Sami Selçuk: 17 Aralık'tan sonra DP dönemine yakın bir devreye girdik

Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının ardından ülkenin Demokrat Parti dönemine yakın bir devreye girdiğini söyledi. Selçuk, “Bunun lamı cimi yok. Bir adalet bakanlığı müsteşarı düşünün...

Google Haberlere Abone ol
Sami Selçuk: 17 Aralık'tan sonra DP dönemine yakın bir devreye girdik

Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının ardından ülkenin Demokrat Parti dönemine yakın bir devreye girdiğini söyledi. Selçuk, “Bunun lamı cimi yok. Bir adalet bakanlığı müsteşarı düşünün ki çıkıyor, yargının önüne gelmiş olan konuda siyasetçi gibi konuşabiliyor. Bu nasıl olabilir?" dedi.

‘Türkiye Evrensel Hukukun Neresinde? isimli toplantıya; hukukçular, akademisyen ve gazeteciler katıldı. Türkiye'de hukuk uygulamaları ile evrensel hukukun hangi konularda ayrıştığı, güncel konular üzerinden evrensel hukukun nasıl algılandığına ilişkin konuşmalar yapıldı. Uzman hukukçular yanında toplantıya katılan akademisyen ve gazeteciler de kendi düşüncelerini paylaştı.

Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, yargı bağımsızlığına vurgu yaparak Türkiye'nin yargı bağımsızlığı konusunda izlediği yolun, ülkeyi Demokrat Parti dönemine yaklaştırdığını söyledi. Selçuk, eski Adalet Bakanı Hüseyin Avni Göktürk döneminden örnek vererek o dönem yaşanan olaylarda siyasi iktidarın istemediği bir yargıcın tutuklanabildiğini ya da başka bir yargıç eliyle tutuklanması gerekirken serbest bırakılabildiğini söyledi. "Bunlar 1950'lerde yaşandı arkadaşlar." diyen Selçuk, "17 Aralık’tan sonra Demokrat Parti dönemine yakın bir devreye girmiş bulunuyoruz. Bunun lamı cimi yok. Bir adalet bakanlığı müsteşarı düşünün ki çıkıyor, yargının önüne gelmiş olan konuda siyasetçi gibi konuşabiliyor. Bu nasıl olabilir? yargıçlık sınıfından gelmiş ya yargıçtı ya savcı bilmiyorum. Bu nasıl olabilir? Sanki Hüseyin Avni Göktürk dirildi. Adalet Bakanı da bunu tutuyor orada. Bir tanesi de Yargıtay'a gidiyor ve hesap soruyor daire başkanından. 'Siz falanı neden beraat ettirdiniz' lafa bak. O daire başkanın yerinde ben olsaydım derhal o adamı kovardım." dedi.

Kuvvetler ayrılığı vurgusunu öne çıkaran Gazeteci Yazar Taha Akyol da, "Hukuk devletini bir kelimeyle tanımlamam gerekse bunu ‘kuvvetler ayrılığı’ prensibi ile yapardım." dedi. İktidar kanadından yapılan ve erkler arasında denge sağlanmasına yönelik mesajların kendisini tedirgin ettiğini belirten Akyol, "Son zamanlarda da iktidar konuşmalarında erkler arası dengenin yeni bir içeriğe kavuşması, erkler arasında yeni bir dengenin kurulması gibi beni bir hayli tedirgin eden, belirsiz, gidiş istikametine bakıldığında da otoriterleşme endişesini veren konuşmalar görüyoruz. HSYK'da birinci dairede iki üyenin değiştirilmesi ile yapılan hakim ve savcı tayinleri doğurduğu bildiğimiz sonuçlar. 2005 yılında Adalet Bakanlığı adli kolluk yönetmeliğini değiştiriyor. Diyor ki 'adli kolluk savcıya bağlıdır, savcının emrinde çalışır'. Adli kolluk amirlerine, adli kolluk soruşturmalar hakkında bilgi vermez ve çok doğru bir maddedir. Yıl 2014 ve adli kolluk yönetmeliği değiştirildi ve denildi ki 'Adli kolluk yürütülen bütün soruşturmalar hakkında amirini ve en büyük mülki amir olan emniyet müdürü ve valiye ne yaptığına dair bilgi verir. Evet rezalet. Bu, kuvvetler ayrılığı fikrinin 2005 yılında ne kadar kıymetli olduğunu, 2014 yılında ise ne kadar tersine döndüğünü yani kavramların ne kadar oturmamış olduğunu gösteriyor. Halbuki evrensel hukuk, hak adalet diyorsak bunun temelinde kuvvetler ayrılığı var." ifadelerini kullandı.

CİHAN

Yorumlar