"Medeniyetlerin çatışması değil, ittifakı dünyaya hakim olmalı"

Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, "Küreselleşen dünyada farklılıkları reddeden, yakınlıklara kuşkuyla bakan fanatik yaklaşımlar değil; mutlaka ve mutlaka barış, bir arada yaşama ve dayanışma kazanmak zorundadır. Nihayetinde medeniyetlerin...

Google Haberlere Abone ol
"Medeniyetlerin çatışması değil, ittifakı dünyaya hakim olmalı"

Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, "Küreselleşen dünyada farklılıkları reddeden, yakınlıklara kuşkuyla bakan fanatik yaklaşımlar değil; mutlaka ve mutlaka barış, bir arada yaşama ve dayanışma kazanmak zorundadır. Nihayetinde medeniyetlerin çatışması tezi değil; ittifakı dünyaya hakim olmalıdır. Biz buna inanıyor ve bunun için gayret sarf ediyoruz."

Emrullah İşler, Sakarya'nın Sapanca ilçesinde Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) tarafından Sapanca Güral Otel'de düzenlenen ve 4 gün sürecek '3. Yurtdışı Din Hizmetleri Konferansı'nın açılışına katıldı. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez'in de katıldığı program, saygı duruşu, İstiklal Marşı ve DİB Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu Başkanı Hafız Osman Şahin'in Kuran'ı Kerim tilavetiyle başladı.

BU YILIN TEMASI: ORTAK AKIL, ORTAK HEDEF, ORTAK EYLEM

İlki Küresel Gelişmeler Yeni Perspektifler' temasıyla 2012 yılında ikincisi 'Eylem Planlaması, Durum Analizi ve gelecek tasarımı temasıyla 2013 yılında toplanan konferansın bu yılki teması 'Ortak Akıl, Ortak Hedef, Ortak Eylem' olarak belirlendi. Dört gün sürecek toplantıda Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yurt dışında sunduğu hizmetlerin genel değerlendirmesinin yanı sıra başkanlık temsilciliğinin bulunduğu ülkelerde son bir yıl içinde öne çıkan önemli projelerle, gelecek yıl planlanan projeler ele alınacak.

Toplam 11 oturum halinde gerçekleşecek konferansa; teşkilatın üst düzey yöneticileri, yurt dışı teşkilatında görev yapan din işleri müşavir ve ataşeleri, Türkiye Diyanet Vakfı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Türk Standartları Enstitüsü ve Yunus Emre Vakfı gibi paydaş kurumların temsilcileri de katılıyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürü Prof. Dr. Mehmet Paçacı'nın açılış konuşmasının ardından kürsüye gelen DİB Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, teşkilatın yurt dışına yönelik olarak yürüttüğü çalışmaları anlattı.

Yurt dışında yürüttükleri hizmetleri uluslararası siyasetin kavramlarıyla tanımlamanın mümkün olmadığına vurgu yapan Prof. Dr. Görmez, özellikle dini kurumlar ve gönüllü kuruluşların farklı coğrafyalarda yaptığı hizmetlerin 'soft power' olarak tarif edildiğini hatırlattı. Görmez, başında 'soft' sıfatı olsa bile bu tür hizmetleri bir 'yumuşak güç' gösterisi olarak tarif etmenin, yapılan hizmetlerin hikmetini bilmemekten kaynaklandığını dile getirdi.

İŞLER: DİB'İN YURT DIŞI HİZMETLERİ DIŞ POLİTİKAYA MUAZZAM KATKI SAĞLIYOR

Daha sonra kürsüye gelen Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yurt dışında icra ettiği faaliyetleriyle Türkiye'nin dış politikasına muazzam katkılar sunan önemli bir yumuşak güç unsuru haline geldiğini söyledi.

Büyük bir dönüşüm geçiren küresel sistemde; oyunun kuralları, taktikleri ve aktörlerinin de aynı hızda değiştiğine işaret eden İşler, "Yeni bakış açıları ve işbirliği modelleri gelişirken, farklı anlayışlar ortaya çıkmakta, yeni sorunlara farklı yöntemlerle kalıcı çözümler üretilmesi gerekmektedir. Ülkeler bu dönüşüme uyum sağlamaya çalışırken, yumuşak güç kavramı en stratejik yöntemlerden biri olarak günden güne önem kazanmaktadır. Dolayısıyla bu görevi icra eden sizler, söz konusu hizmetleri etkileyebilecek siyasi, sosyal, ekonomik ve teknolojik pek çok değişim ve gelişmeyi de yakinen bilmek ve takip etmek zorundasınız." dedi.

"Bizim dinimiz bir barış dinidir, bizim kültürümüz bir barış kültürüdür." diyen İşler, şöyle devam etti: "İslam'ı terörle, aşırılıkla özdeşleştirmeye çalışanlar, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ortaya koyduğu hizmetlerin sonuçlarını gördüklerinde ne kadar vahim bir hata yaptıklarını fark edeceklerdir. 11 Eylül 2011'de Amerika'da yaşanan terör saldırısı sonrasında Batı'da 'İslam korkusu' olarak ifade edebileceğimiz 'İslamofobi' diye bir hastalık zuhur etti. Bu korku neticesinde olumsuz bir Müslüman ve Hz. Muhammed (sav) imaji oluşturuldu. Ayrıca ayrımcılık, ötekileştirme ve ırkçılık bütün yönleriyle siyaset kurumlarına kadar sirayet etti. Öte yandan entegrasyon kavramı da salt bir güvenlik problemi olarak ele alınmaya başlandı. Asimilasyon politikaları başvurulan bir yol ve yöntem olarak açıkça ortaya çıkmaya başladı. Medeniyetler çatışması gündeme getirildi. Oysa küreselleşen dünyada farklılıkları reddeden, yakınlıklara kuşkuyla bakan fanatik yaklaşımlar değil; mutlaka ve mutlaka barış, bir arada yaşama ve dayanışma kazanmak zorundadır. Nihayetinde medeniyetlerin çatışması tezi değil; ittifakı dünyaya hakim olmalıdır. Biz buna inanıyor ve bunun için gayret sarf ediyoruz."

"AVRASYA, SOĞUK SAVAŞIN ARDINDAN KİMLİK SORUNU İLE KARŞI KARŞIYA KALDI"

Soğuk savaşın ardından Avrasya coğrafyasının bir devletleşme ve kimlik sorunu ile karşı karşıya kaldığını kaydeden İşler, "Bu coğrafya, bir taraftan Müslüman kimliğini yeniden inşa etmek, diğer taraftan geleneksel dini dokusuna ve anlayışına yabancı yorumlarla baş etmek zorunda kalmıştır. Yüzyıllar boyunca hem maddi hem de manevi açıdan sömürülen Afrika; adeta açlık, kıtlık ve sefalete terk edilmiştir. Yine yakın coğrafyamızda mezhep farklılıkları üzerinden Müslüman'ı Müslümana düşürüp kırdırmaya çalışanlar dini farklılıklar üzerinden asırlarca aynı sokağı, aynı şehri, aynı mahalleyi paylaşmış, Müslümanları, Hristiyanları, Sünnileri, Şiileri, Nusayrileri birbirinden ayırmaya çalışmaktadır. Bugün İslam dünyası meydana getirilmeye çalışılan mezhep kavgalarıyla, zulüm, savaş, çatışma, insan hakları ihlalleri, cinayetler, terör, ekonomik sıkıntılar, fakirlik, cehalet ve geri kalmışlığın pençesine itilmeye çalışılmaktadır. " şeklinde konuştu.

I CİHAN

Yorumlar