Türkiye'nin canlı ve minarel türleri bu müzede sergileniyor

Türkiye'nin ilk doğa tarih müzesi olma özelliği taşıyan Erzincan’ın Kemaliye ilçesindeki Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, başta Kemaliye olmak üzere Erzincan ve yurt genelinden canlı ve minarel türlerine ait yaklaşık 5 bin çeşit...

Google Haberlere Abone ol
Türkiye'nin canlı ve minarel türleri bu müzede sergileniyor

Türkiye'nin ilk doğa tarih müzesi olma özelliği taşıyan Erzincan’ın Kemaliye ilçesindeki Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, başta Kemaliye olmak üzere Erzincan ve yurt genelinden canlı ve minarel türlerine ait yaklaşık 5 bin çeşit materyali sergiliyor.

Müzenin kurulmasına öncülük eden Prof. Dr. Demirsoy, müzenin farklı bir özelliğine dikkat çekerek, "Türkiye'de 38 bin köy var. Bir köyün toprak yapısı öbür köye uymaz. Bir köyde çıkan su öbür köyün suyuna benzemez. Bu şu anlama geliyor: Biz Hollanda gibi bütün sulara aynı reçeteyi yazamayız. Her köyün farklı şekilde incelenmesi lazım. Her köyün kendine özgü bazı hastalıkları ortaya çıkabilir. Biz bu müzede Anadolu’nun, hastalık yapan, bazı hastalıklara yol açan minerallerini de bir araya topladık. Üzerlerine de yazdık bunlar olursa şu hastalıklar ortaya çıkabilir diye." şeklinde konuştu.

Erzincan Kemaliye'deki Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, Kemaliyeli olan, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Demirsoy'un katkıları ile kuruldu. Prof. Dr. Ali Demirsoy, müzenin Türkiye'de bir ilk olduğunu hatırlatarak, "Burada 48 bilim adamı TÜBİTAK destekli bir biyolojik çeşit araştırması yapmıştık. Sonra üç arkadaş karar verdik ve Doğu Anadolu’da bir yere ve benim doğduğum kasabaya doğa tarihi müzesini kuralım. Kendi imkanlarımızla her şeyini üç arkadaş maddi olarak da destekledik. Yaklaşık 5 bine yakın örneği burada sergiledik. Bir fil fosili koyduk. Her müzenin girişinde böyle bir büyük fosil simge durumundadır. Buranın özelliği şu; burayı diğer müzelerden ayıran bine yakın bitki var. Tüm bu kasabanın etrafındaki bitkiler, balıklar, kuşlar fosiller hepsi bu bölgeye aittir." dedi.

Müzenin bir özelliği daha olduğunu hatırlatan Demirsoy, "Anadolu karışık olması nedeniyle bir sürü yerde mineral kaynaklı hastalıklar söz konusudur. Halkımız bunu bilmeden başka hastalıkları tedavi ediyor gibi esasında yaşadığı yerden kaynaklanan hastalıkları gidermeye çalışır. Ama bunu başaramazlar. Bu nedenle müzenin orta kısmında minerallerden oluşan hastalıkları sergileyen bir sergi daha kurduk. Diğer müzelerden farklı bir tarafı da şu: Mesela her müzede bitkilerin saklandığı bir koleksiyon yoktur. Burada o da var. Sulu dediğimiz örnekler yani yılanların, çiyanların, kurbağaların, balıkların konduğu kavanozların içerisinde konserve edilmiş materyal ve aynı zamanda taş materyaller, katı materyallerin bulunduğu, kayaş materyallerin bulunduğu, fosillerin bulunduğu materyal aynı yerde vardır. MTA'da vardır ama sulu materyal yoktur. Bazılarında sulu örnek vardır ama kayaş yoktur. Bu nedenle tipik bir doğa tarih müzesini ancak biz burada görüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

'BİRÇOK HASTALIK BÖLGENİN ALYAPISINA, TAŞ VE TOPRAK YAPISINA BAĞLI İÇME SUYUNDAN KAYNAKLANIYOR'

Müzede ayrıca bölgelere göre yoğun görülen hastalıklara sebep olduğu düşünülen mineraller için de ayrı bir bölüm oluşturulmuş. Oluşturulan bölüm ile ilgili açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Ali Demirsoy, birçok hastalığın bölgenin altyapısına ve taş ve toprak yapısına bağlı olarak içme sularından kaynaklandığını söyledi.

Prof. Dr. Ali Demirsoy, şu bilgileri verdi: "Türkiye genelinde herhalde 38 bin köy var. Ama Türkiye deprem kuşağında olması nedeniyle çok kırıldığı için bir köyün altyapısı, toprak yapısı veya taş yapısı öbür köye uymaz. Bir köyde çıkan su öbür köyün suyuna benzemez. Bu şu anlama geliyor: Biz Hollanda gibi bütün sulara aynı reçeteyi yazamayız. Her köyün farklı şekilde incelenmesi lazım. Bir köyün serpantin kayışdan çıkar veya demirli kayışdan çıkar veya da arsenikli bir kayışdan çıkar veya aspesli bir yerden su alır ve bu kanser meydana getirebilir, doku sertliği meydana getirebilir. İyot eksikliğinden dolayı bir sürü rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Flor eksikliğinden dolayı dişleri dökülür, flor fazlalığından dolayı da eklemler birbirine kaynaşır ankiloz olur. Dolayısıyla son derece önemli. Her köyün kendine özgü bazı hastalıkları ortaya çıkabilir. Biz burada Anadolu’nun hastalık yapan, bazı hastalıklara yol açan minerallerini bir araya topladık. Üzerlerine de yazdık ki bunlar olursa şu hastalıklar ortaya çıkar, şunlar olursa şu hastalıklar ortaya çıkabilir. Dikkat edin şu anda belki de fizikoterapistler doktorların tedavi etmeye kalkıştıkları hastalıkların büyük bir kısmı bulundukları yerlerdeki toprakların yapısı ve içtikleri sulardan kaynaklanıyor olabilir. Buna ilişkin son zamanlarda bir bilinç oluştuysa da 38 bin köyü incelemek mümkün olmadığı için biz sadece Kapadokya'da kanser yapan aspesi, Doğubeyazıt’ta eklemleri birbirine bağlayan ankiloz oluşturan flor fazlalığını ve bilmem neredeki iyot eksikliğini biliyoruz. Ama hepimizde eğer bir zeka genişliği veya doku, vücut defekti varsa ve bir yerlerde yaygın ise bilin ki oranın kayaşlarından sularından aramak gerekiyor. Bu nedenle bu müzenin yapısı son derece önemli."

Müzeyi gezmeye gelen vatandaşlar ise burada gördükleri ve öğrendiklerinin kendileri için çok yararlı olduğunu belirterek, "Burada önce doğayı ve Kemaliye yöresinin çeşitliliğini anlamaya çalışıyoruz. Buradaki bitki türlerini, hayvan türlerini gözle göremediğimiz canlıları anlamaya çalışıyoruz. Bunu yapmaktaki temel amacımız önce kendimizin öğrenmesi daha sonra da gittiğimiz bölgelerde kendi öğrencilerimize öncelikle buranın kendi kültürünü, daha sonra kendi bölgesindeki kültürü tanımayı öğretmeyi amaçlıyoruz. Biyoloji ile birleştirdiğimizde ilköğretim veya lise çağındaki öğrencilere anlatılması gerekiyor ki bilim sonradan heveslenecek bir şey. Genç öğrencilerimizin heves etmesini ve öğrenmesini istiyoruz." ifadelerini kullandı.

Ekolojik temelli bir doğa eğitiminin kendileri için çok yararlı olduğunu anlatan ziyaretçilerden biri, "Kemaliye'ye üçüncü gelişim. Öncesinde bu kadar biyolojik çeşitliliği, bu kadar doğa harikasını bir arada bulma fırsatı buldum. Benim için ve öğrencilerim için çok büyük deneyim olacaktır. Burada doğa eğitimi aldık." dedi. CİHAN

Yorumlar