Sağlık camiası, toplumsal cinnetten kaygı duyuyor
Uluslararası Vefa Sağlık Konfederasyonu’nun (VESKON) düzenlediği toplantıda, toplumsal kutuplaşma ve nefret söylemini masaya yatıran sağlık camiası, ‘toplumsal cinnet’ uyarısı yaptı.
Uluslararası Vefa Sağlık Konfederasyonu’nun (VESKON) düzenlediği
toplantıda, toplumsal kutuplaşma ve nefret söylemini masaya yatıran
sağlık camiası, ‘toplumsal cinnet’ uyarısı yaptı. Türkiye’deki
gerilimin 1980 öncesinde olduğu gibi ülkeyi yaşanılamaz ve
yönetilemez bir hale getireceğini belirten sağlıkçıklar, gelinen
durumdan kaygı duyduklarını ifade etti.
Türkiye genelinde 5 federasyon ve 105 sağlık derneğiyle ulusal ve
uluslararası alanda faaliyet gösteren VESKON, WOW Otel’de
düzenlediği toplantıda, nefret söylemi ve kutuplaştırmayı masaya
yatırdı. Doktor, eczacı, diş hekimi ve fizyoterapistlerden oluşan
yaklaşık 1500 sağlık çalışanı, gerginliklerin toplum üzerindeki
etkilerini ele aldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan VESKON Basın Sözcüsü Doç. Dr.
Osman Abalı, sağlık çalışanlarının son günlerde yaşananları
kaygıyla izlediğini belirtti. Abalı, “Hemen herkes ‘ülkemiz nereye
gidiyor?’ sorusunu sormakta ve bilinmeze doğru sürüklendiğini
düşünmektedir. En son yaşanan Twitter yasağını hiç kimse akıl ve
mantıkla açıklayamamakta olup, bu yasak ülkedeki durumun ne kadar
vahim olduğunun farklı bir göstergesi olmuştur. Bireysel
özgürlükler hiçbir şekilde kısıtlanmamalıdır. Maalesef ‘karşı
taraf’ psikolojisi oluşturulmakta, toplum kutuplaştırılmaktadır.
Başta bir takım medya ve siyasilerin, özellikle de kendisinden
birleştirici rol beklediğimiz Sayın Başbakanımızın kullanmaktan
çekinmediği ayrımcı ve kutuplaştırıcı dil, hepimizi üzmektedir.
Devlet büyüklerinden beklentimiz, halkı ayrımlaştırıp sanal bir
toplum oluşturmak yerine, toplumun her kesimini ön yargısız
kucaklamasıdır.” şeklinde konuştu.
Hizmet Hareketi’ne yönelik iftiralar ve hakaretlere tepki gösteren
Abalı, “Halkla iç içe halkın bağrından neşet eden Hizmet
Hareketi’ne dönük herhangi bir hukuki temele dayanmayan iftira,
hakaret ve dışlayıcı söylemler, hepimizi dehşete düşürmüştür.
Nefret söylemi gibi yöntemlerle halkı etiketlemeyi, yaftalamayı,
sorumlu siyasete yakıştıramıyoruz. Yıllarca bu ülkeye hizmet eden
ve milletimizin göğsünü kabartan insanlar, birkaç ayda mı karşı
taraf oldu? Buna sadece ‘insaf’ diyoruz. Dünyanın dört bir yanında
bayrağımızı dalgalandıran fedakar eğitim gönüllülerine ‘örgüt’,
‘virüs’, ‘çete’, ‘in’ gibi akla hayale gelmedik ifadeler kullanmak,
sağlıklı bir ruh halinin yansıması değildir. Buradan, dünyanın her
yerine yayılmış eğitim sevdalılarına sevgi ve muhabbetlerimizi
yolluyoruz. Hepsine ‘selam olsun’ diyoruz. Unutmasınlar ki bu
millet her zaman onlarla beraber olacaktır.” ifadelerini kullandı.
Salondakiler, Abalı’nın bu ifadelerini ayakta alkışladı.
‘AYRIŞTIRAN DEĞİL, BİRLEŞTİREN BİR DİL BEKLİYORUZ’
Ayrıştıran ve kutuplaştıran bir dil yerine birleştiren bir dil
beklediklerini ifade eden Abalı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Demokrasinin pekişmesi, birlikte yaşama kültürünün oluşması,
herkesi konumunda kabul etme erdeminin önündeki en büyük
engellerden biri; nefret söylemidir. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız
Abdullah Gül olmak üzere devlet büyüklerimizin uluslararası
platformlarda İslamofobi ve nefret diliyle haklı mücadelesini
iftiharla takip ediyoruz. Fakat, şikayet ettiğimiz bu dilin kendi
insanımıza karşı devlet yetkililerimiz tarafından kullanılması bir
çelişki değil midir?”
‘NEFRET SÖYLEMİ HALKA İNDİĞİNDE TOPLUMSAL ŞİDDETE DÖNÜŞÜYOR’
Nefret söyleminin vatandaşlar üzerinde çok olumsuz etkisinin
olduğunu kaydeden Abalı, “Bir gazetecinin dediği gibi bir ülkede
milyonlarca vatandaş ‘Başbakan benden nefret ediyor’ diye
hissediyorsa o ülkede huzur kalır mı? İdarecilerdeki nefret söylemi
halka indiğinde toplumsal şiddete dönüştüğünü görüyoruz. Halkımızın
zihinleri karışmakta, karşı tepki verme sonucu sevgi nefrete
dönüşerek kutuplaşma artmaktadır. Camide, kahvehanede, okulda,
pazarda hatta hanelerde tartışma ve kavga haberleri gelmektedir. Bu
gerilim, 1980 öncesinde olduğu gibi ülkeyi yaşanılamaz ve
yönetilemez hale getirmektedir. Kısa vadeli ve dar siyasi çıkarlar
uğruna ülkeyi ateşe atmanın vebali büyük olacaktır. Bunun neticesi
toplumsal cinnete gidiştir. Biz sağlık camiası olarak bu durumdan
son derece kaygılıyız.” diye konuştu.
Bazı medya organlarında yer alan yalan ve iftira niteliği taşıyan
haberlere de değinen Abalı, “Farklı grup ve bu gruplara ait medya
dili, düşmanca algı ve tutumların ortaya çıkması giderek büyüyen
bir soruna dönüşmüştür. Asparagas haberler üreten bazı basın yayın
organları ve bu haberleri pervasızca kullanan siyasiler ve
yorumcular, topluma verebilecek en büyük zararı vermektedirler.”
dedi.
‘ÇOCUKLARINI KAYBEDEN BABALARIN AÇIKLAMALARI, HERKESE ÖRNEK
OLMALI’
Abalı, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Son 3 aydır ülkemizde
yaşanan süreç, biz sağlık camiasını ciddi olarak
kaygılandırmaktadır. Toplumsal huzurumuz ve idarecilerimize olan
güvenimiz büyük yara almıştır. Çocuklarını kaybetmiş 3 babanın,
acılarını içlerine gömerek yaptıkları son derece duyarlı
açıklamalar herkese örnek olmalıdır. Ölümler hepimizin acısıdır.
Bunların tekrarlanmaması ise, en büyük temennimizdir. Bir AVM, bir
damla kan eder miydi? Son dönemde yaşananlar, toplumda güven
duygusunu sarsmıştır. Sıradan vatandaş bile, ötekileştirilme
ihtimali nedeniyle korku ve endişe içindedir. Artık kimse,
haksızlığa uğradığında güvenip sığınabileceği bir hukuk sistemi
olduğuna inanmamaktadır. Bizler, nice ümitle beklediğimiz adalet ve
kalkınmadan bunu mu anlamalıydık?”
Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin okul ve yurtlarda ilköğretim
çağındaki öğrencileri sorgulamasına da tepki gösteren Abalı, “Bu
tür uygulamalar, ailelerde psikososyal stres oluşmaktadır. Sorguya
çekmek kabul edilemez bir durumdur. Bu durum, çocuklarda
güvensizlik, korku ve suçluluk duygularına yol açmaktadır.
Çocuklarda psikolojik travma olduğu gibi suçluluk ve korku gibi ruh
sağlığını bozacak süreçler de oluşmaktadır. Veliler bu durumu
çocuklarına izah edememektedir.” Şeklinde konuştu.
Osman Abalı, Başbakan Erdoğan’ın Fethullah Gülen Hocaefendi’ye
yönelik ifadelerini de eleştirerek, “Sayın Başbakan’ın ülkemizin
yetiştirdiği en önemli mütefekkirlerden, kanaat önderi, alim
Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’ye karşı sarf ettiği galiz
ifadeler vicdanları kanatmış ve tarihe kara bir leke olarak
düşmüştür.” dedi.
CİHAN
Yorumlar