Mustafa Kır, Bakan Avcı’ya jurnalcilikle ilgili ‘mektup’ gönderdi

Ankara Memur-Sen ve Eğitim Bir Sen 1 Nolu Şube Başkanı Mustafa Kır, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya bakanlıkta yaptığı atamalarla ilgili açık mektup gönderdi.

Google Haberlere Abone ol
Mustafa Kır, Bakan Avcı’ya jurnalcilikle ilgili ‘mektup’ gönderdi

Ankara Memur-Sen ve Eğitim Bir Sen 1 Nolu Şube Başkanı Mustafa Kır, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya bakanlıkta yaptığı atamalarla ilgili açık mektup gönderdi. Olağanüstü dönemler dahil, her dönemde arkasına, önüne sağına soluna bakmadan ve hiç bir menfaat peşin düşmeden davayı omuzlayan gönül ve dava adamlarının jurnalciler ve dalkavuklar tarafından ‘bu da şucu’ , ‘bu da bucu’ denilerek görevlerinden uzaklaştırıldığını belirten Kır, “Bu kişilerin görevlerinden uzaklaştırılması veya sürgün edilmesi işin daha garibi, yerlerine bir kısım dalkavukluk, jurnalcilik yapanların getirilmesi dalkavukluğun ve yalakalığın prim yaptığının göstergesidir. Bu davranış içinde olanların sözlerinin belge kabul edilip hiç bir araştırma ve incelemeye tabi tutulmadan buna göre işlem yapılması sonra da ‘Pardon’ denilmesi hangi dava ile hangi yönetimde ilkelilik anlayışıyla izah edilebilir? Asılsız isnatlara kanarak haksızlıklara vesile olmak, bu fiili işleyen ahlaksızların ahlaksızlıklarına ortak olmanın yanında haksızlığın ve hukuksuzluğun yayılmasının da yolunu açmaktır.” Açıklamasında bulundu.

    Ankara Memur-Sen ve Eğitim Bir Sen 1 Nolu Şube Başkanı Mustafa Kır, ‘Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'ya Açık Mektup 'Jurnalcılık muteber, jurnalcılar mutemet, sayılmamalıdır!'’ başlıklı yazılı bir açıklama yaptı. Jurnalcilik ve dalkavukluğun dünyanın en eski ve en iğrenç mesleklerinden biri olduğunu belirten Kır, “İşleri; kendi arzularına uygun bir işe sahip olmak veya kendilerine tanınan bir imkanın devamını sağlamak için yönetimi elinde tutanlara ve yüksek mevkii sahibi olanlara yalakalık, dalkavukluk ispiyonculuk yapmaktır. Özelliklerine gelince; kolay makas değiştirirler. Haklının değil güçlünün yanında yer alırlar. Dün ak dediklerine bu gün kara derler. Çıkarları için en yakın dostlarını, yol arkadaşlarını bile satarlar. Kaos ortamını ve dumanlı havaları çok severler. Sevgilerinin ve arkadaşlıklarının ömrü çıkarlarının ömrüne bağlıdır. Gözlerini şöhret hırsı bürümüş, gönüllerini makam ve mevki hırsı kaplamıştır. Zamanları kendilerini methetmekle ve elde etmek istedikleri makam ve mevki sahiplerini karalamakla geçirirler. Kendilerini oldukları gibi değil, nasıl olunması gerekiyorsa öyle göstermede mahirdirler. Çünkü makam ve mevkilerin çalışmakla ve hak etmekle değil, yalakalık, dalkavukluk ve jurnalcilik enstrümanlarını kullanarak elde edilebileceğine inanırlar.” diye konuştu.

    "JURNALCILIK KARAKTER BOZUKLUĞU VE TOPLUMSAL BİR HASTALIKTIR"

    Jurnalcılık ve dalkavukluğun karakter bozukluğu ve bir toplumsal hastalık olduğunu kaydeden Kır, “Bu tür insanlar söylemde sureti haktan görünüp, eylemde ahlaki ve manevi kuralları tanımazlar. Her şeyi kendi lehlerine döndürmek için her yolu mubah görürler. Bunlara her dönemde ve her çağda rastlamak mümkündür. Bunların istidat, kabiliyet, liyakat ve ehliyet sahibi oldukları şüpheli, fakat şahsiyet sahibi olmadıkları konusunda asla tereddüt yoktur. Şahsiyetli insanları karalamak suretiyle kendilerini pazarlama gayreti içinde olan jurnalcıların her dönemde varlığını doğal karşılamak mümkündür. Doğal olmayan şey bu tür muhteris ve düzenbazların sözlerinin muteber ve mutemet sayılarak namuslu ve şerefli idarecilerin görevlerinden uzaklaştırılmasına dayanak teşkil etmesidir.” şeklinde konuştu.

    Bir ülkede dalkavukluk ve yalakalık getirisinin değer kazanmasının o ülkenin sonunun gelişinin en büyük işareti olduğunu vurgulayan Kır, “Oysaki yönetim işleri dünyada en önemli vazifelerden birisidir. Zira toplumun huzur ve güveni, maddi ve manevi alanda kalkınmışlık düzeyi yöneticilerimizin nitelikleriyle doğrudan ilgilidir. Yönetim işleri yönetici atamada yetki sahibi olanlar ve yetkililer adına yetkili kılınanlar tarafından yandaşlara, gammazlara, döneklere, dağıtılan bir ulufe değildir. Bilakis toplum içinde temayüz etmiş ilim, ahlak, liyakat, ehliyet, dirayet, basiret ve şahsiyet sahibi olanlara verilmesi gereken ağır bir mesuliyettir. Onun için yöneticilerin tayin edilmesinde yönetime talip olanların istekleri değil, işin özelliğine göre, yönetime talip olanın veya önerilenin işe göre liyakat ve ehliyet sahibi olup olmadıkları dikkate alınmalıdır. Hatta yönetimin talibi değil, matlubu olmak esas kabul edilmelidir. Diğer taraftan idare bir emanet olup, ehil olanlara verilmesi Allah'ın emridir. Yönetim işlerinin ehillere verilmeyip, ulufe gibi dağıtılması ise emanete hıyanettir. İşlerin ve görevlerin dağıtımı konusunda liyakatin önemine işaret eden Peygamberimizin 'İş ehil olmayan kişiye verildiği zaman kıyameti gözl' sözü inanan insanlar için çok önemli bir uyarı kabul edilmelidir.” ifadelerini kullandı.

    "HAYRA DELALET EDEN HAYRI İŞLEMİŞ GİBİ, ŞERRE DELALET EDEN ŞERRİ İŞLEMİŞ GİBİDİR"

    Düşmanın iyiliğinin kasabın koyununa ot, balıkçının balık oltasına yem takması gibi olduğunu hatırlatan Kır mektubunda şunları dile getirdi: “17 Aralık'ta gerçekleştirilen kolluk operasyonu ile başlayıp hala devam eden 'Cemaat-Hükümet' tartışmasının arkasına gizlenerek kendi menfur emellerine ulaşmak için; olağanüstü dönemler dahil, her dönemde arkasına, önüne sağına soluna bakmadan ve hiç bir menfaat peşin düşmeden davayı omuzlayan gönül ve dava adamlarının jurnalciler ve dalkavuklar tarafından ‘bu da şucu’, ‘bu da bucu’ denilmesi üzerine görevlerinden uzaklaştırılması veya sürgün edilmesi işin daha garibi, yerlerine bir kısım dalkavukluk, jurnalcilik yapanların getirilmesi dalkavukluğun ve yalakalığın pirim yaptığının göstergesidir. Bu davranış içinde olanların sözlerinin belge kabul edilip hiç bir araştırma ve incelemeye tabi tutulmadan buna göre işlem yapılması sonra da 'Pardon' denilmesi hangi dava ile hangi yönetimde ilkelilik anlayışıyla izah edilebilir? Asılsız isnatlara kanarak haksızlıklara vesile olmak, bu fiili işleyen ahlaksızların ahlaksızlıklarına ortak olmanın yanında haksızlığın ve hukuksuzluğun yayılmasının da yolunu açmaktır. Unutmayalım ki,"Hayra delalet eden hayrı işlemiş gibi, şerre delalet eden şerri işlemiş gibidir." CİHAN

Yorumlar