Yasin Börü davasında failler cezalandırıldı, azmettiriciler yargılanmadı

Yasin Börü ve arkadaşlarını vahşi bir şekilde linç ederek öldüren terör örgütü PKK yandaşları hakkında karar verildi. Mahkeme, sanıklara 5'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Börü ve üç arkadaşının Diyarbakır'da öldürülmesiyle ilgili davada yargılanan 41 kişiden 16'sı "canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme" ile "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak" suçlarından 5'er kez ağırlaştırılmış müebbet, ikisi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Suça sürüklenen 6 çocuk ise "canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme" ile "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak" suçlarından 110'ar yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Google Haberlere Abone ol
Yasin Börü davasında failler cezalandırıldı, azmettiriciler yargılanmadı

Sonhaberler | Haber Merkezi 

Suriye'deki Kobani ilçesinin DEAŞ tarafından işgal edilmesini bahane ederek HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın çağrısıyla sokağa inen terör örgütü yandaşlarının vahşice işlediği cinayetlerle ilgili mahkeme sonuçlandı. Terör örgütü yandaşlarının vahşi bir şekilde katlettiği Yasin Börü ve arkadaşlarının katillerine beşer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. 

Diyarbakır'da 6-7 Ekim 2014'te Kobani (Ayn el-Arap) bahanesiyle düzenlenen izinsiz gösterilerde Yasin Börü, Ahmet Dakak, Riyat Güneş ve Hasan Gökguz'un öldürülmesiyle ilgili 41 kişinin yargılandığı davanın firari sanıkları Burhan Ay, Ersin Filizer ve İsa Özel'in dosyaları ayrıldı.

Güvenlik gerekçesiyle Diyarbakır'dan Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesine alınan davanın karar duruşmasında, tutuklu sanıklar ile şikayetçi aileler ve tarafların avukatları yer aldı. Diyarbakır'da tutuklu sanık Hasan Aldemir ile Şanlıurfa'da tutuklu sanık Abdulvahap Turan, duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden katıldı.

Esas hakkındaki mütalaasını yenileyen Cumhuriyet Savcısı Abdurrahman Yalçın, sanıklardan 23'ü hakkında "canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme" ve "devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma" suçlarından 6'şar kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istedi. 15 sanık için de beraat talebinde bulunan Yalçın, yargılamanın, haklarında yakalama kararı bulunan üç sanığın dosyalarının ayrılarak devam etmesini istedi.

Mütalaaya karşı beyanda bulunan müşteki avukatlarından Murat Sadak, insani hiçbir değeri bulunmayan linç kültürüyle yetiştirilmiş canilerin, HDP'li vekillerin çağrısı üzerine sokağa dökülerek, "Bunlar İŞİD'ci" provokasyonuyla kurban eti dağıtan Börü ve arkadaşlarını vahşice katlettiğini söyledi.

Olaylar sırasında kolluk güçlerinin can güvenliği gerekçesiyle sokağa çıkmaktan özellikle imtina ettiğini ve Diyarbakır'ın günlerce teröristlere teslim edildiğini savunan Sadak, kolluğun soruşturma aşamasında da ihmali bulunduğunu, delillerin toplanmadığını, bazı delillerin karartıldığını ve soruşturmanın çözüm sürecine kurban edildiğini öne sürdü.

Sadak, "Dava konusu olay tam anlamıyla vahşettir. Bu vahşete dahil olan herkesin en ağır şekilde cezalandırılmasını talep ediyoruz. Gerekli cezanın verilmemesi bu insanlık ayıbını örtme anlamına gelir." dedi.

Avukat Hasan Bozdaş da Yasin Börü ve arkadaşlarının katledilmesiyle ilgili sadece bir avuç tetikçinin yargılandığını, azmettiricilerin ise adalete hesap vermediğini öne sürdü. Olayda ihmalleri olduğu gerekçesiyle suç duyurusunda bulundukları kolluk personeli hakkında sağlıklı bir soruşturma yürütülmediğini iddia eden Bozdaş, "Azmettiricilerle olayda ihmali olanlar, insanlığa karşı suç işlemekten yargılanmadan 3-5 tetikçinin alacağı cezanın bir önemi yoktur." diye konuştu.

Avukat Necip Kibar, tüm sanıkların en ağır şekilde cezalandırılmasını, sanıklar lehine çelişkili beyanlarda bulunan tanıkların haklarında yalan beyan vermekten suç duyurusunda bulunulmasını istedi. Davaya katılan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Avukatı Serpil Şahin de sanıkların en üst sınırdan, herhangi bir indirim uygulanmadan cezalandırılmasını talep ettiklerini bildirdi.

Sanık avukatları ise hükümetin bu olayı sahiplenmesi üzerine olaylar sırasında sokağa bile çıkmayan kolluk güçlerinin bir dosya oluşturma yoluna gittiğini, hukuka uygun olmayan yollarla edinilmiş çelişkili beyanlardan yola çıkılarak müvekkillerinin suçlandığını savunarak beraat talep etti.

SON SÖZLERİ SORULDU

Avukatların beyanının ardından son sözleri sorulan sanıklardan Hasan Aldemir, suçsuz olduğunu belirterek, beraat talebinde bulundu.

Abdulvahap Turan da böyle ağır bir suçtan yargılanmaktan dolayı manevi açıdan ciddi zarar gördüğünü belirterek, "Gelinen noktada masumiyetimiz anlaşılmıştır. Aleyhimize hiçbir delil yok. Beraat istiyorum." dedi.

Pazarcılık yaptığını, suç tarihinde gün boyu evinde bulunduğunu ve cinayetlerle ilgisinin olmadığını öne süren sanık Ali Güler, beraat istedi. Mahsun Kurt da hiçbir yasa dışı olaya karışmadığını, suçsuz olduğunu söyledi.

Sanıklardan Ahmet Tura, bugüne kadar kavgaya bile karışmadığını belirerek, "Olaydan 19 gün sonra düğünüm vardı. Bu işlerle uğraşıyordum. Düğün davetiyelerini dağıtırken bu olaylar oldu. Olaylardan 2 ay geçtikten sonra gözaltına alındım. Hasan Okçu'yu aradığım için bir telefon yüzünden suçlandım. Bu büyük bir haksızlık. Bu katliamı yapan kimse onlar bulunmalı ve burada yargılanmalı. İnsan olarak bunu asla kabul etmedim. Suçsuzum." diye konuştu.

Sedat Çoban da suçsuz olduğunu ve iki buçuk senedir cezaevinde yattığını vurgulayarak, beraatini istedi.

Olayların olduğu dönemde hamile eşiyle ilgilendiğini ifade eden Abdurrahman Turan da cinayetlerle ilgisinin bulunmadığını söyledi. Turan, HTS raporlarının da evinde olduğunu gösterdiğini belirterek, beraat istedi.

Diğer sanıklar da suçsuz olduklarını öne sürdü ve beraat talep ettiler.

KARAR

Mahkeme heyeti, beyanların ardından, baş başa müzakere yaptıktan sonra hükmü açıkladı.

Mahkeme Başkanı Hüsamettin Otçu'nun açıkladığı karara göre, sanıklardan Abdurrahim Pamuk, Ahmet Taylan, Ali Güler, Ali Karakurt, Burhan Dicle, Cevher Türk, Cihan Yıldız, Erkan Balaban, Hasan Uyanık, Mehmet Çağlar, Mehmet Şah Yüce, Remzi Özşan, Resul Savur, Rıdvan Baş, Uğur Doğanay ve Ümit Doğanay, "4 kişiyi canavarca his saikiyle öldürme" ve "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak" suçlarından 5'er kez ağırlaştırılmış müebbet, sanıklar Mecnun Akkoyun ve Sedat Çoban ise aynı suçlardan 5'er kez müebbet hapse mahkum edildi.

Suça sürüklenen çocuklar A.S, A.K, F.G, M.İ, M.D. ve Y.O. da yine aynı suçlardan 110'ar yıl hapse çarptırıldı.

Sanıklardan Abdurrahim Pamuk, Ahmet Taylan, Ali Güler, Ali Karakurt, Burhan Dicle, Cevher Türk, Cihan Yıldız, Erkan Balaban, Hasan Uyanık, Mehmet Çağlar, Mehmet Şah Yüce, Remzi Özşan, Resul Savur, Rıdvan Baş, Uğur Doğanay ve Ümit Doğanay, müşteki Yusuf Er'e karşı "kasten öldürmeye teşebbüs" suçunu işledikleri gerekçesiyle 18'er, Mecnun Akkoyun ve Sedat Çoban 18'er, suça sürüklenen 6 çocuk ise bu suçtan 12'şer yıl hapse mahkum edildi.

Mahkeme, 15 sanık ile 6 suça sürüklenen çocuğu "terör örgütü propagandası yapmak", 11 sanığı "konut dokunulmazlığını ihlal etmek", 1 sanığı "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet", 1 sanığı ise "iş ve çalışma hürriyetinin ihlali" ve "örgüt adına suç işlemek" suçlarından hapse çarptırdı.

Sanıklardan Remzi Özşan, "ölü üzerinden hırsızlık" suçundan 12 yıl, Uğur Doğanay ise "ruhsatsız silah taşımak" suçundan 3 yıl 9 ay hapse ayrıca mahkum edildi.

Sanıklardan Abdulvahap Turan, Abdurrahman Turan, Adem Kaçmaz, Ahmet Arif Yusufoğlu, Ahmet Biçici, Ahmet Tanrıverdi, Ahmet Tura, Ersin Adıyaman, Hasan Aldemir, Hasan Okçu, Hüseyin Okçu, Yıldız Doğanay ve Mahsun Kurt'un beraatlerine karar verildi.

Hakkında yakalama kararı bulunan sanıklar Burhan Ay, Ersin Filizer ve İsa Özel'in dosyaları ayrıldı.

Kararın açıklanmasının ardından izleyicilerden bazıları tekbir getirirken, bazı sanıklar izleyicilere tepki gösterdi.

İDDİANAME

Börü ve arkadaşlarının öldürülmesiyle ilgili iddianamede Yusuf Er, Yasin Börü, Ahmet Dakak, Riyat Güneş ve Hasan Gökguz'un 7 Ekim 2014'te, Diyarbakır'da terör örgütü PKK/KCK mensuplarınca, "DEAŞ üyesi oldukları" iddiasıyla saldırıya uğradığı belirtiliyordu.

Maktuller ile olayda yaralanan Er'in, saldırı üzerine Bağlar semtinde bir daireye sığındıkları, eylemi gerçekleştiren grubun binanın çevresini sardığı ve bu kişileri aramaya başladığı aktarılan iddianamede, eylemcilerin, Er ile maktullerin 5 numaralı dairede olduğunu anlamaları üzerine bir kişinin mutfak balkonundan daireye girdiği ve içeridekilere silahla ateş etmeye başladığı kaydedilmişti.

Silahlı kişinin kapıyı açarak, grubun diğer üyelerini de eve aldığı, eylemcilerin ikametgaha sığınanları linç ederek, ateşli ve delici silahlarla yaralayıp üçüncü kattaki camdan aşağı attıkları, birini de sürükleyerek binadan dışarı çıkardıkları anlatılan iddianamede, aşağı atılan ve can çekişen maktullere sopa, taş ve tekmeyle saldırıya devam edildiği belirtiliyordu.

Olayda Er dışındakilerin öldüğü, ikametgahın tuvaletine sığınan ve bir süre fark edilmeyen Er'in daha sonra bulunduğu, darp edilerek ve kesici aletle yaralanarak buradan çıkarıldığı ancak Er'in sanıkların elinden kaçmayı başardığı ve 500 metre kadar gittikten sonra bayıldığı da iddianamede yer almıştı.

Sanıkların, 4 maktulü "canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme" suçundan dörder, "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma" suçundan birer olmak üzere beşer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmaları istenen iddianamede sanıkların, Er'in yaralanmasına ilişkin de ayrıca cezalandırılmaları talep edilmişti.

Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinde 17'si tutuklu 34 sanık yargılanırken, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin, aynı suçlamalarla ilgili suça sürüklenen 7 çocuk hakkında, çocuk ağır ceza mahkemesinde açılan 2 davanın bu davayla birleştirilmesi kararıyla davada yargılananların sayısı 21'i tutuklu olmak üzere 41'e yükselmişti.

TALİMAT PKK'DAN, ÇAĞRI SELAHATTİN DEMİRTAŞ'TAN

Yasin Börü ve arkadaşlarının öldürüldüğü olaylarla ilgili Demirtaş'ın da yargılanmasını isteyen başka bir dava daha açılmıştı. 6-8 Ekim olaylarının PKK'nın talimatıyla HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş'ın çağrısıyla yapıldığı biliniyor. HDP Genel Merkezinin twitter sosyal paylaşım sitesinden "Şu anda toplantı halinde olan HDP MYK'dan halklarımıza acil çağrı, Kobani'de durum son derece kritiktir. IŞİD saldırılarının ve AKP iktidarının Kobani'ye ambargo tutumunu protesto etmek üzere halklarımızı sokağa çıkmaya ve sokağa çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz." şeklinde çağrı yapılmıştı. 

Selahattin Demirtaş'ın da yargılanmasını isteyen iddianamede, 6-8 Ekim 2014'deki sokak olaylarının meydana gelmesinde HDP Merkez Yürütme Kurulu ve sosyal paylaşım sitelerinden yapılan çağrı ve açıklamaların etkili olduğu vurgulandı.

6-8 Ekim olaylarına ilişkin Emniyet Genel Müdürlüğünden temin edilen istatistiksel bilgilere yer verilen iddianamede, şöyle denildi: "HDP'nin çağrısı üzerine 36 ilde sokak olayları meydana geldi. Çıkan olaylarda 2 polis memuru şehit oldu, 43 sivil vatandaş hayatını kaybetti. 331'i polis memuru, 438'i sivil vatandaş olmak üzere 769 kişinin yaralandı. Çatışmalarda 5 örgüt mensubu ölü, 3 örgüt mensubu ise yaralı olarak ele geçirildi. 4 bin 291 şüphelinin gözaltına alındığı, bunlardan bin 105'i tutuklandı. Türkiye genelinde 2 bin 389 olay meydana geldi. Olaylara 121 bin 899 göstericinin katıldı. 27'si kaymakamlık binasına 52'si emniyet binasına, 283'ü okul binalarına, 73'ü siyasi parti olmak üzere 2 bin 558 binaya saldırıda bulunulduğu ve zarar verildiği tespit edilmiştir."

Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın talimatları ile KCK/TM Yerel Yönetimler Komisyonunca gerçekleştirilen Yerel Yönetimler Konferansına katılanların isimlerini içerdiği yazıdan bahsedilen iddianamede, Demirtaş'ın bu konferansa katılacaklar arasında 21. sırada yer aldığı aktarıldı.

İddianamede, PKK terör örgütünün nihai hedefi olan "demokratik özerkliğin" gerçekleştirilmesi ile ilgili olarak Demirtaş'ın şüphelinin Dicle Üniversitesinde görevli (HDP Muş Milletvekili) Yrd. Doç. Ahmet Yıldırım'a anadilde eğitim konusu üzerinde incelenmesi ve değişiklik yapması için doküman gönderdiği ve yapılan incelemenin ardından dokümanın tekrar Demirtaş'a gönderildiği tespit edildi.

Bingöl kırsalında ölen terörist cenazelerinin defni ile ilgili olarak KCK/TM Sözcülerinden Nadir Yıldırım'ın Demirtaş'ı siyasi merkez sorumlusu ve yöneticisi olarak aradığı ve şüpheli tarafından gereğinin yapıldığının işaret edildiği iddianamede, şunlar kaydedildi:

"Yüksekova'da meydana gelen olaylar sırasında yaralanan bir kişinin Tarsus'a götürülmesi için Kazım Kurt'un KCK/TM yapılanmasından ambulans ayarlanması için talepte bulunduğu ve ardından konuya ilişkin Demirtaş'a verilen bilgi doğrultusunda ambulansın ayarlandığı tespit edilmiştir. Terör örgütü mensuplarının Erzurum cezaevindeki açlık grevine ilişkin olarak 21. güne girmesinden dolayı problemlerin yaşandığını Demirtaş'a, Nadir Yıldırım tarafından aktarılmıştır. Örgüt yöneticisi Demirtaş da milletvekillerinin bu duruma ilişkin açıklama yapmaları için talimat verdiği anlaşılmıştır."

SABRİ OK'TAN TALİMAT

İddianamede, Demirtaş'ın "Parti kapatma davası" ile ilgili olarak KCK Türkiye sorumlusu Sabri Ok'un da katılacağı, yurt dışında yapılacak olan konferansa gideceği bilgisini Kamuran Yüksek'in Ok'a bilgi verdikten sonra Ok'un "uygundur" diyerek onayladığı ortaya çıktı.

Demirtaş'ın yapılacak konferansla ilgili olarak Yüksek'in aracılığıyla Ok'tan gündeme ilişkin bilgiler almak istediği aktarılan iddianamede, Ok'un bu bilgileri Yüksek aracılığıyla Demirtaş'a gönderdiği bildirildi.

İddianamede, şu ifadelere yer verildi: "Ok, Yüksek'e Avrupa Konseyi'nden zor şartlar altında aldıkları görüşmeye dönemin DTP/BDP milletvekilleri Demirtaş ve Gültan Kışanak'ın katılmayacaklarını ve yerlerine başka milletvekillerini göndermek istemelerini sert bir dille eleştirmiştir. Mazeretsiz bu görüşmeye katılmaları yönünde talimat verdiği, bu durumdan da Ok'un emir ve talimatları dışında hareket etmelerinin asla söz konusu olamayacağı gibi KCK/TM yapılanması ile Avrupa Konseyi arasındaki bağlantıyı Faik Hoca isimli kişinin yaptığı ve gerekenin KCK/TM siyasi alan merkezi sorumlusu şüpheli Demirtaş tarafından yapıldığı anlaşılmıştır."

KCK/TM üyesi Ali Şimşek'in terör örgütü PKK'nın elebaşı Abdullah Öcalan'ın yakalanmasının yıl dönümü nedeniyle basın açıklaması yapmayı planladıklarını Demirtaş'a bildirdiği kaydedilen iddianamede, Demirtaş'ın da basın açıklaması yerine geniş katılım için herkese ve yerel basına haber vermeleri yönünde talimat verdiği aktarıldı.

Sanık Demirtaş'ın KCK/TM yapısı içerisinde "siyasi alan merkezi" sorumlusu olarak faaliyette bulunduğu ve yönetici sıfatıyla hareket ederek diğer örgüt üyelerine örgüt hiyerarşisi içerisinde talimatlar verdiği vurgulanan iddianamede, şöyle denildi:

"Demirtaş, birçok kez DTK toplantılarına katılmış, toplantılarda konuşmalar yapmış, sözde öneri ve önergelerde bulunmuş, yönetici sıfatıyla toplantıyı yönlendirmiş ve alınan kararlara iştirak etmiştir. Demirtaş, DTK toplantılarına seçilmiş milletvekili ve HDP Genel Başkanı sıfatıyla, yönetici olarak katılmış, yine toplantılarda konuşmalar yapmış, sözde öneri ve önergelerde bulunmuş, yönetici sıfatıyla toplantıyı yönlendirmiş ve alınan kararlara iştirak etmiştir."

Terör örgütü PKK yöneticileriyle fotoğrafı

İddianamede, 8 Mart 2013'te bir gazetede yayınlanan Kuzey Irak'ta sanık Demirtaş'ın terör örgütü PKK'nın yöneticilerinden Sabri Ok, Murat Karayılan ve Sülbüs Peri ile fotoğrafına ilişkin bir kişinin İstanbul ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğu hatırlatıldı.

2012 yılında Nevruz kutlamasına izin verilmeyen Diyarbakır'da Demirtaş'ın halkı alanda toplanması için çağrıda bulunduğu anımsatılan iddianamede, 2016 yılındaki nevruz etkinliğinde uzun namlulu silah görüntüsünün yer aldığı sinevizyon eşliğindeki konuşmasında terör örgütünün propagandası yaptığı kaydedildi.

Demirtaş'ın Diyarbakır başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu'daki şehirlerde yaptığı bazı açıklamalarından PKK/KCK üst düzey yöneticilerinin talimatları doğrultusunda hareket eden örgüt mensuplarına yönelik güvenlik güçlerince yapılan operasyonları "katliam", teröristlerce kazılan çukurları "özgürlük mücadelesi" ve "direniş" olarak nitelendirdiği de belirtildi.

sürecek

Yorumlar

ihsan bu dava eksik azmettirici Demirtaş ve Sebahat pisliği yargılanmalı