Savcı ve hakimler hakkında iddianame

İddianameden: "Şüpheli Muammer Akkaş, Süleyman Karaçöl ve Menekşe Uyar'ın Fetullah Gülen'in liderliğini yaptığı PDY adlı silahlı terör örgütüne üye olduğu anlaşılmaktadır"

Google Haberlere Abone ol
Savcı ve hakimler hakkında iddianame
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca, Fetullahçı Terör örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 25 Aralık soruşturması kapsamında usulsüz dinleme yapmasına ilişkin hazırlanan iddianamede, şüpheliler Muammer Akkaş, Süleyman Karaçöl ve Menekşe Uyar'ın, Fetullah Gülen'in liderliğini yaptığı PDY adlı silahlı terör örgütüne üye olduğunun anlaşıldığı belirtildi.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili Ömer Faruk Aydıner tarafından hazırlanan iddianamede, şüpheli Muammer Akkaş'ın, Fetullah Gülen'in liderliğini yaptığı PDY adlı silahlı terör örgütüne üye olduğu, anılan örgütün hükümet politikasından duyduğu rahatsızlık nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükümetini, gerek yurt içinde gerekse uluslararası platformda zor durumda bırakmak ve itibarsızlaştırmak suçlarını işlediğinin tespit edildiği kaydedildi.

İddianamede Akkaş'ın, terör örgütü El Kaide'ye yardım ettiği görüntüsü vererek uluslararası yargı organları nezdinde hukuki ve cezai sorumluluk altına sokmaya yönelik, bilerek ve isteyerek, görevleri dışında "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek", "Gizliliğin ihlali ve görevi kötüye kullanma" suçlarından yargılamaları 13. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Şube'de görevli bazı polis amir ve memurları ile fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettiği, ayrıca FETÖ'nün yapısının kontrolündeki basın ve yayın kuruluşlarının da desteğini alarak, yapının gayesi doğrultusunda ''Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırarak görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek" suçunu işlediği belirtildi.

İddianamede, "Akkaş'ın, ihaleye fesat karıştırmak, örgüt kurmak, yönetmek, üye olmak ve rüşvet suçları TMK'nın 10. maddesiyle görevli Cumhuriyet başsavcıvekilliğinin görev alanına girmemesine rağmen 6 Mart 2012'den itibaren soruşturmayı yetkisiz olarak yürüttüğü, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı çalışma talimatına aykırı davranmak suretiyle Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, bakanlar ve milletvekillerine suç isnadında bulunulan soruşturma evrakını uhdesinde tuttuğu, Cumhuriyet başsavcısı ya da başsavcıvekili tarafından yürütülmesi için özel soruşturma bürosuna devretmediği anlaşılmıştır." denildi.

Hedef şahıslar olmadıkları, dolayısıyla haklarında verilmiş bir mahkeme kararı da bulunmadığı halde yasama dokunulmazlığı bulunan 61. Hükümet'in Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ı 21 Temmuz 2012'den 29 Kasım 2013'e kadar 58 kez, çok sayıda bakan ve milletvekilini de bir veya birden fazla kez muhtelif tarihlerde hedef şahıslarla olan görüşmelerini kayıt altına aldırıp tape haline getirterek, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) belirtilen hükümleri çerçevesinde şüpheli Muammer Akkaş'ın işlem yapmadığı kaydedilen iddianamede, şöyle devam edildi:

"Akkaş'ın 61. Hükümet'in Başbakanı Erdoğan'ın Nisan 2012'de Haliç Kongre Merkezi'nde yaptığı görüşmeye ait güvenlik kamera görüntüleri ile Abdulkerim Çay'a ait e-maillerden ele geçirildiği ileri sürülen Başbakan Erdoğan'ın da içinde yer aldığı 16 fotoğrafı soruşturma dosyasına koydurttuğu, CMK kapsamında, 'şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetlerinin ve iş yerlerinin teknik araçlarla izlenerek ses veya görüntü kaydı alınabileceği' hüküm altına alınmışken, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Erdoğan'ın 14 Ekim 2012'de Üsküdar'daki evinde Yasin El Kadı isimli şahısla buluştuğuna dair cell-harita görüntüsünü tutanak altına aldırarak, bu hususa soruşturma evrakında yer verdiği anlaşılmıştır."

Şüpheli Akkaş'ın eylemleri

İddianamede, şüpheli Akkaş'ın eylemleri şöyle sıralandı:

''Akkaş'ın, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı Erdoğan'a ulaşmak gayesiyle, CMK'nın 135/1. maddesinin aradığı 'suçun işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı' hususu araştırılmadan, danışmanları Aydın Ünal, Mustafa Varank ve Şenol Kazancı hakkında iletişimin tespiti talebinde bulunarak telefon görüşmelerini kayıt altına aldırdığı, Anayasa'nın 100. ve TBMM İçtüzüğü'nün 107. maddelerinde yer alan hükme aykırı surette, o dönem Başbakan olan Erdoğan, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ile ilgili soruşturma yürüterek suç isnadında bulunduğu, kolluğa hazırlattığı fezlekede adı geçenlere ait çok sayıdaki telefon görüşmelerine yer verdirttiği anlaşılmaktadır.''

Şüpheli Akkaş'ın yürüttüğü soruşturma kapsamında birbiri ile bağlantılı olmayan soruşturma dosyalarında, 60'a yakın şüphelinin aynı zamanda gözaltına alındığı aktarılan iddianamede, 20 Aralık 2013'te tutuklama talebiyle 40'a yakın şüphelinin sorguya sevk edildiği, yine aynı tarihte, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma dosyasında, soruşturma evrakı daha 15 gün önce kendisine tevdi edilen Cumhuriyet savcısının 22 şüphelinin gözaltına alınması ve tedbirlerin uygulanması işlemlerini icra ettiği, kamuoyunda "birinci dalga" ya da "17 Aralık operasyonu" olarak da adlandırılan tahkikatın oluşturduğu etkiyi devam ettirmek için 1 veya 3 ay sürelerle iletişimin tespit ve kayda alınması yönünde mahkemelerden kararlar aldığı anlatıldı.

İddianamede, Akkaş'ın, dinlemeler devam ettiği, soruşturma evrakı tekemmül etmediği halde, soruşturmalarla eş zamanlı operasyon yapabilmek için alelacele kolluk görevlilerinden fezlekeyi tanzim etmelerini isteyerek, akabinde mahkemeden tedbir taleplerinde bulunduğu belirtilerek, kamuoyunda "17 Aralık" ya da "birinci dalga" operasyonu olarak adlandırılan soruşturmada Koordinatör Başsavcıvekili olarak görev yapan eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Zekeriya Öz'ün "suç örgütü kurmak ve ihaleye fesat karıştırmak" suçlarından telefonları dinlenen Osman Ağca'dan mont ve güneş gözlüğü istemesine ilişkin yaptığı telefon görüşmelerini tape haline dönüştürtmediği ve HSYK 3. Dairesi'ne ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediği kaydedildi.

"Ekonominin bozulmasına neden oldular"

İddianamede şüpheli Akkaş'ın, iletişimin kayda alınması ve telefon dinlemelerinin uzatılmasına dair kararlar arasında boşluk oluşmasına sebebiyet verdiği, geçmişe dönük olarak kayıt altına aldırdığı aktarılarak, emniyet müdürlüğü görevlileriyle fikir ve eylem birliği içerisinde hareket eden Akkaş'ın, Cumhuriyet savcılığınca hazırlanması gereken bir kısım karar taleplerini kolluk görevlilerine yaptırdığı, bunların çıktısını alıp imzalayarak ilgili hakimliklere ilettiği anlatıldı.

İddianamede, Akkaş'ın, yürüttüğü soruşturmada bir kısım usule aykırılıklar bulunmasına rağmen, soruşturma kapsamı hakkında basın ve yayın organlarına bilgi vermesi ve basın açıklaması yapmasının sonucu olarak; kamuoyunda hükümetle ilgili olumsuz algı oluşmasına ve ekonominin bozulmasına neden olduğu vurgulandı.

Karaçöl ve Uyar hakkındaki suçlamalar

Şüpheli Süleyman Karaçöl'ün, Fetullah Gülen'in liderliğini yaptığı PDY adlı silahlı terör örgütüne üye olduğu belirtilen iddianamede, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (TMK 10. madde ile yetkili) 2012/656 soruşturma sırasına kayıtlı evrakta, şüphelilere isnat edilen ihaleye fesat karıştırmak, örgüt kurmak, yönetmek, üye olmak ve rüşvet suçları, TMK 10. maddesi kapsamına girmemesine rağmen ülke ekonomisi açısından stratejik öneme sahip gerçek ve tüzel kişi adına kayıtlı tüm mal varlıklarına el konulması kararı yanında, bir kısım şüphelilerle ilgili arama ve el koyma, iletişimin tespiti, fiziki takip ve teknik araçlarla izleme kararları verdiği bildirildi.

İddianamede, Karaçöl'ün dönemin Başbakanı Erdoğan'a ulaşmak gayesiyle, CMK'nın 135/1. maddesi hükmünün aradığı "suçun işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığını" araştırmadan, danışmanı Aydın Ünal'ın kullanımında bulunan telefon hakkında iletişimin tespiti talebine olur vererek, adı geçenin telefon görüşmelerini kayıt altına aldırdığı, emniyet müdürlüğü görevlileriyle fikir ve eylem birliği içerisinde hareketle, kolluk görevlilerince hazırlanarak dijital ortamda getirilen bir kısım iletişimin tespit ve kayda alınması, fiziki takip ve teknik araçlarla izleme kararlarına onay verdiği belirtildi.

Şüpheli Menekşe Uyar hakkında da Fetullah Gülen'in liderliğini yaptığı PDY adlı silahlı terör örgütüne üye olduğu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (TMK 10. madde ile görevli) 2012/656 soruşturma sırasına kayıtlı evrakta, şüphelilere isnat edilen ihaleye fesat karıştırmak, örgüt kurmak, yönetmek, üye olmak ve rüşvet suçları, TMK 10. maddesi kapsamına girmemesine rağmen bir kısım şüphelilerle ilgili iletişimin tespiti ve teknik araçlarla izleme kararları verdiği ifadelerine yer verildi.

Şüpheli Uyar'ın kollukla fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek, emniyet müdürlüğü görevlilerince hazırlanarak dijital ortamda getirilen bir kısım iletişimin tespit ve kayda alınması ile teknik araçlarla izleme kararlarına onay verdiği, görevli olduğu (TMK 10. madde ile görevli) İstanbul 3 Nolu Hakimliğinde verdiği teknik takip kararında, şüphelilerin telefon görüşmeleri ile mail trafiğini geçmişe dönük olarak kayıt altına alınması yönünde karar verdiği ve Erdoğan'a ulaşmak gayesiyle, Mustafa Varank ve Şenol Kazancı adına telefonlar hakkında iletişimin tespiti talebine olur vererek, adı geçenlerin telefon görüşmelerini kayıt altına aldırdığı bildirildi.

"Eylemleri tek başlarına yapmaları mümkün değil"

Şüpheliler Süleyman Karaçöl, Muammer Akkaş ve Menekşe Uyar'ın olay tarihlerinde cumhuriyet savcısı ve hakim olarak görev yaptıkları, iddiaya konu eylemleri tek başlarına yapmalarının mümkün olmadığı anlatılan iddianamede, şöyle devam edildi:

"Şüpheliler eylemlerini, Fetullah Gülen'in liderliğini yaptığı, FETÖ terör örgütü ve emrindeki kolluk birimleri ile eylem ve fikir birliği içerisinde gerçekleştirmişlerdir. Emniyet görevlileri, emniyet teşkilatının hiyerarşik yapısı, görev ve yetki sınırları içerisinde kaldıkları sürece, anayasal ve yasal çerçevede kendilerine tevdi edilen iç güvenlik görevleri doğrultusunda meşru bir cebri kullanabilecek olan kimselerdir. Şüpheliler emniyet teşkilatının hiyerarşik yapısı dışında ve mensubu olmakla sahip oldukları silahlı güce ve kaynağını Anayasa'dan ve yasalardan almayan hukuka aykırı bir yetkiye dayanmak suretiyle meydana getirdikleri oluşumla, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmişlerdir. Esasen asayiş ile görevli olan, sahip olduğu teşkilat, teçhizat ve personeliyle yeterli gücü bulunan, devlet düzeni dışındaki suç örgütlerinden gelecek saldırılara karşı iç güvenlik kapsamında emniyet ve asayişi teminle görevlendirilen emniyet teşkilatına mensup şüphelilerin kullanabilecekleri cebre karşı, icra organının mukavemet edebilme imkan ve kabiliyeti bulunmamaktadır.''
 

Yorumlar