Osmanlı ailesi, maddi destek verenin Menderes olduğunu yıllar sonra öğrendi
27 Mayıs askeri darbesinin ardından asılarak idam edilen eski başbakanlardan Adnan Menderes’in Türkiye’ye dönen Osmanlı hanedanının kızlarına bir mühendis üzerinden gizli olarak maddi destek verdiği, ailenin ise bu durumu yıllar sonra öğrendiği ortay çık.
27 Mayıs askeri darbesinin ardından asılarak idam edilen eski
başbakanlardan Adnan Menderes’in Türkiye’ye dönen Osmanlı
hanedanının kızlarına bir mühendis üzerinden gizli olarak maddi
destek verdiği, ailenin ise bu durumu yıllar sonra öğrendiği ortay
çıktı. On yıl boyunca başbakanlık yapan Menderes’in ayrıca bir tek
kez dahi maaşını almayarak Hazine’ye bağışladığı öğrenildi.
Zaman gazetesi yazarı tarihçi Mehmed Niyazi, “Teşkilat Refik,
rahmete erdi” başlıklı yazısında Adnan Menderes’in bilinmedik bir
sırrına değindi. Yazıda şöyle denildi:
“Marmara Kıraathanesi’ne ilk gençlik yıllarımızda gitmeye başladık.
Orada Ziya Nur Aksun, Erol Güngör, Nuri Karahöyüklü, Saip Atademir,
Mükremin Halil Yinanç gibi değerli büyüklerimizle birlikte Refik
Demir ağabeyimizi de tanıdık. 27 Mayıs darbesinden sonra herkesin
yüzü asıktı; milletin sevgilisi olan Adnan Menderes bir darbeye
kurban gitmişti. Milletin geleceği, Demokrat Partililerin durumu
kamuoyunda ciddi bir endişe kaynağı idi. Refik Demir daha çok Ziya
Nur Aksun, Erol Güngör ağabeylerin masasına otururdu. Refik ağabey
Yalova’nın Güney köyünden idi; o köyden de Milli Birlik
Komitesi’nden üyeler, subaylar vardı. Onlardan haber getireceği
için Refik ağabeyin masasına otururduk. Bazı münasebetsiz adamlar
Refik ağabeyin masasına oturunca Refik ağabey, karşısındakini ona
gösterip; “Bu teşkilattandır” diyerek adamı uyarır; o da biraz
oturduktan sonra kaçar giderdi. Böylece daha rahat bir konuşma
ortamı doğardı. Adam kaçırmaları bu şekilde devam ettikçe Refik
ağabeyin ismi de 'Teşkilat Refik' olarak kaldı.
Aslen Dağıstan kökenli bir aileye mensuptu. 1925 yılında Yalova’nın
Güney köyünde dünyaya geldi. Aslında o köyün asıl adı Reşadiye idi;
herhalde Sultan Reşat’ı çağrıştırdığı için Cumhuriyet döneminde
adını değiştirip Güney köyü yapmışlar. Emekli General Mehdi Sungur
ağabeyimiz, kardeşi Abidin Sungur Bey gibi pek çok muhterem insan o
köyden çıkmıştır. Refik ağabey, Devlet Hava Meydanları Meteoroloji
Müdürlüğü’nden emekli oldu. Eski Türkçeyi ve Fransızcayı çok iyi
bilirdi; dünyası kitaplardı. Onu arayan, Sahaflar’da,
Cağaloğlu’ndaki kitapçılarda bulurdu. Emekli olmakla hayattan elini
eteğini çekmemişti.
BERİN HANIM PARMAĞINDAKİ YÜZÜĞÜ SATMIŞ
Rahmetli Muzaffer Ozak Hocamız da Marmara Kahvesi’nin
müdavimlerindendi. II. Abdülhamid’in kızı Ayşe Osmanoğlu’yla yakın
tanışıklığı vardı. Bir akşam hoca, Ayşe Osmanoğlu Hanımefendi’nin
bir hatırasını nakletmişti: “Türkiye’ye dönen Osmanoğlu’nun
kızlarına bir mühendis sahip çıkarak kendilerine bir dairesini
tahsis etmiş ve her ay da düzenli olarak maddî yardımda
bulunuyormuş. Bir sabah erken saatlerde kapıları çalınmış, Ayşe
Hanım kapıyı açınca şık giyimli bir adamla karşılaşmış. Adam;
“İnşallah rahatsız etmemişimdir, size ve annenize hoş geldiniz
demek için ziyaret ettim.” demiş. Ayşe Hanım içeriye buyur etmiş,
karşılıklı hal hatır ederlerken kapıcı günün gazetelerini getirmiş.
Gazeteyi alan Ayşe Hanım “Menderes İstanbul’da” manşetini görünce
karşısındakinin Adnan Menderes olduğuna iyice kanaat getirmiş ve
“Beyefendi, niçin geleceğinizi önceden haber vermediniz, sizi
elimizdeki bütün imkanlarla ağırlamak isterdik.” demiş. Menderes de
“Valide Hanım, bizler politikacıyız; sevenimiz kadar sevmeyenimiz
de var. Haberli gelseydik buraya gazeteciler doluşur, muhtemeldir
ki nahoş hadiseler cereyan edebilirdi.” cevabını vermiş. Epeyce
sohbet ettikten sonra kalkarken Menderes bir ihtiyaçları olup
olmadığını sormuş, Ayşe Hanım da kendilerine bir mühendisin sahip
çıktığını, ihtiyaçlarının bulunmadığını söyleyerek teşekkür etmiş.
27 Mayıs darbesinden hemen sonra Menderes’in mallarına el
konulunca, mühendis, Berin Hanım’a gelip ya kirayı ödemelerini ya
da evi boşalttıracağını söylemiş. Evin kirasını ve maddî desteği
sağlayan aslında Menderes imiş. Berin Hanım parmağındaki yüzüğü
çıkarıp oğlu Mutlu’ya vermiş ve kuyumcuya gidip bozdurmasını
istemiş. Böylece Ayşe Osmanoğlu’nun geçimi Berin Hanım’ın üzerinde
kalmış. Rivayet edilir ki Menderes’in geçirdiği uçak kazasından
sonra Berin Hanım kendisine uçak düşerken aklından neler geçtiğini
sormuş, Menderes de cevaben Berin Hanım’ın Ayşe Osmanoğlu’nun
kirasını ödeyip ona yardımcı olmaya devam edip etmeyeceğini
düşündüğünü söylemiş. Bu dramatik sohbetin ardından Teşkilat
Refik’in gözleri doldu; “Yassıada mahkemesinde şu husus açıklandı;
on yıl boyunca başbakanlık yapan Menderes bir tek kez dahi maaşını
almamış, maaş için gelen çeki imzalayarak Hazine’nin tahsil etmesi
için geri göndermiştir.” dedi ve gözyaşlarını silerek masadan
kalktı. Onun bu hali masada bulunan herkesi derin bir hüzne
boğmuştu.
Esprisi son derece boldu; adalete aykırı bir iş gördü mü, “Avukat
değil hakim tutmak lazım.” derdi. Her şeyini bu millet, ümmet için
paylaşırdı. Gazetede Türkiye’nin 2000 yılında nüfusunun 60 milyon
olacağına dair bir haber görmüştü. O günlerde nüfusumuz 30 milyon
civarındaydı. O andaki heyecanı görülmeye değerdi. Teşkilat Refik
kendine dair hiçbir şeyi dert edinmediği gibi heyecanı da tasası da
milletine dairdi. Yattığın yer nur, mekânın cennet olsun benim
güzel ağabeyim.”
CİHAN
Yorumlar