'Nübüvvetin ardından statükocular Efendimiz'i(sav) hedef haline getirdi'

İlahiyatçı Yazar Dr. Reşit Haylamaz, Peygamber Efendimiz‘in (sas) hayatını öğrenmeyi teşvik amacıyla düzenlenen ‘Herkes O’nu Okuyor’ programında konuştu.

Google Haberlere Abone ol
'Nübüvvetin ardından statükocular Efendimiz'i(sav) hedef haline getirdi'

İlahiyatçı Yazar Dr. Reşit Haylamaz, Peygamber Efendimiz‘in (sas) hayatını öğrenmeyi teşvik amacıyla düzenlenen ‘Herkes O’nu Okuyor’ programında konuştu. Efendimiz'in (sas) hayatını Kur’an ve 'Sünnet' perspektifinde anlatan Haylamaz, İslam coğrafyasında yaşanan sorunların değişimden kaynaklandığına işaret etti. Nübüvvetin ardından, dönemin statükosunu elinde bulunduranlarca Peygamber Efendimiz’i (sas) hedef haline getirdiğini anlatan Haylamaz, “Efendimize (sas) en son evet diyen onun doğduğu ve büyüdüğü Mekke şehri olmuştur. Menfaatleri, makam ve mevkileri peşinde koşanlar, 40 yıl güvenilir olarak ilan ettikleri Efendimiz’i (sas) bir günde düşman ilan ettiler” dedi.

‘Herkes O’nu Okuyor’ kampanyası kapsamında Kayseri Koordinatörlüğü tarafından yürütülen etkinlik kapsamında İlahiyatçı Yazar Dr. Reşit Haylamaz, Kayseri’de bir konuşma yaptı. Melikşah Üniversitesi’nin konferans salonunda gerçekleştirilen programa çok sayıda kişi katıldı. Efendimiz’in (sas) hayatının neden önemli olduğunu anlatan İlahiyatçı Yazar Dr. Reşit Haylamaz, Peygamber Efendimiz’e (sas) en son evet diyen şehrin kendisinin doğduğu, büyüdüğü Mekke olduğunu dile getirdi. Haylamaz, Efendimiz’in (sas) o günkü hayatının günümüz içinde değerlendirilmesi ve sorunların çözümleri noktasında vazgeçilmez ışık olacağına işaret ederek, şunları söyledi; “Peygamber Efendimiz’in (sas) hayatını ana mantığı içinde okuyarak hadiseleri yerli yerine yerleştirmek önemlidir. Peygamber Efendimiz’in son peygamber olduğu düşüncesiyle, ama sadece o çağın değil de, günümüzde yaşanan sorunların çözüm noktasında, potansiyel doğrultusunda hayat yaşadığını görmek gerekir. Bu çizgiyi görebiliriz.”

“Peygamber Efendimiz’e (sas) en son evet diyen şehir Mekke’dir” diyen Haylamaz, “Mekke kendisinin doğduğu şehirdir. Büyüdüğü, peygamberliğin geldiği şehirdir. Ama kıymet kadir bilmemiştir. En son Mekke evet demiştir. Şu hizmette de böyledir. Dünyanın her yerinde var. 55 dilde kitap çıkartıyor. Dünyanın her yerinde konferans, seminer, aktivitelerle Efendimiz'i(sas) anlatılıyor. Dünyanın her yerinde insanlar kendilerine sunulan hizmetin farkında ve sahipleniyor.” dedi. Haylamaz, Peygamber Efendimiz’e (sas) peygamberlik gelmeden önceki 40 yılında peygamber gibi yaşadığını hatırlatarak, “O nedenle güvenilir insan ve örnek insan olarak gösteriliyor. İnsanlar en kıymetli mallarını Efendimize emanet ediyordu. Her şeylerini güveniyordu. Ama ne değişti ki bir günde her şey Mekke’de alt üst oldu. Emin dedikleri o insanı baş düşman ilan ettiler. Ne değişti. İnsanların olduğu yerdeki bütün problemleri çözecekte yine insandır. Üretende insandır. Bu manada baktığımızda insanlar problemler oluşturur. Yaratıldığı günden beride bu vardı. Hazreti Adem’in çocuklarına bakın. Kur’an-ı Kerim’de de anlatıyor. Dünya kocaman ama neyi paylaşamıyorlar. Hazreti Adem’in çocukları ne paylaşamadı. Kardeş kardeş bunu yapar mı diyorlar. İkisi de peygamber çocuğu. Neyi hazmedemediler. Neyi paylaşamadılar. Ama bir haset var. Çekememezlik var. Bir haset, çekememezlik o kadar içlerinde büyütülüyordu, kendi kardeşini kast etmeye kadar ulaşıyordu. Hissiyatla hareket ediyor. Akıl tatil olduğu her yerde insanlara yakıştırılmayacak sıkıntılar oluyor” diye konuştu.

Efendimiz’e (sas) peygamberlik geldiğinde Mekke’de biran da ilk ve en büyük düşman ilan edildiğini aktaran Haylamaz, şunları söyledi; “Mekke’de biran da düşman tarafı değişiyor ve ilk sıraya Efendimiz’i (sas) koyuyorlar. 40 yıl emin dedikleri Efendimiz’i (sas) düşman ilan ediliyor. Ne değişti? Mekke koltuğuna giderken önlerinde en büyük engel olarak artık Efendimiz'i (sas) gördükleri için tavırları değişti. Peygamber Efendimiz'in (sas) koltuk düşüncesi yoktu. Oturmak istediği koltuğa oturmayacaktı bazıları. Bunu, Ebu Cehil çok açık söylüyor. Onun koltuk diye bir düşüncesi yoktu. Ama adamın dünyası bundan ibaretti, oturmak istediği koltuk kendi koltuğuydu. Birkaç yerde bunu açık söylüyor. Geliyorlar gece, Resulullah’ın (sas) namaza duruşuna şahit oluyorlar. Aynı mahallede oturuyorlardı. Evine girerken, çıkarken hep rahatsızlık vermişlerdir. ‘Vallahi ben de biliyorum, yalan söylemez ama ne yaparsın, biz onlarla rekabet halindeyiz. Şimdi biz yönetimi ele geçirecektik, Peygamber geldi. Dolayısıyla biz karşı çıkacağız.’ diyor biri. Üstadımız, bu durumu yorumlarken, şu cümleleri söylüyor: Menfaat üzerinde cereyan eden siyaset hür değildir. Yanındaki insan şeytan bile olsa melek, karşı taraftaki insan, oradakiler melek bile olsa melek denmez. Menfaatlerinin önünde Efendimiz'i (sas) engel olarak gördükleri için O’nu (sas) düşman ilan ettiler.”
CİHAN

Yorumlar