Osmanlı Medeniyeti'nin incelikleri öğrencilere anlatıldı
Manisa Özel Şehzade Mehmet Koleji öğrencilerine, Tarihçi yazar İbrahim Refik, Osmanlıda Sosyal Yaşam ve Osmanlı Medeniyeti konulu bir seminer verdi.
Manisa Özel Şehzade Mehmet Koleji öğrencilerine, Tarihçi yazar
İbrahim Refik, Osmanlıda Sosyal Yaşam ve Osmanlı Medeniyeti konulu
bir seminer verdi.
Şehzade Mehmet Koleji'nde düzenlenen seminerde konuşan Refik,
bugünü anlamak ve yarınlarımızı dizayn etmek için geçmişimizi ve
Osmanlıyı çok iyi anlamamız, öncelikle Osmanlı'daki sosyal yapıyı
sahip olunan o medeniyeti iyi anlamamız gerektiğini söyledi. Refik,
"Türkiye eğer önüne 100 yıllık bir hedef koyacaksa yayını en az 500
yıl geriye germesi gerekir. Osmanlıyı anlamadan oradaki kültürü
kavramadan iliklerimize kadar hissetmeden ve özümlemeden
koyacağımız hedefler çok gerçekçi olmayabilir. Bakın Osmanlıda
şehirler kurulurken, nasıl ki bir suya taş attığınızda halkalar
merkezden başlayarak yayılır. Aynı şekilde önce bir mabet yapılır
ardından da halka halka evler ve işyerleri inşa edilirdi."
dedi.
Evler veya mahallelerin ona göre dizayn edildiğini hatırlatan
Refik, "Eğer bir evin camında sarı çiçek varsa benim evimde hasta
var, ey satıcılar veya sokaktan geçenler sakın yüksek sesle bağırıp
rahatsız etmeyesiniz demekti. Eğer bir evin camında kırmızı çiçek
varsa bu evde evlilik çağında bir kız vardır. Sokaktan geçen
gençler konuşmalarınıza dikkat edin ölçüsüz laflar kullanarak bu
hanımefendiyi mahcup etmeyesiniz anlamına geliyordu." diye
konuştu.
İnsanlar mabedleri kalıcı olsun diye taştan, kendi evlerini ise
odundan yaptıklarını hatırlatan Refik, "Çünkü hayat geçiciydi ve
yüzyıllar boyu kalacak bir ev yapmanın da anlamı yoktu. Evlerin
duvarlarına ‘Ya Malikül Mülk’ yazarlardı, bunun nedeni 'Ey Allah'ım
bütün mülk senindir. Ben kapının bir kölesiyim, her şey senden
benim aslında hiç bir şeyim yok' demekti. Yine bazı evlerin
kapıların ‘Ya Hıfz’ yazılıydı. Yani koruyan, muhafaza eden anlamına
gelen Allah'ım sen koru muhafaza buyur demek oluyordu. Hatta bir
Avrupalı heyet Osmanlı topraklarını gezdikten sonra bir Osmanlıya
evlerin üzerindeki bu yazıların (Ya Hıfz) anlamını sormuş. O da bu
Osmanlı'da var olan çok büyük bir sigorta şirketinin adıdır diye
nükteli bir cevap vermiştir." şeklinde konuştu.
Refik, "Kapı tokmağında ‘Ya Fettah’ yazılıydı. Bu bütün kapalı
kapıları açan ve sıkıntıları gideren anlamına geliyordu. Akşam eve
sıkıntılı gelen bir baba kapıda bu yazıyı okuyunca belkide biraz
rahatlıyor ve sıkıntıları giderilebiliyordu. Şimdi bir çok işyeri
kapısında ‘İtiniz’ yazıyor buda medeniyette geldiğimiz son noktayı
gösteriyor.
Evlerde güzel hat sanatıyla ‘Edep Ya Hu’ yazardı. Edepli ve ahlaklı
olmanın önemine vurgu yapılırdı. Birine kızdıklarında Edep Ya Hu,
Allah’tan kork derlerdi. Bazı levhalarda ‘Hiç’ yazardı yani
'Allah'ım senin büyüklüğün karşısında ben neyim ki, bir hiçim, bunu
çok iyi biliyorum ve her şeyi senden diliyor ve dileniyorum'
demekti. Biri çok muhteşem bir eser yaptığında onu övücü ifadeler
kullanırsanız hemen 'Estağfurullah, yapana değil, yaptırana bak'
diyerek tevazunun doruklarında gezinirdi. Yazdıkları birçok
muhteşem şiirlerin altına La etri (yazanı belli değil) diye imza
atarlardı. O büyük Mimar Sinan imza olarak Fakir-ül Hakir diye imza
atardı. Bu hep, ben yapmadım O(cc) yaptırdı anlamına geliyordu."
dedi. CİHAN
Yorumlar