Yolsuzluk ve rüşvet davasını kapatma kararına itiraz reddedildi

Ankara Barosu avukatlarından Sedat Vural'ın, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına ilişkin verilen 'kovuşturmaya yer olmadığına' dair karara itirazı reddedildi. Avukat Vural, karara itiraz dilekçesini, Ankara Nöbetçi 6. Ağır Ceza...

Google Haberlere Abone ol
Yolsuzluk ve rüşvet davasını kapatma kararına itiraz reddedildi

Ankara Barosu avukatlarından Sedat Vural'ın, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına ilişkin verilen 'kovuşturmaya yer olmadığına' dair karara itirazı reddedildi. Avukat Vural, karara itiraz dilekçesini, Ankara Nöbetçi 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 29.05.2014 tarih ve muhabere: 2014/368 sayısı ile direk nöbetçi Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na gönderdiğini söyledi.

Cumhuriyet Savcısı Ekrem Aydıner, kararında, "Ankara Barosu Avukatlarından Sedat Vural'ın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığı ile gönderdiği Başsavcılığımızın 2012/125043 sayılı soruşturması sonunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itirazına ilişkin 12/04/2014 tarihli dilekçesi incelendi. Yapılan incelemede, itiraz eden avukat Sedat Vural'ın, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2012/125043 sayılı soruşturma evrakında taraf sıfatının bulunmadığı, CMK 173. maddesi gereğince kovuşturmaya yer olmadığına dair karara suçtan zarar görenin itiraz edebileceği, avukat Sedat Vural'ın CMK 172 maddesinde sayılan kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın tebliği gereken ve dolayısıyla CMK 173 maddede sayılan kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz hakkı bulunan kişilerden olmadığı anlaşıldığından itiraza ilişkin talebin reddine, bu konuda herhangi bir işlem yapılmasına yer olmadığına kararın ilgili tebliğine itirazı kabil olmak üzere karar verildi." dedi.

Cihan muhabirine konuşan Vural, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına daha sonra atanan İstanbul Savcısı Ekrem Aydıner'in hukuku çiğnemeye ve mahkeme gibi karar vermeye devam ettiğini söyledi. 17 Aralık TOKİ soruşturmasında hukuken mahkemenin yapması gereken toplanan delillerin suç kanıtlılığı konusunda tüm delilileri yok sayıp kendisini mahkeme yerine koyarak, hukuksal ve kanıtsal gerçeklere aykırı şekilde 'kovuşturmaya yer olmadığı'na kararı veren savcı Aydıner'in, itiraz ettiği bu kararına karşı CMK 172 ve 173 maddelerinin amir hükümlerine göre yapması gereken yasal görevi; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 12.05.2014 tarih ve 2014/1354 (iç muh) sayılı yazısıyla kendilerine Bakırköy Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi'ne iletmek üzere gönderilen itiraz dilekçesini ve itiraza konu soruşturma dosyasını ivedilikle Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'ne göndermesi gerektiğini vurguladı.

"HUKUKSUZ, KEYFİ UYGULAMAYA SOMUT KANITTIR"

Vural, şöyle devam etti: "Ne yazık ve acıdır ki savcı Aydıner; verdiği 'kovuşturmaya yer olmadığı' kararında olduğu gibi, yine kendisini mahkeme yerine koyarak, Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'nin yetkisinde olan, itirazım konusundaki kararı; yasal görev ve yetkisi olmamasına karşın tarafıma 27.05.2014 tarihinde tebliğ edilen ve itirazımın reddini içeren 16.05.2014 tarihli karar başlıklı yazısı ile kendisi vermiştir. Bu karar, öncelikle karar gerekçesi yapılan CMK 172 ve 173 maddeleri ile Yargıtay'ın kökleşmiş içtihatlarına ve de yıllardır yapılan uygulamaya açıkça aykırıdır. Bu durum, savcı Ekrem Aydıner'in itirazıma konu yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında nasıl bir tarafgirlik ve önyargı içerisinde bulunduğuna; AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarında 'adil yargılanma hak ihlali' olarak görülen yasal temele dayanmayan, hukuksuz 'keyfi' uygulamaya somut kanıttır. Ayrıca bu durum, savcı Aydıner'in yaptığı görev ve hukuku bilen ve bilmek zorunda olan hukukçu kimliği nedeniyle, bilerek ve isteyerek yapılan cezai ve idari disiplin 'görev suçunu' oluşturmaktadır. Öncelikle itirazıma konu soruşturmanın 'tarafsızlık' içerisinde yürütülmesini teminen; savcı Aydıner'in işbu soruşturmadan el çektirilmesi ve hakkında idari ve cezai soruşturma başlatılması da 'demokratik hukuk devleti', 'devlete güven', 'demokrasinin varlık nedeni, güçler ayrılığı', 'adil yargılanma' ve 'yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı' adına hukuken zorunluluktur. Bu hukuka aykırı gelişim üzerine, itiraz dilekçemi Ankara Nöbetçi 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 29.05.2014 tarih ve muhabere: 2014/368 sayısı ile direk nöbetçi Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na gönderdim."

Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulmak ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmek üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na dilekçe veren Vural, sanıklar hakkında kamu davası açılmasını istemişti. Dilekçesinde, savcılık kararının yargısal denetime tabi olmasının Anayasal ve yasal zorunluluk olduğunu kaydeden Vural, delillerin kamu davası açılmasında yeterli şüphe oluşturup oluşturmadıklarının mahkeme kararıyla ortaya çıkacağını vurgulamıştı.

İtiraz konusunun, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kamuoyunda ‘TOKİ dosyası’ olarak bilinen kararı olduğunu dile getiren Sedat Vural, talebinin kabulünün evrensel ve anayasal demokratik hukuk devletinin gereği olduğunu belirtmişti. Vural, bu gereklilik sebebiyle 35 yıllık bir hukukçu ve hukukun üstünlüğü mücadele ve inancıyla mesleki ve yurttaşlık görevini yerine getirdiğini söylemişti. Sorumluluğun artık yargıçlarda olduğunu belirten Vural, Anayasa Mahkemesi’ne göre soruşturmanın etkinliği ile savcılık kararının hukuksal geçerliliğinin, kamusal denetime tabi olmasıyla mümkün kılındığını ifade etmişti.

CİHAN

Yorumlar