TBB Feyzioğlu: Denetimsiz kolluk güçleri onları yaratanlara dönüş yapar

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, MİT’in ülke içinde operasyon yetkisiyle donatılmasının, MİT mensuplarının soruşturmalarının izne tabi kılınmasının, yeni ve denetimsiz bir kolluk gücü yarattığını savunarak, "Denetimsiz...

Google Haberlere Abone ol
TBB Feyzioğlu: Denetimsiz kolluk güçleri onları yaratanlara dönüş yapar

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, MİT’in ülke içinde operasyon yetkisiyle donatılmasının, MİT mensuplarının soruşturmalarının izne tabi kılınmasının, yeni ve denetimsiz bir kolluk gücü yarattığını savunarak, "Denetimsiz kolluk güçleri onları yaratanlara dönüş yapar.” dedi.

Danıştay'ın 146. kuruluş yıldönümü törenine; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Yargıtay Başkanı Ali Alkan, Türkiye Barolar Bitliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve İdari ve Adli Yargı üyeleri ve çok sayıda davetli katıldı. Feyzioğlu’nun konuşması sırasından Erdoğan Feyzioğlu’na tepki gösterdi.

Konuşmasında 30 Mart yerel seçimlerini geçirdiklerini hatırlatan Feyzioğlu, “Açıkça ifade etmek gerekirse, siyasetin dilinin keskinleştiği, buna bağlı olarak toplumda kutuplaşmaların arttığı bir süreç yaşadık. Artık, yaraları sarma zamanıdır. Toplumun yeni gerginliklere tahammülü yoktur. Derslerimizi almalı ve yola devam etmeliyiz. Bu noktada üç önemli hususa değinmek istiyorum.” dedi.

“DEMOKRASİ, KUŞKUSUZ SEÇİM SANDIĞINDAN İBARET DEĞİLDİR”

Konuşmasında seçim süreci ile ilgili olarak bazı konulara değineceğini belirten Feyzioğlu şöyle devam etti: “Bunlardan ilki, seçim hukukunda ispatın belgeye dayanmak zorunda olduğu ve mevzuatın, siyasi partilere oy verme ve sayım işlemlerine nezaret etme yetkisini tanımış olmasıdır. Şu halde, mevzuatın kendilerine tanıdığı nezaret etme ve tutanak toplama yetkilerini gereği gibi kullanmayan siyasi partilerin, görevlerini aksattıkları kuşkusuzdur. Seçim sonuçlarına yapılan itirazlar da yeterli dayanaktan yoksun kalır. Delillendirilmemiş itirazlara dayanarak, sandığı şaibeli ilan etmek, sandığı itibarsızlaştırmaktır. Demokrasi, kuşkusuz seçim sandığından ibaret değildir, fakat seçmenin seçimler yoluyla iktidarın değişmeyeceğini düşünmeye sevk edilmesi, demokrasiye büyük zarar verir. Bu arada en büyük zararı da, muhalefet partileri görür. Çünkü sandık yoluyla iktidarı değiştiremeyeceğini düşünen seçmenler, yılgınlığa düşerler ve en önemli yurttaşlık haklarından olan seçme haklarını kullanmaktan vazgeçebilirler. Öyleyse yapılması gereken, siyasi partilerin, seçim mevzuatının kendilerine yüklediği gözetim ve denetim sorumluluğunu disiplinli bir organizasyon içinde eksiksiz yerine getirmeleridir. Ancak bunlar yapıldıktan sonra varsa, şaibe iddiaları ileri sürülmeli ve gereğinin yapılması beklenmelidir."

“BELGELERİ YAYINLAYANLAR HAKKINDA AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NDE SORUŞTURMALAR AÇILMAMIŞTIR”

Feyzioğlu konuşmasına şöyle devam etti: "Seçimlere ilişkin değinmek istediğim ikinci husus, kim tarafından, hangi yöntemle kaydedildiği, nerede arşivlendiği, ne zaman kime karşı kullanılacağı belli olmayan ses kayıtlarının, bir seçim malzemesi olarak tedavüle çıkarılmış olmasıdır. Bu seçimlerden kazancımız, özel hayata ilişkin gizli kayıtların sonuç doğuran şantaj malzemesi yapılmasının bundan böyle muteber bir yöntem olmaktan şükürler olsun, çıkmasıdır. Başka bir ifadeyle, itibarsızlaştırma malzemeleri, onları çekenleri veya üretenleri itibarsızlaştırmıştır. Nitekim kayıtları çekenler, bugüne kadar kimliklerini açıklamaktan imtina etmişlerdir. Yaptıkları iş itibarlı bir iş olsaydı, muteber bir olsaydı Snowden örneğinde olduğu gibi kimliklerini mertçe açıklarlardı. Bunları söylerken, elbette herkesin, bundan önce benzer şantajlar başkalarına yapıldığında nasıl tavır sergilediklerini hatırlayarak, ders çıkarmaları gerektiğini de, ifade etmek istiyorum. Eğer biz dün neysek bugün de düşüncelerimiz hiç değişmeden aynı kalırsak, kendimizi yenilemezsek yaşadığımız günlerin tecrübelerin hiçbir anlamı yoktur. Yaşam öğrenme sürecidir ve öğrene öğrene, yol alırız. Öte yandan, yine Snowden örneğinde, belgeleri yayınlayanlar hakkında Amerika Birleşik Devletleri’nde soruşturmalar açılmamıştır. Sosyal medya sitelerinin kapatılması yoluna gidilmemiştir. Yalnızca Snowden’le ilgili takibat yapılmıştır. Demokrasi, zor ama bireylerin özgürlüğünü, hukuki güvenliğini ve toplumun refahını sağlayabilen yegâne yönetim biçimidir. Bizim, zoru başarmak için birbirimizi anlamamız, öfkeyle değil, soğukkanlılıkla hareket etmemiz gereklidir. Katedilen bunca yoldan sonra, akarsuları tersine akıtmaya çalışmak, yönümüzü Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi değerler sisteminden otoriter rejimlere çevirmek, en azından bu algıları yaratmak hepimizin zararınadır.”

MÜHENDİSLERİNİN ÖLÜMLERİYLE BU CASUSLUK FAALİYETLERİNİN BİR BAĞLANTISI BULUNMAKTA MIDIR?

Seçim öncesi internete düşen ses kayıtlarına da değinen Feyzioğlu, “İçeriği suç teşkil eden kayıtlara gelince, bunların montaj mıdır, üretilmiş midir? Bilemeyiz. Açılacak soruşturmalarda her türlü şüpheyi giderecek şekilde, tarafsızlığı bilinen uluslararası kuruluşlarca değerlendirilmeler yapılmalı toplumun önüne konulmalıdır. Bu noktada, çok vahim bir başak olaya parmak basmak istiyorum. Dışişleri Bakanlığı’nda yapıldığı anlaşılan ve çok gizli olması gereken bir toplantıda yasa dışı kayıt yapılmış. Bu kayıt tedavüle çıkarılmıştır. Yasa dışı dinlemeye konu olan toplantının, karar verici mevkide olanlara görüş sunmak üzere yapılan bir hazırlık toplantısı olduğu anlaşılmaktadır. Toplantıda konuşulan hususlar, yurtta barış dünyada barış ilkesine dayanması gereken dış politikamızın,maceracı bir dış politikaya dönüştürülüp dönüştürülmediği konusunda endişelere yol açmıştır. O endişeler bir yana, bu yasa dışı dinlemenin devletinin vicdanı tarafından yapıldığını kabul etmek mümkün değildir. Ne zamandan beri devletin vicdanı casuslardan oluşturmaktadır? Bu yasa dışı dinleme, bildiğiniz casusluk faaliyetidir. Üstelik bu kaydı yapanların daha başka hangi kayıtları yaptıkları bilinmemektedir. Seçimleri etkileyeceği düşüncesiyle tedavüle çıkarıldığı anlaşılan bu konuşmaları kaydedenler, o güne kadar daha başka hangi konuşmaları kaydetmişler, seçimlere faydalığı olmayacağı düşüncesi ile kamuoyu ile paylaşmak yerine kim bilir kimlere servis etmişlerdir? Söz konusu casusluk faaliyeti sebebiyle acaba asker ve polislerimizin canları tehlikeye atılmış mıdır, şehitler verilmiş midir? Suriye’de uçağımızın düşürülmesiyle, savunma sanayimizi dışa bağımlılıktan kurtaran büyük projeleri gerçekleştiren ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN, TAİ mühendislerinin pek şüpheli ölümleriyle bu casusluk faaliyetlerinin bir bağlantısı bulunmakta mıdır? Kozmik odaya girildiğinde hangi belgelere ulaşılmış? Nerelere servis edilmiştir. Bu ve benzeri soruları her yurttaşın sorma hakkı vardır.”

Feyzioğlu ayrıca şunları ifade etti: “Üçüncü husus, seçimler öncesi gündeme gelen yolsuzluk iddiaları ve soruşturmalardır. Bu soruşturmaların hangi saikle başlatıldığı konusu bir yana, bu konuda şahsımın ayrıntılı açıklamaları olmuştur. Soruşturmaların siyasi iktidar tarafından engellendiği algısının toplumda hakim olması, adalet duygusunu zedelemiştir. Gerçeğin ışığı, yolumuzu aydınlatmadığı takdirde, bundan herkes zarar görecektir. Bütün bunlardan, devlet içindeki olası gayrimeşru yapılanmalarla mücadele edilmesi ve yolsuzluk iddialarının da derinliğine araştırılması gerektiği sonucu çıkmaktadır. Her iki konuda bazıları hala anlamakta dirense de üst başlıkta tarafsız, bağımsız ve adil yargılama yapabilen, güvenilir bir yargıya bağlıdır. Gayrimeşru yapılanmalarla mücadele refleksi, Anayasa’ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı düzenlemelerin yapılmasına sebebiyet vermemelidir.” dedi.

MİT VE HSYK KANUNLARINA ELEŞTİRİ

MİT ve HSYK Kanunu’nu eleştiren Feyzioğlu, “Bu çerçevede; Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda yapılan değişiklikler sonucunda Milli İstihbarat Teşkilatı’na verilen kişisel verilere, meslek ve şirket sırlarına, veri tabanlarına yargı kararı olmaksızın erişim yetkisi, yine yargı kararı olmaksızın iletişimi tespit, belli soruşturma ve dava dosyalarına ulaşabilme, MİT’in ülke içinde operasyon yetkisiyle donatılması, MİT mensuplarının soruşturmalarının izne tabi kılınması, yeni ve denetimsiz bir kolluk gücü yaratmıştır. Denetimsiz kolluk güçleri onları yaratanlara dönüş yapar. MİT’in görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgelerin izinsiz yayınlanmasının üç yıldan dokuz yıla kadar cezalandırılan bir suç haline getirilmesi ve yayın sahiplerinin de sorumlu tutulması, kapsamı tamamen belirsiz olan bu suç nedeniyle mecburi otosansür uygulamasına sebebiyet verecektir. Bu süreçte, Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nda değişiklik yapılarak, özellikle Teftiş Kurulu’nun dolaylı olarak Adalet Bakanı’na bağlanması, yargı bağımsızlığıyla asla bağdaşmamıştır. Söz konusu değişiklik, 2010 Anayasa değişikliği referandumunda evet kampanyası yürütülürken öne sürülen temel gerekçelere de açıkça aykırıdır. Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda verdiği iptal kararı yerindedir.” ifadelerini kullandı.

“Kumpas iddialarına da değinen Feyzioğlu konuşmasına şu şekilde devam etti:

“Bir meclis araştırma komisyonu kurulması gerekir. Kumpas iddiaları ciddi iddialardır. Herkesin eteğindeki taşı dökmesi için bir meclis araştırma komisyonu kurulmalı, o komisyon böyle bir sızma var mıdır, varsa nasıl olmuştur, kim tarafından nasıl gerçekleş midir ve bir daha nasıl olmazı yasama organı el koyup çözmelidir.

Dünyanın bu güzel ülkesinde yaşayıp, 1960 askeri darbesi sonunda ülkemizin başbakanının, bakanlarının asılmalarının üzüntüsünü; üç fidanımız idamlarının acısını yüreğinde hissetmeyeniniz var mı? Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Komiser Mustafa Sarı, Medeni Yıldırım, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Berkin Elvan, Hasan Ferit Gedik evlatlarımızın yasını nasıl tutmayız? Uludere’de savaş uçaklarınca param parça edilen 34 yurttaşımızın, Sivas’ta, Kahramanmaraş’ta, Çorum’da, Reyhanlı’da katledilen canlarımızın dağlamadığı yürek var mı? Uludere katliamının takipsizlikle, Sivas davasının bir kısım sanıklar için zaman aşımıyla sonuçlanması oldu mu şimdi? Mardin Derik’te, Hakkâri Yüksekova’da, Şırnak Silopi’de, Muş Altınova’da, Bitlis Yaygın köyünde terörle mücadele adına işlenen cinayetleri ve daha nice faili meçhul cinayeti meşru görüp faillerini arayıp bulmaktan, cezalandırmaktan kim nasıl vazgeçebilir? Sırf komünist olduğu gerekçesiyle sürgün yiyen, cezalandırılan şairler, yazarlar, Nazım Hikmetimizin çektiği acıları görmezden gelmek olur mu? Peki, bu ülkenin bir büyükşehir belediye başkanı, şimdiki başbakanımız şiir okuduğu için niyet okuma yöntemiyle hapse atıldı. Bunu bugün hala alkışlayan, acısını yüreğinde hissetmeyen olabilir mi? Hrant Dink’in yazısının içinden cımbızla iki cümle çekip, yazının tamamını okumaya tevessül etmeden Hrant’ı mahkûm ettiler ve ardından Hrant katledildi. Buna üzülmeyen olur mu? Bu topraklar sayılamayacak kadar çok zulme tanıklık etti. Tuvalete bile gidemeyecek kadar ağır hasta olmasına rağmen her an yatağa kaçabilir diye bağlanmış kalınmış Kuddusi Okkır, Uçkun Geray, İlhan Selçuk, Türkan Saylan, Engin Aydın, Kaşif Kozinoğlu, Albay Halil Yıldız, Albay Ali Tarık Akça, Yarbay Ali Tatar ve en son Albay Murat Özenalp. Vicdanlarımız kanıyor.

Bombalanmış, boşaltılmış köyler, kayıplar, çocuklarını bekleyen “cumartesi anneleri”, eşlerini babalarını bekleyen “vardiya bizde”ciler ve “sessiz çığlık”çılar. Sonu gelmeyen davalar, şiddet mağduru kadınlar. Gezi olayları esnasında sırf yaralılara yardım ettiği için yargılanan doktorlar, bunları çözümsüz bırakamayız? Sanatsız bir toplumun hayat damarlarından biri kesilmiş sayılacağına göre, Türkiye Sanat Kurumu Kanunu Taslağı sebebiyle geleceklerinden endişe duymaya başlayan sanatçılarımız gelin duyalım. Bitirdim, bitirdim, bitirdim ama şunu söylemeden bitirmeyeceğim. Varsın yürekleri taşlaşmış daha önce yaptıkları gibi yine kızsın sözlerime ben, ülkemin Cumhurbaşkanına, Başbakanına, iktidar ve ana muhalefet partilerine, diğer tüm siyasi partilere ve milletvekillerimize sesleniyorum. Bu sessiz çığlığı duyalım, ilk sırada özel görevli mahkemelerin sebep olduğu mağduriyetler olmak üzere bu sorunları yarından tezi yok el birliğiyle giderelim.”

CİHAN

Yorumlar