"Yalancı peygamber' sözüne biri çıkıp 'dediğiniz gibi değil Başbakan' demeliydi"

Ulvi Akpınar, Abdurrahman Ablak ve Bayram Tır Antalya'dan emekli din görevlileri. Başbakan Erdoğan'ın yalancı peygamber ifadeleri onları derinden üzmüş.

Google Haberlere Abone ol
"Yalancı peygamber' sözüne biri çıkıp 'dediğiniz gibi değil Başbakan' demeliydi"

Ulvi Akpınar, Abdurrahman Ablak ve Bayram Tır Antalya'dan emekli din görevlileri. Başbakan Erdoğan'ın yalancı peygamber ifadeleri onları derinden üzmüş. Yıllarca cemaate dini sohbetler yapan din görevlileri bu ifadenin cevapsız bırakılamayacak kadar ağır olduğunu söylüyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Fethullah Gülen Hocaefendi'ye “Yalancı peygamber, içi boş alim müsveddesi” dediği toplantıyı acı bir hatıra olarak zihinlere kazındığını söyleyen yıllarını Diyanet'e vermiş Ulvi Akpınar, Abdurrahman Ablak ve Bayram Tır; “O gün biri çıkıp, kusura bakma, sizin dediğiniz gibi değil Başbakan, demeliydi. Biz orada olsaydık, çıkıp söylerdik.” diyorlar. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın "Yüzyılın İslam Kültür Hizmeti Onur ve Hizmet Ödülleri" töreninde bulunan Türkiye'nin önde gelen din alimlerinin bile sus-pus olması, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in bile “Bu kadar da olmaz” diyemediği o gün, acı bir hatıra olarak zihinlerde kalacak.

Ulvi Akpınar Antalya'da görev yaptığı Memurevleri Camii'nden emekli olmuş. 2003 yılından beri kendini çocukların imanlarını kurtarmak için adamış. Ona “Sana ihtiyacımız var” dedikleri her yere gitme gayretinde. Almanya'da gezmediği şehir kalmamış. Finlandiya'da hem çocuk okutuyor hem de onlara servisçilik yapıyordum, diyor. En son hayali ise Afrika'ya dönmemek üzere hicret etmek. O ülkesini bile belirlemiş. “Nereye gideceksin?” diye sorulduğunda “Senegal” diyor şimdilerde. Emeklilik, yaşlılık bir kenara o daha çok koşmak arzusunda.

BANA NASIL EL UZATTILARSA BEN DE ÖYLE YARDIM EDİYORUM ŞİMDİ
Hocaefendi'yi ilk 1976 yılında tanımış. Elmalı'da okurken, Uluborlu'da bir programa katılmış. İşte o zaman okuma imkanı olmayanlara destek olanlar, onunda elinden tutmuş. “O ağabeyler o kadar mütevazi idi ki; ben şimdi nasıl bana el uzatmışlarsa, bursuyla, yurduyla, okuluyla, eviyle ben de öyle yeni nesle el uzatmaya çalışıyorum.” diyor.

16 yaşındayken Mehmet Erdoğan vesilesiyle İzmir'de Hocaefendi ile görüşür. Hocaefendi bir mektup yazar ve gencin eline verir. “Allah rahmet eylesin Aydın bölge müdürü Osman Karataş'a verdim ve beni Aydın'a kaydettiler.” diyen Ulvi Akpınar, laf Başbakan'ın Hocaefendi'ye söylediği ağır sözlere gelince içi burkuluyor: “Ben 1976'dan beri bu hizmetin içindeyim. Bir tek falsolarına görmedim. İnsanlar, Hocaefendi'nin kara kaşına, kara gözüne onu takip etmiyor. İnsanlar böyle alim bir zat gördükleri için arkasından gözyaşlarıyla onu dinliyor. Şimdi aynı şey AKP için de geçerli. Dün ‘ak' demişti, ‘kara' dememişti, ‘dürüstüz' demişti, herkes niye gelmişti peşinden? Dürüstlüğe gelmişti. Şimdi dürüstlüklerin bittiği yerde, tepkilerin olacağı doğaldır yani. ‘Ak'ın gittiği yerde ‘ak'ın kirlendiği yerde ‘karalar' başlar.”

Ulvi Akpınar, meyveli ağacın taşlanacağını söyleyerek şu hakikatlere dikkat çekiyor: “Senin başındaki Hocaefendi'ye bugün eğer bu yaftalar yapılıyorsa, bilin ki ne yapsalar ne etseler o meyveleri dökemeyecekler. Yani meyveli ağaca her türlü taşı atarlar, dalını kırarlar ama ağaç hala ayaktadır meyve vermeye devam eder. Kolu bacağı kırıldı artık bundan sonra meyve vermeyecek denemez. Biz bu hizmeti de böyle gördük 40 yıldır.”

Şu ana kadar 3-5 insanın elinden tutabildiysem, 5-10 insana hakkı adaleti anlatabildiysem, insanların kurtuluşuna vesile olabildiysek Allah'ın izniyle ve inayetiyle o bizim bir kârımızdır yorumunu yapan Akpınar, “Kabirde kimse yanımda olmayacak. Ne malım olacak, ne evladım olacak, ne de etrafımdaki sevenlerim olacak. Orda tek başına olacaksın. Bu dünyada ki yaptığın şeyler elbet senin karşına çıkacak. Onun için güzel bir yol yapmak lazım ki orada anormal şeylerle karşılaşmayalım.” şeklinde konuşuyor.


CUMA HUTBELERİNDEN SİYASİ KOKULAR GELİYOR
Son haftalarda cuma hutbelerinde hükümete destek gibi algılanacak ifadeler dikkat çekiyor. Ümmühan Camii'nden emekli Abdurrahman Ablak'a göre hutbelerin içinden siyasi kokular gelmeye başlamış durumda. Ablak, camileri herkesin cem olduğu bir yer olarak tanımlıyor camiye siyaseti karıştırmamak lazım diyor. “İnsanların belki dini bir yaşantısı yok. Ama cumaları da kaçırmamaya çalışıyor. Şimdi sen siyaseten yapmak istediklerini Cuma hutbelerine sokarak bu insanları da cumadan soğutamazsın, bu büyük bir vebaldir.” diyen Ablak, “Şimdi burada bunu da görecek miydik diyen cemaat var. Hutbelerdeki bu durumu tepki ile karşılayanlar var. Şimdi camilerdeki hutbelerde söylenen şeyler hangi adrese mesaj veriyor diye düşünüyor cemaat.” açıklamasını yapıyor.

50 YILDIR İÇLERİNDEYİM, BEN GÖRMEDİM!
Varsak Yeni Camii'nden emekli Bayram Tır, Hizmet Hareketi'ne yöneltilen paralel devlet, çete, örgüt gibi suçlamalara karşı sitem ediyor ve şunları söylüyor: “50 yıldır ben o iddia ettikleri şeyleri hiç görmedim. Olsa zaten gizlenmesinin mümkünatı yok. Şimdi bize, Hocaefendi'ye haşhaşi diyorlar. Ayıp değil mi bu söylenenler! Bilmediğin duymadığın memleketlere gidiyorsun. Orada ateşen yok, bir şeyin yok. Ateşeni bile o insanlar karşılıyor. Şimdi sen bu insanlara milletine, devletine faydalı olduğu halde sen nerde gördün ki devlete aykırı bir hareketini haşhaşi yapıyorsun, bu kadar devleti örgütlemiş parelel yapı diyorsun, ne demek bu?”

CİHAN

Yorumlar