İzmirli STK’lardan Başbakan’a çağrı: Nefret dilini bırak, sevgi diliyle konuş
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, son günlerde Hizmet Hareketi’ne yönelik ithamlarında nefret diline ağırlık vermesi ve ötekileştirici bir üslup kullanmasına sivil toplum kuruluşlarının (STK) tepkisi devam ediyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, son günlerde Hizmet
Hareketi’ne yönelik ithamlarında nefret diline ağırlık vermesi ve
ötekileştirici bir üslup kullanmasına sivil toplum kuruluşlarının
(STK) tepkisi devam ediyor. İzmir’de 12 hemşehri ve yardım
derneklerinden oluşan Hür Düşünce Platformu, Erdoğan’ı nefret
dilini bırakıp sevgi diliyle konuşmaya çağırdı.
Platform Sözcüsü Hasan Taşkıran, dernek yöneticileriyle yaptığı
basın açıklamasında, 17 Aralık operasyonlarından sonra emniyet
teşkilatına ve yargıya müdahale edilip operasyonları başlatan
savcıların görevden alınması, polis ve emniyet amirlerinin
yerlerinin değiştirilmesinin, akla delillerin karartılıp suçluların
aklanmaya çalışılacağını getirdiğini söyledi. Başta Başbakan
Erdoğan olmak üzere diğer hükümet yetkililerinin, bu
operasyonlardan sonra sözlerinin sertleştiğini ve bir camiayı
hedefe koyacak şekilde cümleler sarf ettiğini üzülerek gördüklerini
ifade eden Taşkıran, fişleme iddialarının ortaya çıktığı dönemden
hemen sonra yapılan tasfiye ve görev değişikliklerininse o
iddiaların gerçek olma ihtimalini kuvvetlendirdiğini savundu. Gün
geçtikçe dozu artan söylemlerin, 25 Aralık 2013 günü yapılan
konuşmalarla daha da alevlendiğini belirterek, “Devlet büyüklerinin
ağzından çıkan ‘sinsi bir virüs, maşa, ajan, vatan haini, örgüt,
çete, Haşhaşi’ gibi esef verici benzetmeler, toplumda kapanması
güç, derin yaralar açılmasına sebebiyet vermiştir. Parti tüzüğünde,
yolsuzluklarla mücadele için başsavcılıkların görevlerinin
arttırılacağına dair vaadi bulunan bir hükümetin, yolsuzluklarla
mücadele eden polis ve savcılarla mücadele etmesi yaman bir
çelişkidir. Dört bakanın istifa etmesine kadar giden soruşturmanın,
medya eliyle kara propaganda yapılarak örtbas edilme ve
itibarsızlaştırma gayreti sonuç vermeyecektir.” diye konuştu.
Bunların yanında Erdoğan'ın, büyükelçilere talimat vererek, fedakâr
Anadolu insanlarının destekleriyle kurulan ve Türkiye'yi dünyada
temsil eden Türk okullarını, yurtdışındaki mevkidaşlarının
karalamasını istemesinin herkes gibi kendilerini de hayal
kırıklığına uğrattığını söyleyen Hasan Taşkıran, “Bununla birlikte,
‘paralel devlet’ sözünün sürekli olarak tekrarıyla yolsuzluklarla
mücadelenin gündemden düşürülme çabası beyhudedir. Zira hakikatler,
her ne olursa olsun bir gün gelir tecelli eder.” ifadelerini
kullandı.
‘BAŞBAKAN, HATİPLERİ VE DİLBİLİMCİLERİ UTANDIRIYOR’
Gelinen noktada, kırılan kalplerin ve dokunulan onurların da hesap
edilmesi gerektiğinin altını çizen Taşkıran, şöyle devam etti: “Bu
bağlamda,başta Sayın Başbakan olmak üzere hükümet yetkililerinin,
yetkilerini aşarak kendilerini seven ve seçip o mevkiye getiren
vatandaşlarına hitaben kullandığı üslup, sanıyorum hatipleri de
dilbilimcileri de utandırmıştır. Kutuplaştırıcı, incitici üslubun,
yaydan çıkan ok gibi hedefi bulup yaralayacağı açıktır. Bu yüzden
büyüklerimiz, ‘El yarası geçer, dil yarası geçmez.’ demişlerdir.
Kucaklayıcı olması gereken bir makamdan böyle sözler işitmek,
halkın her kesiminden insanları endişeye sevk etmiştir.”
‘GELİN, YUNUS VE MEVLANA'LARIN İZİNDE YÜRÜYELİM’
Platform Sözcüsü Taşkıran, açıklamasında devlet büyüklerine nefret
dilini bırakma çağrısında bulundu: “Gelin, bu nefret dilini bir
kenara bırakalım. Sevgi diliyle konuşalım Gelin, ‘Dövene
elsiz/Sövene dilsiz/Derviş gönülsüz gerek’ diyen Yunus'ların,
Mevlana'ların izinden yürüyelim. Gelin, ‘Hepimiz biriz, beraberiz’
diyelim. Seni beni bırakalım, biz olalım. Bir daha 28 Şubat'lar
yaşanmasın diyorsak eğer, gelin şu fişlemeleri, tasfiyeleri,
sürgünleri, adam kayırmayı, hukukun yetkilerini daraltmayı,
antidemokratik yaklaşımları bir kenara bırakalım, bağımsız ve
tarafsız, adil bir hukuk sistemi ve demokrasiyle yolumuza devam
edelim.”
Taşkıran, Hür Düşünce Platformu olarak hakaretlerin, ayrımcılığın,
ayrıştırmanın, kutuplaştırmanın, ötekileştirmenin, nefret
söylemlerinin, demokrasiye uygun olmayan uygulamaların, hukuka ve
yargıya yapılan baskının, emniyetin görevini yapmasına engel
olmanın, oluşturulmak istenen kaos ortamının, iktidar olma,
iktidarda kalma hevesiyle yapılan her haksızlığın karşısında
olduklarını söyledi. Sevgi ve barış dilini kullanmayı, Anayasa ile
güvence altında olan demokratik hak ve özgürlüklerin korunmasını,
birleştirmeyi, kucaklamayı, hukukun tartışmasız üstünlüğünü, her
kurumun rahatlıkla görevini ifa etmesini, ülkenin barış ve refah
içinde olmasını, milletin iradesinin her şeyin üstünde olduğunu,
bir suç varsa onun açığa çıkarılmasını desteklediklerini ifade
ederek, “Umuyoruz ki bu karanlık günler, yerini yeniden aydınlık,
güneşli günlere bırakır.” dedi. CİHAN
Yorumlar