KCK’dan tahliye olan 48 kişi: Tahliyemiz iktidarın bir lütfu değil
PKK’yı da bünyesinde bulunduran KCK yapılanmasıyla ilgili ana davada tutuklu olan ve dün tahliye edilen 48 sanık ortak basın açıklaması yaptı.
PKK’yı da bünyesinde bulunduran KCK yapılanmasıyla ilgili ana
davada tutuklu olan ve dün tahliye edilen 48 sanık ortak basın
açıklaması yaptı. Ortak açıklamada, “Tahliye olmamız ne iktidarın
bir lütfu ve sorunlara çözüm getirmesidir ne de zindanların
boşaltılması ve siyasi tutsakların özgürlüğüne kavuşması anlamına
gelmektedir.” denildi.
KCK ana dava bileşenleri adıyla yapılan açıklamada, yerel seçim
sonuçlarının halkın çözüm sürecine verdiği desteğin ve aynı zamanda
demokratik özerklik konusundaki irade beyanı olduğu vurgulanarak,
“Yoksa bunca yolsuzluğa bulaştığı iddia edilen AKP’ye verilen
destek değildir.” ifadelerine yer verildi.
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Diyarbakır İl Başkanlığı'nda bir
araya gelen KCK ana davasından tahliye olan sanıklar, önce saygı
duruşundu bulundu. Daha sonra dün tahliye olan Bayram Altun,
Kamuran Yüksek, Çimen Işık ve Gülcihan Şimşek’ten divan
oluşturuldu. Diğerleri ise divanın arkasında durarak ortak basın
açıklaması okundu. Ortak açıklamayı, KCK sanıklarından Gülcihan
Şimşek okudu.
Şimşek, “Bilindiği gibi 14 Nisan 2009 tarihinde başlayan ve dalga,
dalga gerçekleştirilen KCK operasyonları adı altında, binlerce Kürt
siyasetçi adeta bir siyasi soykırımla rehin alınmıştır. Bu rehin
alma politikasıyla her ne kadar Kürt siyasi hareketi tasfiye
edilmeye çalışılsa da halkımızın görkemli direnişi devlet-iktidar
politikalarını boşa çıkararak 2014 yerel seçimlerinde en büyük
cevabı vermiştir. Dolayısıyla tahliye olmamız ne iktidarın bir
lütfu ve sorunlara çözüm getirmesidir, ne de zindanların
boşaltılması ve siyasi tutsakların özgürlüğüne kavuşması anlamına
gelmektedir.” dedi.
KCK operasyonları sürecini ‘siyasal darbe’ ve ‘siyasi soykırım’
olarak adlandırdıklarını belirten Şimşek, “Bu darbe ve soykırımla
birlikte, askeri operasyonlar yoğunlaştırılmış, DTP kapatılarak çok
sayıda kişiye siyaset yasağı getirilmiştir. Kürt çocuklarına
yönelik vicdansız tutuklama ve cezalandırma yoluna gidilmiş,
kadınlara yönelik çeşitli eril-egemen saldırılar
gerçekleştirilmiştir. Bir çok alanda Kürtlere yoğun saldırılar ve
linç girişimleri, cezaevlerindeki baskılar ve daha da
çoğaltabileceğimiz uygulamalar, yeni bir konsept çerçevesinde
başlatılmıştır. Tüm bunlar 2009’da Kürt özgürlük hareketinin
ateşkes ilanından bir gün sonra devreye konulmuş yani 14 Nisan
darbesiyle Kürtler, örgütsüz-iradesiz hale getirilerek eritilmek
istenmiştir.” ifadelerini kullandı.
"BEŞ YILLIK TUTUKLULUK SÜREMİZ DOLDUĞU İÇİN TAHLİYE EDİLDİK"
Beş yıllık yargılama sürecinde ana dilde savunma yapmalarının
engellendiğini, hukuki hiçbir talebe olumlu bir karşılık
bulamadığını anlatan Şimşek, “Duruşmalarımız, göstermelik bir
tiyatro oyununun ötesine geçemedi. En somut örneği de beş yıldır
tutuklu olup hala ifade veremeyen arkadaşlarımızın varlığıdır.
Anayasa Mahkemesi, uzun tutukluluk süresini en az 3 yıl ve en fazla
beş yılla sınırlandırmıştır. Ancak üç yılı aşkındır tutuklu olan
dosya arkadaşlarımız, hala tahliye edilmemiştir. Bizlerin tahliyesi
de beş yıl dolduğu için gerçekleşmiştir. Nihayetinde bir ay önce
aynı mahkeme ‘dağa çıkabilirler’ gibi skandal bir karar olarak
nitelendirilebilecek bir tutumla tahliye talebimizi reddetmiş, beş
yılın günü gününe dolmasını beklemiştir. TMK gibi ‘Terörle Mücadele
Yasası’ değil, halkımıza terör estiren faşist yasalar olduğu sürece
bu zihniyet ve uygulamalar devam edecektir.” diye konuştu.
"AKP İKTİDARI OYALAMA POLİTİKALARINDA ISRAR EDİYOR"
Şimşek, açıklamasında şunları dile getirdi: “2013 Nevruzunda
Abdullah Öcalan’ın verdiği mesaj doğrultusunda, Türkiye ve
Kürdistan’da çözüm ve barış sürecinin gelişimi için önemli adımlar
atılmıştır. Ancak bu çabalar tek yönlü geliştiği gibi AKP iktidarı
da oyalama politikalarında ısrar etmektedir. Öcalan’ın 2013 Nevruz
mesajına yanıt olarak ateşkes ilan etmiş, elindeki esir askerleri
serbest bırakmış ve geri çekilme sürecini başlatmıştır. Böylece
barış ve çözüm konusunda ne kadar kararlı ve samimi olduğunu
göstermiştir. Buna karşılık hükümet anlamlı bir müzakere başlatıp
bu görüşmeleri yasal bir çerçeveye kavuşturma yerine tek bir adım
bile atmamış, aksine 2014 yerel seçimlerinde BDP’nin kazandığı
birçok yerde çeşitli oyunlarla Kürt halkının anayasal demokratik
iradesini bile yok saymaya çalışmıştır. Hâlbuki çözüm ve barış
süreci, Türkiye için de önemli bir demokrasi ve barış geleneğinin
teminatı olma özelliğini taşımaktadır. Sürece karşı yapılan uzatma
politikaları hükümete güç değil kan kaybı yaşatmaktadır. Bu süreç
uzadıkça provokasyonlara açık hale geldiğini bu geçen zaman bize
açıkça göstermiştir. Paris’te üç kadın yoldaşımızın katledilmesi,
Lice, Gever katliamları hükümeti devirme amaçlı darbe girişimleri
bunların başında gelmektedir. Devletin bu politikaları binlerce
insanın yaşamını yitirmesine Roboski katliamıyla insanlık dışı
uygulamalara ve Gezi direnişinde polis şiddetiyle onlarca gencin
katledilmesine neden olmuştur. Ancak tüm bu politikalara rağmen
Kürt halkı çözüm ve barış sürecinden yana tavrını güçlü korumuştur.
2014 yerel seçim sonuçları halkımızın çözüm sürecine verdiği
desteğin ve aynı zamanda da demokratik özerklik konusundaki irade
beyanıdır. Yoksa bunca yolsuzluğa bulaştığı iddia edilen AKP’ye
verilen destek değildir. Hükümet, bu sonucu böyle okumalı ve siyasi
müzakereye karşı duruşundan, Rojava’ya yapılan saldırıları
desteklemekten vazgeçerek çözüm ve demokratikleşme hamlesini bir an
önce hayata geçirmelidir. İmralı Cezaevi’nde olan Abdullah Öcalan
olmak üzere hasta ve yirmi yılı aşkındır cezaevinde olan siyasi
tutsakların özgürleşmeden bir demokratikleşme ve barıştan
bahsedilmeyeceğini vurgulamak isteriz. Bu geçen beş yılda barış ve
demokrasi mücadelesini yürütme kararlılığımızı daha da pekiştirdik.
Halkımızın fedakârca direnişi, Rojava devrimi gibi örneklerde de
mücadelemizin ne kadar güçlü ve haklı olduğu kanıtlanmıştır. Bu
nedenle Öcalan’ın ve halkımızın özgürlüğü için demokrasi
mücadelemize daha güçlü bir şekilde katılacağımızı belirtiyor,
demokratik özerklik, demokratik ulus inşası ve kadın özgürlük
mücadelesinin aktif ve kararlı yürütücüsü olacağımızı
belirtiyoruz.” Şimşek, bir gazetecinin, mahkemenin tahliye etmeme
gerekçesine dayanarak ‘dağa çıkacak mısınız?’ sorusuna da
“Buradayız” yanıtını verdi.
CİHAN
Yorumlar