Maden şehidinin ailesinin buruk sahuru

Manisa’nın Soma ilçesindeki maden faciasında şehit olanların geride kalan ailelerinin acıları devam ediyor. Şehit madenci İsmail Cambal'ın (52) evinde Ramazan sevincinin yanı sıra sahurda onun olmayışının hüznü ve burukluğu vardı.Soma'da...

Google Haberlere Abone ol
Maden şehidinin ailesinin buruk sahuru

Manisa’nın Soma ilçesindeki maden faciasında şehit olanların geride kalan ailelerinin acıları devam ediyor. Şehit madenci İsmail Cambal'ın (52) evinde Ramazan sevincinin yanı sıra sahurda onun olmayışının hüznü ve burukluğu vardı.

Soma'da oturan şehit madencinin gözü yaşlı eşi Leyla (42), kızı Figen (22), oğlu İsa (24) ve Enes Cambal (14), bu sene Ramazan'ın ilk sahurunu babaları olmadan yaptı. 21 yıldır maden ocağında çalışan ve emekli olduktan sonrada aldığı evinin kredisini ödeyebilmek için 8 yıldır facianın yaşandığı Soma Kömür İşletmeleri AŞ'ye ait Eynez Maden Ocağı'nda çalışan İsmail Cambaz'ın evinde Ramazan'ın ilk sahurunda duygulu anlar yaşandı. Bu zamana kadar hiç bir orucunu kaçırmayan İsmail Cambal'ın ailesi, sahurda yine onun sevdiği yemekleri hazırladı ancak aile, sahuru İsmail Cambal'sız yaptı.

"Eşim vefat etmiş olmasaydı, şu anda beraber sahur yapacaktık." diyen Leyla Cambal, 25 senelik evli olduklarını ve eşinin bir gün dahi orucunu kaçırdığını hatırlamadığını dile getirdi. Leyla Cambal, "Hep yeraltında orucunu tuttu. Sefer taslarına yemek koyuyordum, maden ocağında orucunu tutuyordu. Kahvaltı götürüyordu, çalışırken kömür içine düştüğü için yiyemiyormuş. Başındakiler 'sen oruç tutuyorsun, bana ne' diyorlarmış. Eşim de 'Onlar tutmuyor, ben tutuyorum' diyordu. Çabuk çubuk yiyip kalkıyormuş. Oruç tutuyor diye eşime 10 dakika müsaade etmiyorlarmış. Onlar tutmuyor, o tutmak istiyor." şeklinde konuştu.

Leyla Cambal, "Çocuklarla birlikte sahur yapardık. Bugün onun bizimle beraber sahurda olmaması bana çok koydu. Vefat etmemiş olmasaydı beraber sahur yapıp işe gidecekti. Ben hep Ramazan'da izne ayrıl, oruçlu zor çalışırsın diyordum. Ama izin vermiyorlardı. Benim ihtiyacım olmasaydı, madene gönderir miydim. Ne işi vardı madende. Keşke şu anda olsa da çocuklarla beraber sahur yapsaydık. Onsuz ilk sahurumuz. Çocukların okumasını isterdi. 'Ben kellemi koltuğumun altına alıp gidiyorum, ya çıkarım ya da çıkamazım' diyordu. Maden şartlarını iyi biliyordu. En helal ekmeği onlar getiriyordu ama haklarını vermiyorlardı. Hakkını alamıyordu." ifadelerini kullandı.

Eşinin üç vardiya çalıştığını aktaran Cambal, "Gece saat 22.30'da gittiğinde sahuru orada yapıyordu. Paşa vardiyasına gittiğinde gece saat 01.00'da geliyordu, sahuru yapıp öğlen işe gidiyordu. Gündüz de olunca o zaman evde iftarı beraber yapıyorduk. Bu Ramazan'da gündüzde olacaktı ve sahuru beraber yapacaktık. Sabah kalkıp ta işe gidecekti. Çünkü 'ölmeden bu vardiya beni tutmadı' diyordu. Çünkü işten gelip işe gidecekti. Gece 01.00'da geliyor, sabah 06.15'de evden çıkıyordu. Gitmeye mecburdu." şeklinde konuştu.

Eşinin 21 senedir madende çalıştığını belirten Leyla Cambal, "Ben onun ölüsünü dahi zor buldum. Benim eşim kavun deposunda sıra numarası olarak verilen 32 numarayı hak etmedi. Keşke ölüsünü bulsaydık da hastanede yatsaydı. Eşimi kavun deposuna teptiler. Bunlarda insanlık diye bir şey yok. Ölüsüne bile saygı göstermediler. TIR'lara yüklediler. Ölmüş kişinin TIR'da ne işi var. Soğuk hava deposu diyorlar, depo değil kavun deposu. Kavun deposuna koymuşlar. Benim eşimin soyadını Canbaz yerine Can yazmışlar. Ben içeriye girmeseydim ben eşimin ölüsünü bulamayacaktım. Çünkü soyadını yanlış yazmışlar. Bir gece bana bin gece gibi geldi. Ben bu acıyı yaşadım. Benim eşim salı günü 15.00'da ölmüş, çarşamba günü saat 16.00'a kadar niye bekledi. Niye vermediler bana. Bir gece evimde kalırdı. Benim eşimin cesedine 32 numara vermişler. Ben hayatım boyunca 32 numarayı unutmayacağım. Ben oğlumu everecektim, oğlum askerden yeni gelmişti." dedi. CİHAN

Yorumlar