Vali'den Açıklama : Zamanlama Manidar
Merkeze alınan Biecik Valisi Akpınar, "Zamanlama gerçekten manidar" dedi.
Valiler Kararnamesi ile merkeze alınan Bilecik Valisi Halil
İbrahim Akpınar için düzenlenen veda toplantısında gözyaşları sel
oldu. Vali Akpınar veda konuşmasında, "Doğru bildiği yoldan gram
şaşmayan benim gibi birine 8 yıl valilik yaptırdıkları için
hükümetimize teşekkür borcum var. Tayinimin niye şimdi çıktığı
meselesine gelince tam bilmiyorum, ama kararname 10 Şubat tarihli
olsaydı o gün doğum günümdü. 13 Şubat neyin nesidir? Zamanlama
gerçekten manidar, insan bir tuhaf oluyor" dedi.
Merkeze alınan Vali Halil İbrahim Akpınar için Bilecik'teki Şeyh
Edebali Kültür Kongre Merkezi'nde veda töreni düzenlendi. Törene
Bilecik Belediye Başkanı Ak Partili Selim Yağcı, MHP Milletvekili
Bahattin Şeker ile çok sayıda kişi katıldı. Kürsüye gelerek
hazırladığı veda konuşmasını okumaya başlayan Vali Halil İbrahim
Akpınar, duygulanıp gözyaşlarını tutamadı. Konuşmasına devam
edemeyen Akpınar'ın yerine kürsüye gelen İl Sosyal Etüt ve Proje
Müdürü Gönül Günaydın Çabukoğlu veda konuşmasına devam etti.
Çabukoğlu da bir süre sonra gözyaşlarına hakim olamadı. Bu sırada
salondaki çok sayıda kişi de gözyaşı döktü.
Vali Akpınar hazırladığı veda konuşmasında kendisinin 2 Haziran
2010 günü Bilecik Valisi olarak göreve başladığını belirtti.
Akpınar "1980 yılında liseyi bitirdim, ama üniversite sınavını
kazanamayınca yurt dışında bir inşaat şirketinde çalışmaya
başladım. Neler yapmadım ki; Beton işçiliği, kademe-tamirhane
işçiliği, taş ocağında konkasör operatörlüğü, harita mühendisinin
yanında yardımcılık yaptım. Binlerce torba çimento geçmiştir
sırtımdan. Ellerimin nasır bağladığı, parmaklarımın taşların
arasında ezildiği de oldu. Aradaki kısa molalarda kum yığınlarının
üzerinde uyumayı da bilirim ben. Onun için inşaatları gezerken bir
köşede uyuyan gariban bir işçiye rastladığımda, aslında kendi
geçmişimi görürüm, rahatsız etmeden oradan uzaklaşırım. Muhtemelen
o günlerin hatırasıdır; zengin sofralarını pek sevmem, şantiyedeki
işçilerin çayı, bir dilim ekmekle birkaç domates bana daha cazip
gelir" dedi.
BENİM GİBİ BİRİNE 8 YIL VALİLİK YAPTIRDIKLARI İÇİN
HÜKÜMETİMİZE TEŞEKKÜR BORCUM VAR
2005 yılının son günlerinde çıkan kararname ile Ağrı Valisi olarak
atandığını, daha sonra Bolu Valiliği'ne son olarak da Bilecik
Valiliği yaptığını anlatan Akpınar şöyle devam etti: "Biz bu
görevlere hükümetlerin takdiri ile gelip aynı yöntemle gidiyoruz. 8
yılı aşkın süredir üç farklı şehirde bu şerefli görevi ifa ettim.
Beni bu göreve layık gördükleri için başta Sayın Başbakanımız olmak
üzere Bakanlar Kurulu üyelerine teşekkür ediyorum. Tüm mülki idare
amirliği hayatımda olduğu gibi valilik dönemimde de hukuka ve
vicdani kanaatime göre çalıştım. Adaletten şaşmadığımı düşünüyorum.
Hiçbir güçlünün hatırına zayıfın hakkını yedirmedim. Kararlarımda
olabildiğince şeffaf ve demokrat davrandım. Allah şahittir
maiyetimde çalışan en alt kademedeki memurların, işçilerin,
köylünün hatırını nefsimden yüksekte tuttum. Hizmetlerinin,
işlerinin kolayca görülmesi için gayret gösterdim. Buna mukabil
parasının ya da makamının büyüklüğünden hareketle, haksız talepte
bulunan zatı namuhteremlere hiç de mütevazı davranmadım, hak
ettikleri cevabı verdim. Bu anlamda kendimi devletin valisi
olmaktan ziyade halkın valisi olarak gördüm. Doğru bildiği yoldan
gram şaşmayan benim gibi birine 8 yıl valilik yaptırdıkları için
Hükümetimize tekrar teşekkür borcum var."
TAYİNİMDE ZAMANLAMA MANİDAR
Vali Akpınar, 13 Şubat'ta çıkan kararname ile merkeze alındığını
söyleyerek, "Tayinimin niye şimdi çıktığı meselesine gelince; tam
bilmiyorum, ama kararname 10 Şubat tarihli olsaydı, o gün doğum
günümdü. 11 Şubat memleketim Maraş'ın Fransız işgalinden kurtuluş
günü. Dolayısıyla 12 Şubat Maraş'ın kurtuluş bayramı, 14 Şubat
sevgililer günü. Peki, 13 Şubat neyin nesidir? Zamanlama gerçekten
manidar, insan bir tuhaf oluyor" dedi.
İNGİLTERE'DEKİ BAKAN ÖRNEĞİ
Kendisinin 1990 yılında mülki idare amiri olarak eğitim amacıyla
İngiltere'ye gönderildiğini belirten Akpınar burada yaşanan bir
olayı şöyle anlattı: "1990 yılı Kasım ayında Muhafazakar Partinin
büyük kongresi Bournemouth'ta yapıldı. Kongre günü çevre bakanı
kendi aracıyla kalacağı otele gitmek istiyor. Bir taksiciden
kendisine otele kadar mihmandarlık yapmasını istiyor. Taksici, 'şu
kadar pound verirsen olur' diyor. Bakan, otele vardıklarında
vereceğini söylüyor. Taksici, ancak peşin verirse götürebileceğini
söylüyor. Bakan, 'ben kendim de bulabilirim o zaman' diyor.
Taksici, 'sen zaten bu halinle araç kullanamazsın, çünkü sarhoşsun'
diyor. Bakan 'sana ne?' deyip yola devam ediyor. Taksici, polisi
arayıp alkollü sürücü ihbarı yapıyor. Lütfen düşünün ve kıyaslayın.
Resmi araç yok, koruma yok, koruma aracı yok, ama olayın bundan
sonrası daha da ilginç. Bir trafik ekibi ihbar edilen aracı hemen
bulup durduruyor. Alkol kontrolü yapıldığında durum tespit
ediliyor. Polis şahsa alkollü araç kullandığı gerekçesiyle
gözaltına alındığını bildirip karakola gideceklerini söylüyor.
Bakan bu aşamada kendisini tanıtıp gözaltına alamayacaklarını
söylüyor. Polislerin cevabı: 'Biz seni bakan olarak değil, alkollü
araç kullanan tehlikeli bir sürücü olduğun için gözaltına alıyoruz'
oluyor. Sabah kalktığımızda televizyonlardaki 1 numaralı haber,
Bakanın alkollü araç kullandığı için o gece 5 saat gözaltında
kaldığı idi. Bir saat geçmeden bakanın görevinden istifa ettiği
haberi geçmeye başladı. Biz bu olayın her aşamasına çok şaşırdık.
Ama okula gittiğimizde İngilizlerin bunu gayet doğal
karşıladıklarını hayretle gördük. Bir hoca, 'burada Kraliçe hariç
herkes trafik kurallarına uymak zorunda, uymayan cezasına katlanır.
Kraliçe de yasal olarak dokunulmasa da sosyal baskı nedeniyle
herkesten daha fazla kurallara bağlı yaşar' dedi. Takip eden
günlerde ilin emniyet müdürü, bize kendi konularıyla ilgili bilgi
vermek için geldi. Ben bu olayla ilgili olarak o ekipteki
polislerin ya da kendisinin başına bir iş gelip gelmeyeceğini
sordum. Kendinden gayet emin şekilde 'Hiçbir şey olmaz' dedi ve
devam etti; 'Bu olay olduğu için Bakan istifa etmek zorunda kaldı,
eğer bize bir şey yapılırsa Hükümet gider' dedi. Gazetelerin hafta
sonlarında verdiği bulmacalarda var ya, '2 resim arasındaki 8 farkı
bulunuz' gibi. Tam böyle bir soru: 2 ülke arasındaki farkları
bulunuz. Cevabı ben söyleyeyim. Bu sayılara dökülemez. Aradaki
fark, demokrasi ve hukuk devleti farkıdır. Birinci sınıf demokrasi
kültürüne sahip ülkelerde herkes eşittir. Eşit hak ve
sorumluluklara sahiptir. Bu olayı kimseyi yermek ya da eleştirmek,
güncel olaylarla bağlantı kurmak için anlatmadım. Bizim de ülke ve
millet olarak birinci sınıf demokrasiyi hak ettiğimizi
düşünüyorum."
Yapılan konuşmaların ardından Bilecik Belediye Başkanı Selim Yağcı,
Vali Halil İbrahim Akpınar'a plaket verdi.
Yorumlar