'Oksijen ve karbonmonoksit ölçerler bir aydır sinyal veriyordu'

Manisa'nın Soma ilçesinde 301 kişiye mezar olan maden ocağında çalışan binlerce işçiden Savaştepeli 38 yaşındaki Süleyman Uçar, denetimlerin formalite icabı yapıldığını söyleyerek, "Denetim öncesi ocak içinde ciddi anlamda makyaj yapılıyordu....

Google Haberlere Abone ol
'Oksijen ve karbonmonoksit ölçerler bir aydır sinyal veriyordu'

Manisa'nın Soma ilçesinde 301 kişiye mezar olan maden ocağında çalışan binlerce işçiden Savaştepeli 38 yaşındaki Süleyman Uçar, denetimlerin formalite icabı yapıldığını söyleyerek, "Denetim öncesi ocak içinde ciddi anlamda makyaj yapılıyordu. Ocak içinde biriken sular temizleniyordu. Sırf bu yüzden çalışanlar olarak sık sık denetimlerin yapılmasını istiyorduk, çünkü ocak içindeki sular temizleniyor, biz de 8 saat boyunca kuru bir ortamda çalışma imkânı buluyorduk. Normal zamanlarda çoraplarımız ıslandığı anda 8 saat boyunca ıslak ayakla çalışıyorduk. Son bir aydır metan, oksijen ve karbonmonoksit ölçen cihazlar sinyal veriyordu." diyor.

9 bin 400 nüfusu bulunan ve 500 işçinin ekmek parası için her gün komşu ilçe Soma'ya gittiği Balıkesir'in Savaştepe ilçesinde hüzün hakim. Faciada şehit olan madencilerden 104'ü Balıkesirli. Savaştepe'de ise 34 şehit var. İlçe nüfusunun neredeyse yarısına yakını, Soma'daki çeşitli madenlerde çalışıyor. Facianın meydana geldiği ocakta üç yıldır mekanik tamirci ustası olarak çalışan üç çocuk babası Süleyman Uçar, yüzlerce cenazenin çıktığı ocaktaki birkaç yüz metrelik yolun, bir aydır diz boyu su içinde olduğunu söylüyor: "Keşke müfettiş gelse de artık ayaklarımıza su girmese ve 8 saat boyunca ayaklarımız ıslak durmasa. Seke seke, oraya buraya tutuna tutuna suya batmamak için gayret ediyoruz. Müfettişler gelmeden herkesin haberi oluyordu, herkes ona göre tedbir alıyordu. Denetlemeler kesinlikte göstermelik ve formaliteden yapılıyordu. Eğer bir sorumlu aranıyorsa ilk önce gelen müfettişlerin gözaltına alınması gerekiyor." dedi. Facia günü gece vardiyasında olduğunu ve işbaşı yapmak için ocağa gittiğini, iş kıyafetlerini giyerek içeriye girmek için hazırlık yaptığını anlatan Uçar, olayın ardından madene ilk girenler arasında. Son bir aydır metan, oksijen ve karbonmonoksit ölçen cihazların sinyal verdiğine dikkat çeken Uçar, "İki hafta önce çok dikkatimi çekti, oksijen sensoru ötüyor. Baktım ki 16.4 seviyesinde. Daha sonra emniyetçi mühendis geldi, 'Şefim, burada bizim riskimiz ne? Oksijenler çok sinyal veriyor.' dedim. '13-14'e düştüğü zaman nefes alamayız. Çok büyük risk altındayız.' dedi. Ben de fazla deşelemedim. Bunu yapsam zaten onun yapacağı çok fazla bir şey yok. Oksijenin az olduğunu farkediyoruz. Çabuk yoruluyor ve nefesimiz çabuk kesiliyordu, 8 saat çalışan arkadaşlar çok yoruluyorduk. Paşa vardiyası olarak tabir edilen 4-12 vardiyasında çalışıp eve geldiğimde, 8 saatlik uykuya rağmen dinlenemiyordum. Üzerimde bir ağırlık var, bir bitkinlik var." şeklinde konuşuyor. Faciayı gözleri dolarak anlatan maden işçisi, ilk olarak bacadan çıkan siyah dumanı farkettiğini, ardından yardım malzemeleri hazırladığını söyledi: "Ocağın içine 20 kişi indik. Oradan birisi bize, elimizdeki sedyeleri bırakmamızı istedi. Herkesin öldüğünü söyledi. Galeriye baktım, bütün arkadaşlarımız kucak kucağa, omuz omuza ölmüşlerdi. Cesetleri bandın üzerine koyduk."

Birisi tıp fakültesinde olmak üzere üç çocuk okuttuğunu ve çalışmaktan başka çaresi olmadığını ifade eden Süleyman Uçar, onlara helâl lokma ve bir gelecek hazırlamak zorunda olduğunu belirtiyor.

'MADENCİNİN DİRİSİ DEĞİL, ÖLÜSÜ PARA EDİYOR'

Madenlerde yedi yıldır tahkimat ustası olarak çalışan, evli ve bir çocuk babası 27 yaşındaki Özay Karakuş ise madencileri kurmalı saate benzeterek, "Robot gibiyiz, aile hayatımız kesinlikle yok. Tamamen asosyal bir yaşantımız var. Bu faciadan sonra inşallah madencilerin yaşadığı sıkıntılar gündeme gelir ve çözüm bulunur." diyor. Gaz maskelerinin yaklaşık 1,5 yıldır kontrol edilmediğini söyleyen Karakuş, "Facianın meydana geldiği gün yardım ekipleri, bu maskelerin bir işe varamadığını bize söylediler, çünkü hepsi küflü ve siyahlaşmıştı. O zaman anladık ki bu maskeler bir işe yaramıyor. Ayrıca her maden ocağında galerilerin önünde bulunan oksijen maskeleri bizim ocakta yok. Sormaya korkuyoruz, bizi işten atmakla tehdit ediyorlar." diyor.

Bağlı bulundukları Maden-İş Sendikası'nın, sıkıntılarını çözmede yetersiz kaldığını belirten Karakuş, geçen aylarda yapılan sendika seçiminde kime oy verdiklerini bilmediklerini dile getiriyor: "Kime oy verdiğimizi ve başkanımızı bile bilmiyoruz. Sendikanın adı var, kendisi yok. Tamamen tabeladan ibaret. Maaşlarımızdan para kesintisi yapılıyor. Sendikaya üye olmazsak, kömür istihkakından yararlanamayacağımız söylendi. Üye olmazsak, maaş priminin de verilmeyeceği belirtildi. Sendika yöneticileri, arkadaşımızın cenazesine bile bizi göndermediler. 'Ya ocağa inersiniz ya da işinizden olursunuz.' diye bizi tehdit ettiler."

İşçilerinin kendi aralarında, "Madencinin dirisi değil, ölüsü para ediyor." şeklinde espri yaptığını aktaran Özay Karakuş, "Maden işçisinin ailesinin rahat edebilmesi için aileden birisinin ölmesi mi lazım? Devletin işlettiği madenlerde çalışan bir madenci 3 bin 500 lira maaş alırken özelde çalışan ve daha çok üretim yapan madenciler, neden bin 500 lira maaş alıyor?" diye soruyor. CİHAN

Yorumlar