Taha Akyol: Kamu yetkisiyle hukuksuzluk oluşturulamaz

Gazeteci Yazar Taha Akyol, kamu yetkileri kullanılarak hukuksuz işlemler yapmanın suç olduğunu söyledi. Aynı zamanda hukukçu da olan Akyol, “Soruşturmada zikredilen Hizmet’e ait eğitim kurumları, şirketler, medya kuruluşları dava açabilirler.”...

Google Haberlere Abone ol
Taha Akyol: Kamu yetkisiyle hukuksuzluk oluşturulamaz

Gazeteci Yazar Taha Akyol, kamu yetkileri kullanılarak hukuksuz işlemler yapmanın suç olduğunu söyledi. Aynı zamanda hukukçu da olan Akyol, “Soruşturmada zikredilen Hizmet’e ait eğitim kurumları, şirketler, medya kuruluşları dava açabilirler.” dedi.

Hizmet Hareketi’ne yönelik savcılık talimatının emniyet tarafından hayata geçirilmesine tepkiler artıyor. Zaman gazetesine konuşan Gazeteci Yazar Taha Akyol, demokratik hukuk devletlerinde kamu yetkileri kullanılarak hukuksuzluk oluşturulamayacağını söyledi. Akyol, "Çağdaş hukuk ve demokratik bir devlette bunların olmaması lazım. Doğru bulmuyorum. Kamu yetkileri kullanarak hukuksuzluk oluşturulamaz. Soruşturmada zikredilen Hizmet’e ait eğitim kurumları, şirketler, medya kuruluşları bu soruşturmayı hayata geçirenler hakkında (bu talimatı kullanarak) dava açabilirler." diye konuştu.

Evrensel Hukukçular Platformu Başkanı Avukat Hasan Basri Aksoy da, "Eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin tarafından gündeme getirilen “Hizmet Hareketi’ni bitirme planı” bizzat Ankara Cumhuriyet Savcısı Serdar Coşkun tarafından uygulamaya konulmakla, Ceza Hukuku’nun temeli olan ‘delilden suçluya ulaşma’ ilkesi de ‘suçludan delile ulaşma’ olarak ters yüz edilmektedir. Soruşturmanın bu şekilde yürütülüyor olması ‘Hukuk devleti’ ilkesini ortadan kaldırır ve ‘polis devleti’ olarak anılmanızı sağlar. Ortada suç işlendiğine veya suçun varlığına dair herhangi bir delil olmadan geçmişte işlenen faili meçhul cinayetlerin tamamı Hizmet Hareketi’ne yıkılmak istenebilir. Tamamen siyasi gayeler ile başlatılan ve hukuksuz emir ile suç oluşturularak yürütülen soruşturmanın da ayrı bir suç teşkil edeceği açıktır. Gün gelecek bu soruşturmayı yürüten, emri veren kişiler açığa çıkacak ve yargılanacaklardır." ifadelerini kullandı.

İnsan Hakları Gündemi Derneği Başkanı Yrd. Doç. Dr. Günal Kurşun ise, "Bu yapılanların insan hakları ve hukukla bağdaştığını söylemeye hiç imkan yok. Burada hukuksuz bir emir verilmiş olduğu gözüküyor. Bu emri verenlerin de, yerine getirenlerin de şüphesiz sorumlulukları olacaktır. Hizmet Hareketi’nden terör örgütü olarak bahsedilmesi büyük bir haksızlık ama bunun silahlı terör örgütüne sokuluyor olması 28 Şubat’ta yaşananların da ötesine geçildiğini gösteriyor. Hizmet Hareketi mensupları fişlenme durumu ile karşı karşıya. Fişleme, ‘cadı avı başlayacak, bana bir isim listesi verin’ demek. Masumiyet karinesinin de tersine döndürüldüğünü düşünüyorum. Cemaat üyesi diye herkesin telefonlarının dinlenip elektronik iletişiminin takip edilmesi de ayrı bir insan hakları ihlali." şeklinde konuştu.

İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan da, görüşlerini şöyle dile getirdi: "Kim olursa olsun temel hak ve özgürlükleri zedeleyecek, temel hak ve özgürlükleri baskı altına alacak her türlü uygulamaya karşıyız. İnsanların inancı, görüşü veya sosyal grubu sebebiyle fişlenmesi kesinlikle insan haklarına aykırı. Ceza kanununda neyin suç olduğu yazılı. Siz bir grubun tamamını baştan suçlu ilan ederseniz bu eski alışkanlıktır. Bir gün Kürtleri suçlu ilan et, bir gün Alevileri, sonra başka bir grubu, bunlar doğru değil."

'EMNİYET MÜDÜRLERİ, KANUNSUZ EMİRLERİ SAHİBİNE İADE ETMELİ'

Hukuk ve Hayat Derneği Başkanı Avukat Mehmet Kasap, Hizmet’e kumpas planıyla ilgili olarak şunları söyledi: “17 Aralık’tan sonra başlayan ‘paralel yapı’ paranoyasının nerelere ulaştığının şahidi olmaktayız. ‘Suç bul, delil üret, terör örgütü gibi göster, daha evvel işlenen cinayetlerle bağlantı kur’ talimatları, hukuksuzlukta gelinen durumun kan dondurucu bir hal aldığını göstermektedir. Siyasi ikballeri adına hukuku hiçe saymayı alışkanlık haline getirmiş kişilerin, hukuk önünde bir gün hesap verecekleri muhakkaktır. Bir savcının böyle bir talimatı vermiş olması ve bu talimat doğrultusunda 30 ilin emniyet müdürlüklerine operasyon talimatı gönderilmesi, suçsuz insanların suçlu gibi gösterilme çabası çok açık bir suçtur, hukuk ihlalidir. HSYK, acil olarak söz konusu savcı hakkında inceleme başlatmalıdır. Ayrıca savcının bu talimatı kanunsuz emir olduğundan, bu emri gerekçe göstererek verilen talimat yazısının emniyet müdürleri tarafından uygulanmayarak, iade edilmesi gerekmektedir.”

'İNSANLARIN MASUMİYETİNE GÖLGE DÜŞÜRMEMELİ'

Adana Baro Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık ise, hukuk devletinde gizli tanıklar ve delil oluşturmak suretiyle insanların lekelenmeme hakkına ve masumiyetlerine gölge düşürülmemesi gerektiğini ifade etti. Çıtırık, “Ortada somut bir delil ve kuvvetli suç şüphesi yokken, gizli tanık ifadeleri ve delil yaratma yoluyla soruşturma açılması kamu vicdanını ve hukuk devletini derinden yaralamaktadır.” dedi. Ergenekon ve Balyoz davalarında gizli tanıklar ve oluşturulan delillerin telafisi imkansız olumsuzluklara yol açtığını dile getiren Çıtırık, “Kuvvetli suç şüphesi ve somut kanıtların bulunması durumunda Cumhuriyet Savcılığı, şüphelinin lehine ve aleyhine delilleri toplamakla yükümlüdür. Ayrıca suç delili üretmek zaten Ceza Yasası’na göre suçtur. Yargının; rejimin dönüştürülmesinde, iktidar mücadelesinde ve partizan amaçlara alet edilmesini doğru bulmamaktayız.” açıklamasını yaptı.

CİHAN

Yorumlar