'Kömür ocağındaki patlama iş kazası değil cinayettir'

Adana Barosu İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Komisyonu Başkanı Avukat Yasemin Tanır, dünyada 132 ülke arasında kömür üretim değeri sıralamasında Almanya’nın 1. durumda Türkiye’nin 28.ülke konumunda olduğunu söyledi. Son 40 yılda...

Google Haberlere Abone ol
'Kömür ocağındaki patlama iş kazası değil cinayettir'

Adana Barosu İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Komisyonu Başkanı Avukat Yasemin Tanır, dünyada 132 ülke arasında kömür üretim değeri sıralamasında Almanya’nın 1. durumda Türkiye’nin 28.ülke konumunda olduğunu söyledi. Son 40 yılda Almanya'da maden iş yerlerinde meydana gelen iş kazalarında ölü sayısı 3 iken Türkiye’de 1983 yılından bu yana rakamın bin 378’i bulduğunu dile getiren Tanır, iş kazalarında Avrupa’da Türkiye’nin birinci sırada olduğunu dile getirdi.Facia niteliği taşıyan 1992 tarihli Kozlu’da yaşanan grizu patlamasında 263 kişinin hayatını kaybettiğini hatırlatan Tanır, her maden kazasının bir cinayet niteliği taşıdığını ifade etti.

Yaşanan bu facialardan gerekli dersler alınmadığı gibi 2004 yılı sonrasında ‘çok tehlikeli iş kolunda’ yer alan madenlerde taşeronlaşmaya gidildiğini anlatan Tanır, işletmelerin ihale ile en ucuz işçilikle işi alan firmalara verilerek kamunun kontrol ve denetiminden çıkartıldığını savundu.

İş Sağlığı Ve Güvenliği Ve Çalışma Ortamına İlişkin Sözleşme’nin 13 Ocak 2004 tarihinde, İş Sağlığı ve Güvenliğini Geliştirme Çerçeve Sözleşmesi’nin 20 Şubat 2009’da Resmi Gazete ‘de yayımlanarak yürürlüğe girdiğine dikkat çeken Yasemin Tanır, “Bu taahhütler sonrasında 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası 30.06.2012 tarihinde yürürlüğe girmiş. Türkiye'nin imzaladığı ve Yasa hükmünde olan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmelerinde gerekli iş yeri güvenliği konusunda tedbirler bulunmaktadır. Tüm bu yasal düzenlemeler mevcutken hala iş cinayetleri meslek hastalıkları devam ediyor. 2013 verilerine göre iş kazalarında Avrupa da dünya birincisi durumunda bulunuyorsak artık bunun bir devlet politikasındaki tutarsızlık olduğu; ne yazık ki iktidar da bulunanların çok da işçi yaşamını önemsemediği, insan yaşam ve kalitesine değer vermediği anlaşılmaktadır.” diye konuştu.

Ekim 2013 tarihinde ana muhalefet partisinin önerisi ve diğer tüm muhalefet partilerinin desteği ile "Soma’da meydana gelen iş kazaları ile ilgili araştırma komisyonu” kurulması teklifinin iktidar partisinin ‘red’ oylarıyla meclis tutanaklarında yerini aldığını bildiren Tanır, şöyle devam etti: “Önerilen Komisyon kuruluş olsa idi bugün 205 can hala yaşıyor olacaktı. Soma’da ki iş cinayeti göstermektedir ki; çok tehlikeli sınıfta yer alan maden ocaklarının işletmesi kamunun tekelinden alınmamalı, taşeron şirketlere verilmemelidir. Göstermelik iş güvenliği eğitimleri ve denetim esnasında alınan tedbirler ile siz iş yeri güvenliğini sağlayamazsınız. Ayrıca kayıt dışı sigortasız çalışma hiçbir iş yerinde olmaması gerekirken ne yazık ki Soma da 200’e yakın sigortasız işçi çalıştırıldığı bilgisi karşısında dehşete düşmekteyiz.Artık hiç değilse maden işyerlerinde taşeron işletmeciliğine son vermek, kayıt dışı çalışmayı engellemek yaşanan facia sonrası zorunluluk olmalıdır. Hele ki 15 yaşından küçük işçilerin bu iş yerlerinde çalışması yasakken kayıt dışı, sigortasız çalıştırılan işçilerin arasında bu çocukların bulunması yasalara ve ILO sözleşmelerine aykırıdır.”

Göstermelik eğitim ve denetimlerin sonucunda yaşanan iş kazalarının 'cinayet' olduğunun altını çizen Tanır, iktidar ve muhalefetin bununu engellemesini istedi. Tanır, “Bu bağlamda taşeron işçiliğine son verilmeli. Kayıt dışı sigortasız çalıştırma engellenmeli. İş güvenliği tedbirleri denetim için değil işçi yaşam ve sağlığını korumak için alınmalıdır. İş güvenliği bir devlet politikası olana kadar mücadele etmek gerekir.” şeklinde konuştu.

CİHAN

Yorumlar