Yargıya Duyulan Güven Azaldı
'Yargıya duyulan güven yüzde 26, 27'lere inmiş durumda'
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Birinci Daire Başkanı
İbrahim Okur, CNN TÜRK'te yayınlanan Eğrisi Doğrusu programına
konuk olarak Gazeteci Taha Akyol'un sorularını yanıtladı. 17 Aralık
yolsuzluk operasyonlarını ve sonrasındaki gelişmeleri değerlendiren
İbrahim Okur, "17 Aralık'tan itibaren, yargıya inanılmaz şekilde,
saldırılıyor. Yargının itibarını korumak hepimizin görevi. Kişiler
hata yapabilir. 17 Aralık'tan itibaren, maalesef kurumlara yönelik
bir saldırı var. Yargının tümü hedef alınıyor. Bugüne kadar sessiz
kalmamızın nedeni bu kavganın içine girmemek. Ortalık yatışsın diye
bekledik. Ama gelinen noktada, yargıya duyulan güven yüzde 26,
27'lere inmiş durumda. Bunda hepimiz sorumluluğu var. Bu ülkenin
bir tane yargısı var. Eğer ona olan güveni yitirirsek, kaos olur.
Hep birlikte toparlamak zorundayız" dedi.
"TÜRKİYE'DE MAALESEF BİR LİNÇ KAMPANYASI VAR"
Paralel yapının içerideki üyeler olarak zikredilmekten duyduğu
üzüntüyü dile getiren HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim
Okur,"Gazeteye gönderdiğim tezkiple hiçbir yapı ile ilişkim
olmadığın bildirmiştim. Küçük bir cevap yayınladılar. Yasal
haklarımı kullanacağım bu haberle ilgili. Bu milletin devletin
aleyhinde olan hiçbir yapı ile iş yapmadım. İnsanların şerefi ile
namusu ile bu kadar kolay oynanmasını da yadırgıyorum. Türkiye'de
maalesef bir linç kampanyası var" dedi.
"BU ARKADAŞLAR, BAŞSAVCI VEKİLİYDİ BİZ ONLARI SAVCI OLARAK
ATADIK"
Savcı atamalarına ilişkin İbrahim Okur şöyle konuştu: "Zekeriya
Öz'e Bakırköy'de geçici yetki verdik. O gün itibari ile basında
çıkan haberler vardı. Müfettiş görevlendirilmemişti.
Müfettişlerimizin ön raporu geldikten sonra durumunu
değerlendirdik. Bolu'ya atanmasını uygun gördük. Muammer Akkaş ile
ilgili olarak elinde soruşturma yoktu. Soruşturma Başsavcı
tarafından kendisinden alınmıştı. Biz soruşturma alındıktan sonra
böyle bir tasarrufa gittik. Gazetelerde bazı haberler çıktı. Zaten
yargıya duyulan güvende bir sorun var. Bu güvenin daha da
sarsılmasına neden oldu. Diğer arkadaşlarımızla ilgili şu anda
ellerinde yürütülmekte olan somut bir soruşturma yok. Fakat
İstanbul'da bazı hukuk dışı işlemlerin yapıldığı yolunda duyumlar
vardı. Bu arkadaşların da orada eskiden beri diğer arkadaşlarla
birlikte hareket ettiği yolunda bazı duyumlar vardı. Bu nedenle
arkadaşların da mağdur olmayacağı bir çözüm üzerinde çalıştık. Kış
ortasında bir tayin yaptık talepleri olmadan. Kendi ilkelerimizi
çiğnedik. İstanbul'a yakın yerler. Bu arkadaşlar, başsavcı
vekiliydi. Biz onları savcı olarak atadık. Türkiye'de başka savcı
kalmadı da bu arkadaşları mı? Bu arkadaşların bu şekilde atanmış
olmaları, bu arkadaşların bir yapıya dahil olduklarını da
göstermez. Altını çizmek istiyorum. Şu anda bir soruşturma da yok.
Devletin elinde bu tür bilgiler belgeler varsa…Bu haksızlığın
yapılmaması gerekir bu hakim, savcılara."
"YARGININ İTİBARINI KORUMAK HEPİMİZİN GÖREVİ"
17 Aralık yolsuzluk operasyonlarını ve sonrasındaki gelişmeleri
değerlendiren İbrahim Okur, "17 Aralık'tan itibaren, yargıya
inanılmaz şekilde, saldırılıyor. Yargının itibarını korumak
hepimizin görevi. Kişiler hata yapabilir. 17 Aralık'tan itibaren,
maalesef kurumlara yönelik bir saldırı var. Yargının tümü hedef
alınıyor. Bugüne kadar sessiz kalmamızın nedeni bu kavganın içine
girmemek. Ortalık yatışsın diye bekledik. Ama gelinen noktada,
yargıya duyulan güven yüzde 26, 27'lere inmiş durumda. Bunda
hepimiz sorumluluğu var. Bu ülkenin bir tane yargısı var. Eğer ona
olan güveni yitirirsek, kaos olur. Hep birlikte toparlamak
zorundayız" diye konuştu.
"TIR ÜZERİNDE ARAMA YAPMAK İÇİN SAVCIMIZ GİTMEZ"
Tırlarda yapılan aramalar ve sonrasındaki savcı atamalarına değinen
İbrahim Okur, "Tır olayı Türkiye'nin gündemini sarsan bir olay. İlk
tır olayını 1 Ocak günü yaşadık. Daha sonra 3 tırın daha
durdurulması söz konusu oldu. Burada yasanın ne dediğine bakmak
lazım. Bir tanesi MİT Kanunun 26. Maddesi. Yani haklarında
soruşturma yapılması Başbakanın iznine tabidir. Savcının aramaya
gittiğine şahit olmadım. Yasada özel olarak belirtilen haller
dışında savcılar aramaya gitmezler. Bir tır üzerinde arama yapmak
için savcımız gitmez. Bu olayda, ilk savcıyı başka bir yere tayin
ettik. İkinci tır olayındaki savcıların da özel yetkilerini
kaldırdık. Gerekçemiz de buydu. Savcı hukuku bu şekilde
zorlamamalı. Kurallara önce biz uyacağız" dedi.
"MUAMMER AKKAŞ, BANA GÖRE DOĞRU BİR TASARRUFTU"
Müfettişler şu anda İstanbul'da soruşturmalarını devam ettiğini
belirten İbrahim Okur, "Müfettişler şu anda İstanbul'da
soruşturmalarını devam ettiriyor. Zekeriya Öz ile ilgili bir
soruşturma var. Celal Kara ile ilgili bir soruşturma var. Turan ve
Oktay bey ile ilgili sayın Bakan olur vermedi. İstanbul Emniyet
Müdürü Selami beyle ilgili sayın Bakan olur vermedi. Muammer Akkaş
ile ilgili devam eden bir soruşturma var. Burada biz şu hassasiyeti
gösterdik kurul olarak, soruşturma yürüten savcılara dokunmama gibi
bir prensibimiz var. Biz onlara dokunmadık. Muammer Akkaş'ı aldık
ama Muammer Akkaş, daha önceden başsavcı tarafından soruşturmadan
alınmıştı zaten. Bana göre doğru bir tasarruftu soruşturmadan
alınması onun altını çizmek isterim. Başsavcının tasarrufunun doğru
olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.
"BU TÜR DEĞİŞİKLİKLER, HUKUKA YARGIYA OLAN GÜVENİ ZEDELİYOR"
İbrahim Okur, "Celal Kara, Mehmet Yüzgeç, Ali Çalık ile ilgili bir
tasarrufta bulunmadık. Soruşturmaya devam etmeliydiler. Kamuoyu
algısını gözetmek zorundayız. Dosyalarda ciddi deliller
olmayabilir. Sayın başsavcılarımız keşke bu savcılar ile bu
soruşturmaları götürselerdi. Daha sağlıklı en azından kamuoyunda
tereddütleri ortadan kaldırmış olurdu. Bu tür değişiklikler, hukuka
yargıya olan güveni zedeliyor" dedi.
"TIR OLAYI TÜRKİYE'NİN GÜNDEMİNİ SARSAN BİR OLAY"
Tırlarda yapılan aramalar ve sonrasındaki savcı atamalarına değinen
İbrahim Okur şöyle konuştu: "Tır olayı Türkiye'nin gündemini sarsan
bir olay. İlk tır olayını 1 Ocak günü yaşadık. Daha sonra 3 tırın
daha durdurulması söz konusu oldu. Burada yasanın ne dediğine
bakmak lazım. Bir tanesi MİT Kanunun 26. Maddesi. Yani haklarında
soruşturma yapılması Başbakanın iznine tabidir. Savcının aramaya
gittiğine şahit olmadım. Yasada özel olarak belirtilen haller
dışında savcılar aramaya gitmezler. Bir tır üzerinde arama yapmak
için savcımız gitmez. Bu olayda, ilk savcıyı başka bir yere tayin
ettik. İkinci tır olayındaki savcıların da özel yetkilerini
kaldırdık. Gerekçemiz de buydu. Savcı hukuku bu şekilde
zorlamamalı. Kurallara önce biz uyacağız. İkinci tır olayı
öncesinden itibaren bu tırların MİT'e ait olduğunun bilindiğine
dair elimizde bazı bilgiler var."
"KURULDAKİ BİR NUMARALI CEMAATÇİ BENİM"
Bazı yayın organlarıonda farklı zamanlarda farklı benzetmelere
maruz kaldığını söyleyen İbrahim Okur, "Bazı yayın organlarının
iddiasına göre kuruldaki bir numaralı cemaatçi benim. Benim burada
sevindiğim bir tek husus var. Hiçbir zaman gücün yanında yer
alamadım. Her zaman istenmeyen tarafta yerde gösterildim. Hiç kimse
de bu bizim adamımızdır diyemiyor. Ne hükümet ne cemaat, ne derin
devlet bunu diyemiyor. Hiç kimse sahiplenmiyor. Demek ki işimi
tarafsız yapıyorum" diye konuştu.
"BUGÜNE KADAR HİÇBİR GİZLİ HESABIN İÇİNDE OLMADIM"
İstanbul Ergenekon davasını yürüten savcılarla ilgili olarak
soruşturma açılması yönünde oy kullandığını belirten İbrahim Okur,
"Vicdani kanaatimize göre dosya ne gerektiriyorsa ona göre oy
kullanmaya çalışıyoruz. Bunun dışında gizli hesabı olan var mı bunu
bilmeyiz. Bugüne kadar hiçbir gizli hesabın içinde olmadım. Bundan
sonra da olmayı düşünmüyorum" dedi.
"HSYK TEKLİFİNİN ÇOK CİDDİ SAKINCALARI OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM"
HSYK düzenlemesine ilişkin görüşleri sorulan İbrahim Okur, "HSYK
düzenlemesine ilişkin şu anda yasalaşan teklifin, çok ciddi
sakıncaları olmadığını düşünüyorum. İlk teklife göre, geri çekilen
maddeleri düşündüğümüz zaman yargı bağımsızlığından söz
edilemeyeceğini söylemek, biraz abartı olur" ifadelerine yer
verdi.
"MESLEKTAŞLARIMIZIN TEDİRGİN OLMASI İÇİN HİÇ BİR SEBEP YOK"
Süpriz atama olacak mı? şeklindeki soruya İbrahim Okur, "Önümüzdeki
günlerde yasa yürürlüğe girerse HSYK'da görev yapan arkadaşlarla
ilgili bir kararname yapma zorunluluğumuz doğacak. Onun dışında yaz
kararnamesine kadar bir kararname yapmayı düşünmüyoruz.
Meslektaşlarımızın tedirgin olması için hiç bir sebep yok. Usül
kurallarını açıkça çiğneyen hakim, savcı ile karşılaşmadığımız
müddetçe, yaz kararnamesine kadar bir kararname yapmayı
düşünmüyoruz" diye yanıt verdi.
Yorumlar