Yurtta yetişen gençlerden 'koruyucu ailelik' çağrısı

Yetiştirme yurtlarında yetişen ve kendileriyle aynı kaderi paylaşan çocuklar için dernek çatısı altında bir araya gelen gençler, tüm vatandaşlara koruyucu aile olma çağrısında bulundu.

Google Haberlere Abone ol
Yurtta yetişen gençlerden 'koruyucu ailelik' çağrısı

Yetiştirme yurtlarında yetişerek yaşama atılan gençlerin, kendileriyle aynı kaderi paylaşan çocuklar için 2007 yılında kurduğu Hayat Sende Derneği'nin Genel Başkanı Mustafa Dikyar ve Başkan Yardımcısı Bayram Tunçbilek, koruyucu ailelik sisteminin önemi hakkında AA muhabirine açıklamalarda bulundu. 

Dernek Genel Başkanı Dikyar, her çocuğun kendini güvende hissedebileceği, sevildiği, sağlıklı bir biçimde büyüyeceği, eğitimini ve gelişimini destekleyecek bir aileye ihtiyacı olduğunu vurgulayarak, şu an binlerce çocuğun bu sevgiden yoksun olduğuna dikkati çekti. 

Dernek olarak koruma altında yetişen çocukların hak ettikleri aile ortamlarında hayata hazırlanmasını sağlamayı amaçladıklarını vurgulayan Dikyar, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Devlet tarafından bu çocuklara en iyi hizmetler sağlanabilir, kurumların fiziki altyapıları iyileştirilebilir ama aile sevgisinin kaynağı yalnızca ailededir. Bu noktada koruyucu aileler oldukça önemli bir görev üstlenerek koruma altındaki çocuklara sevgi dolu aile ortamı sunuyor. Biz yüzlerce farklı aileyle tanıştık ve gördüğümüz gerçek bu. Koruyucu aileler sevgi ve sabırlarıyla birçok zorluğu aşıp çocukların hayatında gerçekten fark yaratıyor, ışık oluyor, umut oluyor. Onlarda yaşamın bilgeliğini görüyoruz. Sevginin aşamayacağı hiçbir engelin olmadığını görüyoruz."

"Uzmanlaşmış ailelere ihtiyacımız var"

Dikyar, bugün 5 binin üzerinde koruyucu ailenin bulunduğuna işaret çekerek, "Koruyucu ailelik Cumhurbaşkanımızın eşi Sayın Emine Erdoğan'ın himayelerinde yürütülen Gönül Elçileri projesiyle ivme kazandı. Oldukça önemli bir yol kat edildi ama 13 bin çocuğun hala personel eliyle bakıldığını düşünürsek gidilmesi gereken de önemli bir yol var." dedi.

Koruyucu aile sisteminde farkındalığın arttırılması ve sivil toplumla daha fazla işbirliği yapılması gerektiğini aktaran Dikyar, özel durumları olan çocuklar için hayata geçirilen "uzmanlaşmış koruyucu aile" modelinin de yaygınlaştırılması gerektiğini ifade etti.

Dikyar, "Sadece gönüllü koruyucu ailelik algısından sıyrılmamız gerekiyor. Dolgun maaşlı, üniversite mezunu, profesyonel, devlet tarafından sürekli travma çözme gibi eğitimlerle desteklenmiş, uzmanlaşmış ailelere ihtiyacımız var." şeklinde konuştu.

İslam ülkelerine koruyucu aileliği anlatıyorlar

Hayat Sende Derneği Genel Başkan Yardımcısı Tunçbilek ise koruyucu aileliğin özellikle devlet kanadında çok ciddi bir şekilde sahiplenilmesinden duyduğu mutluluğu dile getirdi.

Bunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın vali eşlerini harekete geçirmesinin çok önemli bir payı olduğunu vurgulayan Tunçbilek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Her şey önce başkasının çocuklarını sevmekle başlamak gerekiyor. Bu konuda Türkiye'de ciddi bir şekilde ivme katedildi. Burada üzerinde durulması gereken nokta, çocuk koruma sisteminin, kültürlerin odağında gelişmesi gerektiği. Batıdaki çocuk koruma sistemini Türkiye'ye uyarladığınız zaman olmaz, gelişmez. Çünkü toplum olarak kültürümüz, dinimiz farklı.

Dernek olarak koruyucu ailelik konusunda İslam ülkelerine destek vermeye çalışıyoruz, onlara sistemi anlatıyoruz. Çalıştığımız 7-8 İslam ülkesi var. Örneğin Ürdün'e gittik, sadece 80 cocuk koruyucu ailedeydi ve bununla gurur duyuyorlardı. Kırgızistan'da koruyucu ailelik sisteminde 8 çocuk vardı. Şimdi oralara teknik destek vermeye çalışıyoruz."

"Bir sürü çocuk yatılı okullara gönderildi"

Kendisinin 5 yaşından, dernek başkanı Mustafa Dikyar'ın ise 8 yaşından itibaren yetiştirme yurtlarında büyüdüğünü dile getiren Tunçbilek, 1990'lı yıllardaki hızlı siyasi geçişlerden yurtlardaki çocukların da çok olumsuz bir şekilde etkilendiğini anlattı.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kurulmasıyla çocuklarla ilgili unutulan kurumların yeniden hatırlandığını söyleyen Tunçbilek, "Yurtta bir müdür şort giymeyi yasaklardı, 6 ay sonra şort giymek serbest olurdu. Daha 12-13 yaşındaydık. Çok fazla baskı vardı o dönemlerde, unutulan kurumlardı. Bakanlığın kurulması çocuklar için müthiş bir fırsat oldu." değerlendirmesini yaptı.

Tunçbilek, şunları kaydetti: "1990'larda Avrupa Birliği, yuvaların boşaltılarak koruyucu ailelik, evlat edinme gibi sistemlerin yaygınlaştırılmasını istemişti. Bunun üzerine 1995-1996 yıllarında 'yuvaları boşaltıyoruz' diyerek çocukların yatılı okullara gönderilmesi kararı alınmıştı. Bir sürü çocuk zar zor alıştığı kurumdan, hiç bilmediği, tamamen yabancı olduğu şehirlerdeki yatılı okullara gönderildi. Ben de yaşadım bunu. O dönem gönderilen çocukların büyük bölümü yurda geri dönmek istedi ama kabul edilmediler. 'Sizin yeriniz yatılı okul.' dediler. Bu yüzden yatılı okullardan kaçan birçok çocuk oldu. Şu anda hala binlerce kişi o dönem yapılan uygulamanın mağduriyetini yaşıyor."

O dönem koğuş tipi yurt sisteminde çocuklara geleceğini planlamaya yönelik bir yol göstericilik yapılmadığını da belirten Tunçbilek, "Koğuş tipi bir yurt değil de o dönem koruyucu aile yanında büyümüş olsaydım, geleceğimi daha güvenli, daha endişesiz bir şekilde planlayabilirdim. Çünkü muhakkak isteklerimizi, hayallerimizi daha değerli gören bireyler olacaktı. Ben de buna göre yönlendirilecektim." diye konuştu. 

Yorumlar