Marmara Depremi'nde yürek burkan mektup yazdı Bingöl depreminde hayatını kaybetti

Ferhan Bingöl 1999 depreminden hemen sonra bölgeyi ziyaret ediyor. Yaşanan acıları yerinde görüyor. Depremlerin neden olabileceği yıkımları bizzat tecrübe ediyor. Bingöl'e döndükten sonra depremlerle ilgili bir mektup kaleme alıyor. Mektubunda depremler nedeniyle yaşanan acıları, depremlerin neden olduğu etkileri, depremlere sebep olan ihmalkârlıkları yazıyor. Mektubu kaleme aldığında henüz 14 yaşında olan Ferhan 4 yıl sonra Bingöl'de meydana gelen depremde iki kardeşiyle birlikte enkaz altında kalarak hayatını kaybediyor. Ferhan, depremlere yol açan ihmalkârlıklara izin verilmemesi gerektiğini "Bir bebeğin kaderi, demir, beton ve para çalan o kanlı ellerde olmamalı" şeklinde vurgulamıştı henüz 14 yaşındayken yazdığı mektupta.

Google Haberlere Abone ol
Marmara Depremi'nde yürek burkan mektup yazdı Bingöl depreminde hayatını kaybetti

Mehmet Güner - Sonhaberler | Haber Merkezi 

Marmara Bölgesi'nde 17 Ağustos 1999 yılında meydana gelen depremin üzerinden 18 yıl geçti. Depremde hayatını kaybedenler için çeşitli etkinlikler düzenlenirken, o günü yaşayanlar ve yakınlarını kaybedenler için acılar yeniden tazelendi. 1999 depreminde değil ancak 2003 Bingöl depreminde hayatını kaybeden Ferhan diğer adıyla Ceylan Bingöl'ün 1999 Marmara Depremi ile ilgili çok ilginç bir hatırası ortaya çıktı. Ferhan'ın 2003 Bingöl depreminde hayatını kaybetmeden önce Marmara depremiyle ilgili 3 sayfalık yürek burkan bir mektup kaleme aldığı ortaya çıktı. Marmara Depremi'yle ilgili düşüncelerini, depremlerin etkilerini, ihmalkârlıkların neden olabileceği acıları kaleme alan Ceylan'ın mektubundaki bazı satırlar, belki de 4 yıl sonra Bingöl'de yaşanacakları ve sonuçlarını açıkça anlatıyordu: 

Hiç suçu olmayan ağzı süt kokan bebekler annesiz, babasız kalıyor, gencecik insanlar ailesini, gözü yaşlı anne ve babalar da evlatlarını kaybediyor Bu insanların ne günahı var? Belki kimimiz yarın kimimiz de daha erken öleceğiz. Ama her şeyin bir bedeli olmalı ölümün de ve ölüm kendi çıkarları peşine düşmüş birinin beton çalarak, demir, para çalarak o kanlı ellerinde olmamalı. Zavallı bir bebeğin kaderi o ellerde olmamalı.

2003 yılında Bingöl'de meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki deprem henüz 17 yaşında olan Ferhan Bingöl'ü de ailesinden, bu dünyadan, aramızdan alıp götürdü. Ferhan'dan geriye kalan ise Marmara Depremi için yazdıkları ve kendi hayatını da kaybettiği Bingöl depreminde de aynen zuhur eden tespitleri ve düşünceleri oldu. Ferhan Bingöl, Marmara Depremi'nden sonra, okuduğu Bingöl Anadolu Lisesi'nde bir etkinlik kapsamında deprem konulu bir kompozisyon kaleme alıyor. Kompozisyonda yer alan tespitler, düşünceler ve tahminlerin ne kadar doğru ve isabetli olduğu ise 4 yıl sonra Bingöl'de meydana gelecek ve onun da hayatına mal olacak deprem ile anlaşılıyor. 

Babası iş adamı Şahin Bingöl tarafından bizimle paylaşılan 'Minik Yavru' başlıklı mektup, "Kalbimizin hazı kimi zaman hayatın hızına yetieşememektedir. Çünkü; hayat yaşanması çok zor, kaybetmesi de kolaydır ve depremler de onun bir parçası olmuştur" satırlarıyla başlıyor. 
 
"Depremler, kimimiz bu sözcüğü duyunca korkudan sapsarı kesiliyor, kimimiz gözleri nemli siyah ufka bakıyor belki kimimizin beyninde fırtına kopuyor, yüreğimizde depremler oluyordur. Ama yeryüzündeki depremlerin yarsınıda beynimdeki ve kalbimdeki depremler bir hiç. Neden bir şeyleri kaybedince değerini anlar, hayatımızı keşkelerle sınırlandırır, afetlere davetiye çıkartırız?" diyer soruyor ve ekliyor, "Ben bu soruyu hala çözemedim". 

Ferhan bu soruya yine kendi mektubunda cevabını veriyor ve şöyle diyor:

Çünkü; insanlarımız o kadar yozlaştı, hayat o kadar pasifleşti ki, Allah da artık bizi kaderimizle başbaşa bırakıyor. Ne zaman gülen gözlerimle gökyüzüne baksam bulutların güzelliğini, onların arasına gizlenmiş hayata göz kırpan minik, sevgi dolu melekleri görüryorum. Ne zaman kucağıma bir kuş alsam, özgürlüğü ve mutluluğu ruhumda hissediyorum. En ömemlisi, ne zaman küçük bir çocuğun elini tutarak gözlerine baksam gözlerinde kayboluyor, içimden haykırıyor ve o minik yavurunun annesini arıyorum. Evet, annesini, zavallı bebek henüz hayatın tuzundan, biberinden faytalanmayan o yavrunun günahı ne? Neden hayat onu en canalıcı noktasından vurdu? Neden gece 02.30'da kocaman taş yığınlarının altına gömüldü. İlginç, hem de çok, hiç suçu olmayan ağzı süt kokan bebekler annesiz, babasız kalıyor, gencecik insanlar ailesini, gözü yaşlı anne ve babalar da evlatlarını kaybediyor. Bu insanların ne günahı var? Belki kimimiz yarın kimimiz de daha erken öleceğiz. Ama her şeyin bir bedeli olmalı ölümün de ve ölüm kendi çıkarları peişne düşmüş birinin beton çalarak, demir, para çalarak o kanlı ellerinde olmamalı. Zavallı bir bebeğin kadei o ellerde olmamalı. 

DEPREM BÖGESİ İZLENİMLERİNİ DE YAZMIŞ

Ferhan'ın Marmara Depremi sonrası bölgeye yaptığı ziyaret sırasındaki düşünceleri de mektupda yer alıyor. İşte o kısımlar: 

Depremler her şeyi aldı herkesten. Kimimiz bunu hayatın gamsızlığına vururu, kimimiz kader diye geçiştirir kimimiz de başkalarını suçlarız. Bir sabah gözlerimi açtım ve ne gördüm biliyor musun? Tabi ki hayır. Yokluğu, hiçliği, yıkılışı, gördüm ben. 15 yaşındaki torununun fotoğrafını göğsüne bastırmış yaşlı bir dedeyi, onun gözlerindeki umudu, kalbindeki sızıyı gördüm. En önemlisi, arkasındaki enkazın yüreğine yansıdığını gördüm. Ben aslında görmek istemediklerimi gördüm. Bingöl'den Bolu, İzmit ve Düzce'ye giderken ne gördüm biliyor musun? Yıkık, dökük okullar, evler, camiler gördüm. Binlerce insanın umut beklediği bir şehrin yok oluşunu gördüm. İnsanların kalbindeki sızıyı, gözlerindeki yaşları gördüm. Aynı zamanda yüreği sızlamayan, taş yürekli konut sahipleri ve minik bir bebeğin avuçlarındaki kan damlalarını gördüm. Bir kez daha öldüm.

YÜREK BURKAN SON CÜMLELER

Ferhan'ın mektubundaki son satırlar ise sanki gelecekte yaşanacakları sezmiş gibi yazdığını düşündürüyor insana:

"Ben artık yüreğimi mavi tutmayı biliyorum. Belki yarın yine deprem olacak anne, baba, umut ve arkadaşlarım ölecek. Ama ben ellerimde çiçekle enkazlar içinden o minik yavruyu bekleyeceğim. Çünkü, umut onda o da benim gözlerimde gizlidir. Haydi uzat elini ve karanlıklardan sıyrıl, minik yavru annesini arıyor. Gözlerinde yaş, elinde bir dilim bayat ekmekle annesini arıyor... Haydi yardım et ona..."

İşte Ferhan'ın yürek burkan o mektubu: 

Yorumlar