Yargıtay’dan emsal karar: Kadın asgari ücretle de çalışsa nafaka alabilir
Eşiyle boşandıktan sonra bir öğrenci yurdunda asgari ücretle çalışarak kiralık olarak tuttuğu evde 3 yaşındaki çocuğu ile birlikte yaşayan kadının, boşandığı eşinden aldığı aylık 150 liralık nafakanın yerel mahkemece kaldırılması Yargıtay’dan döndü.
Eşiyle boşandıktan sonra bir öğrenci yurdunda asgari ücretle
çalışarak kiralık olarak tuttuğu evde 3 yaşındaki çocuğu ile
birlikte yaşayan kadının, boşandığı eşinden aldığı aylık 150
liralık nafakanın yerel mahkemece kaldırılması Yargıtay’dan döndü.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin kararında, asgari ücret seviyesinde
gelire sahip olunmasının yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız
kılan bir olgu kabul edilmediğine dikkat çekildi. Emsal teşkil
edecek kararda, "Nafaka alacaklısı kadının, aldığı asgari ücretin
yukarıda belirtilen zorunlu ve gerekli görülen harcamaları
karşılaması beklenemez." ifadeleri yer aldı.
Konya’da yaşayan çift, müracaat ettikleri aile mahkemesince 12 Mart
2012’de resmen boşanırken, mahkeme kadına aylık 150 lira nafaka
ödenmesine hükmetti. Karar sonrasında bir öğrenci yurdunda asgari
ücretle işe giren kadın, 3 yaşındaki çocuğu ile birlikte kiralık
olarak tuttuğu evde yaşamaya başladı. Boşandıktan sonra başka bir
bayanla evlenen ve bir perdecide asgari ücretle çalışan eski koca
ise, boşandığı eşinin asgari ücretle ve sigortalı olarak
çalışmasını gerekçe göstererek, aylık 150 liralık nafakanın
kaldırılması istemiyle Konya 5. Aile Mahkemesi’ne müracaat etti.
Davacı avukatı, tarafların boşandıklarını, boşanma ilamı ile
davalıya aylık 150 TL nafaka bağlandığını, ancak davalının Sosyal
Güvenlik Kurumu’nca (SGK) sigortalı olarak çalıştığını, davalının
sigortalı olarak çalışması ve Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 175
maddesi gereği yoksulluk nafakası koşullarının ortadan kalktığını
belirterek müvekkili tarafından ödenen nafakanın kaldırılmasını
talep etti. Davalı kadın ise kiracı olarak oturduğunu, çocuğu ile
ilgilendiğini, nafaka miktarının yetersiz olduğunu belirterek
davanın reddini istedi. 25 Nisan 2013 tarihinde kararını açıklayan
mahkeme, davanın kabulü ile tarafların ekonomik durumunun aynı
seviyede olduğu gerekçesiyle, davalı kadın lehine bağlanan
yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verdi. Mahkeme kararı,
davalı kadının avukatı tarafından temyiz edildi.
"DAVALI KADININ ELİNE GEÇEN GELİR, YOKSULLUKTAN KURTARACAK
MAHİYETTE DEĞİLDİR"
Dava dosyasını inceleyen Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, yerel
mahkemenin kararını hakkaniyete uygun bulmadı. Yargıtay Hukuk Genel
Kurulu’nun 7 Ekim 1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararına
dikkat çekilen 3. Hukuk Dairesi kararında, "Yeme, giyinme, barınma,
sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını
geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları
karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında asgari ücret
seviyesinde gelire sahip olunması yoksulluk nafakası bağlanmasını
olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin
üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını
olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. Bu durumda
ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır.
Somut olayda; davacının perdecide asgari ücretle çalıştığı, evli
olduğu, eşinin çalışmadığı, davalının boşandıktan sonra öğrenci
yurdunda çalıştığı, asgari ücret düzeyinde gelir elde ettiği ve 3
yaşındaki çocuğu ile birlikte yaşadığı dosya kapsamından
anlaşılmaktadır. Nafaka alacaklısı kadının, aldığı asgari ücretin
yukarıda belirtilen zorunlu ve gerekli görülen harcamaları
karşılaması beklenemez. Başka bir anlatımla, davalının eline geçen
toplam gelir miktarı, onu yoksulluktan kurtaracak mahiyette
değildir. Bu sebeple davalının geliri yoksulluğu ortadan
kaldırmayıp, bu durumun sadece nafaka miktarının tayininde nazara
alınacağı hususu gözetilmeksizin davanın tümden kabulüne karar
verilmesi doğru görülmemiştir." denildi.
Kararda, yerel mahkemenin tarafların sosyal ve ekonomik durumları
gözetilip, nafaka takdir edilirken taraflar arasında mevcut olan
denge durumu da dikkate alınarak, TMK'nın 4. maddesinde vurgulan
hakkaniyet ilkesi gereğince, nafakanın uygun bir miktarda
indirilmesine karar vermenin doğru olacağına dikkat çekildi.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin karının isabetsiz
bularak bozdu. Dava önümüzdeki günlerde yeniden Konya 5. Aile
Mahkemesi’nde görülecek.
CİHAN
Yorumlar