STK'lardan Başbakan'a tepki: Sözel şiddeti toplumda travmalara yol açıyor
Başbakan'ın sözel şiddeti toplumda ciddi travmalara yol açıyor // Hizmet Hareketi'ne adı konmamış operasyon yapılıyor Antalya’da faaliyet gösteren 71 sivil toplum kuruluşu Başbakan başta olmak üzere, hükümet üyelerinin Hizmet Hareketi'ne ve Fethullah Gül.
Başbakan'ın sözel şiddeti toplumda ciddi travmalara yol açıyor
// Hizmet Hareketi'ne adı konmamış operasyon yapılıyor
Antalya’da faaliyet gösteren 71 sivil toplum kuruluşu Başbakan
başta olmak üzere, hükümet üyelerinin Hizmet Hareketi'ne ve
Fethullah Gülen Hocaefendi'ye yönelik hakaret içerikli sözlerine
tepki gösterdi. Antalya Demokrasi ve Hukuk Platformu adıyla bir
araya gelen sivil toplum kuruluşları ortak bildiri yayınladı.
Bildiride, Başbakan'ın sözel şiddetinin toplumda ciddi travmalara
yol açtığı vurgulanarak Hizmet Hareketi'ne yönelik adı konulmamış
bir operasyon düzenlendiği ifade edildi. STK temsilcileri AK
Partili milletvekillerini, teşkilat mensuplarını ve belediye
başkanı adaylarını tabanın tepkisini Ankara'ya taşımaya davet
etti.
Harrington Park Otel'de düzenlenen basın toplantısında platform
adına konuşan Erdoğan Çiğdem, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet
operasyonlarının ardından Türkiye'nin savrulduğu zemini ve yerel
seçimlere gidilen yolda peşpeşe yaşanan hadiseleri endişe ve
kaygıyla izlediklerini söyledi. Rüşvet ve yolsuzluk iddialarının
ortaya çıkmasının ardından polis ve yargı mensupları başta olmak
üzere binlerce devlet memuruna görevden el çektirilmesinin 'hukuk
ve demokrasi tarihine büyük bir ayıp olarak' geçeceğini belirten
Çiğdem, "Keşke 'yolsuzluk yok, milli iradeye kasıt var'
denileceğine 'varsa yolsuzluk üstüne gidilmeli; eğer bu
soruşturmalar hukuksuz ise buna yine yargı karar vermeli' cesareti
gösterilebilseydi. Keşke rüşvet ve yolsuzluk operasyonları polis ve
yargıda 5 bini geçen bir kıyımla kapatılmak istenmeseydi."
dedi.
Vatandaşları güvenlik endişesi yaşayan, polisi ve yargısı görev
yapamaz hale getirilen bir ülkede katılımcı demokrasiden söz
etmenin mümkün olamayacağını ifade eden Çiğdem, "Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ın yolsuzlukları hiç konuşmadan, sanki bu konuları
perdelemek istercesine, Hizmet Hareketi'ni 'paralel devlet' olmakla
suçlaması ve saygısız bir dil kullanması evrensel insani değerler
açısından kabul edilemez bir durumdur." ifadesini kullandı.
Erdoğan Çiğdem sözlerini şöyle sürdürdü: "Başbakan'ın bizleri,
eşlerimizi, çocuklarımızı, ailelerimizi, dostlarımızı
televizyonlardan, gazetelerden, sosyal medyadan bir dil kıyımına
tabi tutması, sözel şiddet uygulaması toplumumuzda büyük yaralar
açmıştır. Bir davaya gönül vermiş insanları, eğitim faaliyetleriyle
tanınmış bir camiayı, delilleri ortaya konulamamış mesnetsiz
ithamlarla manevi bir şiddete maruz bırakmak haksızlıktır, yargısız
infazdır. Bu süreçte STK'lar olarak Hizmet Hareketi'ne karşı
yürütülen adı konmamış operasyonun bizlere derin bir acı verdiğini
söylemek ve bu sürecin bir an önce sonlandırılmasını istemek
hakkımız diye düşünüyoruz. Üzgünüz ve kırgınız. İncindik. Gönlümüz,
aklımız Hizmet Hareketi'ne ve bu yolda gurbete çıkmış binlerce
gönüllü insana 'örgüt' suçlamasını kaldırmıyor. Ülkemizin Başbakanı
Recep Tayyip Erdoğan'ın her platformda Hizmet Hareketi'ne gönül
vermiş insanları suçlayarak, 'casusluk', 'ajanlık', 'çete', 'rant',
'paralel devlet', 'in', 'haşhaşin' ifadeleriyle yaftalaması,
muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'ye de 'yalancı peygamber', 'içi
boş alim müsveddesi' demesi karşısında derin üzüntü duyuyoruz."
"HAKARET YARIŞI MI VAR?"
Başbakan'ın 'kırıcı, parçalayıcı ve yıkıcı' üslubunun Antalya'da da
ailelerin, kardeşlerin arasına nifak tohumu saçılmasına sebep
olduğu, bazı medya organlarında ve sosyal medyada 'yalan
rüzgarları' estiği, hükümeti savunmayanın 'hain' ilan edildiği
Türkiye'nin içinden geçtiği süreçten ciddi endişe duyduklarını
ifade eden Erdoğan, "Hakaret yarışı mı var?" diye sorarak, "Sayın
Başbakan'ın ağır hakaretler içeren söylemlerine her gün yeni bir
ağır itham ve yakıştırma eklediği şu günlerde hükümetin
bakanlarının da ağır hakaretlere iştirak etmesi bir akıl tutulması
yaşadığımızın göstergesidir. Bu bağlamda hükümetin bir bakanının
bir parti toplantısında bağıra bağıra 'Sen kimsin, sen kimsin?'
laflarıyla başlayan ifadeleri bir devlet memuruna yakışmayacak
ifadelerdir. Bu ifadeler Fethullah Gülen Hocaefendi'yi seven, saygı
duyan, ona hürmet eden insanların vicdanlarını kanatmış, derin bir
üzüntüye sebebiyet vermiştir. Bir başka bakanın yine bir parti
toplantısında cemaatlere yönelik, 'Biz varsak, siz de varsınız. Biz
yoksak siz de yoksunuz' şeklinde sarf ettiği sözlerin demokratik
bir söylem olmadığını düşünüyoruz. Cemaatler, STK'lar hükümetlerin
arka bahçesi değildir. Sivil toplum kuruluşları haklıya haklı,
haksıza haksız diyebildiği ölçüde STK olurlar. Yoksa partilerin
kadın kollarından, gençlik kollarından ne farkları kalır. Hizmet
Hareketi ve diğer birçok STK, AK Parti ile başlamamış, onunla da
sonlanmayacaktır." diye konuştu.
"AK PARTİLİLERE ÇAĞRI"
Her gün bir başka hakaret ve iftiranın dile getirildiği bu dönemde
AK Parti Antalya İl Başkanlığı başta olmak üzere, ilçe
teşkilatlarını ve belediye başkan adaylarını ziyaret ederek,
başbakanın Hizmet Hareketi ve Fethullah Gülen Hocaefendi'ye yönelik
sözlerinden duydukları rahatsızlıkları dile getirdiklerini aktaran
Erdoğan Çiğdem, AK Parti'lilere şu çağrıda bulundu: "Başbakan'ın
bizleri 'örgüt' gibi görmesinden, camiayı 'haşhaşiler'e
benzetmesinden ve en son Fethullah Gülen Hocaefendi'ye 'yalancı
peygamber' ithamının yapılmasından rahatsız olduğumuzu, bunların
birer iftiradan öteye geçmeyeceğini ilettik. Berat-ı zimmetin yani
'bir insanın suçu ispat edilene kadar suçsuz' olacağı konusuna
vurgu yaptık. Yargı kararını vermeden yargısız infazın
yapılamayacağını belirttik. İsminde 'adalet' olan AK Parti'de bu
adaletsizliğin nasıl yapılabildiğini sorduk. Kaldı ki şu birkaç
haftada devlet ricalinin bugüne kadar beraber yürüdükleri insanlara
söyledikleri bu ağır sözlerin onda birini 11 yıldır iktidarda
oldukları sürede hiçbir terör örgütü liderine söylemediğini de
ifade ettik. Çağrımız son haftalarda dostların arasına, kardeşlerin
arasına, toplumun ve kurumların arasına atılan nefret dolu
ifadelerin geri çekilmesi, huzur ve sükunun yeniden tesis edilmesi
üzerinedir. Gerek Ankara'nın, gerekse Antalya'yı Ankara'da temsil
eden vekillerimizin, yerel siyasetçilerimizin bu söylemin, bu
ifadelerin yanlışlığının farkına varmalarıdır. Bizi Ankara'da
temsil eden iktidar partisinin vekillerine bu nefret söyleminin bir
an önce bitirilmesi için çağrıda bulunuyoruz. Yine mahalle mahalle,
kapı kapı dolaşarak yerel seçimlerde başkan olabilmek için oy
isteyen AK Parti'li başkan adaylarına sesleniyoruz: Ortada
fitneler, nefret dolu cümleler partinizce milletin yüreğine
saplanmışken hiçbir şey yokmuş gibi davranamazsınız. Milletin
yüreğini kanatan kelimelere, söylemlere, ithamlara karşı sessiz
kalmamanızı ve tabanın hissiyatını tavana yansıtmanızı istiyoruz.
Biz altında imzası olan STK'lar olarak nefret söyleminin artık
durmasını, kırılan kalplerin onarılmasını talep ediyoruz. Bu konuda
AK Parti'nin yerel siyasetçilerinin girişimde bulunmasını ve bu
öfkenin önüne sağduyuyla çıkarak engel olmalarını istiyoruz."
"HER ZAMAN KENDİMİZE YAKIŞANI YAPACAĞIZ"
Bir gazetecinin "Çağrınıza kulak verilmez ise ne yapacaksınız?"
şeklindeki sorusuna, "Bu çağrımıza kulak verilmezse bir kere daha
çağıracağız, bir kere daha çağıracağız, bir kere daha çağıracağız.
Şiddet bizden yer gök kadar uzak. Nefret söylemi bizim kendimize
yakıştıramadığımız bir söylem. Biz her zaman kendimize yakışanı
yapacağız. Bu toprakların çocuklarına, bu kültürün çocuklarına, bu
değerlerle bezenmiş çocuklara, evlatlara ne yakışıyorsa onu
söyleyeceğiz. Karşı taraf bize ne söylerse söylesin..." diye devam
ederken cevabı salondakilerin alkışları ile kesilen Erdoğan,
sözlerini şöyle noktaladı: "Alkışlar bizi değiştiremeyecek.
Hakaretler bizi değiştiremeyecek. Biz duruşumuzu
değiştiremeyeceğimiz. Hocamızın ifadesiyle dün nerede isek bugün de
orada olmaya devam edeceğiz." CİHAN
Yorumlar