"Türk toplumunu anlamak istiyorsak Amerikalı Alman göçmenlere bakalım"

Süddeutsche Zeitung’un İç Haberler Müdürü Prof. Dr. Heribert Prantl, bundan 150 yıl önce kitleler halinde ABD’ye giden Alman göçmenlerin yaşadıklarından ders çıkarılmasını istedi. “Amerikalıların gözünde topluma uyum sağlamayan...

Google Haberlere Abone ol
"Türk toplumunu anlamak istiyorsak Amerikalı Alman göçmenlere bakalım"

Süddeutsche Zeitung’un İç Haberler Müdürü Prof. Dr. Heribert Prantl, bundan 150 yıl önce kitleler halinde ABD’ye giden Alman göçmenlerin yaşadıklarından ders çıkarılmasını istedi. “Amerikalıların gözünde topluma uyum sağlamayan Almanlar bu günün Almanya’sının Türkleri gibiydi.” diyen gazeteci, yüz binlerce, milyonlarca göçmenin seçimlerde saf dışı kalmasının demokrasinin iyi yürümediğini gösterdiğini söyledi. Türk gençlerine ve ailelerine sınırsız çifte vatandaşlık hakkı isteyen Prantl, Aygül Özkan’ın bakan olmasıyla Almanya’nın üçüncü kez birleştiğini söyledi.

Augsburg’da ‘Hüsnü Kabül Kültürü ve Demokrasi’ konulu bir programda sunum yapan Süddeutsche Zeitung gazetesi İç Haberler Müdürü Prof. Dr. Heribert Prantl, Almanya’daki Türk göçmenlerinin toplumda nasıl algılandığına dair ilginç bir kıyaslamada bulundu. Bundan 150 yıl önce ABD’ye göç eden Almanları bu günün Almanyalı Türklerine benzeten Prantl, o zamanlar New York’un Berlin ve Viyana’dan sonra Almancanın en çok konuşulduğu kentlerden biri olduğunu ve her yıl yaklaşık 100 bin Almanın ABD’ye göç ettiğini hatırlattı. “Bu insanlar kendi kiliselerini inşa ettiler ve Alman marketlerinden alışveriş yaptılar. Alman yemeği pişirip, Alman tiyatrolarına gittiler ve pazar günleri de vakitlerini bira çadırlarında geçiriyorlardı.“ diyen Prantl, onların bu yaşam tarzının Amerikalıların hoşuna gitmediğini anlattı.

Bira içmenin Amerikan kültürüne ters düştüğünü ve Alman karşıtlığının artmasında etkili olduğunu dile getiren gazeteci, New York’taki Alman tiyatrosunun ateşe verilmesini örnek göstererek Almanyalı Türklerin yaşadıklarıyla paralellik kurdu. Amerikalıların da Alman göçmenleri “Kendi aralarında kalıyorlar ve entegre olmuyorlar” diyerek suçladıklarını hatırlatan Prantl, siyasette de durumun farklı olmadığını örneklerle anlattı. Chicago’da yabancı karşıtı bir parti liderinin belediye başkanı olunca alkol vergisine yüzde 600 zam yapması ve pazar günü bira yasağı koyması bunların başında geliyor. Prantl’ın anlattığına göre yasağın ilk pazar günü güvenlik birimleri kontrole gönderilmiş ve 200 Alman tutuklanınca Almanlar ayaklanmış. Bu olaydan sonra Almanlar haklarını korumak için politikaya girmiş ve sorunlu belediye başkanı ayaklanmadan bir yıl sonra görevden alınmış.

1859 yılında Chicago‘da ilk defa bir Alman şerif seçilmiş. Ancak çok geçmeden entegrasyonda normalleşmenin başladığına inananlar Chicago Times’ın haberiyle yanıldıklarını anlamış: “Bir Almanın bir Amerikalıyı asması ne kadar da utanç verici olur!” Prantl, pek hatırlanmayan bu hikayelerin Almanya’da bilinmesinin bu gün ülkede uyumu kolaylaştıracağı kanaatini taşıyor.

YENİ YEMEKLERİ YEMEKLE HÜSNÜ KABUL KÜLTÜRÜ OLMUYOR

Prantl aynı zamanda bir hukukçu ve Alman yasalarını çok iyi biliyor. Sözü ABD’deki Alman göçmenlerden Almanya’daki Türk göçmen ve onların burada doğan çocuklarına getiren Prantl, demokrasilerde herkesin eşit haklara sahip olduğunu söyledi. Prantl, yüz binlerce, milyonlarca insanın Almanya’da yaşamasına, çalışmasına rağmen, sırf Alman vatandaşlığı olmadığı için seçimlere katılamamasının demokrasinin iyi yürümediğini gösterdiğini savundu. Kohl hükümetinin 1988 yılında formüle ettiği “Hiç bir devlet, sonsuza kadar toplumun sayıca önemli bir kısmının bu sistemin dışında kalmasına müsaade edemez.“ ifadesine atıfta bulunan tecrübeli gazeteci, “Bu önemli teşhisten sonra gerekli adımlar atılmadı.“ dedi. Almanya’da doğup büyümüş Türk gençlerine ve yıllardır bu ülkede yaşayan anne-babalarına hiç bir engel çıkarılmadan Alman vatandaşlığı verilmesini istedi.

Hüsnü kabul kültürünün yemek kültürü ve yeni yemek alışkanlığından daha fazlası olduğuna vurgu yapan konuşmacı, farklı kültürün yemek olarak yendiği müddetçe göçmenlere şüpheyle yaklaşan parti sempatizanlarının da hoşuna gittiğini anlattı. Mesele göçmenlere hak verilmesine gelince sorunlar yaşandığını ve bunu en güzel örneğinin hükümet partilerinin gençlere verilecek çifte vatandaşlıktaki sınırlamalarda görüldüğünü belirtti. Yeni yasa tasarısına göre Almanya'da doğan Türk gençlerinin çifte vatandaş olabilmeleri için okul diploması getirmeleri gerektiğine dikkat çeken Prantl, bu uygulamayı anayasaya aykırı bulduğunu ifade etti.

BAKAN ÖZKAN İLE 3. ALMAN BİRLEŞMESİ GERÇEKLEŞTİ

Süddeutsche Zeitung yazarı, insanların bir toplumda varlıklarını sürdürmesinin temel ögelerinden birinin vatandaşlık hakkı olduğunu söyledi. Bundan üç yıl önce, İş Göçü Antlaşmasının 50. Yılında, Almanya’da göçmenler için hüsnü kabul kültürünün yeniden yazılması için bir fırsat doğduğunu anlatan yazar, geçen yarım asırda Almanya’nın 3 milyon Türk’e yurt olduğunu ve bu gelişmenin Alman ve Türk toplumunun değiştirdiğini dile getirdi. Geçen 50 yıl içinde şehirlerdeki camilerle İslam’ın da Almanya’nın bir parçası olduğuna dikkat çeken yazar, "50 yıl önceki göç, Almanya’nın, Türkiye’nin ve belki de Avrupa’nın çehresini değiştirdi." dedi.

Prantl, 30 Ekim 1961 yılında imzalanan trajik antlaşmayı ise şu ifadelerle dile getirdi: “Bu anlaşma hiç kimse fark etmeden, kutlama ve resmi ziyaretler yapılmadan, milli marşlar söylenmeden, el sıkışmadan yapıldı. Sadece iki devlet arasında bir kağıt parçası gitti geldi. Alman işadamlarının baskısı üzerine Bonn’daki Dışişleri Bakanlığı, Türk Büyükelçiliği'ne ‘sipariş’ mektubu gönderdi. Bu mektuba ‘severek göndeririz’ cevabı verildi. Ancak istenen, Alman kantinleri için fındık değil, Alman ekonomisi için ucuz iş gücü idi."

Şimdi ise Alman parlamentolarında Türk isimli milletvekilleri olduğuna dikkat çeken siyasi, 27 Nisan 2010 yılında ilk Türk bakanın Aygül Özkan olduğunu, bu atama ile 3. Alman Birleşmesi’nin gerçekleştiğini dile getirdi. Prantl, “İlk birleşme 1949 yılında mültecilerin entegre edilmesiyle oldu. İkinci birleşme 1989 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılması ile oldu. Bakan Aygül ile üçüncü birleşme oldu.“ dedi. Federal Parlamento’da 15 göçmen milletvekili olduğunu anlatan Prantl, bu sayının tüm milletvekillerinin ancak yüzde 2,5’ine tekabül ettiğini, dolayısıyla göçmenlerin sayısının meclise yansımadığını ifade etti. Sevindirici bulduğu nokta ise çok sayıda göçmen menajer ve futbolcunun olması. CİHAN

Yorumlar