‘Toplumun bir parçası olan Çingeneler dışlanmamalı’

Hep müzik ve eğlenceyle anılan Çingeneler bu defa bir sempozyumda bir araya geldi. ‘Uluslararası Kültür ve Politikada Çingene-Roman Toplulukları’ adlı sempozyumda Çingeneler’in toplumun bir parçası olduğu, dışlanmaması gerektiği vurgulandı.Etkinliğe...

Google Haberlere Abone ol
‘Toplumun bir parçası olan Çingeneler dışlanmamalı’

Hep müzik ve eğlenceyle anılan Çingeneler bu defa bir sempozyumda bir araya geldi. ‘Uluslararası Kültür ve Politikada Çingene-Roman Toplulukları’ adlı sempozyumda Çingeneler’in toplumun bir parçası olduğu, dışlanmaması gerektiği vurgulandı.

Etkinliğe Bulgaristan’dan telekonferansla katılan Etnolog Prof. Dr. Elena Marushiakova, “Romanlara bakıldığında dünyanın farklı yerlerinde yaşadıkları görülüyor. Ancak yaşadıkları yerlere renk katan bu millete karşı devletler tarafından çok fazla ayrımcılık yapıldı. Romanlar özellikle devletlerin sundukları temel bazı imkânlardan faydalanamadı. Bilhassa eğitim, istihdam, sağlık ve konut gibi hususlara yoğunlaşarak Avrupa'daki hükümetlerin Romanlara karşı ayrımcılığın ortadan kaldırılması ve toplumun diğer kesimleriyle aralarındaki uçurumu giderme noktasında siyasal bir duyarlılığın sağlanması ve gerekli adımların atılmasının sağlanması gerekiyor.” dedi.

Roman Kültürünü Araştırma, Yardımlaşma ve Geliştirme Derneği Başkanı Erdinç Çekiç ise Roman Açılımı ile Roman varlığının kabul edildiğini belirtti. Sorunların daha sonra çözümleneceğini aktaran Çekiç, “Bizi ancak eğitimli ve empati yeteneği olan insanlar anlar. Sırf kimliğinizden dolayı ötekileştirilmek kimsenin hakkı değildir. Tekrar Dünya'ya gelsem aynı anne babadan Çingene olarak Dünya'ya gelmek isterdim ancak bu dünya şartlarında değil. Ayrımcılığın ve ötekileştirmenin yaşandığı bir dünyada kimse yaşamak istemez.” dedi.

Çekiç, Çingeneler’in 1990'lı yıllarda ilk olarak Avrupa'da örgütlenmeye başladığına temas etti. “Ancak orada Çingeneler’e karşı faşist tutum sergileniyor, ülkemizde durum daha naif ama algı sorunu hala var. Ülkemizde ise 2000'li yıllarda ancak böyle bir süreç başladı. Seçim döneminde siyasi partilerin arka bahçesi muamelesi görmek istemiyoruz. Samimiyetten uzak buluyoruz. Böyle bir tutum sergilemektense gider hangi partiye yakınsak üyesi oluruz. Arkamızda siyasi erkler ya da iş adamları yok. Tabanımıza örgütlenme bilinci oluşturmak için bile yıllar gereken bir sürece ihtiyacımız var. Romanlar hala yaşam mücadelesi veriyor. Türkiye'de Çingeneler’in sivil toplum kuruluşlarıyla başlayan mücadelesini başlatan kişilerden biriyim ama ilkokul mezunuyum. Yetişmiş elemanlarımız yok. Uzun yıllar eğitimden uzaklaştırıldık.” diye konuştu.

Kuştepe Çiçekçiler Derneği Başkanı Metin Salih Şentürk ise eğitim atölyelerinden bahsetti. Okuma yazma bilmeyen kadınlara ve çocuklara eğitim verdiklerini ifade eden Şentürk, “Eğitim sistemimiz dışlayıcıdır. Kültürlere ve etnik kimliğe göre eğitim verilmiyor. Ama Kuştepe Çiçekçiler Derneği, Eğitim Atölyeleri bu hassasiyetlere uygun eğitim vermeye çalışıyor. Kendi çocuğum sürekli okuldan kaçan bir çocukken şimdi ise bu atölyeler sayesinde başarı ödülü aldı. Buradan kimlikleri ve geçmişi inkar edemeyiz, bunları dikkate alarak çözümler üretmeliyiz mesajı çıkıyor. Dışlayıcı ve kutuplaştırıcı davranmak işe yaramıyor.” şeklinde konuştu

Sulukule Platformu Temsilcisi Hacer Foggo da konuşmasında kentsel dönüşüm ve Çingeneler üzerinde durdu. Foggo, şunları söyledi:

“Bazı akademisyenler topluma yön vermek ve bilgilendirmektense yanlış yorum yapıp kutuplaşmalara sebep oluyor. Bu tür organizasyonlar yarına daha barışçıl bakan toplumları inşa edecektir. Sosyal meselelerde akademisyenler fildişi kulelerinden halka inmeleri gerekir. Akademisyenlerin araştırmaları belge haline gelince toplumdaki ön yargılar iki üç kat daha artar. Sosyal olaylarda yapıca davranılmalıdır. Roman olanların entegresinden çok olmayanların entegresini önemsiyorum.”

Resmi olan Çingene sayısının 500 bin iken resmi olmayan sayının 5 milyona denk geldiğini dile getiren Fogo, şöyle devam etti:

“Çingeneler yok sayılıyor. 2009 yılında yapılan çalıştay istihdam, sağlık ve eğitim gibi alanları kapsadı. 2010’da ise Roman Buluşması yapıldı ve Başbakan Romanlardan özür diledi. Bu buluşmanın bir süreci etkilediğini gözlemledik. Varlığı kabul edilmeyen Romanlar görülmüş oldu. Suçlu görülen bir toplum legal oldu. Toplum ve yönetim erki hastalıklı düşüncelerinden ve komplekslerinden kurtulmalıdır. Uygar Avrupa Çingenelere karşı hiç bir zaman uygar olmadı ama Türklerde de toplumsal dışlama var.”

Fatih Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Önder Çetin de şunları kaydetti:

“Toplumsal sorunlar konusunda akademik dünyada ahkâm kesmek pek sevilir. Ancak bu konuda Romanların temsilcileri ile beraber olmayı, onları dinlemeyi istedik. Bu sayede de toplumsal ve akademik anlamda bir farkındalık ortaya koymayı amaçlıyoruz. Bu tip sempozyumların projelerle sürdürülebilir olması gerekir. Geldik, toplandık, konuştuk ve dağıldık şeklinde bir şey olmasını da istemiyoruz. Umarım ülke çapında farklılıklara karşı empati ile yaklaşır, bunları ayrım değil birleştirici unsur olarak görmeyi becerebiliriz.”

CİHAN

Yorumlar