Uluslararası Af Örgütü: 5 bin 500’den fazla kişi Gezi’ye destekten yargılanıyor

Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), Gezi olaylarına ilişkin ‘Yaralar açık, adalet hala yok’ başlıklı raporunu açıkladı. Raporu özetleyen örgütün Türkiye masası yetkilileri, polis şiddetine ilişkin cezasızlık durumunun devam ettiğine...

Google Haberlere Abone ol
Uluslararası Af Örgütü: 5 bin 500’den fazla kişi Gezi’ye destekten yargılanıyor

Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), Gezi olaylarına ilişkin ‘Yaralar açık, adalet hala yok’ başlıklı raporunu açıkladı. Raporu özetleyen örgütün Türkiye masası yetkilileri, polis şiddetine ilişkin cezasızlık durumunun devam ettiğine dikkat çekti. Raporda, 5 bin 500’den fazla kişinin Gezi’ye destekten dolayı yargılandığı belirtildi.

UAÖ, İstanbul'da düzenlediği basın toplantısıyla Gezi Parkı olayları ve sonrasında ortaya çıkan yargı sürecini de içine alan döneme ilişkin raporuna basın mensupları ile paylaştı. Toplantıya; Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Salil Shetty, Türkiye Şubesi Direktörü Murat Çekiç, Türkiye Araştırmacısı Andrew Gardner, Avrupa ve Ortaasya Direktörü John Dalhuisen katıldı.

Rapora ilişkin değerlendirmesini yapan Genel Sekreter Shetty, Gezi protestolarına katılanların hala hedef olmaya devam ettiğini, aynı kapsamda acil tıp hizmeti veren sağlıkçıların da hedef olduğunu söyledi. Süreç içinde sosyal medya kullanıcılarına davalar açıldığını belirten Shetty, hükümetin bu konudaki tavrında daha toleranslı olması gerektiğini ve tavır değişikliğine gitmesi gerektiğini söyledi. Aynı zamanda Türkiye'nin işkencenin önlenmesi, barış süreci ve Suriye'den Türkiye'ye gelen sığınmacılara sağlanan yardımların Türkiye'nin olumlu yaptığı işler arasında olduğunu belirten Shetty, örgüt olarak Gezi Hareketi ve diğer barışçıl gösterilere karşı saldırıların engellenmesini istediklerini kaydetti.

‘BAĞIMSIZ POLİS ŞİDDET MEKANİZMASI OLMADIĞI SÜRECE TÜRKİYE’DE CEZASIZLIK SÜRECEK’

Hazırlanan rapora ilişkin tespitleri aktaran Türkiye Araştırmacısı Andrew Gardner de, raporda öne çıkan 3 ana unsuru paylaştı. Cezasızlık durumunun devamı, Gezi hareketindekilerin hedef durumunun devamı ve barışçıl eylemlerin şiddet yoluyla engellenmesi haline dikkat çeken Gardner, "Araştırma sadece İstanbul'da değil, Ankara, Adana, Antakya, İzmir gibi şehirlerde yapıldı. En çok mağdurlarla, avukatlarla, sivil toplum kuruluşları ile konuştuk. Binlerce sayfa iddianame, resmi dosyalar okuduk. 14 ilden gelen verilerle gelen verilerle bu rapor oluşturuldu. En çok İçişleri Bakanlığı'ndan görüş almak istiyorduk ama randevumuza olumlu bir yanıt alamadık. Çok net 3 tespit ortaya çıktı. Birinci tespitte çok açık bir cezasızlık durumu söz konusu. Aslında Gezi'den önce de cezasızlık durumu vardı. Bu rapor onu bir kez daha kanıtladı. Açık bir şekilde polis şiddeti ile ilgili soruşturmalar polisin elinde kaldığı sürece- fiilen de şu anda kalıyor- cezasızlık sürecek. Bağımsız etkili bir polis şikayet mekanizması olmadığı sürece Türkiye'de cezasızlık sürecek." dedi.

Hükümetin bu cezasızlık durumuna son vermek istediğinde böyle bir mekanizmayı hayata geçirmek durumunda olduğunu söyleyen Gardner, "Gezi hareketi destekçileri hala hedef gösteriliyor. Bu anlamda ciddi bir araştırma yaptık. Hem yasa kapsamında açılan davalarla ilgili.. Biz 30'dan fazla davaya baktık. 5 bin 500'den daha fazla sanık var, sadece Gezi eylemlerini desteklemekten yargılanıyor Türkiye'de. Bizim baktığımız davaların büyük çoğunluğunda insanlar bu gösterilere katıldıkları için yargılanıyor.” ifadelerini kullandı.

Perşembe günü başlayacak ve Taksim Dayanışması Grubu üyelerinin yargılandığı davaya dikkat çeken Gardner, "Bu dava bizim için toplanma özgürlüğü için önemli. Bu davada toplantı düzenleme hakkı yargılanıyor. Gösterilere katılmaktan başka bir şey delil olarak gösterilmiyor. Böyle bir dava olmaması gerekiyordu. Barışçıl eylemler hala şiddet kullanılarak engellenmeye çalışılıyor. Gezi Parkı eylemlerinden sonra yaygın ve sistemli olarak polis şiddeti uygulanıyordu. Gereksiz, cezalandırmaya yönelik şiddet, aşırı şiddet kullanıldıktan sonra hükümetin bu tavrı devam etti. Her hangi bir iyileşme yok. Hatta sorunun derinleşme durumu söz konusu." dedi.

Toplantıya katılan Taksim Dayanışması Grubu'ndan Mücella Yapıcı da yargılamayı etkilememek için yargıya saygı duyacağını ve yorum yapmayacağını söyledi.

‘DELİLLER GİZLENEREK SORUŞTURMA SÜRECİNE ZARAR VERİLDİ’

Raporun ‘polis ihlallerinin cezasız kalması’ başlığı altındaki bölümde ise, "Polis memurlarına karşı açılan 4 davanın 3’ü eylemler sırasında yaşanan ölüm vakalarıyla ilgili. Dördüncüsü ise Gezi Parkı eylemlerinin ikinci gününde kamuoyunda ‘kırmızılı kadın’ olarak bilinen bir kadının doğrudan yüzüne biber gazı sıkmakla suçlanan polise karşı açıldı. Bu 4 vakanın hepsinin medyada geniş yer bulması, yetkililerin harekete geçmesi için ciddi bir baskı oluşmasını sağladı. Çok az vaka kamuoyunda bu kadar ilgi gördü. Zaten, vakaların sayısının fazlalığı da buna pek imkan vermiyor. Diğer vakalar ile ilgili açılan soruşturmalar ya çok yavaş ilerliyor, ya da herhangi bir dava açılmadan kapandı." ifadeleri yer aldı.

Polis ihlallerinin soruşturulmasındaki eksiklikler başlığı altında ise şu tespitlere yer verildi:

"Soruşturmaları yürütmekle yetkili görevliler, kötü muamele iddialarına konu olan polisleri tespit etmekte birçok zorlukla karşılaştı. Uluslararası Af Örgütü’nün Gezi Parkı eylemleri ile ilgili 2013 raporunda gösterildiği gibi, çoğu yüzlerini tamamen kapatan gaz maskeleri takan polisler, kask numaralarını sıklıkla gizlemeye çalıştı. Bazı kolluk görevlileri sivil giyimliyken, çok az sayıda polis, görevli olduklarını gösteren yelekler giymişlerdi. Çevik kuvvet polisleri, tespit edilmemek için kasıtlı bir şekilde ve ulusal yasaları ihlal ederek ya numarasız kasklar takmışlardı ya da kask numaralarını üzerine bant yapıştırarak gizlemişlerdi.

Kötü muamele vakalarının çoğu görgü tanıklarının ya da mobese kameralarının olmadığı yerlerde yaşandı. Gözaltına alınanlar polis tarafından tutuldukları yerlerde kötü muameleye maruz kaldı ya da kasıtlı olarak mobese kameraların olmadığı yerlere götürülerek dövüldü. Tek tek polislerin tespit edilmesinin önündeki bu engeller, suç işleyen polislerin yararlandığı cezasızlık düzeyini tamamen anlamak için yeterli değil. Hesap vermenin önündeki en önemli etken, kötü muamele ihtimallerinin soruşturulmasının savcıların ve polislerin (yerel ve ulusal yetkililerin de) nazarında düşük öncelik taşıması sayılabilir. Soruşturmalar çok ağır ilerlemekte, ilerlemişse bile yeterli dikkat ve özen gösterilmemekte ve deliller gizlenerek, engellenerek ya da delillerle oynanarak soruşturma sürecine kasıtlı olarak zarar verilmektedir.

Yeni olmayan ya da Gezi Parkı eylemleri sırasında yaşanan ihlallere özgü olmayan bu sorunların tamamı, kolluk görevlileri tarafından işlendiği iddia edilen ihlallerin araştırılması için gerçek anlamda bağımsız ve etkili bir mekanizmaya duyulan acil ihtiyacı göstermektedir. Gezi Parkı eylemleri sırasında yaşanan polis ihlallerine karşı açılan soruşturmaların hemen hemen hepsi Nisan 2014 itibariyle devam ediyorken, soruşturmaların büyük bir kısmında çok az gelişme katedildi ve vakaların çok azında ihlalin yaşandığı sırada görevli polisler tespit edilebildi."

CİHAN

Yorumlar