan Yardımcısı Akdağ, KKTC'de bir de OSB kurulmasını istediklerini kaydetti.

Akdağ daha sonra "TİM İhracat Haftası 2017" etkinlikleri kapsamında üniversiteler arası düzenlenen proje yarışmasında dereceye girenlere ödüllerini verdi.

Yorumlar