"Mehmetçiğimizi şehit eden katiller de yeniden yargılama isteyecek"

Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararları sonrasında 28 Şubat 1997'de meslekten ihraç edilen emekli Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Hüseyin Altın, "Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan'ın kumpas açıklamalarından sonra Mehmetçiğimizin.

Google Haberlere Abone ol
"Mehmetçiğimizi şehit eden katiller de yeniden yargılama isteyecek"

Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararları sonrasında 28 Şubat 1997'de meslekten ihraç edilen emekli Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Hüseyin Altın, "Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan'ın kumpas açıklamalarından sonra Mehmetçiğimizin katilleri konumunda olan terör örgütü üyeleri bile yeniden yargılanma isteyerek, serbest kalma talebinde bulunabilecekler." dedi.

MGK kararları sonrasında 28 Şubat döneminde Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) delilsiz disiplin suçlamalarına maruz kalarak ihraç edilen emekli Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Hüseyin Altın, bugün yaşananların 28 Şubat döneminde de yaşandığına dikkat çekti.

Altın, “Görünen o ki binlerce emniyet mensubu, müdürü ve polise kadar insanlar görev yerinden alınıp değiştiriliyor.” diyerek, bu durumun hukuk devletinde, hukuka uygun olmadığını dile getirdi. Altın, 28 Şubat sürecinde bu tür işlemler yapıldığını hatırlatarak, “Polis teşkilatı üzerinde gerekli incelemeler yapıldıktan sonra şayet disiplin suçu işleyenler varsa gereği yapılır. Ama bir gecede binlerce polisin görev yerinin değiştirilmesi ki şu an hukuki bir dayağı olmaması üzüntü vericidir. Aileleri kahrediyor. Bu, maşeri vicdan tarafından da kabul edilir durum değildir.” dedi.

“Son günlerde yaşanan olaylar tamamen bir talihsizlik ve duygusaldır” diyerek yaşanan gelişmeleri değerlendiren Emekli Savcı Altın, şöyle devam etti: “Olay şu; cumhuriyet savcılığına bir ihbar yapılmış. Suç ihbarı olmuş. Savcı arkadaşlar teknik takibe almış ve tanık dinlemişler ve belli bir aşamaya yani olgunlaşma ve delillerini oluşmasıyla hakim kararlarıyla arama yapılmıştır. Belli kişilerin evlerinde ekonomik durumları ile orantısız olan paralar ele geçirilmiş. Rüşvet iddiaları olmuş. Tutuklamalar yaşandı. İtirazlar oldu ve red edildi. Bu normal süreçtir. Adliyenin, cumhuriyet savcılarının, hakimlerinin kanunların kendilerine verdiği yasal görevin icrası yapılmıştır. Ama ne yazık ki siyasi idare bu işlemi belki bakanların çocukları işin içinde olduğundan milli iradeye darbe olarak tanımlamışlardır. Vatandaşa böyle aksettirildi. Yapılan iş tamamen yasal çerçeve içindedir. Eğer yargı ve emniyet mensupları görevlerinin dışına çıkarak şu veya bu cemaatten oldukları ya da çete mensubu olarak bir suç işledilerse bunun da yasal prosedürü vardır. Emniyet müfettişleri, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’na bağlı adalet müfettişleri gerekli tahkikatı yapar, bu kişilerin işlediği suç varsa, disiplin suçu ile beraber mahkemede yargılanarak ceza alacakları suçlar varsa belgelendirilir. Delillendirilir. Ama bunlar olmadan herhangi bir emniyet ya da yargı mensubunu darbe ya da çetecilikle suçlanması hukuki değeri yoktur. Siyasi idare ile yargı ve polis arasında sürtüşmeleri doğuracaktır. Özveri ile çalışan yargı ve polis mensuplarının şevklerini engelleyecektir.”

"SUÇLAMALAR DOĞRULANANA KADAR MASUNİYET KARİNESİ VARDIR"

Hüseyin Altın, poliste ya da yargıda herkesin yüzde 100 temiz ya da masum iddiasında bulunulamayacağını hatırlatarak, artı veya aksi iddialar varsa bunlarla ilgili soruşturulması gerektiğini belirtti. Altın, “Ondan sonra işlem yapılır. Soruşturma ya da suç işledikleri için de bir bilgi, belge yoksa yargı ile polis mensupları içinde masumiyet karinesi vardır. Çetecilikle suçlananlar için bunu da söylüyoruz. Burada kişiler hakkında açılacak soruşturma ya da yargılama bitene kadar bir şey söylemek yanlıştır. Kimseye çete, nakil, görevden alma gibi süreçler olmamalıdır.” diye konuştu.

"28 ŞUBAT DÖNEMİNDE DE HUKUK ASKIYA ALINMIŞTI"

Kendisinin görev yaptığı dönemleri aktaran emekli savcı Hüseyin Altın, 1978 yılında Adalet Bakanı Mehmet Can, 28 Şubat sürecinin içinde bulunduğu dönemde adalet bakanları Mehmet Moğultay ile Seyfi Oktay’ın zamanında mesleği ile ilgili büyük baskılar gördüğünü anlattı. Altın, şunları söyledi: “O dönemde delilsiz disiplin suçlamaları oldu. Cezalar verildi. Sonuçta meslekten ihraç kararı verildi. Ben emekli olmak zorunda kaldım. 1978 yılında görev yaptım. Terör örgütlerinin bombalı saldırısında bile meslekten ayrılmadım. Korkmadım. Ama 28 Şubat’ta bombalı saldırıya rağmen uzaklaşmayan ben, 1997 yılında Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun üçe karşı dört üye ile aldığı kararla meslekten ihraç edildim. HSKY’nın bugünkü yönetimi halkın desteği ile 2010 yılında yapılan anayasa referandumuyla oluştu. Sonrasında Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu, geçmişte verilen bu tür cezaları inceledi. Haklı buldukları, kanuna aykırı buldukları disiplin cezalarını kaldırdı. Kanuna uygun olanları da onamıştır. 28 Şubat dönemi hukukun askıya alındığı, siyasi iradeye başkaldırıldığı, halkın seçtiği Başbakan'ın adeta istifaya zorlandığı bir dönemdir. Ama şimdi yasal bir iktidar var. Milli iradenin oyu ile iktidar olan parti var. Tek başına iktidar. Ama şu an bir takım soruşturmalar var ve bakan çocuklarına dokundu diye bu soruşturmayı yapanların çetecilik ya da cemaatle suçlanmaları gönlüm razı olmuyor. Yasal olarak suçlanan meslektaşlarımız, polis teşkilatındaki memurların bu suçlamalara karşı basında televizyonda kendilerini savunma hakkı da yoktur. Böyle suçlamada hemen tepesine biniliyor ve dokuz köyde dolaştırılıyor. Savunma hakkı olmayan bu insanlara karşı da hemen her konuşmada çetecilikle itham edilmesi, örgüt olarak itham edilmesi vicdanları sızlatıyor.”

"AKDOĞAN’IN AÇIKLAMASIYLA MEHMETÇİĞİMİZİN KATİLLERİ SERBEST KALMAK İSTEYECEK"

Emekli savcı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan'ın kumpas açıklamalarından sonra Mehmetçiğin katilleri konumunda olan terör örgütü üyelerinin bile yeniden yargılanma isteyerek serbest kalma talebinde bulunabileceklerini savundu. Yapılan açıklamanın yanlışlığına dikkat çeken Altın, “Başbakanımızın danışması Sayın Akdoğan, ortada bir sorun yokken rüşvet ve yolsuzluk soruşturması sonrasında ordumuza kumpas kurulduğunu açıkladı. Bu ne zaman yapıldı. Balyoz davası bitmiş. Yargıtay’a gelmiş. Bir kısmı tamamlanmış mahkemeler var. Peki bundan sonra mı kumpas yapılıyor. Daha önce yapıldı ve bilgi sahibi ise başdanışman bunu dile getirmeliydi. Maalesef yargının verdiği kararlar yok sayılıyor. Barolar Birliği Başkanı, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın kapısında adeta kafasındaki kanun tasarısını dikte ettiriyor. Hukuk devletinde herkesin görevi Anayasa ile belirlenmiştir. Yasama çıkaracağı kanunla yargı kanunlarını yok sayamaz. Engelleyemez. Olsa olsa yasama af kanunu çıkartır. Bu yola gidildiğinde Öcalan ile birlikte binlerce sanık, devletimizin birliğine ve bütünlüğüne kast edenler, Mehmetçiğimizi şehit eden katiller de yeniden yargılama isteyecektir. Serbest kalmak isteyecektir.” dedi.

"BAROLAR BİRLİĞİ, SİYASİ PARTİLER KANUNU İÇİN BASKI UYGULUYOR"

“Darbecilerle normal vatandaşlarımızın masum vatandaşlarımızın terör örgütü çetelerinin yargı karşısında ne farkı var” diyen Hüseyin Altın, yargı bir karar verdiyse kendi içinde denetim ve kontrol mekanizmaları olduğunu, orada yapılanların değerlendirildiğini anlattı. Altın, Anayasa Mahkemesi'ne, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar gidilerek şikayetçi olunabileceğini anlatarak, şunları söyledi: “Kanunlarımızda yeniden yargılanmaların nasıl yapılacağı belirlenmiştir. Önceki davada tanıkların yalan söylediği, bilirkişinin raporlarında taraf tuttuğu, ibraz edilen belgelerin sahte olduğu ileri sürülür ve kanıtlanırsa burada yeniden yargılama olabilir. Barolar Birliği, siyasi partiler, elindeki kanun taslağı ile Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın kapısını aşındırarak bu yönde kanunlar çıkartılmalıdır diye baskı uygulamasına kimse boyun eğmemelidir. Tutuklu vekillerin tahliyeleri için Anayasa'da değişiklik yapılıyor. Bugünü kurtarmadır. Kurtarma adına yapılıyor. Ama eli kanlı terör örgütü en azılı katilini, üyesini bağımsız milletvekili adayı gösterecektir. Seçilirse ne olacaktır. Bu kişi çıkartılacaktır. Devlet otoritesi ve nizamı diye bir şey kalmaz. Bu yanlıştır.”

"AK PARTİ'NİN ÜYESİYİM"

Emekli Savcı Hüseyin Altın, AK Parti’nin üyesi olduğunu dile getirerek, icab ettiğinde partinin her kademesinde görev almak istediğini ama bugünkü süreçte yapılanlardan da büyük üzüntü duyduğunu anlattı.


CİHAN

Yorumlar