Serdar Bayraktutan, terörden kurtardıkları insanların kahramanı olmuştu

Sahur vakti operasyonla gözatına alınan polisler, Türkiye'nin birçok noktasında ve özellikle İstanbul'da terör örgütlerine yönelik önemli operasyonlara imza atmalarıyla biliniyor. Emniyet güçleri yakaladıkları örgüt üyelerini saplandıkları...

Google Haberlere Abone ol
Serdar Bayraktutan, terörden kurtardıkları insanların kahramanı olmuştu

Sahur vakti operasyonla gözatına alınan polisler, Türkiye'nin birçok noktasında ve özellikle İstanbul'da terör örgütlerine yönelik önemli operasyonlara imza atmalarıyla biliniyor.

Emniyet güçleri yakaladıkları örgüt üyelerini saplandıkları bataklıktan kurtarabilmek için birçok çalışma yürüttü. O çalışmalar yıllar sonra neticelerini verdi. İstanbul Terörle Mücadele ekiplerinin yapmış oldukları bir baskında korkan küçük bir çocuğa göstermiş oldukları şefkat dikkat çekmiş ve bu davranış yapmış oldukları göreve ve insanlara verdikleri değerin bir göstergesi olarak değerlendirilmişti.

Emniyet'e operasyonda hakkında tutuklama kararı verilen isimlerden biri de Van'da El Kaide operasyonunu gerçekleştiren ve bir dönem İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcılığı da yapan Serdar Bayraktutan'dı. Bayraktutan, çok değil 27.04.2012 tarihinde TRT Haber'de katıldığı bir programda, kandırılarak dağa çıkarılan ve polisin şefkatli kucağıyla tanıştıktan sonra ikna ettikleri insanların hikayelerini anlatıyordu. Bataklıktan kurtulan birçok kişi gönderdikleri mektup ve hediyelerle emniyet güçlerine minnettarlıklarını göstermişti.

İNTİHAR EYLEMCİSİNİN EVE DÖNÜŞÜ: ANNE BEN GELDİM

Sahur vakti polise yönelik yapılan operasyon kapsamında tutuklanan Serdar Bayraktutan, terör şubesinde gözaltına alınanlarla ilgili yaşadığı anıları anlatan bir kitap yazdı. Gerçek operasyon ve yaşam öykülerinden esinlenerek kaleme alınan kitap, hayatından vazgeçmiş intihar eylemcilerinin düştükleri örgüt tuzağından el verilerek çıkarılma hikâyelerinden oluşuyor. 'Anne ben geldim' adlı kitapta, terör uzmanlarının gözaltına alınan örgüt üyelerini yeniden topluma kazandırma süreçleri, terörle solan hayatların geleceğe merhaba deyişi gözler önüne seriliyor. Bu kitap içeriği yönünden bir ilk olarak kabul ediliyor.

Terörle mücadeleye yıllarını vermiş bir polisin yazdığı 'Anne ben geldim' isimli kitaptaki yaşanmış öykülerden biri de şöyle:

"İki ayrı ülkeden geçerek örgüte ait Hınere kampına ulaştım. Bizi kampa götüren bir istihbarat ajanıydı. Gittiğimiz her yerde o ülkenin dış istihbarat ajanlarınca karşılanıyorduk. Siyasi ve askeri eğitim aldıktan sonra İstanbul’a gelmiştim. Halktan biri gibi davranacak ve gelecek talimat doğrultusunda eylem yapacaktım. İstanbul’a gelişimin üzerinden sekiz ay geçmiş ve ben şehir hayatına iyice alışmıştım. Derken kurye vasıtasıyla örgütten bir paket geldi. İçinde 200 Avro, Samsun sigara paketlerinin içi boşaltılarak zulalanmış sekiz adet elektrikli fünye, bana A-4 patlayıcı gönderecek kişiye ait telefon numarası ve eylem yapılacak yer… Okuduğumda kalbimi yerinden çıkaracakmışçasına hareketlendiren, damarlarımda akan kanı durduran ve vücudumu buz kesen eylem yeri… Bu yeri ne ben yazayım ne de siz okuyun, ama bir düşünün, insanım diyen hiç kimsenin aklından geçmeyecek bir yer… 14 Temmuz ile 15 Ağustos tarihleri arasında bu eylemi yapmamı istemişlerdi. Ne yapacağımı bilmez bir haldeydim...Bunalmıştım, kendimden, bulunduğum yerden, mümkün olsa dünyadan kaçmak, uzaklaşmak istiyordum. Çaresizlik içinde bir çıkış yolu ararken babamın vasiyeti aklıma geldi. Ah baba! Bilseniz sizleri ne de çok özledim. Hemen atladım ve Çanakkale’ye gittim. Bulacaktım, Vanlı dedemin mezarını bulacaktım. Nihayet başındaydım. Oturdum, ağladım, ağladım, ağladım… Buluncaya kadar epey dolaşmış ve ülkemizin hemen her yöresinden şehit düşen dedelerimizin olduğunu görmüştüm. Yoruluncaya kadar hepsine fatiha okudum. Güneş batmak üzereydi ama benim içim aydınlanmıştı. Orada eylemden vazgeçip kendimi ihbar ettim."

Kitapta, terör örgütü mensuplarının tutuklu bulundukları cezaevlerinden gönderdikleri gelecek kuşaklara ışık tutacak yaşam hikayelerinin anlatıldığı mektuplar ve halen Emniyet Müdürlüğünde sergilenen örgüt mensuplarının kendi elleriyle yaptıkları hediyeler de bulunuyor.

İŞTE ANNE BEN GELDİM İSİMLİ KİTABIN ARKA KAPAK YAZISI

Anne Ben Geldim adlı kitabın arka kapak yazısı ise şöyle:

"Teröristi bitirmenin en doğru yöntemi onu insan yerine koymaktır!

Bu kitap, bataklıktaki insanların el verilerek alınmasının hikâyesidir.

Memleketini zerre kadar seven, onun meselelerine akıl yoran herkesin muhakkak okumasını tavsiye ederim."

Dr. Cüneyt Ülsever, Gazeteci-Yazar

"Belime bir bomba saracak ve kendimi patlatmaya gidecektim. Bedenim parçalara ayrılacak; gövdem etrafa savrulacak ve belki de çevrede bulunan birçok masumun kanına girecektim... Daha iyi bir gelecek için yola çıkmışken, daha kötü bir pisliğin içine düşmüştüm. "

"Babam, kırsala gideceğimi nereden anlamıştı bilmiyorum ama beni karşısına alarak; 'Oğlum, bir gün aklından bu ülkeye ihanet etme düşüncesi geçerse önce Çanakkale'ye git, şehit dedenin mezarını bul, ona bir fatiha oku, ondan sonra ne yaparsan yap,' demişti..."

"İnsanları özgürleştireceğiz diye dağa çıkarttık ve hemen hepsinin hayatını söndürdük."

"Şüphelendiğimiz bir köylüyü evinin içinde dipçiklerle döverken, bir çocuğun

bizi izlediğini fark ettim. Babasıyla göz göze geldiler, bu onların son bakışmalarıydı. Kendime şu soruyu soruyorum: 'Halk için mücadele böyle mi olmalı?'"

"İnsanlar ölüm orucunda iskelete dönüşmüşken, tıka basa yemek, onlar için sorun değildi. Gültepe'de dört insanın ölümüyle sonuçlanan olayda A.Tayfun Ö.'nün yaptığı yorum çok ilginçti: 'Prestij kaybettik.' İnsanların ölmesi sorun değildi; ama kaybettiği prestij canını sıkıyordu..."

"Milyonlarca insanın hayatı terörden etkilendi. On binlerce masum insanın kanı akıtıldı. Binlerce genç insan ya terör örgütlerince öldürüldü ya da çeşitli yollarla

kandırılarak birer katil haline getirildi... Ailelerinden, sevdiklerinden kopup bu örgütlere katılan gençlerin büyük çoğunluğu kısa süre sonra içine sürüklendikleri çıkmazı fark etse de artık ne dönecekleri bir evleri ne de yeniden başlayacakları bir hayatları vardı..."

"Hem bu çaresizliğe merhem olmak hem de terör örgütlerinin çözülmesini sağlamak amacıyla son yıllarda yeni yasal düzenlemelere gidildi. İçinde bulunduğu çıkmazdan kurtulmak isteyen insanlara imkânlar sağlandı. İnsanların hangi koşullarda bu örgütlere katıldığı ve hangi şartlarda buralarda yer almaya devam ettiği konusunda fikir edinildi.

Terör örgütü, ne kötü muameleden ne de işkenceden korkuyor.

Onu korkutan tek bir şey var: Diyalog kurmak!" CİHAN

Yorumlar